doomlord - öne çıkan tanımları (1. sayfa)
1.
bunshinsaba
2004 yılında vizyona girmiş olan hem korkutan hem de üzen kore filmlerinin altın döneminde kıyıda köşede kalmış bir yapım.
geleneksel korku filmlerinin sunduğu gerilim dolu atmosferi, beklenmedik sürprizleri ve ürkütücü imgeleriyle başarılı bir şekilde bir araya getiriyor.

"bunshinsaba" gibi filmler, tarih boyunca cadı olarak damgalanan ve adaletsizce cezalandırılan kadınların trajedisini hatırlatıyor. chun-hee’nin hikayesi, sadece bir korku öyküsü değil, aynı zamanda geçmişteki önyargıların, korkuların ve toplumsal baskıların kadınlara nasıl zarar verdiğine dair güçlü bir metafor.
klişeler elbette var. bu tür bundan kaçamıyor. lakin o hüzünlü tonu nedeni ile bende yer edinmiş durumda. ortalama bir yapım.
gelelim konusuna;
film, bir grup lise öğrencisinin başına gelen doğaüstü olayları ve kasabada saklı kalmış bir sırrı keşfetmelerini konu alır. öğrenciler, okullarındaki başka bir öğrencinin ölümünden sonra tuhaf şeyler yaşamaya başlarlar. bu olaylar, kasabada yıllar önce yaşanan acı verici bir hikaye ile bağlantılıdır. kasaba halkının geçmişte işlediği bir suçun, lanetli bir ruh tarafından geri dönmesine neden olduğu anlaşılır.
ana karakterler hem bu lanetin kökenini çözmeye çalışırken hem de eski bir trajedinin, ölüm ve öfke gibi duyguların nasıl hayatta kalabildiğini keşfederler. karakterler, kasabada yaşanan trajedi ve sonrasında yaşanan korkunç olaylarla yüzleşmek zorunda kalır.
şimdi spoiler içeren kısma geçelim. filmi izlemediyseniz buradan sonrasını okumayınız.
bunshinsaba (2004) filmindeki chun-hee karakteri, hikayenin merkezindeki doğaüstü olayların en önemli figürüdür. chun-hee'nin planı ve motivasyonu, geçmişte ona ve kızına yapılan haksızlıkların intikamını almak üzerine kuruludur.
chun-hee'nin motivasyonu:
chun-hee, köyde haksız yere cadı olmakla suçlanıp kızını korumaya çalışmış bir anneydi. ancak köy halkı tarafından vahşice öldürülmüş ve kızını da kaybetmiştir.
ölmeden önce yaşadığı haksızlık ve acı, onun ruhunun huzur bulamamasına neden olur. bu öfke, bir lanet olarak köy halkının üzerine çöker.
chun-hee’nin ruhu, köyde bir tür intikam ruhu olarak geri döner ve özellikle lise öğrencilerini etkisi altına alır. ana karakterlerden birini ele geçirerek köyde yaşayanların soyundan gelenlere zarar vermeye başlar.
onun amacı, kendisine ve kızına yapılan bu haksızlığın bedelini ödetmek, suçlu olan ailelerin nesillerini cezalandırmaktır.
chun-hee'nin intikamı başlangıçta haklı bir öfkeye dayanırken, süreç içinde masum kişilere de zarar verir. bu da onun motivasyonunu daha karmaşık ve trajik hale getirmiş.
film, chun-hee’nin öfkesini ve trajedisini etkileyici bir şekilde işlerken, bu tür olayların kökenindeki toplumsal korkular ve önyargılara da dikkat çekiyor. chun-hee'nin hikayesi, mağdur olan bir kurbanın nasıl bir canavara dönüşebileceğini bizlere net gösteriyor.
son sahnede, kanla kaplanmış vücudu ile sağanak yağmurlu fırtınaya doğru yürümesi çok estetikti.
bir de chun-hee yanarken o köyü lanetlediği kısımdan etkilendim. hissederek lanetledi resmen. sanatsal beddua gibiydi.
geleneksel korku filmlerinin sunduğu gerilim dolu atmosferi, beklenmedik sürprizleri ve ürkütücü imgeleriyle başarılı bir şekilde bir araya getiriyor.

"bunshinsaba" gibi filmler, tarih boyunca cadı olarak damgalanan ve adaletsizce cezalandırılan kadınların trajedisini hatırlatıyor. chun-hee’nin hikayesi, sadece bir korku öyküsü değil, aynı zamanda geçmişteki önyargıların, korkuların ve toplumsal baskıların kadınlara nasıl zarar verdiğine dair güçlü bir metafor.
klişeler elbette var. bu tür bundan kaçamıyor. lakin o hüzünlü tonu nedeni ile bende yer edinmiş durumda. ortalama bir yapım.
gelelim konusuna;
film, bir grup lise öğrencisinin başına gelen doğaüstü olayları ve kasabada saklı kalmış bir sırrı keşfetmelerini konu alır. öğrenciler, okullarındaki başka bir öğrencinin ölümünden sonra tuhaf şeyler yaşamaya başlarlar. bu olaylar, kasabada yıllar önce yaşanan acı verici bir hikaye ile bağlantılıdır. kasaba halkının geçmişte işlediği bir suçun, lanetli bir ruh tarafından geri dönmesine neden olduğu anlaşılır.
ana karakterler hem bu lanetin kökenini çözmeye çalışırken hem de eski bir trajedinin, ölüm ve öfke gibi duyguların nasıl hayatta kalabildiğini keşfederler. karakterler, kasabada yaşanan trajedi ve sonrasında yaşanan korkunç olaylarla yüzleşmek zorunda kalır.
şimdi spoiler içeren kısma geçelim. filmi izlemediyseniz buradan sonrasını okumayınız.
bunshinsaba (2004) filmindeki chun-hee karakteri, hikayenin merkezindeki doğaüstü olayların en önemli figürüdür. chun-hee'nin planı ve motivasyonu, geçmişte ona ve kızına yapılan haksızlıkların intikamını almak üzerine kuruludur.
chun-hee'nin motivasyonu:
chun-hee, köyde haksız yere cadı olmakla suçlanıp kızını korumaya çalışmış bir anneydi. ancak köy halkı tarafından vahşice öldürülmüş ve kızını da kaybetmiştir.
ölmeden önce yaşadığı haksızlık ve acı, onun ruhunun huzur bulamamasına neden olur. bu öfke, bir lanet olarak köy halkının üzerine çöker.
chun-hee’nin ruhu, köyde bir tür intikam ruhu olarak geri döner ve özellikle lise öğrencilerini etkisi altına alır. ana karakterlerden birini ele geçirerek köyde yaşayanların soyundan gelenlere zarar vermeye başlar.
onun amacı, kendisine ve kızına yapılan bu haksızlığın bedelini ödetmek, suçlu olan ailelerin nesillerini cezalandırmaktır.
chun-hee'nin intikamı başlangıçta haklı bir öfkeye dayanırken, süreç içinde masum kişilere de zarar verir. bu da onun motivasyonunu daha karmaşık ve trajik hale getirmiş.
film, chun-hee’nin öfkesini ve trajedisini etkileyici bir şekilde işlerken, bu tür olayların kökenindeki toplumsal korkular ve önyargılara da dikkat çekiyor. chun-hee'nin hikayesi, mağdur olan bir kurbanın nasıl bir canavara dönüşebileceğini bizlere net gösteriyor.
son sahnede, kanla kaplanmış vücudu ile sağanak yağmurlu fırtınaya doğru yürümesi çok estetikti.
bir de chun-hee yanarken o köyü lanetlediği kısımdan etkilendim. hissederek lanetledi resmen. sanatsal beddua gibiydi.
devamını gör...
2.
işkence odası
tarikat filmlerinden en ilgimi çeken, ne kadar acı çekersen cenneti o kadar garantilersin mantığını bir miktar yanlış anlamış insanları içeren ilginç bir film.
2008 ve 2016 olmak üzere iki farklı versiyonu vardır. ama hardcore izleyici için 2008 versiyonu makbuldür. yeni fransız aşırılığı akımının en iyi temsilcilerinden biridir.
konu:
lucie adında genç bir kadın, uzun yıllar önce kaçırıldığı bir mezbahadan kanlar içinde kurtulur. fiziksel ve psikolojik olarak derin izler taşıyan lucie, yetimhanede tanıştığı anna ile arkadaş olur. ikisi de geçmişlerinin yaralarını sarmaya çalışırken, lucie'nin içindeki intikam ateşi giderek büyür.
lucie ve anna, işkencecilerin peşine düşerler. ancak bu arayış, onları beklenmedik ve daha da karanlık bir dünyaya sürükler. insan doğasının en karanlık köşelerini keşfederken, acımasız ve rahatsız edici gerçeklerle yüzleşirler. film, intikamın sınırlarını zorlarken, aynı zamanda insanın acıya verdiği tepkileri ve varoluşun anlamını sorgular.
buradan göz atmak mümkündür. 2008 trailer
2008 ve 2016 olmak üzere iki farklı versiyonu vardır. ama hardcore izleyici için 2008 versiyonu makbuldür. yeni fransız aşırılığı akımının en iyi temsilcilerinden biridir.
konu:
lucie adında genç bir kadın, uzun yıllar önce kaçırıldığı bir mezbahadan kanlar içinde kurtulur. fiziksel ve psikolojik olarak derin izler taşıyan lucie, yetimhanede tanıştığı anna ile arkadaş olur. ikisi de geçmişlerinin yaralarını sarmaya çalışırken, lucie'nin içindeki intikam ateşi giderek büyür.
lucie ve anna, işkencecilerin peşine düşerler. ancak bu arayış, onları beklenmedik ve daha da karanlık bir dünyaya sürükler. insan doğasının en karanlık köşelerini keşfederken, acımasız ve rahatsız edici gerçeklerle yüzleşirler. film, intikamın sınırlarını zorlarken, aynı zamanda insanın acıya verdiği tepkileri ve varoluşun anlamını sorgular.
buradan göz atmak mümkündür. 2008 trailer
devamını gör...
3.
the road
film aslında bir kesit olarak bize sunuluyor. olayların ortasında başlıyor ve sonu olmayacak şekilde de ilerliyor. gördüğüm en karamsar filmlerden biridir. izlerken o durgunluk beni benden almıştır.
evin birinde bodrum gibi bir yere iniyorlar. zombi gibi tipler hücum ediyor. ama sonra anlıyoruz ki adamlar depolanmış yiyecekmiş aslında. her gün bir uzvu koparılıyor ve canlı tutuluyorlar. etkileyici bir sahne idi.
evin birinde bodrum gibi bir yere iniyorlar. zombi gibi tipler hücum ediyor. ama sonra anlıyoruz ki adamlar depolanmış yiyecekmiş aslında. her gün bir uzvu koparılıyor ve canlı tutuluyorlar. etkileyici bir sahne idi.
devamını gör...
4.
after life
son sezonu bitmesin diye o 6 bölümü günlere ayırdım. normalde anında imha ederdim. diziden kopmak istemedim. ama bitti ve üzdü. hatırlanacak güzel bir anı olarak kalacak. sıcacık bir yapımdı.
devamını gör...
5.
jujutsu kaisen
bu animenin ve kimetsu no yaiba nın fanları ölümüne kapışıyor internette. yav ne gerek var ? ikisini de sevemiyor muyuz ? adam anasını babasını bu kadar savunmaz. ben her ikisini de çok severim. yeni dönem animeler içinde başarılıdırlar.
devamını gör...
6.
steins gate
başta eğlenceli başlayan sonlara doğru dram dozu inanılmaz artan efsane animedir. müziklerini günlerce dinlersiniz. anime bitince sizi üzer. hala o karakterlerle olmak istersiniz. ama bitmiştir işte. bu tatlı hüznü yaşatır size.
en sevdiğim soundtrackler: suzuha's farewell ve believe me olanlarıdır.
(bkz: ibm 1500)
en sevdiğim soundtrackler: suzuha's farewell ve believe me olanlarıdır.
(bkz: ibm 1500)
devamını gör...
7.
9 kere leyla
haluk bilginer oyuncu kadrosunda yer aldığı için izleme kararı aldım. normal şartlarda " karikatürize komedi filmi" benim tarzım değildir. hatta tiksinirim. ancak kadro için buna katlanabilirim sandım. yanıldım. hiç bir şey anlatmayan sadece kafa şişiren bir film.
devamını gör...