bütün sokaklarda o şarkıların yeniden çalması,
adeta geçmişin bana ve benim gibi geçmişe bakanlara
bir jestti, bir selamdı resmen,
bir an için bile olsa yeniden o günleri hissetmek,
bir an için bile olsa o günlerde olmak,
hayatın bütün dert, tasa ve sıkıntılarını unutturdu,
mutluluk aslında bu kadar basit,
masrafa gerek yok, dairelere milyorlar yatırmak,
popolara estetik yaptırmak, bilmem ne marka
elbiselere bürünmek, veya güzel kadınlara sahip olmak.
bunların hiçbiri büyülemiyor beni.
ve büyülememenin sebebini söylememe rağmen anlamıyorlar.
o günlerde her yerde müzik çalardı,
yufkacısından, plaj malzemesi satana,
çiçekçisinden, marketine her yerde,
o günlerde çalardı dün çalan şarkılar,
hayata yeni başlamış olmanın heyecanı dipdiri idi,
her şey bir heyecan, bir keşif ve bir büyüye sahipti,
en büyük zenginliğin ne olduğunun farkında olmadan,
en büyük zenginliğin hemen üstünde durarak yaşamak,
işte buydu olay, sonrasındaki yoksulluk, maddi değil,
tam da buydu, ama kimseye anlatmak mümkün olmamıştı.
kırar market'in orada da çalardı o günlerde burak kut,
bazen mirkelam'ın her gece şarkısı,
bazen kaya gazinosunun orada,
bazen nba şapkası satan o tuhaf dükkanın orada.
her şey istediğim gibiydi o günlerde,
olması gerektiği gibi, ideal bu idi,
beyaz bahçenin bozuk ses sisteminde de duyardım,
şafak pastanesinin orada da.
aslında içinde hiçbir şey olmayan bu mekanlarda
aidiyet ve huzur hissetmek
benimsemek ve azla yetinip mutlu olmaktı mesele.
neredeyse otuz yıla varıyor artık o günlerin üstünden geçen zaman,
bir ömür, kimine göre yolun yarısı,
benim içinse bir şey ifade etmeyen bir rakam.
takvimlerde gittikçe büyüyen rakamların benim için önemi yok,
istanbul'un imkanının da, semtlerinin de,
hiçbir şey beni büyülemiyor o günler gibi,
yeniden diriltmiyor, canlandırmıyor,
ve bu hep böyle olacakmış gibi gözüküyor.
devamını gör...