ben kendimi küfürsüz de ifade edemem yazar profili

(bkz: taktığın şeye bak baktığın şeye bak)

çılgın bi olay. burayla pek ilgim olmasa da, bazı sebeplerden gördüm işte. bilmediğim etmediğim bir evin mutfağında, şimdi ismini vermeyeceğim iki yazarla birlikteydik. erkek olan mutfak lavabosunda bulaşık yıkarken kadın ise kenardan ellerini musluğa doğru uzatıp adamın işine mani olmamaya çalışır bir şekilde ellerini yıkıyordu. bu sahne beni hüzünlendirdi doğrusu. bu iki yazarın, çok yakın olduğuna dair bir malumatım vardı çünkü rüyada ve sanki kadının teklifsizce kenardan elini lavaboya uzatması, adamla iki çift kelime etmemeleri ve tamamen kendi işlerine odaklanmış olmaları, aralarının iyi olmadığını gösteriyordu. birbirlerinden sıkılmış gibiydiler ve böylesi bir sözlük flörtünün sonlanmış olması, hüzün vericiydi benim için. aşkları, heyecanları bitmişti çünkü ve birbirleriyle paylaşacak bir şeyi kalmamış kırk yıllık evli bir çift gibiydiler.

sanal sekste dahi kızın canının yanıp yanmamasını önemsemek efendilik değildir, erkekler bunu anlamıyor bence. kadın yazarların da bana hak vereceğine inanıyorum. "suratını yastığa bastırıp devam ediyorum" denince "ih ama o zaman nefes alamam kii" diyen bir kız, gerçekte boğulmuyordur o sırada. anlaşılmayan bu. "o kadar sert bastırmıyorum canım" diye kendini savunmaya girişmek, durumu kurtarmak istemek çok aşağılıkça. erkeklik onuruna aykırı. "seni bohça gibi altıya katlarım" deyin demiyorum, gerçeklikten aşırı uzaklaşmak da mantıklı değil ama en azından sınırları zorlayın. iş gerçeğe dönünce kızın "hani bir buçuk saat yalıyordun telefonda" demesinden çekiniyor olabilirsiniz, haklısınız da ama değmez. bi an gerçekler yüzünüze çarpılacak, utandırılacaksınız diye bir ömür fazla mütevazı takılmak da doğru değil. daldaki kuş-eldeki kuş ikilemi bi yerde.

efendiliğin ne olmadığıyla alakalı daha mantıklı şeyler yazma işini, her zamanki gibi kadın arkadaşlarımıza bırakmak istiyorum. kadın sözlükçülerimize, sanal perilere. sanırım pısırıklıkla karıştırıyormuşuz biz onu, benim yıllar içinde anladığım bu. efendilik eşit değildir pısırıklık.

(bkz: doğa şeytanın kilisesidir)
bu repliği ormanda sevişmek, karıyı yakmak tarzı daha uygun bir başlık için hazırlamıştım ama denk geldi işte. yazıyı okudum çünkü ve çağrışım manyağı oldum.

malına zarar verilen adamın huysuzlanmasına neden olan hareket. aga.
tanım: bilardoda faul olarak değerlendirilen eylem.

isyanı koyup haluk uşağı ile birlikte kebabın yanında soğan salatasını götürdüğü akşam, bir kadınla tanışma olayları olmuştu ve ağız kokusu yüzünden red yemişti diye hatırlıyorum. geçmiş zaman, yirmi yıldan fazla olmuştur izleyeli, bu kadarını hatırlayabiliyorum ancak. tgrt bölümüydü ve ağzından spagetti gibi soğan sarkıyordu. bi de bu var.

kendimi fısfıs ismail'e benzettiğim anlar olmuştur hayatımda. n'olur n'olmaz kafasından hep. "olur da bir seks dönerse en iyi şekilde dönsün, her şey baştan aşağı mükemmel olmalı" düsturuyla hareket etmekten ve asıl olarak da, insanın en güzel halini, gerektiğinde sergileyememekten korkmasıyla ilgili bi durum. etek tıraşımı olup diş ipine abandığım, favori levi's 501'imi giyip ortama o şekilde dahil olduğum geceler, otuzbirle biterdi hep. halbuki kızlar, hiç beklemediğimiz anlarda hiç beklemediğimiz hallerimize vurulup verirlerdi. hayatın kuralıydı bu ve belki de "tıktık murphy" başlığında tartışmalıyızdır bunu da. hazırlanılmamış, öncesinde bedenlerimize özenmediğimiz seksler en haz bombası olanlar değil miydi sonuçta? hayat, biz plan yaparken nanik yapmaz mıydı bize ve en kaliteli seks, kızın evine freedos bilgisayarına windows kurmak için gittiğimizde yaşanmaz mıydı?

acil çekilin şuradan, kırmızı bandın dışında kalın hepiniz çünkü tespitim geldi. bazen gelir ve ben bu zamanlarda çok heyecanlanırım.
bu muavin dostumuzun beyaz gömleği, pantolonunun içine sokulu değildir kesin ve kendisi, kimyon gibi kokuyordur. teri kimyon gibi kokan bir otobüs emekçisidir yani kendisi. galatasaraylı olduğunu düşünüyorum bir de.
kimyon dışındakilerden o kadar da emin değilim. kimyon net ama. bu ayrıntıyı takdir edip başarılı bir tespit olduğuna kani olursanız, yanındakileri de pakete dahil eder kaktırırım diye düşündüm sadece. en azından dürüstüm.

cold brew'ların vs tutulduğu dolabın orası diye duymuştum bir arkadaşımdan. özellikle güneydoğuya yerleştiriyorlarmış dolapları. feng shui bir ortam oluşturup seküler tayfayı memnun ederken muhafazakar cenahı da boş geçmiyorlarmış bu şekilde. hem enerjik hem uhrevi bir tarafları varmış yani.

z terminolojisinde espressolab anlamına gelen kısaltma. "star" da starbucks mesela.

kağıt kesiği gibi ince ince acıtan çok eşşek sıpası bir his. otuzbir çekimi sonrası peçetede kan görmek insanı korkutur mesela, endişelendirir hatta üzebilir bile. hüzün ise çok farklı: kanla karışık boşalırken pipinin yanması gibi bir duygu, içinde iç burkan bir zevk mevcut yani.
ben hüzünden çok korkarım sonra. üzüntü hatta yas geçicidir çünkü, en nihayetinde kabullenip toparlanırsın ve yoluna bakarsın, geride bırakabilirsin bi şeyleri. hüzünde olmaz bu; yerleşik fakat tahammül edip yok sayabildiğin, insanı melankoliye iten bir yük vardır sanki içinde. alışır ama atamazsın içinden, yapışır kalır.

hüzün, üzüntünün zaman içinde değişim geçirip buzlu bir cam arkasına saklanmış halidir belki de. bazan böyledir çünkü kara kitap'a sardım bu aralar. üçüncüye okuyorum ve manyak etti yine beni. rüya'nın hatası, vaktiyle sol gruplarla fazla içli dışlı olmuş olması bence.

(bkz: amazon pozisyonu)
hevesli bir sözlükçü gibi, bkz vermeli komiklik yapma peşinde değilim. sadece çağrışımlar insanın beynini mahveder. bazı şeylerin kulu köpeği olunca, lokma takımı sipariş etmek için amazon'a girince bili pipisi hareketlenir insanın.

üzerimize ağaçtan jaguar atlayacak mı korkusuyla amazonumsu bir seks eylemi eğlenceli olabilirdi. üstelik dikey düzlemdeki ilk hedef de kız olacağı için, görece güvende olurduk sanki. "dişisini jaguar yerken kaçan insan" belgeseli ortamı olurdu tam. yine de jaguar, sağı solu belli olmaz. belki erkek seviyordur o da.

(bkz: aşkın gözyaşları)
"ebabil bir kuşsa saka daha kuştur"lu olan, grup vitamin'inki.

hindistan cevizi yağına bulayıp ağız içi peeling'im için kullanıyorum ben. oda sıcaklığındaki hindistan cevizi yağından fındık kadar bir parça koparıp iyice yediriyorum memeye. memenin sıcaklığıyla kendini salıp eriyik hale gelen hindistan cevizi çok hoş bir koku yayıyor ortama, bir süre bu kokuyla huzur bulduktan sonra o memeyi alabildiğim kadar ağzıma alıp iyice bi dişime damağıma, dudak ve yanak içlerime değmesini sağlıyorum. ucunu sündürüp üst damağımın arkalarına, gırtlağıma yakın kısımlara da temas ettiriyorum hatta. süper oluyor. yaklaşık bir on dakika boyunca memeyi ağzımın içinde iyice bi evirip çevirdikten sonra, ağzımda oluşan kıvamlı sıvıyı gidip lavaboya tükürüyorum. bu sayede nefesim çok daha ferah oluyor ve ağız içi hijyenim nirvanaya ulaşıyor. bir haftalık düzenli uygulamadan sonra, sabah ağızda oluşan kötü tat ve kokudan eser kalmıyor. tavsiye ederim.

tam bir "adam olana çok bile" durumu. işin içinde olanların bileceği üzere, sözlükler vıcır vıcır kız kaynıyor ve birçoğu da çok sıkı tipler. müthiş sevgili olunuyor kendileriyle. doğru dürüst bir iletişim becerisi ile, sözlüğün bereketinden nasiplenmek mümkün. o kadar b0kluyoruz ama iyi kötü bir rafinelik söz konusu ortamımızda, süzme bal gibiydi benim flörtleştiğim tüm sözlük baby'leri. hayatıma çok sağlam renk kattılar. her birini binlerce kez öpüyorum buradan ve anılara dalıyorum izninizle.

çok feci bdsm çağrışımı yapan bir olay. bilhassa japon bdsm'i. omuz dekoltesine denk gelen deri çanta askısı da aynı hissiyatı tetikliyor bende. kızı kayışa vurmuşçasına bir tablo. kafasını torpidoya gömmek istiyorum zaman zaman, yalan değil.

entry'sinin çıktısını alıp kalpli magnetle buzdolabına yapıştırırız. sonra da nick'inin olduğu kısmı öperken fotoğraf atarız kıza. "benim için dijitalden ibaret değilsin kuzu bakışlım, istersem seni somutlaştırıp üç boyutlu dünyada her türlü muameleyle kutsayabilirim" mesajını vermiş oluruz böylelikle. entry'nin içeriğine ve sizin hayal gücünüze bağlı olarak, isterseniz nick'i yalayabilirsiniz de. kağıdı fazla ıslatmamaya özen gösterin ya da pvc kaplatın direkt.
ben en son, entry'sinde, ayaklarını ufak bir dilim san sebastian cheesecake'e benzeten bir sözlük güzelinin nick'inin altına çöp kız çizip onun ayak kısmını yalamıştım kağıttan. çöp kadına uzun saç çizip etek ekliyoruz, bu kadar.

bu yöntemin güzelliği, her türlü sözlük kızına yönelik olarak tekrar tekrar uygulanabilmesinde. bir yazıcınız, yeterince kartuş ve kağıdınız varsa, dilinize dudağınıza kuvvet. sözlüğün en popüler ablasını bile yalayabilirsiniz gıyabında.

"coşkulu dudak öpüşü" olarak adlandırıyorum ben bu hareketi. zaman zaman içten taşan bir sevgiyle yapıldığında, resmen aşk olup yağıyor öpüşen çiftin üzerine. kızın gözünden ışık hüzmeleri yayılıyor adeta. öpülme esnasında boğulma tehlikesi geçiren, akabinde dudağının kenarına bulaşan tükürüğü silip sakalını düzelten erkekler de pek memnun oluyor hallerinden. henüz birkaç saniye önce coşkuyla öpüldü çünkü hınzırlar.
bazen de kızların teşekkür etme biçimi oluyor. hamburger değil de suşi yemeyi kabul ettik diye vucuk mucuk diye yapışıp vakumluyorlar dudağımızı. tıpkı sevinip heyecanlanan köpeklerin kuyruk sallaması gibi, bir çeşit minnet belirtme şekli galiba.

yapay zeka ve ilintili teknolojiler, mevcut internet kültürümüzün annesine kayıp ortalığı darma duman etmezse, takribi 60'larımda katılacağım kulüp. normal olmak zorunda değil; 40-45 sene sonra hala aktif durumda bir interaktif sözlük bulunursa piyasada, ikinci nesil torunları tarafından işletilen mekanın biblo işlevselliğindeki ağırbaşlı sahibi gibi takılacağım ortamda. kapıda, ellerimi göğsümde birleştirmiş şekilde sözlüğe yeni kaydolmuş hanımları karşılayacağım, ara sıra şark köşesinde puromu tüttürürken göreceksiniz beni. her daim takım elbiseli olmaya özen gösteren emektar bir yaşlı olacağım. amca değil beyefendi olacağım. 65 sene önce soğan-biber doğradığı tezgahta başlayan çalışma hayatı, kebap şefliğiyle sonuçlanıp da mekanı guide'dan guide'a koşmayı başarmış saygıdeğer yaşlı beyefendiler gibi, sözlüğün emektarı olacağım. zaman zaman genç ve zıpır bir delikanlıya haddini bildirirken, zaman zamansa erşan kuneri'nin yaşlılığı gibi daha ölmediğimi ispata girişmiş, genç sözlük piliçleriyle flörtleşirken tebrikler yağacak üzerime ve onları kabul edeceğim. "gülüm bi de çorapsız atsana"yı çok daha fütursuzca söyleyebileceğim mesela, yaşlı olacağım çünkü. çiğ hamsi gibi pipimle kızlara yürürken, kim yargılayabilir ki beni? elbette hoş görecekler, elbette gülüp geçecekler. gururumu okşamak istercesine "amcada iş bitmemiş yalnız" diyecekler. kimsenin totosu beni çaylak yapmaya da yemeyecek mesela o zaman. her şey süper olacak benim için. yaşlılığım harika geçecek, seks dolu olacak. allah izin verirse, iki anlamda da çeneme vuracak. amin.

üst edit: şu anda tava gibi. hamsi tava yahut direkt tavanın sapı diyebilirim hatta. mutluluk çubuğuna benzer şekilde, o omurgamsı kılçık geçiyor sanki ortasından. iskeleti var adeta, öylesi bir dimdiklik.

zart diye bitmesiyle ünlü bir dream theater şarkısı. aşırı güzel images and words albümünün giriş parçası.

kendim dahil, tüm çorap manyağı sapıkların inadına, külotlu çorabın en ideal versiyonu olduğuna kanaat getirdiğim bulunuş hali. daha yeni satın alınmış, giyilip çıkarılmış, kirli sepetine fırlatılmış, sevgiliye kargolanmak üzere kilitli poşete tıkılmış, kafaya geçirilmiş, ağza tıkılmış veya kurusun diye fön makinesiyle müdahale edilen değil de normal, bir çift ince kadın bacağında sergilenmekte olan külotlu çorap, en iyisi. ben artık buna inanmak istiyorum. porno izlemekten beyni krem şantiye dönmüş, sürekli daha farklı daha ekstrem hazlar peşinde koşan dostların da hallerinden sıkılıp beni destekleyeceklerini düşünüyorum. artık bir külotlu çoraba kokusu nedenli sevgi besler ve pipi büyütürken, o kokunun kaynağının bir kadın olduğunu hatırlayalım. normalleşelim ve bir külotlu çorabın, ancak giyilirken külotlu çorap olduğunu, asıl anlamını o zaman haiz olduğunu kavrayalım. kadın yoksa külotlu çorap da yoktur çünkü, yalnızca basit bir fetiş nesnesidir o. ruh yoktur bi kere içinde, canlılıktan kanlılıktan münezzehtir.

bi daha boş boş tekstil ürünlerine; içinde kadın ayağı, kadın bacağı yahut kadın apışı bulunmazken azdığınızı görmeyeceğim. ben de kendimi eğitmeye ve koşullamaya çalışıyorum zaten bu konuda. beraber düzelelim işte.