yere bakanlar durağı
soğuksun bana,
ayrı düşen havalarda,
boş esen hayallerde.
aslında çok yabancısın,
dünyalığın güzel olanı...
kim olduğun belli,
bazen keyfine göre bedenini satan,
ki ahlâk arka cebinde,
bir sigaralık ömrün var hâlbuki,
dünyalığın sefil olanı...
ruhum sıkılıyor acısından,
kalbim sıkışıyor yarasından.
kaçıp göçeceğim var amansız,
kimsenin varmadığı diyarlara,
efsuna girizgâh olan hayallerde...
yabancısı kaldığım dünyanın,
bana fransız kalan gayesi,
şehirlerde boğuyor beni.
bir umudun olmasına sabır kalmamış,
ölüm kokar her yanım...
şimdi ölecek sessizlik,
yavan olacak sözler.
yalancı kalır düşler,
kurulan yabancı niyetler,
çırılçıplak kaldı bana...
sıkışmak var birde "sıkışmak",
şimdi uyusam düşünceler mi rahat koyar?
şimdi aransam şehirlerce,
akıl susmazsa,
nerenin sözüne?
parçalanıyorum sonra,
darmadağın evrende.
insanlar içinde,
kişiler kişiliğinde,
lâzım olmadığım zamanda...
bana bir yol göstermeli,
neresi olursa.
içinde kaybolacağım,
usulca,
ve bir daha kimse beni aramayacak...
sen bedeni satılık kadın,
kaç kuruşluk dünyada,
yaşamının kara imzası.
çiz altını çizgiyle,
hayatı bulacaksın çantanda...
bunama var güneşte,
ve salâ okuyacak bulutlar.
evet darmadağın oralar,
kimisi keyfe keder,
kahpe kader fizik...
saat 9 itibariyle bir senaryo yazılır,
ınsanların kaderine.
bir ev vardır ki,
pencereleri ışıktan,
ve o içeride katliam vardır...
her şey karışık kurban olduğum,
ve ben artık yorgun.
insanlar vurgun,
dünyanın arkasında, aşağılarında,
bir merdümgiriz karalaması...
aslında insan ne istiyor?
bir telâş içinde mi,
sıkıntı büyük ama.
yüde seksen dört,
belki de kalan vadenin yarısı...
anladığım dilden yaşamalı belki bu yolları,
belki kaçınmalı.
yoğun kulak çınlaması,
arayışgah fikirler,
yaman yaman yangınlar...
çok şey var işte,
ucundan kaçılacak.
bir yol bulunsa,
gayba sığacak,
ne yaşadığımı bilmeden...
aykut barış çelik
devamını gör...