doomlord yazar profili

doomlord kapak fotoğrafı
doomlord profil fotoğrafı
rozet
karma: 5252 tanım: 665 başlık: 108 takipçi: 82
Mutluluğa varmak bir hayaldir, insan hep kendi çölünde kaybolur.

son tanımları


iltifat sevmeyen insan

iltifatın mantıklı olanı güzeldir. ben mantıksız iltifat sevmem. şimdi gelir biri bana " yakışıklısın " der tamam sıkıntı yok. ama " brad pitt" gibisin der sıkıntı olur. potansiyelin üstündeki iltifat aslında hakarettir. genler belli coğrafya belli. gidip kuzeylilerle kıyaslamamak lazım.

aynı şekilde işimi iyi yaptığımı söylediklerinde yüzüm güler. ama senin gibisi yok dediklerinde bir dakika derim.

mantığı anladınız değil mi? ölçülü iltifat en iyisidir.
devamını gör...

gürsel tekin'in hukuken kayyum olamaması

hukuken uygun olmaması ve kayyum olarak gelmemesi arasında türkiye'de bir bağlantı yok. zira hukuk yok. benim zaten anlamadığım hala ve hala inatla her şeyi hukuk ile çözmeye çalışanların zihniyeti. orman kanunları geçerli şu an bunu anlamak neden bu kadar zor?

daha bir kaç gün önce polisler, törene katılan askerlerin üstünü aradılar. adamlar devletin askerlerine bile güvenemiyorlar. paranoyaklıktan tüm yollara başvuruyorlar. chp'yi fiilen yok edebilirler. mesela ne diyeceğiz o zaman? hukuken yapamaz mısın diyeceğiz?

adam diyor ki ben kanun falan tanımam bitti konu.
devamını gör...

nemesis

resident evil evreninin en fenomen ve akıllı düşmanıdır. bir korku öğesini düşünün ki bir nesli kendisine aşık etmiş olsun. hadi hemen başlayalım anlatmaya...

kimdir bu nemesis?
söz konusu yaratığı anlamamız için önce umbrella şirketinin yarattığı t-virüs projesinden bahsetmek gerekir. ismini " tyrant " sözcüğünden alan bu virüsün amacı insan üstü güçlere sahip yenilmez biyolojik silahlar üretmekti. yani sadece emirlere uyan güçlü askerler. ancak kontrol dışına çıktı ve bu virüs raccoon şehrine yayıldı. zombi felaketi başladı.

bu tyrant yapan virüsün ilk örnekleri ;

proto-tyrant (t-001) ilk başarısız deneme. resident evil zero’da görülüyor. zeka ve denge sorunları var.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

t-002 : resident evil 1’deki final boss. t-virüs projesinin “ilk tam başarısı” sayılıyor.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

t-103 kod ismi mr.x: resident evil 2’de umbrella tarafından raccoon city’e gönderilen seri üretim model. bu modelde zeka biraz daha ileri durumda ama takip etme kapasitesi çok yüksek. lakin silah kullanma gibi becerileri yok.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

çok hasar alınca da mutasyona uğrayarak şu hale geliyor;
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

tüm bu üretimler umbrella şirketinin amerika kolunda meydana geliyor. bir de avrupa kolu var. burada biraz daha deneysel takılıyor çalışanlar. diyorlar ki biz bu t-103 modellerine parazitler enjekte edersek ne olur? " ne-α " isimli bir paraziti t-103lerden birine enjekte ediyorlar. bu parazit klasik t-103'e inanılmaz bir level atlatıyor ve zekasında artış gözlemleniyor. silah kullanır hale geliyor. inanılmaz bir mutasyon yeteneği kazanarak hedefi öldürene kadar durmuyor.
lakin bu parazit dokularda büyük değişime yol açıyor ve karşımıza nemesis çıkıyor;
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
lakin mutasyonlar kontrol dışı olduğu için; umbrella'nın amerika kolu bunu beğenmiyor ve rafa kaldırıyorlar projeyi. diyorlar ki " hacılar biz bunu kontrol edemeyiz deli bir şey oldu bu". ancak s.t.a.r.s ekibinin öldürülmesi için hemen avrupa'dan isteniyor bu canavar. burada insanlar şunu merak ediyor. şehre yayıldığı gibi nasıl hemen nemesis getirildi? aslında öyle olmadı. ne lan bu bakkaldan sakız mı hemen veriyorlar. resident evil 1 mansion olayları nedeni ile umbrella stars'ı avlatmak istedi. o aralar talep ettiler nemesisi. yani şehre yayılmadan önce.

velhasıl gerek takip yeteneği gerek zekası gerek azmi ile pes etmeyen ve öldürmeye programlı bir savaş makinesi idi. hala en sevdiğim mutasyon karakterdir.

dedikodulara göre de bu " ne-a" paraziti resident evil 4 deki las plagas parazitinin üstünde oynanmış hali. yani aslında çok önceleri bir şekilde umbrella bunu ispanyadaki tarikat oluşumdan çalmış. ve üstünde oynayıp t-103 e enjekte etmiş bu da böyle bir bilgi.
o ikonik sahneyi de hemen ekleyeyim;

nemesis'in gelişi...


haydi iyi günler.
devamını gör...

gurur yüzünden vazgeçilen şeyler

benim en büyük lanetim bu olsa gerek hayatta. gurur nedeni ile elimle ittiğim o kadar çok şey oldu ki bunu sayamıyorum bile. gerek maddi gerek manevi çok şeyden vazgeçtim.

bir kere beni öldürseler birinden bir şey isteyemem. bu bile sırf tek başına hayatta "müttefik" bulamamam anlamına geliyor. prensip esnetemediğim için insanlarla orta yolu bulma konusunda büyük problemlerim var.

iş hayatında bile " avans " isteyemem düşünün yani. taksit fobim var. borca girdim mi bana bir şeyler oluyor. patron tarafından şahsıma karşı hoş bulmadığım bir tavır gördüğümde, fevri iş bırakmalarım ile ünlüyümdür.

özel hayatta da bunun nedeni ile sevdiğim ama uzak durduğum insanlar oldu.

işin özü şu; uyum problemim nedeni ile doğal seleksiyonda kaybolacağım. benim türüm bu dünyada barınamaz.
devamını gör...

game of thrones

izlediğim en iyi dizilerden biriydi ama seneler sonra hala öfkeliyim diziye. 8. sezon 3. bölümde bildiğiniz üzere ölü ordusu ile savaşılmıştı. bu bölümü ben beğenmiştim lakin sonrası beni sinirlendirdi. neden mi?

şimdi sen westeros - esos karışık bütün birlikleri bir şekilde ikna edip winterfell'e getiriyorsun. karşında ölümün ta kendisi var. zaten korkutucu bir şey. bir şekilde kazanıyorsun. sonra sadece 1 bölüm geçiyor. herkes unutuyor olayı. normalde bunun kırılma noktası olması lazım. siyasi çekişme yerine direkt bu olay tekrarlanır mı başka güçler var mı gibi sorularla herkesin paranoyak olması gerekiyordu. bildiğin sıradan bir komşu lord savaşı gibi herkes unuttu.

millet vietnam savasına gidiyor da 20 yıl psikolojisi düzelmiyor. ölülerle savaşmışın night king görmüşün abi sen. ne tahtı ne diyorsun? bu nedenle 8. sezon benim için hep hayal kırıklığı olmuştu o dönemler.

yoksa sonunda snow bizim kızı öldürdü diye çok takmadım benim için önemli olan tüm dünyanın kıyamet önünde ne yaptığıydı... yazık oldu.

ölüler meselesi, normalde bütün westeros’un inançlarını ve kültürünü altüst etmeliydi.

insanlar “ölümden sonra dirilme”nin gerçek olduğunu gördü. bu, hem yedi inancı hem de ışık tanrısı için teolojik devrim demekti.

köylüler, askerler, lordlar, hepsi kendi ölü akrabalarının mezardan kalkıp saldırdığını gördü. bunun toplumsal bir travmaya yol açmaması inanılmaz derecede gerçek dışı.

normal bir toplumda bu olay kuşaklar boyu anlatılacak, masallara, efsanelere, dini öğretilere dönüşecek bir kırılma olurdu. ama dizide sanki hiç yaşanmamış gibi bir kenara itildi.
devamını gör...

sabah depresyonu

sabah yataktan kalkmadan yüklenen olumsuz duygular bütünüdür.

bir çok sebebi olabilir. genetik yatkınlık bile bunlardan biridir. bazı insanlar genetik olarak ciddi ciddi buna meyillidir. yani ailenize geçebilen kalıtsal mutsuzluk. garip değil mi?

genel psikolojik haliniz çok etkili bu kaçınılmaz zaten lakin bu sabah kalkar kalkmaz gelen durum tükenişin en ağır kısmıdır. yataktan kalkamıyorsun ve uykunda yok. o enerjin yok yani. insan garipsiyor. nasıl olur da bir insan yataktan kalkamaz? ama oluyor örnekler çok.

bazı insanlar için uyandıkları anda hayatın yükü, sorumlulukları ya da tatminsizlikleri çok daha çıplak şekilde hissedilir. hatta edebiyatta ve sanatta da işlenmiş bir duygu bu. sabah kalkınca hissettiği bu yoğun yabancılaşmayı, "hayatın yükünün ilk andaki çarpması" gibi tarif eden yazarlar var.

hormon dengesi de işin içinde. kortizol sabahları tavan yapıyor, yani vücudun “stres moduna” geçiyor. e haliyle önceki nedenlerin üstüne bir de bu ekleniyor.

kötü uyku düzeni en büyük etmenlerden biri. geç saatlerde yatmayı bırak hep aynı saatte yatmayanlarda bile bu risk fazla. olabildiğince hep aynı saatte yatmak önem arz ediyor. en uygun saatler de 21:00 - 23:00 arası. o ara uyunmalı.

eğer bu durum çok ağırsa sabahları, en iyi kısa çözüm şudur; çok ani şekilde fırlayın yataktan yani "sonuçta 10 dakika ayakta durursam bu his azalacak " bilincinde olun. ciddi şekilde ayakta durmak veya yürümek çok önemli.

tüm bunlar tabi çok genel geçer şeyler. majör depresif durumlar için çok ayrı bir yol gerekiyor ki o da buralardan öğrenilmez.
devamını gör...

mesut süre

hakkındaki iddiaları okudum ve "ispat? "dedim. sadece kuru bir beyan. tamam sıkıntı yok beyana göre araştırılsın. ancak ve ancak...

eğer suçsuz bulunursa mesut süre, bu kadının iftira suçundan çok ağır ceza alması da gerekir ki olacaktır. yeni dönemde iftirayı güç olarak gören her kadına ibretlik cezalar verilmelidir ki gerçek mağdurlara karşı duyarsız kalınmasın.

bu işler iki ucu keskin kılıç gibidirler. o ucun kime değeceğini görmek lazım. ben beyanla asla hareket etmem. edeni de cahil görürüm. ispatlanır o zaman ceza alabilir.

şimdi bu adam tamamen masum diyelim. davalar bitti veya başlamadı bile. insanların içinde hala suçluymuş gibi bir his kalabilir. bunu nasıl telafi edecekler?

sosyal medya iyice b.k çukuru oldu.
devamını gör...

türkiye'de kadın erkek ilişkilerinde temel sorun

türkiye'de kadın erkek değil insan ilişkilerinde problem vardır. karşı cinsle yaşadığınız en büyük krizleri hemcinslerinizle de iş yerinde veya başka yerde yaşamanız an meselesidir. toplumun kendisi eğitimsiz ve bencil. şark kurnazı. herkes tamamen kendi çıkarına oynuyor. böyle toplumdan sağlıklı aile mi çıkar.

ha ben böyle diyorum diye toplumdan kendimi ayırma aptallığını da yapmıyorum. genelde o atlanır. buraya yorum yapan insanlar da sorunu görüyor ama " ben öyle değilim " maskesine bürünüyorlar. hayır kardeş sen de öylesin. senin istediğin ise sen bencilken başkası olmasın. kendine özerk bir durum istiyorsun. şimdi birbirimizi kandırmayalım. türkiye'de insan profili belli.

ahlak kuralı olmayan yerde, adalet olmayan yerde hangi ilişki güzel gidiyor da erkek kadın ilişkisi gitsin?

kaynak sıkıntısı var bir kere. paran yok paran. ne erkeği ne kadını? ekonomi ananı babanı bile sana düşman ediyor sinirleniyorsun. bu şartlarda partnerini çekemezsin bile.

yok güven ilişkisi gerekliymiş bilmem ne. eve para getirme bak bakalım o güvenilir eşine neler oluyor.

güven şartlara göre çok değişken olabilir. çok geçirgendir. güçlü zamanında herkese güvenirsin. çünkü güçlüsündür. zayıf anında? korkular başlar çünkü önce kendinden bilirsin.

sorun güven de değil. sorun bencillik. " ben " değil " biz" olamamaktadır. toplum olarak da böyle bireysel ilişkilerde de böyle.

bir de kafalar isveç yaşanan yer türkiye mantığı ile insanlar bir şeyler karalıyor. biraz insan kendi toprağını bilmeli. burada öyle %100 saygılı ponçik aile yapıları göremezsin ve göremeyeceksin de.
devamını gör...

kur korumalı mevduat sistemi

1967-1979 arasında da bu sistem türkiye'de denenmiştir. o zamanki ismi dçm, yani dövize çevrilebilir mevduat idi. yani bu yeni bir şey değil.

artan yük nedeniyle ödemelerde zorlanılınca sistem 1979’da sonlandırıldı. 1981’den sonra kalan yük devletçe üstlenildi.
devamını gör...

trip atmak

cinsiyet fark etmeksizin yapan kişiyi küçülten yegane davranışlardan biridir. sorununu dümdüz saklamadan söyleyebilme cesareti olmayan kişiler bu tarz eylemlere geçebilir.

sorunlar konuşulmadan çözülemez. " o anlasın hatasını " demek çocukça bir şey. sözünü söylersin. durum çözülmedi mi? eyvallah eder gidersin. hem gidebilme cesareti olmasın hem söyleme cesareti olmasın ama aynı zamanda da saygı görsün. öyle bir dünya yok ve olmayacak.

bir kişi trip atıyorsa sırf bu öz güvensizlik nedeni ile bile yol verilmelidir. hayat hızlı akıyor bize hemen derdini söyleyen çözüm odaklı tipler gerek.
devamını gör...

kardeş kavgası

fazla dramatize edilen şey. aslında gerekli şartlar oluştuğunda size en çok zarar veren etmendir kardeş. salt olarak zaten direkt olarak kardeş sayınız kadar size yönlendirilen emek bölünüyor. ilk çocuk olmanın en zor yanı da bu olsa gerek. her şey sizinken bir diğer yasal varis oluşuyor. hem de sizinle eşit.

daha bu düşüncenin gerçekle bu kadar temellendirildiği bir dünyada tüm kavgalar normaldir. görünen ve görünmeyen sebepler vardır. karşıdan gören " bu yüzden kavga mı edilir?" der. ancak bilinç altında hep bu vardır.

haliyle bu gerçek en fazla aileler ayrıldığında ortaya çıkar. herkesin ayrı düzeni ayrı hayatı oluştuğunda artık aileden gelen emeğin bölünmesi iyice batmaya başlar. çünkü herkes kendi karısını veya kocasını aynı zamanda çocuklarını düşünmeye başlar ki doğal olan zaten budur. kuzen rekabeti de eklenince haliyle ebeveyn olarak kardeşler daha da karşı karşıya gelebilir.

derler ki iki kardeşe dünyaları verin gene yetmezmiş. çünkü biri diğerininkini hep istermiş. insan dahil bütün canlılarda bu böyle. daha yeni doğan kediler bile emecek memeye ulaşamıyorsa gözleri kapalı olduğu halde yanındaki kardeşini iter ölüme sürükler.

tanım: dünyanın en normal olayı. sadece bir çıkar çatışması oluşsun yeter.
devamını gör...

nickaltı temizleme hakkı

nick altı temizlenemez. eğer bir iddia varsa ortada, moderatöre gerekli tanım için bilgi verilir. bu durumda ispatlanırsa tanım kaldırılır. bu tanımı yapanda " iftira" dan dolayı cezalandırılır.

kişinin buna hakkı vardır sadece. ne demek hepsini temizle? bu hakkı kişiye veren nedir? sadece adalet istenebilir.

burada o sistem yürür mü bilemem. o da yönetimin problemi.
devamını gör...

defne samyeli

ota ot, g.te g.t demiş kadındır. magazinsel yönü çoğu insan gibi benim de hoşuma gitmemektedir. ama yiğidi öldür hakkını ver derim her zaman. kadın sonuçta müthiş eğitimli biri. güzelliğinin altı boş değil yani.

fatih altay'lının kanalında yaptığı konuşma ile oradaki en iyi 3 konuşmacı arasına girmiştir. benim favorim tabi ki nasuh mahruki oldu hala da öyle.

diğer konuşmacılardan en büyük farkı şunlardır;

1- atatürkçü ve türk olduğunu olabilecek en açık şekilde söyledi. ben atatürk milliyetçisiyim dedi. yani bu ülkede herkes türktür. kürtsen bile kürt asıllı türksün diyor. "yani bu üst kimlikte birleştirilmeli hepsi" düşüncesine direkt bağlı biri.

2- gelen konuklardan türkçeyi en iyi konuşan kişi idi. tamamen duru ve çok çok iyi bir diksiyonu vardı. güzel türkçe duymaya hasret kalmışız.

3- muhalefeti ve iktidarı şamar oğlanı gibi bir hale büründürdü. tokat manyağı yaptı. sonra ateşi sönmedi. halka da " küçük hesaplar yapan geleceğini satan" sıfatını yapıştırdı. halk eleştirisi yapan ilk konuktu. bu aşırı hoşuma gitti. halkta hiç mi suç yok? iması verdi. aman bugün de benzinim dolsun. aman kiramı ödeyim gibi küçük dertler için büyük sorunlar oluşturacak şeyleri görmezden geldiklerini vurguladı muazzamdı. apolitik olmayı " aşağılık" gördü. dümdüz söyledi.

kısaca kadın çaktı geçti.
devamını gör...

hoşlanılan yazarın sizi oylaması

sözlükte yazılan şeyler birileri beğeni atsın diye mi yazılıyor? direkt hedef alınan kişiler mi var? bunlar ne kadar küçültücü şeylerdir ve bunu cidden burada ifade ediyorsunuz hayretler içindeyim.

bu tarz yerler esasen içerideki yazarlardan daha çok dışarıdan okuyanlar içindir. yani bir fikir beyan edersin ki kelebek etkisi yapsın. birileri desin " demek böyle bir bakış açısı da var."

yazı yazmakla ve fikir beyan etmek ile ilişki dilencisi olmaktan nasıl utanmıyorsunuz aklım almıyor cidden.
devamını gör...

her müslümanın her gün aklına getirmesi gereken söz

bilimden ve medeniyetten uzaklaşırsan yanında allah bile olmaz. şimdiki gibi şamar oğlanı olursun kafir dediklerinin elinde.
devamını gör...

iyi kazanıp fakir gibi yaşayan insanlar

paranın ne anlama geldiğini pek bilmeyenleri toplamış bu başlık. parayı sadece yeme, içme veya gezme olarak düşünüyorsanız zaten fakir kalacaksınız onu geçin bir.

para güç demektir. bir şey yaptırabilme gücü verir. ve güç kazanmak isteyen insan para arzular. tatile gideyim, yiyeyim içeyim diye para isteyen insan zaten küçük insandır.

nüfuz olarak para düşünülmelidir. etki alanı yani. emredebilme gücü ve fikirlerinizi kabul ettirebilme gücü.

örneğin sen fakirsin. senin fikrini önemseyen mi daha çok olur yoksa zenginin mi? haliyle durum bambaşka.

bu insanlar da birikimlerinden güç alıyorlar. dertleri gezmek değil. hiç onların dünyasını bilmediğinizden veya araştırmadığınızdan kafada yeterli veri ile bir tablo oluşturamıyorsunuz.
devamını gör...

europa universalis 5

yine önce boş gelecek sonra dlc ile doldurulacak. 10 yıla tamamlanır herhalde. crusader kings 3 bile zor toparlandı da anca tat veriyor. asla anında almam. en az 3 dlc çıkmalı.
devamını gör...

20-40 yaş arasını korkunç bir yaşlılığın beklemesi

türkiye'de şanslı azınlıkta olmayanların yüzleşmesi gereken acı reçetedir. bu durum sessiz gelen bir çığ misali çok can yakacak.

yoksullaşma kısmından başlayalım;

ülkede sadece ekonomik durumdan ötürü toplumdan dışlanan veya kendini bilerek soyutlayan insanlar var. bu arkadaşlık gibi olguları zedelemektedir. bu da stresli hayata daha da fazla yük getirmektedir. ama her insanın yük taşıma kapasitesi de ayrı bildiğiniz üzere. bu ne demek; bazı insanlar daha erken strese bağlı hastalıklara yakalanacak.

sağlık imkanlarından yararlanma veya vakit ayırma kısmına girersek o da facia... çoğu insan modern kölelik yapmaktadır. günde en az 8 - 10 saati iş yerinde geçmektedir ki patronları mesaiye kal demezse o da. haliyle bu zamansızlık neye yol açıyor? sağlığınıza gerekli özeni gösterememenize. çalışan, bir şirket için " insan " değildir. o bir makinedir. bozulduğu zaman tamir edilip aksaya aksaya da olsa devam edebilmelidir. zaten eskiyince yerine biri gelir. yani iş yerleri " benimle çalışıyorken bu beden sıkıntı çıkarmasın" gözüyle bakar size. ama işte o bedenle siz bir ömür boyu berabersiniz. haliyle düzenli check-up gereklidir. türkiye'de hayatında check-up yaptırmamış insanlar olması bir yana bunun ne olduğunu bilen de çok yok yani.

2024 itibarıyla toplumun üçte birinde en az bir kronik hastalık görülüyor. bulaşıcı olmayan, iskemi, koah, diyabet gibi hastalıkların payı ölümlerde %78,7. bunlar da öyle çok yüksek yaşlarda olan şeyler de değil.

çalışma şartları nedeni ile bel - boyun ağrısı moda oldu biliyorsunuz. karaciğer yağlanması falan da çok görülüyor. bireyler de birden fazla sağlık sorunu olması da yaygın. ama iş yerinde tepki çekmemek için hepsinin peşinden koşturamıyor millet.

doktorların ve hastanelerin durumu da belli. hadi ben sağlık peşinde koşayım desen ne olacak? bir şarkı çalmaya başlayacak zihninde. " paraaa paraaaa paraaaa varlığın bir deeeert yokluğun yaraaaa"

olayın bir de psikolojik kısmı var. onu nasıl atlarız elbette kelamımız var.

axa mind health report'a göre;

türkiye nüfusunun %38’i, “depresyon, kaygı veya yeme bozukluğu gibi ruhsal hastalıklarla mücadele ediyor. özellikle 18–34 yaş arası gençlerde oranlar yüksek.

bu da gösteriyor ki çok ciddi bir psikolojik tedavi görmeli bu insanlar. e bunu sırf biz bilmiyoruz psikologlar da biliyor. peki onlar ne yapıyor siz muhtaçsınız diye? bingo ! fahiş fiyatları dayıyorlar. çünkü onlar da türkiye'de yaşıyor. ben silkmesem başkası silker diyor.

modern zamanlarda ruh ve beden sağlığı ayrımı ortadan kalkmadı ama sınır geçirgenliği arttı. bu yeni anlayışa göre ne biliyoruz? fiziksel rahatsızlıklar psikolojiyi etkiler. tam tersi de geçerli. ikisi de aynı anda iyi olabilmeli ki biz bireye sağlıklı diyelim.

haliyle sağlık açısından işler çok kötü bir hal alacak ki aldı gibi.

bir diğer konu hak ve hukuk;

emeklilik yaşı daha da yükseğe çıkacak gibi. zaten emekliliğe göre hayatını dizayn eden şu an açık ara enayidir o ayrı ama yine de bilgi bilgidir. ilk emekli maaşını bile alamadan o kadar fazla öleniniz olacak ki. acı kısım da bu. çalış çalış sonra kanser ol öl.

nepotizme girsek mi bilemedim. e hadi konu geldi çalsın sazlar oynasın kızlar...

çoğu insan bırak yaşlılığı şu an bile çökme aşamasına giriyor çünkü adam kayırmacılık nedeni ile işsizlik inanılmaz boyutlarda. " insan tanıyamamış olma cezası " deniyor buna. illa böyle dibine kadar yalayan biri olacaksın veya annen baban zamanında öyle olmuş olacak. sistem onurlu kişiye alerjili durumda. bu nepotizm karşısında umutlar çöküyor. hadi yaladın yaladın bir yerlerde geldin. bu sefer öz saygın kalmıyor bu da depresyon getiriyor. çünkü mutlu pozu verirken insanların arkandan ne dediklerini çok iyi biliyorsun. tüm bunlar olurken bir de mültecilerin ne kadar iyi yaşadığını görüyorsun falan oralara hadi girmeyeyim vicdan yaptım.

ülkenin siyasi durumu da belli. adalet kavramı yok. bir davaya karışsan, hakkını arasan güçlü olan kişinin kazanacağını biliyorsun. bu da umut denen kavrama bir aduket atmış durumda oluyor haliyle.

hoop bunlar da nereye götürüyor bizi... aileye ! hahah ! en sevdiğim yer. bu kısımda işte olaylar kopuyor;

bireysel olarak inanılmaz stres yükü çeken ve sağlığına dikkat etmeyi düşünemeyen kişiler bu enerjiyi nerede harcıyor? aile içinde tabi. şiddet sarmalı başlıyor. herkes birbirinden nefret ediyor. bir zamanlar aşık olduğun kişiye beddua eder hale geliyorsun çünkü çekemiyorsun. çocuk yapmışsan zaten fatiha okuman gerektiğini biliyorsun kendine.

bunlar olurken bir de yaşlı anne veya baban da hastalanmasın mı? aha ! beklenen an. bir de onla uğraşacaksın ki uğraşmalısın zaten tartışmaya bunu da açamayız herhalde. lakin çalışıyorsun ! bakıcı lazım. bak bakalım bakıcı fiyatlarına da kendine gel.

intihar is coming !!

erken ölümler sırf hastalıktan olacak değil ya. olayın intihar kısmı var. bir verilere bakalım;


türkiye psikiyatri derneği (tpd) tarafından verilen bilgiye göre, son 10 yılda yaklaşık 29.000 kişi intihar sonucu hayatını kaybetmiştir. bu kurbanların yaklaşık %73’ü erkek, %27’si kadındır.

tüik’in resmi istatistiklerine göre, 2023 yılında toplam 4.061 intihar vakası kaydedilmiştir; 2001 yılında bu sayı 2.584 idi—bu, yaklaşık yüzde 57’lik bir artış anlamına gelir.

ayrıca, 2022, türkiye genelinde intihar vakalarının en yüksek olduğu yıl olarak raporlanmıştır. 2000 yılına kıyasla vaka sayısı 1.802’den 4.218'e yükselmiştir

2025 yılını artık kabaca tahmin edersiniz.

sosyal medya etkisini de söyleyelim kısaca;
sürekli kısa süreli şeylere maruz kalmaktan beyin artık çalışmamaya ve hızlı tüketime alışıyor. yaşamaya devam etseniz bile muhtemelen zekanız çok gerilemiş olacak. o telefonlar ters evrim yaratmaya başladı. sürekli dikkati farklı yere verme hastalığı kol geziyor.

gelelim son sözlere.. e yeter bu da parmak azizim yoruluyor.

orta dünyadan biraz yararlanayım hadi... hep derler ya sauron neden yüzüğün yok edileceğini düşünmedi. onun cevabı şudur; öyle kibirliydi ki yüzüğü kullanmak yerine birinin yok edebileceği durumu en kötü rüyalarına bile girmezdi. o kadar ihtimal vermezdi.

şu anki durum da aslında bu... anlatılan şeylerin başınıza gelmeyeceğine dair bir inancınız var. bu, ölünce cennete gireceğinize inanmanız gibi bir şey . cehennemi kimse kendine yakıştıramaz biliyorsunuz.

ama bilinen gerçek şu;

bu verilere bakıldığında çok şanslı bir azınlıkta değilseniz ölmek için yalvaracağınız bir gelecek geliyor.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sözlükte kendini nasıl hissediyorsun

otobüs yolculuğunda yanıma oturan rastgele birine bir şey diyormuşum gibi.
devamını gör...

berbat haldeki kurumlar

toplumda kurumları ilahi bir şey gibi görme hali var. bugüne kadar aklına gelen tüm hak-hukuk maddeleri insan icadıdır. hiç biri dokunulmaz değildir. haliyle değişkendir. çalışanların kişiliğine göbek bağı ile bağlıdır kurumlar. onun harici dört duvar. nedir yani?

bu gerçek kabul edilerek yaşanmalıdır. dünya genelinde söz konusu durum zaten çok tartışılıyor. yozlaşma nasıl engellenebilir diye. gerçekten bunun cevabı yok. 2 nesil engelliyorsun 3. nesil gene olaylar kopuyor.

insan doğası gereği kötüdür ve çıkarcıdır.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim