bulunduramadım yazar profili

bulunduramadım kapak fotoğrafı
bulunduramadım profil fotoğrafı
rozet
karma: 402 tanım: 26 başlık: 2 takipçi: 4

son tanımları


güne bir şarkı bırak


tak ya eto zınal.
devamını gör...

yazarların ilişkilerinin bitme sebebi

ben zaten uzun süreli ilişkiler kurmuyorum. işim bitince bitiyor. arada beni kazıklamaya çalışanlar çıkıyor işte, ben de kazığı sokup, bırakıyorum.

ama bir ilişkinin uzun sürmesinin nedenlerini biliyorum. karşılıklı faydaya dayalı olması. eskiden ilişkiler karşılıklı faydaya dayalı olduğu için uzun sürüyordu. mesela günümüzde de parti, cemaat, aşiret gibi grupların birbirleri ile ilişkileri oldukça uzun sürüyor, hatta bitmiyor. çünkü karşılıklı faydaya dayalı.

benim de böyle karşılıklı faydaya dayalı üç-beş ilişkim var. herkes halinden memnun. karşılıklı rıza üretmeden ilişki olmaz.

bireysel, yani iki kişilik ilişkilere gelince; ortalık vermeden alabileceğini sanan beleşçiden geçilmiyor. kadın olsun, erkek olsun fark etmez. cinsel ya da arkadaşlık, evlilik, hepsi aynı. herkesin birbirini dolandırmaya çalıştığı yerde ilişki olmaz. o biten ilişkin değildir. ya çok kazık sokmaya çalışıp, sokamamışsındır, ya da kazık sokmaya çalışırken kazık yemişsindir. sizin vazelinle dolanmanızda fayda var. daha ilişki nedir onu bilmiyorsunuz. en azından götünüze yazık olmasın. vazelin alın.

mesela bir eskort ile ilişki kurabilirsin. para verirsin, seks alırsın ve karşılıklı fayda vardır. bu gerçek bir ilişkidir. ama dolandırıcılarla ilişki kuramazsın. mesela; sevgililik, arkadaşlık, bunlar ilişki değildir. bunlar romantize edilmiş, sapıklara özgü, manipülasyona dayalı sahtekarlıklar silsilesidir.

yani sizin hiç kimseyle gerçek bir ilişki yaşama ihtimaliniz zaten yok. olmayan bir şey de bitemez. olmayan şeyin bittiğini sanmak şizofrenide hangi boyut acaba?

bahanelere de baksana; tahammülsüzlük, zor beğenme, hızlı tüketme, mıy mıy mıy. narsistim diyemiyor ki. her narsist aynı zamanda şizofrendir. sizin ilişki dediğiniz sanrılarınız.

mesela hayvanlar ilişki nedir bilirler, siz ahmakların aksine. avlanmak ya da üremek için bir araya gelirler. karşılıklı fayda vardır. siz ne için bir araya geliyorsunuz? birbirinizi dolandırmak için. öyle bir ilişki biçimi yok ki. ilişki kurma konusunda hayvan kadar bile olamıyorsunuz.

atomlar da karşılıklı elektron alış verişi, ya da elektron ortak kulanımı için ilişki kurar. siz bir atom kadar bile varlık değilsiniz. tamamen yokluksunuz. ilişki değil, sizin kendiniz bitmişsiniz. o kadar bitmişsiniz ki; onu idrak edebilecek kadar bile yoksunuz.
devamını gör...

canım da malım mülküm de senindir hanımım diyebilen erkek

kadın, erkek fark etmez. herhangi birinin merhametine kendimi bırakacağıma, oluk oluk kanayarak ölmeyi dilerim. merhamet duygum olmadığı gibi merhamette talep etmem. hatta tiksinirim. bana merhamet edilmesini hakaret sayarım kendime.
devamını gör...

eşrefoğlu süleyman beğ

normalsozluk.com/entry/3678121
güzel şarkı. bilmiyordum. sayende öğrendim. bayağ hoşuma gitti. eyvallah.
devamını gör...

üstteki yazara bir şarkı hediye et

devamını gör...

neden bu kadar çok suçlu var sorunsalı

günümüzde en büyük suç örgütünün adı nedir? buna verebilecek doğru cevabı bulduğunuz da ve bunu söyleyebilecek cesarete sahip olduğunzda nedeni kendiliğinden basitçe ortaya çıkar.

haraç nedir mesela? vergi nedir? bunların karşılığında normal vatandaş ne bekler? güvenlik. haraç alan çoğu kez bu güvenliği sağlasa da vergi alanın bu güvenliği sağladığı pek görülmemiştir.

pekala. haraç neden alınır? seni toplum içindeki olası tehlikeli bireylerden korumak için. ya toplumda tehlike teşkil edecek olası herhangi bir birey yoksa? o zaman da haraç alanın kendi varlığını sürdürübilmesi için ya o tehlikenin kendisi olması ya da tehlike teşkil edecek bireyleri teşvik etmesi, bir nevi yaratması gerekir.

modern hukuk nedir? bireyleri ıslah etmek, topluma kazandırmak üzerine bir kurmacadan ibatettir. ama hukuğu uygulayacak kişiler bizzat ıslah edilmesi gereken bireyler olunca bu bir komediye dönüşür.

emanetten met çalıp, duruşma salonunda, savcı ve başsavcı vekili ile... uyuşturucu baronu çıkan başsavcı ile... halı sahada öğretmenlerle tartıştı diye göz altı kararı veren savcılar ile... önce kimin ıslah edilip, topluma kazandırılması gerektiği ortadadır.

50 tane sabıka kaydı olan insanlar var. 1 değil, 2 değil, 3 değil, 50 kere bu ıslah edilme kapısına uğramış ve hiçbir şekilde ıslah edilememiş. demek ki burada ıslah olmayan değil, ıslah etmesi gerekenlerde bir problem var.

devlet dediğin mekanizma için senin hiçbir değerin yok. bol keseden ölebilirsin. istatistiğini tutar, geçer bir kenara.

insanları kriminalize etmenin yolu onları yok saymaktan geçer. çoğu varlığını ortaya koyabilmek için bilinçli bir şekilde suça sürüklenir. pkk bu şekilde terörize edilmiş vatandaşlar tarafından oluşturulmuş başka bir suç örgütüdür.

insanlar sadece suç işlemek için organize olurlar, adı ne olursa olsun örgütün, fark etmez.

amerikan devleti dünya uyuşturucu trafiğini yönetmekte mesela, ingiliz devleti kara para aklamakla meşgul adacıklarındaki offshore hesapları ile.

her devletin kendisine göre bir suç tanımı var elbette ama uygulamada ne yapıldığı değil, kim tarafından yapıldığı önem teşkilen eylemlerden oluşur.

bir birey nasıl suça sürüklenir? gidin (bkz: victor hugo - sefiller) kitabını okuyun. adam güzelce anlatmış. ama siz hala neden bu kadar suçlu var diye soruyorsunuz. soru yanlış. asıl soru bu kadar insanı suça sürükleyen kim? ve daha da özüne inersen suç nedir? suç; sadece fakir, güçsüz, organizasyonsuz olmaktır. başka bir suç yoktur. eğer yeterince güçlü, zengin ve örgütlüyseniz istediğiniz suçu işleyebilirsiniz. mesela israil'i örnek göstermek yeterlidir. dünyanın gözü önünde savaş suçu, insanlık suçu gibi bir sürü suç işlemektedir. ama sonuç?

size gelince; güçlü, zengin, örgütlü yapılara karşı gelmeye götünüz yemediği, tam tersine taptığınız için, başınıza gelenler müstehak. devlet kutsal değildir. devlet bireyleri ezen, yok sayan, hor gören, suça sürükleyen bir örgüttür. siz bireysel haklarınızı talep edeceğinize devlettapar olarak, devletten daha çok yasak, daha çok katliam taleğ ediyorsunuz. çünkü ahmaksınız.
devamını gör...

bağış parasıyla eskort çağırmak

bir zamanlar bir içişleri bakanının söylediği gibi; paralar kandile gitmiyor en azından. artık paraların doğru yerlere gittiğinden emin bir şekilde rahat bir uyku çekebiliriz. şeffaflık önemli. koca diyanet görevlilerinden eskort esirgeyecek değiliz ya, hem öncesinde imam nikahı da kıymışlardır. bence yapmışlardır yani. o zaman kime laf düşer?

adamlar gurbette bir kere vicdansızlar.
devamını gör...

bütün dünya bir savaş sahnesidir

her gün binlerce ceylan, zebra, timsah aslanlar, kaplanlar, çitalar, jaguarlar tarafından düzenli olarak boğazlanmaktadır. daha fazla koyun, tavuk, inek, manda mezbahalarda öylece boğazlanmak ve kebaba dönmek için sırasını bekliyordur sadece. binlerce erkek, çocuk, kadın açlıkla savaşırken ya da kafalarına düşen bombalarla mefta oluyor. bütün dünya sadece izliyor. çünkü gösterinin konusu bu ve sahne bunun için. başka bir şey yok.

en savaşçı tür olarak insan ortaya çıkıyor. ona savaşın bir çeşidi yetmemiş olacak ki; bin çeşit daha icat ediyor. psikolojik harp, ekonomik harp, siber harp, diplomatik harp, teknolojik, konvansiyonel, hibrit, nükleer, saymakla bitmeyecek çeşitlilikte ve bunun bir sonu da yok. çünkü yaratılanlar içinde yetinme yetisi olmayan tek varlık insandır. aç gözlülük bize mahsus. hayvanlarla aramızda bir fark varsa o da budur.

normalde bu dil dediğimiz icat anlaşmak için olmalıydı ama her şey gibi o da amacından sapıp silaha dönüşmüş. yozlaşma da bu türe mahsus. onlar hangi amaçla yola çıkarlarsa çıksınlar illa ki bir yere varırlar ama hiçbir zaman istedikleri yere varamazlar. cennete ulaşmak için öylece taburlar halinde bir gerizekalının peşinde yola çıkıp, nihayetinde ulaştıkları yer her zaman cehennemdir. haçlıların başına gelen de buydu. kendilerini ortadoğunun cehennemi sıcaklarının içinde öylece kavrulurken buldular. yine de gururlarına yedirememiş olacaklar ki cennetin krallığı dediler oraya. nasıl bir cennetse artık, etrafı arap müslümanlardan oluşan düşmanlarla dolu, kavurucu çöllerden ibaret tuhaf bir yer. avrupa'dan bunun için mi geldiler yani? yahudiler de öyle. hitler'in peşine takılanlar da stalingrad'da buldular cennetlerini.

bütün savaşlar önce konuşarak başlar, sonra eğer galip gelen çıkmazsa yumruklar konuşur, ardından silahlar, nükleere kadar gider, allah ne verdiyse artık. herkes kendi imkanı dahilinde kendi o küçük tiksinç savaşını sürdürür. kadınlar cinselliklerini kullanırlar mesela. öylece güzellikleri ile erkeklere üstünlük sağlamaya çalışırlar. başarılı da olurlar. herkesin savaşı kendine.

insanların yüreğinde yalnızca nefret vardır. her gün yerküreyi kasıp kavurur. ama yine de herkes pek sevecendir. öyle değil mi? ciciştir herkes. bu da savaşın ahlaki boyutu. ahlak da ve diğer erdemler de hepsi de birden silaha dönüşmekten payını almak üzere öylece sırasını bekliyordur. kılıcı ile üstün gelemeyen erdemi ile üstün gelsin. ama illa ki bir şekilde üstün gelsin.

bu hükmetme, otorite olma sapkınlığı en iyilerini bile ele geçirmek için en derinlerinde öylece yatıyor. sadece ortaya çıkmak için fırsat kolluyor, o kadar. herkes adı konmamış bir pusunun içinde öylece yatıyor.

klavyeler icat olunduğundan beri başka türlü savaşlar, başka türlü yiğitler meydana çıkmaya başladı üstelik. başkalarının kanıyla kahramanlık yapmak kolay olunca, herkes vatansever, flistinsever, ukraynasever, savaş sever oldu. kaldı ki hayvanlar bu kadar iğrençleşmez. oturduğun yerden savaşmak gibisi var mı? hem ekonomik, hem de güvenli. öyle olunca da bunlar kadınlı, erkekli bayağ bir yaygara koparıyorlar. her şey çorbaya dönmüş vaziyette. kusmuktan tiksinç bir çorba. kimin kimi astığı, kimin kime dost olduğu belli olmayan bir curcuna. tam bir ucube karnavalı.

üreme de bir savaş stratejisinden başka bir şey değil elbette. çünkü sayı avantajı da savaşlarda belirleyici rol oynuyor. o halde bütün ülkelerin başkanları üremeyi teşvik etmeye çalışıyor. bu vahşetin son bulmasına izin veremeyiz. mesela masai mari ya da okawanga deltasında tek başına bir sürüye krallık edebilecek erkek aslan bulmak zor. onlar genelde koalisyon halinde hüküm sürerler, yani sayıca çok olarak.

rekabet ve savaş hiçbir alanda tükenmiyor üstelik. insanlar şebeklik savaşlarını da icat etmiş. makyajına güvenen bir kez daha makyaj yapsın, bak, hepsinden iyisini ben yapıyorum. erkekleri de hiçbir zaman hiçbir yerde işlerine yaramayacak kasları şişirmek için spor salonlarında acayip şeyler yapıp, protein tozuna abanıyorlar. sanki jigolo olacaklar. cinsel obje olma yarışında kadınları tek bırakmak istemiyorlar. böyle para kazanmaya çalışıyorlar, hayatta kalma savaşı. onlar da savaşın bir ucundan tutmak üzere. öylece...

insan denen bu türe düşman da yetmiyor üstelik. bu sefer de doğaya, doğal olan ne varsa onlara savaş açıyorlar. hijyen adı altında bakteri, mikrop ne varsa artık hepsini katletmek üzere çılgınca harekete geçiyorlar. bilimadamı dedikleri caniler her gün kadınları biraz daha güzel gözüksün ve ömürleri biraz daha uzasın diye deney adı altında binlerce hayvana her gün sistematik olarak işkence etmekteler. yine de burası harika bir yer. ve insanların hepsi masumiyet abidesi, hepsi birer melek. kanatları eksik ama olsun o kadar da.

çocuklar henüz her şeyden habersizler. onlar da içgüdüleri el verdiğince, güçleri yettiğince karınca, böcek, sinek öldürmekle meşguller. çünkü her ne kadar bilinçleri yetişkin kadar gelişmiş olmasa da bu dünyaya ne için geldiklerini içten içe biliyorlar. yine de okullar da ehlileştirilmeye çalışılıyorlar. olduğu kadar artık. nice aile çocukları kendisine boyun eğsin diye acayip masallarla bezeli, çocukları koyun olacak derecede aciz bir şekilde yetiştirmek için yırtınıyor. sarılalım sıkı sıkı. derken öylece kuzuları kurtların arasına salıyorlar. kendileri için yetiştirdikleri koyunlar telef oluyor gidiyor. bari yanına bir çoban köpeği bırakacak kadar merhametli olsalardı. ama değiller. sevgileri abartı boyutuna ulaşıp, bir kaşık suda boğmak üzerine.

bütün bu vahşeti hassas kalpleri de kaldıramıyor insancıkların. onlar aynı zamanda olmayan vicdanlara ve merhametlere de sahipler, hepsi de bıçak gibi bir yerlere saplanmak üzere ama daha çok rahat uyuyabilmek için, dünyanın inanılmaz güvenli bir yer olduğuna dair sanrılarını yeter ki bir kere daha besleyebilsinler.

öyle olunca da masallar yazmaya başlıyorlar. aslında kimsenin inanmadığı ama inanmak istediği, doğanın vahşetine karşı her zaman yenik düşen masallar. medeniyet mesela. değil mi? onları koruyan kanunları var. o halde ne olabilir ki? ta ki amerika'da bir ergen eline silah alıp, bütün okulda katliam yapana kadar ya da bir terörist kalabalıklar içinde bomba patlatana kadar. burası dağ başımı canım? bilmem. değil mi? iki tane ihtiyar iki tane kağıda kalemle bir şeyler çiziktirdi diye hayatın gerçeği bu mu olacaktı yani? saflık mı bu şimdi?

kaldı ki bütün o kanunların hepsi de başka bir savaş, herkes üzerinde otorite kurup, boyun eğdirmek üzere, kağıtların gücü adına. oluyor mu öyle? olmaz tabii. hayat kitaplarda yazdığı gibi mükemmel işleyen bir düzlem değil.

bu tür her ne olursa olsun tatmin edilemeyecek bir aşağılık kompleksinin azgınlığı karşısında sürekli başarı elde etmek zorunda. öyle her yanda zafer naraları atarak geziyorlar. seçimlerde, futbol takımları şampiyon olduğunda, hiçbir fırsatı kaçırmıyorlar. hepsi de daha şimdiden toprak altında küçücük kurtlar tarafından kemirilmek üzere yenildiklerinin farkında olmak istemiyorlar. ama her ne kadar zıpır görünseler de, hava atmaya devam etseler de, romantizmin bir geçerliliği yok. hayalleriniz gerçek değil, tek gerçek altınıza sıçtığınız.

bu hayatta kaybedip, kazanılabilecek hiçbir şey yok. hepsi de şizofrenik algılardan ibaret. o kadar.
devamını gör...

bu dönemde üniversite okuyacak olan gençlere tavsiyeler

bana kalırsa kestirmeden gidip a101de kasiyer olun ya da kpss ile devlet memurluğu kovalayın. yolu uzatıp, yorulmaya ne gerek var? belli ki küçükken babanız sanayiye falan da vermemiş. ha işletme mezunu olup a101de kasa işletmek, ha olmayıp kasa işletmek. işte bütün mesele bu.
devamını gör...

poetika (yazar)

normalsozluk.com/entry/3677360
yazıyor abi adam, engel olamıyoruz. biz de yazmasın, kağıt israfı olmasın isterdik vallah ama yazıyor adam. bir sürü kitabı var. yalan mı yani? yazmıyor mu adam? hayır, ağaçlara da acımıyor ki vicdansız. ben şizofren miyim? yazmıyor mu abi bu adam? das kapital'i mesela ben mi yazdım? umarım ben yazmamışımdır, utancımdan aynaya bakamam lan. ne olur, sen yazmadın desin biri.
devamını gör...

gördüğü değeri hak etmeyen yazarlar

louis ferdinand celine, soren kierkegaard, schopenhauer, nietsche, gustave le bon, berkeley, knut hamsun, john fante, bukowski, bunlar dışında bütün yazarlar. özellikle zweig, tolstoy, marx, orhan pamuk, hakan günday, elif şafak, zülfü livaneli gibi tiplerden oluşan devasa bir güruh, hangisini saysam ki? neyse hak edenleri yazmışım zaten. diğerleri fos.
devamını gör...

geceye bir şarkı bırak


za svobodu!
devamını gör...

köyde yaşama isteği

köydeki insanlar genellikle aksiyon eksikliği hissettikleri için saçma sapan şeyler yapıyorlar. benden söylemesi. misafirperverliklerine falan da aldanmamak lazım. tamamen köyde sürekli birbirlerini görmekten gına geldikleri için yeni birini görmenin heyecanı ile kafayı bulup, öyle ne varsa seriyorlar önüne. üç gün kalın mesela, ondan sonra görün misafirliği.

insan beyni manipülasyona açık olduğu için ve ilk izlenime abartılı bir değer atfettiği için doğadaki en ahmak canlıdır. o yüzden böyle boş hayallerle kafasını demlemeye bırakması şaşırtıcı değil.

he. köy hayatı süper. herkes ne halt yiyorsunuz diye sürekli sizi gözetler. sonra trafikteki eds'leri falan özler bulursunuz lan kendinizi. akıllı olun.

hakkınızda öyle iftiralar atarlar birbirlerine, hele bir de köyün yabancısı iseniz, ortak düşman ilan edilirsiniz. bunlar hep can sıkıntısından ha. can sıkıntıları çok ileri boyutlara varırsa da artık hayal kurmayı seviyorsunuz ya, başınıza gelebilecekleri hayal ediverin bir zahmet.

zaten kadınsanız, iki kere akıllı olun. üstüne bir de güzelseniz, tımarhaneye yatın daha iyi.
devamını gör...

bulunduramadım (yazar)

bulunduramadım. bulun duramadım. bulunduram adım. bulun duram artık.
devamını gör...

işlediğin günahları anlatmak ister misin sorusu

günah semavi dinlerle ilgili bir kavram. ben semavi olduğunu iddia eden o dinlere inanmıyorum, hiçbir zaman inanmadım. ben panteistim. her zaman panteisttim. doğada yapabildiğin her şeye izin vardır. sonuçlarına katlanmak kaydıyla. o halde sonucuna katlanabileceğim her şeyi yapabilirim. panteizme uygun olarak siyasi görüşüm de anarşizm. yani ahlaktı, günahtı, suçtu, yasaydı, insanlar üzerinde otorite kurmak için uydurulmuş hiçbir şeyle işim yok. zaten bunların hepsi de doğa kuralları karşısında tamamen geçersiz ve her zaman hiçe dönen sanrısal uydurmalar.

masumiyeti ele alalım örneğin; bir canlıyı öldürmek suç diyelim. o halde bütün canlıları öldürmek suçtur. ama romantik ne diyor? kasap tarafından kesilip, döner ustasının, önüme servis ettiği, yerken acayip zevk aldığım o muhteşem cesedi ben katletmedim ki? masumiyet sonunda humanizme varıyor, o semavi olduğunu iddia eden dinlerde olduğu gibi; her şey insan için. yaratılmış ne varsa, senin kullanımın için. bu kimseyi masum yapmaz, olsa olsa sanrısal, aşağılık kompleksli bir narsist yapar. hayvanlara ölüm ama birbirimize dokunmayalım, bu da seni sadece korkak yapar. doğada hayat cesurlara bahşedilmiştir. ve bütün bu masalların hepsi seni hayata, doğaya yabancı, hayatsız bir zombi yapar. ben hayatı seviyorum. hayatta aslolan tek şey hayattır. o sebeple yaşamak için öldürürüm. ve bundan dolayı da pişmanlık duymam. suçluluk hissetmem.

her ne kadar medeni ve masum olduğunu iddia eden, gerçeklerden kopuk romantikler olsa da; günün sonunda en fazla bir ceylanı boğazlayan aslan kadar masumdurlar. ki o bile...

doğada merhamet yoktur. bende neden olsun ki? hiçbir pişmanlığım yok. ben hayatta kalmak için ne gerekiyorsa onu yaptım. yaparım. başka bir kural da tanımam. ben ilhamlarımı doğadan alırım, doğanın ufacık parçası olan, sanrısal, narsistlerden değil.
devamını gör...

nick vermeden bir yazara seslen

sallama lan, demle.
devamını gör...

sosyal medyaya bikinili fotoğraf atan kadın

oooo namus edebiyatı mı? alırım bir dal. kustum. cidden tiksinç bir edebiyat.

kadın dünyaya güzelliğini göstermeye gelmiş bir varlıktır. fıtratına uygun davranıyor. kimse fıtratına uygun davranıyor diye suçlu olamaz. fıtrat nedir? insan nedir? kadın nedir? erkek nedir? öğrenin biraz bunları. neden buralardayız biz? niye geldik? hayat nedir? harbiden cehalet diz boyu.

hadi kadınlar rekabet kurulu kararları gereği böyle kadınlara gıcık oluyor, kıskanıyor. erkeklere ne oluyor? ne oldu yavrum? rekabet mi edemiyorsun? olayın ne? gizlediğin bir şeyler mi var? değil bizden, kendinden bile.

kadın doğuştan bir değer. yapacak bir şey yok. erkekler olarak biraz çabalamanız lazım. hadi kolay gelsin.

edit; özelden a.salak olduğuma dair bazı kişilerden, erkek midir, kadın mıdır, bilmem, hakaret mesajları alıyorum. konunun bununla alakasını çözemedim. acaba beni kadınlardan soğutup, sonra? vah başıma. erkeklerin erkekleri kadınlardan soğutmak için yırtınmasını da anlamıyorum. ayrıca kadın sever erkekleri, abaza bilmem ne diye aşağılamasını da anlamıyorum. alt mesaj ne kardeşim? ben dururken kadın ne, zevksiz adam falan demeye mi getiriyorsunuz? açık konuşun ya.

kadınlar güzel olum. ben ne yapayım? ben mi yarattım? ben de full heteroyum. fıtratım böyle. ben sadece doğal bir gerçekten bahsettim. doğa kadını erkeğin aksine albenili yaratmış. her türde de böyle. yalan mı? erkekler olarak 3-0 falan geriden başlıyoruz. ha. zoruna gidiyorsa da, git ameliyat falan ol kardeşim. bana ne? estetik cerrahi gelişti. slikon, mlikon yaptır bir şeyler. erkek olmak zor. işine gelirse.
devamını gör...

gece olunca ortaya çıkan arabesk ruh

atalardan anadolu'lu olmadığım için arabesk sevmiyorum. malum siz burada nesillerdir pek haşır neşir olduğunuz için ve alıştığınız, alışmış kudurmuştan beter olduğu için bayılıyorsunuz. dram tutkunuz öyle boyutlara varmış ki; bir yerde bir felaket olsa da insanlar ölse, bilmem ne olsa, arkaya şöyle acıklı bir fon müziği koyup, paylaşsam diye gezenleriniz de hiç az değil.

tabii dram tutkunuzu paraya çeviren, o yardım kuruluşu adı altında sizi düdükleyenler de az değil. dünyanın en ahmak insanlarının yaşadığı coğrafyanın adı; türkiye'dir. cinselliği bile gerilime çevirip drama dönüştürme kabiliyetiniz ise tüm dünyayı kıskandırıyor. küçük ibo, küçük emrah, abi annemi düdüklediler ühühühügügü. namusu bile dram için icat ettiniz büyük ihtimalle. komik insanlarsınız vesselam.
devamını gör...

erkekler neden aldatır sorunsalı

erkek olmadıkları için. yoksa yiğidin malı meydandır. adam olan karısından korkup, gizli kapaklı iş mi çevirir? öyle yaparsa yük altında kalır, erkek değil, eşek olur. ahlaki ıvır zıvırlar umurumda değil. hiç kimseden gizli saklı bir şeyim yok. zaten fıtratımda yok öyle gizli kapaklı işlere yatkınlık.

şimdi diğerlerinin aldatma nedenlerine gelince; karısı ya da sevgilisi tarafından hor görülmek, adam yerine konmamak, ki zaten değil. kendisine erkek olduğunu hissettirecek bir kadın arayışı, ki kimse kimseye olmadığı şeyi hissettiremez. mesela çoğu tarlayı satan dayı pavyona bu sebeple gider. orada cinsellikte dönmüyordur üstelik. oradaki kadınlar onu biraz adam yerine koyup, pohpohluyordur, o da ona para ödüyordur zaten. yani durum sadece cinsel ilişkiden ibaret değil, daha başka boyutları var işin.

sürekli mutsuz bir karısı ya da sevgilisi vardır. o da başka bir kadını mutlu ederek, mutlu olmak, işe yarar olmak istiyordur. erkeğin böyle içgüdüleri de var işte. kadınları memnun etmek gibi. kadınlar anlamaz böyle şeyleri.

bir de doğa üremesi için bol keseden sperm verince kadının aksine(malum kadınlara ayda bir yumurta), o da hazır bol buldum, oraya buraya saçayım diyor olabilir. ki diyor. bazıları da peçete katili mesela.

yani erkek olmanın da kendine göre zorlukları var işte. ama aldatma olayı tamamen korkudan. hazır eldekini de kaybetmeyeyim korkusu. yalnızlıktan korkan erkekte komik yani. feminenleşmiş bir şey işte. olur öyle.
devamını gör...

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

özel olarak anlatmak istediğim herhangi bir şey yok. sadece anlatma isteği, kaşınır gibi. saçma. özel olarak konuşmak istediğim herhangi birisi yok. sadece konuşma isteği. kiminle olursa olsun. özellikle de hiç kimseyle. o yüzden en iyisi yazmak. ben de o yüzden buradayım. kim okur, okur.

hayat boyunca sağımda ve solumda dikenli tellerin olduğu bir yolda yürüyorum. her şeyin baştan belli olduğu, zaten yazgınızın dışına çıkamayacağınız, her şeyin olup, bittiği bir hayatın seyircisiyim. acı çekmekte bir seçenek. birkaç kez kanlar içinde dikenli tellerin ötesine geçmişliğim bile var üstelik. kanadığıyla kalıyor insan. çünkü dön dolaş, fark etmez, aynı yerdesin. üstelik bu hiçbir yere varmayan, sürekli olarak kendi etrafında döndüğün yolda artık nerede olduğumu da önemsemiyorum. ha orası, ha burası, ha şurası. orada da burada olduğundan başka bir şey yok. ne de olsa orada şurada da bir şekilde vakit geçirmen gerekecek. zaman algım yok. çünkü gece ve gündüzden ibaret. döngüsel. her şey dönüp, duruyor, ben de onlarla öylece.

yazgının dışında bir yazgın yoksa, o halde, nereye gidebilir ki insan? yazgım tek başınalık ile yalnızlık arasında gidip gelmekten ibaret. aradaki fark şu; tek başına olduğun zaman karşında mücadele etmen gereken insanlar var ama yalnız olduğunda kimse yok, bir nevi lüks. ve ben hayat boyunca sürekli olarak yalnız kalmaya çalıştım.

başına gelebilecek felaketlerin sonuna vardığında, artık orada hiçbir şey kımıldamıyordur. öylece rahatça oturabilirsin. zaten diğerleri de ancak başına gelebilecek felaketlerin sonunda seni yalnız bırakırlar. çünkü ister arkadaş olsun, ister sevgili, ister eş, kim olursa olsun, fark etmez, mutlu olduğun sürece yanındadırlar. hayır. onlar mutluluğundan nemalanmak için orada değillerdir. aksine neredeyse mutlu olmanın yasaklanması gerektiği bu cehennemin zebanileridir onlar. mutsuz olduğunda, görevleri tamamlanmıştır. kendilerine mutsuz etmek için başka mutlular ararlar. onların görevi budur. dediğim gibi herkesin bir yazgısı vardır. onlar en kötü yazgı tarafından lanetlenmiş zebanilerdir. içlerindeki cehennemi her yere taşımak, her yeri cehenneme çevirme çabası onların tiksinç yazgılarıdır.

ben de böyle tiksinç yazgılarla donatılmış insanların içinde büyüdüm. annem, babam, kardeşlerim dahil hepsinin bu senaryodaki rollerini oynayışlarını seyrettim.

arkadaşlık, sevgililik, bunların hepsi de bir arada bayağ romantize edilmiş, o yüzden de hayatta bir gerçekliği olmayan abartılardır olsa olsa. öğrenmem gereken her şeyi zaten biliyordum. etrafına baktığında tek gördüğün herkesin atanamamış birer düşman olduğu gerçeği. içlerindeki öldürme arzusunu saklayamıyorlar ama arzularını gerçekleştirebilecek kudretleri de yok bir yandan. o yüzden düşmanlık edebilmek için ya güçlenmeyi ya da zayıflamanı bekliyorlar. herkes herkese dişini göstermek için fırsat kolluyor. ta ki dişleri derisinden geçebilecek kadar sivrilsin ya da derisi incelsin. ta ki o leşçil bir kemik daha sıyırabilsin.

insan avlanma yetisi olmayan leşçil bir canlıdır. o yüzden her yerde düşkün ararlar. bulamazlarsa da düşürmeye ya da düşmesini beklemeye başlarlar. doğa o kadar acımasızdır ki; bazı aslanlar pençesiz doğar. o halde onlar da erdemlerini silaha çevirirler, o pis şefkatleri, tiksinç merhametleri ve gerçek olamayacak kadar abartı boyutuna vardırdıkları sevgileri ile düşmenizi beklerler. düşenin vay haline.

nefretin sonsuz çölünde sevgi bir damla sudur sadece. daha herhangi bir şeyi yeşertmeye karar verip, toprağa düşmeye karar verdiği anda havada buharlaşıp gider. o kadar işlevsizdir ama her yerde yüceltilen odur. dünyayı sevgi kurtaracak falan. oluyor mu öyle? o öyle olmaz işte. daha havada buharlaşıp, havaya karışır öylece. hava civa derler ya, hah, odur işte sevgi dedikleri.

ahmak insan beyni basit olan her şeyi algılamakta zorlanır. algılayamaz. ona gereken karmaşadır. halbuki sevgi basit bir mevzudur. bir kedi ayağına sürtünür, sen de onu okşarsın. bu kadar. daha fazlasına gerek yoktur üstelik. ama onlar sonsuzluğa uzanmak isterken abartma yoluyla her şeyi hiçe çeviren yeryüzü ve varoluşun en ahmak, düşkün formudur. ölümsüzlük peşinde koşarken ölü bir hayata mahkum olmuşlardır. o kadar ölüdürler ki; ölü olduklarının farkına bile varabilecek hayatın zerresi kalmamıştır içlerinde.

hükmetme sapıklığı daha şimdiden onları olmayacak şeylerin peşinde heba etmektedir. doğada hiçbir şey israf olmaz. insan israf olacağı sanrısı ile israf olur. mesela bir karpuzun hepsini tüketemediği anda onun israf olduğu sanrısı ile hırpalar kendisini. solipsizmin batağında çırpınır. halbuki o karpuz karıncalara besin olacaktır, kargalara besin olacaktır, mantarlara, bakterilere ve daha nice varoluşun başka sakinlerine. ama ona yar olmayan ne varsa hiç kimseye yar olmamalıdır. bu bencillik bile değildir üstelik. daha da beteri; aşağılık kompleksinden kaynaklı, narsistik bir şizofrenidir. o her şeyin kendi etrafında dönmesi gerektiğinin sanrısından muzdariptir ve bu hastalığın çaresi yoktur. bırak çaresini, bunu fark edebilecek kapasitede bir hekime bile rastlanmaz. psikiyatri bile daha şimdiden kendileri de bu hastalıktan muzdarip bir sürü ahmaktan teşkil etmektedir.

hükmetmek karşındakine üstün gelip, onu boğmakla ilgilidir. dişleri olan aslanlar dişleri ile boğarlar. olmayanlar ise ya zaten hali hazırda boğulmuş bir kurban bekleyen akbabalar gibi etrafta öylece döne döne uçarlar ya da daha iğrenç bir şekilde abartılı sevgi, şefkat ve merhametleri, o tiksinç erdemleri ile üstün gelip, boğmaya kalkar.

iktidar insanların dünyasında bir sanrıdan ibarettir. çünkü başkalarının algısına dayanır. manipüle edilebilir nitelikte bir sürü ahmak öylece ağzı açık dolanır. mesela hayvanlar kısa süreli de olsa belli bölgelerinde iktidar kurabilirler.

kedigiller içinde sosyal olan sadece aslanlardır. diğerleri sadece çiftleşmek üzere kısa süreli ilişkiler kurarlar. erkek aslanlar aralarında en az iki aslan olmak üzere koalisyon kurup 10 ila 15 dişiyi haremlerine katarlar. dişiler ise sürekli olarak sürü halindedir. dişilerin aksine bazı erkek aslanlar koalisyon kuramamış, herhangi bir sürüye sahip olamamışlardır ya da tercih etmemişlerdir. onlara göçebe kral denir. hayat onları diğerlerinden ayrı kılmıştır. eksik bırakarak veya fazla kılarak, fark etmez. sonuçta onların yazgısı ya yalnız olmaktır ya da tek başına olmaktır. tek başlarına avlanırlar, bir av da sonuç olarak bir düşmandır ve çoğu zaman diğer aslanlar tarafından tek başlarına öldürülür, ölür, ya da ecelleriyle yalnız ölürler nadiren.

insanlar da aslanlar gibi sosyal hayvanlardır. ben işte tek başıma ya da yalnız olarak göçebeyim sürekli. hayat beni bir şekilde her türlü diğerlerinden ayrıksı kıldı. hiç kimse ile ne ahlaki, ne kültürel, ne duygusal, hiçbir şekilde hiçbir bağım yok. hiç kimsyle düzenli, uzun süreli ilişkiler kuramıyorum. istesem de yapamıyorum. çünkü yazgımda yok. her şey yazılmış, çizilmiş, bitmiş. yapacak bir şey yok.

ben hiç kimseyle uğraşmak istemiyorum. kimsenin göğsüne basmak istemem. ama dediğim gibi hayatım tek başınalık ve yalnızlık arasında gidip, geliyor. bu uğraşmak istememe hali karşılıklı olunca yalnızlığıma dönebiliyorum. ama karşılıklı olmayınca, ben de birilerinin tiksinç göğsüne basmak zorunda kalıyorum. hayatta aslolan tek şey hayattır. gerisi boş. bir erkek başının çaresine bakabildiği anda hayatı başlar. ondan önce yaşamıyordur. hayattayım. şu an birilerinin tiksinç göğüslerini ezdim bayağ bir. biraz daha ezmem gerekiyor. ondan sonra umarım yalnızlığıma dönebilirim. uzun süredir alkol kullanmıyorum, kendimi ot gibi, kütük gibi hissediyorum. neşe namına hiçbir şey kalmadı içimde. sadece sınırlarını bilmediğim bir nefreti taşıyorum. işte bununla yaşıyorum. kimseyle uğraşmadığım, kafayı çekip, şarkı dinleyip, sızdığım zamanlara dönmek istiyorum sadece. kafama göre takılıp, kimseyi iplemek zorunda kalmadığım o güzel zamanlara.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim