doomlord yazar profili

doomlord kapak fotoğrafı
doomlord profil fotoğrafı
rozet
karma: 6215 tanım: 709 başlık: 123 takipçi: 86
Mutluluğa varmak bir hayaldir, insan hep kendi çölünde kaybolur.

son tanımları


project diablo 2

efsanevi arpg oyunu diablo ii'nin en iyi modunun ismidir. olayın detaylarına inmeden önce nasıl oluştu bu mod bir bakalım.

bu modun temeli, diablo ii'ye olan derin bir bağlılıkla ve blizzard’ın 20 yıl boyunca resmi bir devam veya yenilik getirmemesine duyulan hayal kırıklığıyla atılmış. yani adamlar aslında deli gibi bir fanı oyunun. 2010’lu yılların sonlarında, path of diablo ve median xl gibi çeşitli modlar popülerleşmeye başlamıştı. ancak bu modlar ya çok radikal değişiklikler yapıyor ya da orijinal oyunun dengesini kaybediyordu. işte bu noktada, project diablo 2 (pd2) fikri doğmuş. projenin öncüsü, daha önce path of diablo topluluğunda aktif olan senpaisomething takma adlı bir geliştirici. o ve küçük bir gönüllü ekibi, 2020’de orijinal diablo ii’yi bozmadan geliştirmek mottosuyla yola çıkmış.

amaçları klasik diablo ii hissini koruyarak yeni sezonlar, eşya revizyonları, yapı çeşitliliği ve rekabetçi merdiven sistemleri eklemekti. ilk açık beta 2020’nin sonlarında başladı ve kısa sürede binlerce oyuncu çekti. diablo 2 resurrected duyurusundan bile önce pd2, canlı yayın platformlarında binlerce izleyiciye ulaşarak bir fenomen haline geldi.

bu modda hikaye kısmında bir şey değişmiyor. yine diablo mephisto ve baal çevresindeyiz. olay oyun sonunda başlıyor. path of exile dan aldıkları hayat kolaylaştıran içerikleri ile ön plana geldi bu mod. mesela map sistemi var. yani sonsuz zindanlara giriyorsunuz. currency stash tab sistemi var. önemli eşyaları stokluyorsunuz.

karakterleri de elden geçirmişler. çok bozmadan işlevsiz yetenekleri güçlendirmişler. abartılı runeword tariflerini de elden geçirip daha insancıl özellikler eklemişler. örneğin spirit runeword artık +2 değil +1 all skill veriyor.

daha bir çok yenilik mevcut. lakin eski orjinal oyunun grafikleri ile bunu yapıyorlar. blizzard ressurected'ın modlanmasına izin vermiyor.

peki vanilla yerine geçti mi benim için? hayır geçmedi. bunu dürüstlük ile söylüyorum. ben ikisini ayrı oyunlar olarak değerlendiriyorum ve öyle oynuyorum. vanilla sürümün acımasızlığı beni cezbediyor. ama pd2 nin yaşam kolaylaştırıcı özellikleri de beni mutlu ediyor.

hemen şuraya sıcak sıcak web sitesi linki bırakalım: al sana link al al al
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

asla yemem dediğin yemek

balık çorbası ya sanırım. bak bırak görmeyi balığın çorba yapılması fikri bile beni irite ediyor. aslında bir kaç yemek daha var. ama ilk anda aklıma gelen bu oldu.
devamını gör...

şeytan kilisesi

1966’da san francisco’da anton szandor lavey tarafından kurulan, şeytanı bir ilahi varlık olarak görmek yerine daha çok insanı özgürleştiren hareketler bütünü olarak ele alan ateistik oluşumdur.

lavey’in 1969’da yayımladığı şeytani incil, bu akımın temel kitabıdır. şeytan burada kötülüğün efendisi değildir. insanın içgüdülerini, arzularını ve bireysel gücünü temsil eden bir simge halindedir. şeytanı, uyanmış insan olarak görmekteler. tanrı yerine kendine tapmalısın düşüncesine girmişler. bu da onları geleneksel satanizmden ayıran özellikleri oldu haliyle. klasik satanizm tanrı ve şeytanı kabul eder. ancak laveyan satanizm'inde tamamen reddetmek var.

bu oluşumdaki temel ilkelere bir bakalım şimdi. hazdan utanmamak, körü körüne iyilik yapmak yerine hak edene merhamet göstermek, intikamı meşru görmek ve insanı doğanın akıllı bir hayvanı olarak kabul etmek gibi şeyleri benimsemişler.

nietzsche veya ayn rand felsefelerini düşünelim. heh onları biraz karanlık tarafa çekelim. ritüeller ile besleyelim. aha buna benzer bir şey ortaya çıkıyor işte. zamanında medya bu oluşumu çocuk kurban eden bir tarikat gibi lanse etmiş. ama bir kanıt bulamamışlar.

modern pop kültürdeki şeytani sembolleri bilirsiniz. nedir bunlar efenim? işte ters haç ne bileyim keçi kafası, karanlık ayinler falan hep bu arkadaşların teatral ritüellerinden beslenmiştir.
şu an liderlerinin ismi peter gilmore.

toplarlar isek;
özünde olay şeytan değil. daha çok bireyin tanrısal boyuta ulaşması diyebiliriz. insanların fikirlerine ne kadar etki ediyorlar bunu bilemiyoruz. lakin film - dizi sektörüne çok malzeme vermişler.

kendi web sitelerinde daha detaylı açıklamalar da var: web sitesi linki

bu da böyle bir bilgidir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

izlanda'daki sivrisinek

bu aslında çok önemli bir haber. çoğu insan bunun ne anlama geldiğini bilemiyor. bu hayvanlar yeni iklim düzeninde kışın bile hayatta kalmaya başladılar. sadece yaşamıyorlar üstüne ürüyorlar. sadece yazın bize bela oluyorlardı şimdi hep. belediyeler bunlarla mücadele edemiyorlar. durum bence gerçekten vahim.
devamını gör...

çin'in nadir elementler politikası

çin'in amerika karşısındaki en büyük 2-3 kozundan biri üzerinden geliştirdiği acımasız politikadır. çin, nadir toprak elementlerine ve onlara bağlı üretim teknolojilerine giderek daha sıkı teknoloji kontrolü getirmekte. bu hamle hem ekonomik pazarlık gücü hem de güvenlik için muazzam önemli.

kardeş dümdüz anlat diyenleri görüyor gibiyim. yaklaşın bakalım;

şimdi bu çin'de nadir toprak elementleri var ve inanılmaz kritikler. örneğin f-35 için bile amerika bunları kullanıyor. bir çok ülkeyi bu konu üstünde kendine bağlamış çin. şimdi de diyor ki benim elementlerimi kullanarak bir mal yaparken iyi düşünün. çünkü başka ülkeye satarken benden lisans alacaksınız. şimdi bu kafadayken adamlar haliyle millet yerinden zıpladı sinirden. avrupa başka bir tedarik zinciri arıyor fırıl fırıl. ama ondan önce şu an bir ticaret önlem paketi de hazırlıyorlar. kaynağı şuraya bir koyalım. kaynak1

peki çin'in gücü nereden geliyor? nedir bu havalar ey çin ! anlatalım efenim görevimiz bu;

bunlar küresel madencilik ve işleme zincirinde büyük paya sahip. %60 lık dev bir pazar hakimiyetleri var. tüm arzı karşılıyor adamlar. sadece hammadde değil aynı zamanda manyet üretimi, işleme ekipmanı ve ilgili teknolojilerin çoğu çin'de mevcut. korkutucu yahu cidden. e bu da ne yapıyor adamların pazarlık gücünü zirveye taşıyor. şu an avrupa'ya acı çektiriyorlar. ama amaçları avrupa'yı batırmak değil. o biraz yanlış anlaşılıyor. daha çok onları amerika'dan koparmak gibi okunabilir durum.

bu uzak doğu ejderhası, kaynak + işleme + teknoloji üçlüsünü kontrol ederek hem ekonomik hem stratejik avantaj peşinde. bu, sadece ticari bir politika değil yani aç gözlü değiller aslında. birincil hedefleri güvenliklerini maksimize etmek. adamların şu anlık en çılgın planı tayvanı ele geçirmek. fırsat bulunca çökmek istiyorlar. o an geldiğinde ellerinin çok güçlü olması lazım. deli gibi ambargo yiyecekler çünkü. olaya buradan bakmak daha yararlı.
diğer kaynakları bırakalım;
kaynak2
kaynak3
yeni devrin çin devri olduğunu inkar etmek artık neredeyse imkansız. peki biz buna hazır mıyız? göreceğiz.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bir üstteki yazar hakkında düşünülenler

delidolu ve zeki.
devamını gör...

akrep burcu erkeği

sorduklarında yay burcuyum derim hep. akrep dediğim an anama sövecekler gibi bakıyorlar. şunun ismini değiştirsinler. orta dünyada ork görseler bu kadar korkmazlar. bir keresinde yine yayım demiştim. akrep olduğum ortaya çıkınca " hayır bu gerçek olamaz " tarzı yorum almıştım çevremden. burçlar ile de alakam yoktur. ama bu bir prangadır bende. yay yapın beni.
devamını gör...

evliliklerin 5 yılda bir devlet tarafından yenilenmesi

dünya çapında konuşulmaya başlanmış bir evlilik düzenleme sistemidir. buna göre zorunlu olarak her 5 yılda bir eve gelen bir belgeye, evliliğe devam etmek istiyorsanız çift olarak imza atarsınız. isteğe bağlı değil çünkü bu sefer eşlerden biri " demek sen benimle süreli evlilik yapıyorsun..." gibi bir duygusal cephe açabilir. bu tarz çatırdamaları engellemek için güzel bir sistem.

peki bu evlilik kurumunun dönüşüm geçirmesi hakkındaki en güçlü sesler ilk nerelerde duyuldu? öncelikle " wedlease" şeklinde yazılan bir kavram türetildi. (yani wedding + lease kelimelerinin birleşimi)

bu fikir ilk kez 2013’te abd'li avukat paul rampell tarafından the washington post’ta yazdığı bir köşe yazısında ortaya atıldı. rampell’in önerisine göre:

evlilikler, ölüm bizi ayırana dek değil belirli bir süre (örneğin 3, 5 ya da 10 yıl) için yapılmalı. süre sonunda taraflar isterlerse sözleşmeyi yenilemeli, istemezlerse bitirmeli.

bu sistemin amaçlarına gelirsek;

1- boşanma süreçlerinin karmaşıklığını ve yıpratıcılığını azaltmak
2- insan ilişkilerinin zamanla değiştiği gerçeğini yasal sisteme yansıtmak
3- evlilikleri ömür boyu sürecek bir zorunluluk yerine isteğe dayalı bir birliktelik haline getirmek. evlilik kurumu bu sayede daha esnek ve gerçekçi bir hale getirilecek.

barbara stark gibi makale yazarları da bu kadar açıktan olmasa bile konuyu imalı şekilde gündeme getirenlerden. daha detaylı bilgi için kaynak link

şu an uygulandığı bir ülke yok. lakin pilot deneme içinde olan çiftler olduğu biliniyor. amerika'dan çıkan bir fikir olmasına rağmen aslında avrupa'da daha fazla ses getirmiş durumdadır.

peki her şey güllük gülistanlık mı? elbette hayır. dikkat çekmek isterim ki dünyada bazı ülkelerin nüfus problemi var. doğurganlık oranları 2.1'in altına düşmüş durumda. türkiye'de de durum bu konuda kötü. özellikle japonya inanılmaz tehlikede. dolayısı ile devletler bireyden çok kendi devamlılığını esas alır. bu gibi evlilik formatlarının düşük üreme oranlarını daha da geriye atacağını bildiklerinden aslında toplumun bu talebini şimdilik görmezden geliyorlar.

insanlık değişiyor. değişim karşısında kimse duramadı bugüne kadar. lakin her değişim hayır mıdır şer midir bunu zaman gösterecek.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

komodo ejderi

komodo ejderi, dünyanın en büyük kertenkele türüdür. bu korkutucu varlık 2 - 3 metreye kadar büyüyebiliyor.

bu canavarın öyle koşayım avlanayım gibi bir derdi yok. rahat takılıyor genelde. çünkü ağzındaki zehir bezleri sebebi ile bir kere ısırdığı canlı zaten bir süre sonra yere yığılıyor. bu şeref yoksunu hayvan da gidiyor onu kıtır kıtır yiyor. hem de av canlı iken bunu yapmaya başlıyor. vahşi doğada malum herkes çok acımasız. ama bu yaratık acımasızlığın kitabını yazmıştır. doktorasını yapmıştır. açıklayamıyorum bile öyle deli dehşet bir şey.

zehrinin nasıl etki ettiğine bir bakalım. bu zehir önce kan basıncını düşürüyor, kanın pıhtılaşmasını engelliyor en sonunda da şoka sokuyor. haliyle korkutucu.

komodo ejderlerinin yaklaşık 4 milyon yıldır var oldukları düşünülüyor. sürüngen olmasına rağmen oldukça zeki ve sosyal davranışlar sergiliyorlar. aynı zamanda yamyamlık olayı da var. kendi türü dahil her şeyi yiyor bunlar. ne var ne yok süpürürler.

üreme konusunda ise çok değişik bir olay var. iki farklı şekilde ürüyorlar. birincisi bizim alışık olduğumuz şekilde oluyor. erkek - dişi birleşmesi. fakat ikinci ise bakire doğum denen bir olay. dişi kendi kopyasını doğuruyor. erkeğe ihtiyaç duymuyor yani. lakin bunlar " klon" aslında. yılda bir kere yumurtluyorlar. 15-30 adet arası yumurta bırakıyorlar.

doğayı koruma uluslararası birliği yani iucn tarafından kırmızı listedeler. türleri koruma altında. bu canlının korunması için komodo milli parkı kurulmuştur.

30 yıl kadar yaşıyor bu süper etoburlar. yaklaşık 100 kilo kadarlar. tabi ekstrem örnekler kesin vardır. bakmak lazım. endonezya’daki komodo, rinca, flores, gili motang ve padar adalarında varlıklarını sürdürüyorlar.

dinozorların mirasçıları doğrudan değiller. ama yine de onları bence andırıyorlar. canlı tarih gibiler.

büyüleyici bir hayvan olduğu aşikar. doğa bizi şaşırtmaya devam ediyor.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

21 ekim 2025 japonya başbakanlık seçimi

japonya'nın yeni demir leydisinin kazandığı seçimlerdir. kendisi ultra milliyetçidir. almanya'daki afd lideri alice weidel'in japonya karşılığıdır. önümüzdeki almanya seçimlerinde de alice hanım kazanacak büyük ihtimalle. haliyle dünya çok sert anlar yaşayacak.

sosyal politikaların yok olduğu bir çağa giriyoruz. sanae takaichi'de hemen yatırımları ordu genişlemesi konusunda yapmaya kararlı. tam bir demir yumruk.

dünyada liderler büyük ölçüde özgürlükler karşısında yer almaya başladı. üstüne herkes savaşa daha meyilli.

hayırlısı.
devamını gör...

aniden gelen misafir

insanı sinir küpüne çevirebilen bir durumdur. şu an ise türkiye'de özellikle şehirlerde bu durum azalarak bitiyor gibi. gerek hızlı yaşam gerek uzun saatler köle gibi çalışma sistemi nedeni ile insanlar bir başkasını çekemiyor. bu nedenle planlı şekilde misafir kabul edebiliyor. bence doğrusu da budur zaten.

ancak aniden birinin evine gidebilme kültürü bizde yaygındı. ben hatırlıyorum çocukken komşular haber vermezdi. direkt çalarlardı kapıyı. şu zamanda o kadar garip geliyor ki bu durum sanki ben bunları yaşamamışım zamanında gibi. öyle flu bir şey.

tabi buna kocaman bir bireyselleşme çerçevesi çizilebilir. dünyanın değişmesi veya türkiye'nin değişmesi gibi alanlardan değerlendirilebilir bu durum. lakin bence en büyük etmenlerden biri de insan sevgisinin azalmış olmasıdır. yani tür olarak insan varlığını sevmiyor olabiliriz artık. insan zarar veren, fırsatçı bir haşere gibi bir anlama geliyor olabilir zihinlerde.

misafiri tamamen hayatından kelime olarak çıkaranlar da az değildir. örneğin eskiden sırf misafir için evlerde oda olurdu. şimdi ihtiyaç duyulmuyor. bu bence çok olumlu bir evrim oldu bizler için. ayrıca sırf genç - orta yaş insanlar arasında da değil bu durum. örneğin annem bile artık arkadaşları ile sadece kafe gibi yerlerde görüşüyor. eski tip insanlar da buna hemen adapte oldular.

bakalım sosyal inşası yeni insanlığın nerelere varacak. göreceğiz.
devamını gör...

gss prim borcu

direkt olarak kötü niyetli bir uygulamanın sonucu olan borç tipidir. lakin bu sistem halka yayılamadı. sevilmedi benimsenmedi.

ödemeyen sayısı çok fazla. burada ödeyenlerin şöyle bir algısı olabilir " herkes öderse sıkıntı olur benim için" diyebilirler. ama biraz araştırdığımızda bunun ödenme oranının düşük olduğunu görmekteyiz. biraz şeye döndü " kimden ne koparırsak kârdır" gibi bir şey oldu.

haliyle her geçen gün " ben salak mıyım tek ben ödüyorum?" ve " ben sigorta istemiyorum zorla mı?" düşüncelerine sahip olanlar artıyor. kaldı ki işsizi cezalandırma politikası asla ve asla tutmayacaktır.

düşünsene işsizsin ve bu borcun var. biliyorsun ki çalışmaya başladığın an maaşının kokusunu alamadan kullanmadığın bir hizmetin parasını alacaklar senden zorla. çalışmak istemezsin. motivasyonun kırılır. bu nedenle en çok iş başvurusunun olduğu dönemlerin " gss affı" sonrası olduğunu görürsünüz. çünkü " çalışıyorum ve param benim olacak " düşüncesi hemen sarıyor insanı. yine affedildiği zaman iyi izleyin. iş başvuruları şu ana göre çok daha fazla olacaktır.

tutmuyor işte anlayın. eleniyor sistem. zaten işsizler ve beyaz yakalılar dışında kimin üstüne vergi için gidiliyor ki? buldular bu iki grubu sağıyorlar. yine işssizler ödemiyor af çıkıyor falan. beyaz yaka acınacak halde.
devamını gör...

tanrı kompleksi

buradaki en önemli ayrıntı şudur; buna sahip insan cidden kendinde bu inancı taşır. yani ayrıcalıklı ve üstün olduğunu göstermek için rol yapmaz. arka planda korkak ama sizlere aslan kesilmez. o ayrı bir vaka. tanrı kompleksinde kişi çok sağlam bir irade ile kendine inanır.

dünyaları gösterseniz bunu yıkamazsınız. başka bir boyuta evrimleşiyor ruhen. bu nedenle dünyanın en tehlikeli ruh hallerinden biridir denir.
devamını gör...

anime bağımlılığı

anime bağımlılığı, çokça araştırılmış olmasa da davranışsal bağımlılık çerçevesinde ele almamız gereken bir olgu. lakin o kadar ileri vakaları var ki bu ayrı bir kol olarak ortaya çıkmış durumda.

problemli anime izleme davranışında kişinin kontrolü kaybetmesi, izleme süresini azaltamaması, diğer faaliyetlerden uzaklaşması gibi kriterler karşımıza çıkıyor.

ayrıca, bu konuda yapılan bir çalışma, daha yoğun anime ve manga ilgisi ile depresif semptomlar, yalnızlık ve sosyal kopukluk belirtileri arasında pozitif korelasyonlar bulunduğunu göstermektedir. aha kaynak : oni-chan link

bununla birlikte, anime izleme her zaman olumsuz etkiler getiriyor diye bir şey yok. burada sadece " her şeyin fazlası zarardır" cümlesini hatırlamak gerekiyor. ekstrem izleyicide bir sıkıntı var. yoksa ben de anime hastası insanım. ama bazı tanıdığım insanlar var ki adam dünyayı çizgisel algılıyor.

"ne demek anime kızları gerçek değil?" diyerek hayata küsmediğiniz takdirde problem yok.

gelelim olumlu etkilerine;

almanya’da geniş ölçekli araştırma yapan kişiler, animeye olan ilginin, daha yüksek hayat memnuniyeti ve daha sık kahkaha atma gibi durumları arttırdığı yönünde bulgular elde etmiş. ayrıca animelerin yaratıcı dünyalar, karakter gelişimi ve görsel anlatım zenginliği sunması sayesinde bireylerin yaratıcı düşünce ve estetik farkındalık geliştirmesine katkı sağladığı da biliniyormuş. kaynak: yamerooooo link

sosyal aidiyet kısmı da bence önemli. anime fan grupları arasında yüksek bir iletişim ağı var. etkinlikler ile de bunu çok güçlendiriyorlar. insan sosyal bir canlı olmaya programlandığı için zaten bu konuda içeriklerin yararlı olduğu aşikar.

sırada escapism ve anime izlemek arasındaki bağlantıyı incelemek var... şimdi işler ciddileşiyor. kahveleri tazeleyelim.

insanlar hayatlarından memnun olmadıklarında bir kaçış yeri ararlar. çünkü beyin realiteyi çok uzun süre deneyimlerse zarar görür. delirebilirsiniz yani anlayacağınız. bu temelden ilerlersek, en sert ortamlarda bile ruhen bizi oradan çıkaracak eylemler, maddeler ararız. örneğin savaş esnasında çocuğuna masal anlatan, her şeyin iyi olduğunu söyleyen gülümseyen ebeveynleri biliriz. işte sebebi bu beyin zararını engellemektir. eskiden bu durumlar daha çok masal dinleme- kitap okuma üzerinden ilerliyormuş. ne biliyim herhalde sokakta yaşıtlarınla eğlenmek de bunun parçası. örnekler çoğaltılır. günümüzde ise medya ile birlikte ruhen kaçış sağlamak çok kolay hale geldi. izlediğin şeyin içinde kayboluyorsun. mesela bir ülke olarak türkiye dizilerin esiri oldu. yaşayamadıkları hayatları izliyor insanlar

animeler ise bu duruma karşı savunmasız insanlara aşırı haz veriyor. çünkü her şey senin dünyandan tamamen farklı. gördüklerin başka bir dünyaya ait. karakterler bile sadece bir çizim. normalde bir film izlediğinizde oyuncunun insan olduğunu bilirsiniz. sosyal medyasından onu rol dışı görerek realiteye geri dönersiniz. ama animelerde bu olmaz. haliyle beyinde o karakterin " rol yapmadığı" algısını güçlendirir. hayal ürünü bir karakteri gerçekmiş gibi düşündürür ve bağlanırsınız. anime yapımcıları bunu çok iyi bildiklerinden seslendirme ve müzik gibi, algıları direkt etkileyen şeylere korkunç yatırımlar yaparlar. bu nedenle anime müzikleri çok iyidir. seslendirmenler en iyi profesyonellerden çıkar. bir kaçış noktası olarak anime tercih edildiğinde oradan geri dönmek zor olabilir.

gelelim bir diğer konu olan cosplay çılgınlığına.

cosplay, hayranların bir kurgu karakterini kostüm, makyaj, aksesuar ve davranışlarla canlandırmasıdır. bu süreç yalnızca giyinmekle kalmaz, karakterin ruhuna bürünme, sosyal sahneye çıkma ve topluluk bağları kurma gibi boyutlar içerir. buraya kadar sorun yok. ama bunu bir kimlik inşası olarak gören insanlar var. " cosplayer" tabiri de buradan geliyor. gerçekten o karakter gibi düşünüp kaybolmaya başlayanlar var. hepsi böyle olacak diye bir şey yok ama örnekler görüldü.

olayın, "sex sells" kısmında ise durum facia hale geldi. örneğin bir anime karakterini çok beğendiniz ama haliyle ulaşamıyorsunuz... cosplay bir abla veya abi bunu sizin için yapıyor. istediğiniz şeye bürünüyor ve karakteri erotik bir hale getiriyor. o sıradan kız veya adam oluyor size anime figürü. ama dokunamazsın ! neden onlyfans'a para yatırman gerek !

yani bunu da sömürü ve istismar üzerine kurarak insanları manipüle ediyorlar. göründüğü kadar masum olan ne var ki zaten dünyada değil mi?

toplarlayalım,
anime sektörü devasa bir endüstri şu an. aklınız hayaliniz bile alamaz ve bunun inşasını insanların kaçmak istedikleri bedenlerinin, özgürlük ve huzur arayan ruhlarının üstüne yaptılar.
kitleleri tek bir amaç halinde yönlendirmek için propaganda haline de getiriyorlar animeleri. örneğin bir villain yaratıyorlar ama onun arka planını öyle bir anlatıyorlar ki " hangi kötülüğü yaparsa yapsın bu karakter haklı. çok acı çekti." duygusunu veriyorlar izleyiciye. bu da bilinç altında " yeterince acı çekmişsem herkesi yok edebilirim " mantığını güçlendiriyor insanlarda. ee sonrasını düşünün artık neleri tetikliyor.

sözün özüne gelecek olursak, anime meselesi böyle derin işte. bir şeyin karanlık tarafını da görmek önemlidir. bilinçli kullanım bu sayede artar. bilinçli insan olmak esas gayemiz olmalıdır.
sağlıcakla..
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük aşık atışması

yarını istemem ben, bugün bile fazladır
can dedikleri yükmüş, boynumda bir azaptır
mutluluk dedikleri şey benim için seraptır
ne gördüm ki dünyada bunun adı cefadır.
devamını gör...

18 ekim 2025 ebubekir şahin x paylaşımı

" oha " dedirten, esas karamsarlığın sebebi olan oluşumun borazan başının paylaşımıdır.
link için tıklayınız

şu şekilde kopyalayıp yapıştırayım:
-------------------------------------------------------------------------
" kamuoyuna duyurulur!
üst kurulumuzun izleme ve değerlendirme uzmanları tarafından yapılan analizler sonucunda; sokak röportajları adı altında bazı yayınların sistematik biçimde ve röportajı yapan kişinin bilinçli yönlendirme çabaları ile “her şeyin kötüye gittiği” yönünde algı oluşturma çalışmalarında son zamanlarda artış olduğu tespit edilmiştir.

belirli kesimlerin duygularını istismar eden, halkın umut duygusunu zedeleyen bu yayınlar; medya etiğine, ifade özgürlüğünün sınırlarına ve kamu yararına aykırıdır.

eleştiri elbette demokrasinin vazgeçilmez unsurudur; ancak yapıcı eleştiriler ile toplumun moralini ve geleceğe inancını yok etmeyi amaçlayan sistematik karamsarlık dili aynı şey değildir.

rtük olarak daha önce de açıkça uyardığımız bu tür yayınların, toplumda umutsuzluk ve ayrışma oluşturmasına asla izin vermeyeceğiz.

kamuoyunu kasıtlı biçimde yönlendiren, halkı karamsarlığa sürükleyen içeriklere müsamaha gösterilmeyeceğini bir kez daha vurguluyor, benzeri yayınlarla ilgili tüm yasal yetkileri sonuna kadar kullanacağımızı önemle hatırlatıyoruz."
---------------------------------------------------------------------------

tamam artık bu adam net delirdi şu an. başka açıklaması yok.
devamını gör...

eşyalarla vedalaşmak

bazı insanlar için çok zor olabiliyor. çoğu zaman bu durum, nesnenin kendisinden çok onun temsil ettiği anıya tutunmaktan ileri gelir. yırtık ve eskide kalmış bir montunuzdan bile vazgeçmek istemeyebilirsiniz.

insan hafızası güvenilmezdir lakin eşyalar hatırlatır. o yüzden bazen bir kolye sadece bir takı değildir bir dönemin tanığıdır. bir kitap, içinde unutulmuş bir konser biletiyle, geçmişteki seni saklar.

eşyaları atamamak aslında geçmişteki kendini atamamaktır. çünkü o eşya gidince, sanki o zamanki sen de biraz eksilir. insan, anılarına değil de onların somut yankılarına tutunur. dokunabildiği, görebildiği, rafın köşesinde durup sessizce "hala buradayım" diyen şeylere.

bir anı parçası anlatayım; annesini kaybetmiş bir arkadaşımdan duyduğum bir cümle beni etkilemişti. bir gün bana kendimi affedemiyorum dediğinde " nasıl yani?" demiştim. " annemin yüzünü unutuyorum istemesem de bu oluyor" diye ifade etti. bilinçli olarak kendisini zorlasa bile buna engel olamıyordu.

işte insan beyni böyledir. unutma ulen dersin dinlemez. eşyalar bu yüzden iyi hatırlatıcılardır.
devamını gör...

pesimist insanların egolarını beslemesi

pesimist insanların en çok yakındığı durum farkındalık göstermelerini insanların anlayamamasıdır. pesimist insanlar acısını çok paylaşan insanlar değildir. zira bunun da işe yaramayacağını bilirler. tam tersi acısını paylaşan insan " umudu olan" insandır. acısını hafifletmek ister. pesimist insan ise bunu kabullenir ve acıyla yaşamayı ister. bu farkındalığın bedelidir.

hayat kısa sözüne gelirsek; bu, varoluşun geçiciliğini kabullenmenin dürüst ifadesidir. gerçek pesimist bunu bir şikayet olarak değil, bir farkındalık olarak söyler. çünkü ne kadar kısa olduğunu bilmek, dünyayı ciddiye almaktır.

pozitif düşünce bazen bir uyuşturucudur. her şey güzel olacak derken aslında hiçbir şey yapmamayı meşrulaştırırız. pesimist, dünyanın kötü olduğunu söyler ama bu kötülüğü görerek harekete geçme dürtüsünü de içinde taşır. duygusuz bir gerçekçilik değil, acıyla beslenen bir bilgeliktir pesimist olmak.

derler ki; körlerin huzuru görenin lanetidir. dünya bir cennet değil. bunu bilmek, onu cennet sanmaktan daha erdemlidir.

düşünmek acıtır lakin acıyan yerin hala canlı olduğunu gösterir.
devamını gör...

marketlerde kaliteli gıda bulamamak

bende derin düşünceler uyandıran ve sağlık konusunda endişelerimi tetikleyen durumlardan biridir. olay artık başka bir boyutta.

diyelim ki balataları yaktınız ve dediniz ki; markete gidiyorum en pahalı pirinci, çayı veya sucuğu alacağım. ( ürünler çoğaltılabilir.) bu tercihinize rağmen bile markette iyi ürün bulamıyorsunuz. kötüler arasından iyiyi tercih ediyorsunuz. varını yoğunu vererek marketlerden sağlıklı bir şey alamıyorsun.

en basitinden çayı ele alalım. bana bir kişi " iç piyasa çayı kaliteli" diyebilir mi? ben ihraç edilen çaylara bakıyorum inanamıyorum. bize toz bırakıyorlar.

sebze meyve durumu da içler acısı özellikle kiraz konusu korkunç boyutta. bildiğin elle seçiyorlar. diyorlar yabancıların ağzına en layık olanı bulalım. tek tek kasaya dolduralım. ne kadar dandik varsa bizim insanlara iteleriz. nasıl olsa seve seve alacaklar.

zeytinyağı kullanırken 10 kere düşünmek gerek. en iyi ürünlerde bile tohum yağı bulguları görülüyor. baskınlar yapılsa bile bundan vazgeçmiyorlar.

daha o kadar çok ürün yazılır ki...
devamını gör...

heroes of might and magic olden era

yakın zamanda duyurulmuş, unfrozen tarafından geliştirilmiş ve hooded horse - ubisoft tarafından yayınlanacak tur tabanlı strateji oyunudur.
heroes of might and magic 3 gibi bir efsaneler üstü oyuna sadık kalmışlar gördüğüm üzere. her yerde sürekli " o eski ruha dönmek en büyük planımız" gibi bir sloganları var.

harita keşfi, şehir inşası, kahraman yönetimi, taktiksel savaş sistemi gibi serinin klasik mekanikleri yeni özelliklerle yeniden yorumlanmış.

lore delileri için de şu bilgiyi geçeyim; oyun enroth dünyasında geçecek ve daha önce seride çok fazla kullanılmamış olan jadame kıtasında hikayeler yaşanacak.

yapımda altı farklı fraksiyon olacak bunlar, temple, necropolis, sylvan, dungeon, hive ve schism adlı gizemli bir fraksiyon. üzülmeyin dlc dünyasındayız. emin oğlun eklerler daha. aoe 2 gibi 50 ayrı ırk görmeyelim de... neyse.

demo sürümü şu an bedava şekilde yayınlandı. demo diyerek burun kıvırmayın. sağlam bayağı. kesin dene " heroes 3 abi başkasına bakmam " dediğini biliyorum kardeş. lakin ölmezsin bir bak. 4 gb zaten ne olabilir seni yoracak? sınırlı da değil. istediğin kadar oynayabiliyorsun demoyu.

tam oyun çıkışı daha sonraya ertelenmiş durumda. demo, oyunculara erken fikir vermek ve geri bildirim toplamak amacıyla yayınlanmış. 2026'dan önce gelmez o net.

ben biraz schism ırkını denedim. mistik bir ırk. uzakçı olan büyücüleri muazzam. bence bir bakın derim.

eski heroescular için kritik bilgi vereyim;

uniteler bir kere değil iki kere yükseliyor. lakin her yükselişte önceki özelliklerinden de bir şey kaybediyorlar. büyücüler de mesela sonraki hale getirdim. lakin defansları düştü. atakları arttı. böyle değişik mekanikler mevcut. kurcalarsınız.

biraz da grafiklerden bahsedersem eğer, ben beğendim. bana pixel at ağabey bana eski görünüm at ağabey... diye çığlık atmadan biraz alışmaya çalışın. dinozorluk bir yere kadar azizim.

hala heroes 3 'ün hota modunu oynuyor muyum? delicesine... bu oyun onu bıraktırır mı? yoo bıraktırmaz. ama ne olmuş yani? ikisi de bebeklerim der geçerim.
hadi size iyi günler.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim