burak karadağ yazar profili

göz bebeğim, canı gönülden sevdiğim çoğu şeyin ehli hbo max'ın yayınladığı, adını dahi duymadığım indie yazarların müthiş animasyonu scavengers reign.

daha ilk dakikadan girdiğiniz dünyanın büyüklüğünden baygınlık geçireceğiniz, anlamaya çalışırken karakterler gibi ordan oraya sürükleneceğiniz, son zamanların en iyi bilimkurgu yapımlarından birisi, kendimce en iyisidir. çevremdeki insanlara en az iki hafta boyunca scavengers reign izleyin diye bağırmışımdır. yapımcılar joseph bennett ve charles huettnerr'e bildirimlerim ömrümün sonuna dek açıktır.

scavengers reign temelinde basit bir hayatta kalma hikayesi barındırır. hikaye de demeter adlı geminin vesta isimli gezegene düşmesiyle başlar. kağıt üzerinde klişe duran bu bilimkurgu öyküsünü içinde barındırdığı ekosistemin çeşitliğiyle, canlılara yaklaşımıyla ve hikaye anlatıcılığıyla "saçma sapan" bir noktaya çeker. izlerken bana pek çok kez " oha be bunu da düşünmüş olamazsınız nasıl bir kafanın ürünü bu" dedirtmiştir. uzaylı konseptine bakış açışı izlediğim çoğu şeyden farklıdır. bu kadar özgün ve yabancı hissettirmesine rağmen asla uzak hissetmediğim aksine garip bir yakınlık duygusuna sürüklendiğim bir yapım olmuştur. bunun yanı sıra olağanüstü illüstrasyonlar barındırması da "e bu iş çok iyi olmuş" dedirtiyor insana.
zira iyi bir hikaye anlatmıyo olsaydı bile sanırım saatlerce görüntülere bakardım. çizimler izlediğiniz çoğu şeye benzemiyor. detaylara verilen önem ve canlılar arasındaki iletişim yapılabilcek en iyi şekilde gösterilmiş. izlerken yer yer primal'ı hatırladığım oldu. genndy tartakovsky ustaya da burdan selam olsun.

bu kadar titizlikle hazırlanmış iş bulmak zor sektörün can çekiştiği bu dönemde. elimde olsa her sahnesini duvara asarım. senaristlerin aklını çizerlerin de ellerini öpüyorum. beni vesta'ya gömün efendim.

"o, ay ışığında gelir
gün ışığında gider.
ve yine:
ben tanrı'nın savaş alanıyım."

"mind over matter"
vücudunuzun üstesinden gelemeyeceği her türlü engeli zihniniz ve mental gücünüz yardımıyla aşabileceğiniz anlamına gelen sözdür. ilk defa, müzikal dehasına hayran olduğum belki de son yılların en iyi söz yazarı olan kendrick lamar'ın buried alive ınterlude şarkısında denk geldiğimden beri zorlu süreçleri atlatmamda bana çok yardımı dokundu, muazzam bir şarkıdır değeri bilinmez. paranın, ünün, gösteriş ve kibrin cazibesi karşısında sanatçının kendinden ödün vermemesi gerektiğini fakat eninde sonunda bu tuzağa düşme korkusunu anlatır. sanatçının baş düşmanı da bu mücadeledir, dinleyin efendim. buradan

sıfır beklentiyle başladığım, zamanla izlediğim en iyi bilimkurgu yapımları arasına giren, hali hazırda amazon prime bünyesinde bulunan daniel abraham'ın romanından uyarlanan top-tier kalite bilimkurgu dizisi. biraz delirirsem battlestar galactica ve startrek ile bile kıyaslayabilirim. belki de daha iyidir kim bilir?

yapımın merkezinde 24.yy'a gelinmesine rağmen insanların hâlâ aynı açgözlülük ve sömürüyle, ellerinin ulaştığı her türlü yaşam kaynağını somürmeye odaklı üç evrensel güç arasındaki kaynak mücadelesi yatıyor. nihayet marsı kolonileştirmeyi başaran insanlık, jupiter ve satürnden dünyaya su kaynaģı için buz taşıyan, uçsuz bucaksız boşlukta mekik dökuyan uzay gemileri, tüm bu sömürünün ortasından kalmış köprü görevi gören, aşağılanmış, kenara atılmış the belt ve kibirli bürokrasisiyle kendini hâlâ evrenin merkezinde sanan dünya, dünyadışı varlıkların izini bulunduran protomolecule adlı madde, kapsamlı bir kaos ve savaş dizide süregelmekte. izlediğiniz çoğu şeyden farklı, fazlasıyla özgün bir yapım.

açıkçası izlerken işleyişine hayran kaldım. karakter gelişimleri, dizinin oluşturduğu atmosfer, oyuncu kadrosunun ortaya koyduğu performans, zaman zaman kötü kararlar vermesine rağmen sağlam bir senaryo yazarı, beni diziyi izlemek için ayırdığım bir dakika için bile pişman etmedi. bilimkurgu delisi uslanmaz bir insansanız izleyin efendim. eğer protomolecule sizle de iletişime geçerse şimdiden geçmiş olsun.

they stretch the truth longer than the nile
eyes full of evil, mouth full of vile
they tracin' your smile
stay alert, big dog
only one life is offered to you.

phoebe waller-bridge'ın yazıp oynadığı, en az kendisi kadar alışılmadık, bir o kadar da üzücü, izleyeni ekrana kitleyen çok iyi bir ingiliz kara komedisi.