dr bıdıbıdı yazar profili

manifest müzik grubunun üçüncü şarkısı. aynı zamanda manifestival albümünün üçüncü parçası.

altyapısı arıyo'ya göre sönük kalmış bir parça. arıyo'nun inişleri çıkışları çok daha etkileyiciydi. bende aynı etkiyi yaratmadı. kötü mü, tabi ki hayır. ilk üç olarak gayet iyi, hele bana göre zamansızdık'a göre çok daha iyi bir şarkı. arıyo'ya göre de solist dağılımı çok daha iyi yapılmış.

spotify
apple music
youtube music

resmi youtube klibi


renk kodlu söz videosu*


manifestival albüm kapağı

normal sözlük'ü sıkıp atan* google chrome ve mozilla firefox eklentisi.
çok değerli bir arkadaşım ile birlikte uzun süredir uğraştığımız bir şey. ben tasarladım, o yazdı.

chrome web store'dan ve firefox add-ons'tan ilgili tarayıcınıza yükleyebilirsiniz.

peki ne yapıyor bu meret?*
- profil sayfasını yeniden tasarlıyor.
- tüm sitede profil fotoğraflarının yamuk görünmesini düzeltiyor.


- ana sayfaya sekmeler ekliyor.
bunlar ana sayfadaki rastgele tanımlar, zaman tüneli, zaman tüneli (takip) ve dünden portakallı içerikler için kısayollar.


- üstverili başlıkları yeniden tasarlıyor.


- normal başlıklarda kategoriyi başlığın altına taşıyor.
- bilgi kutucuğunu temaya uygun biçimde renklendiriyor.
- başlık ve başlık bilgilerinin sayfa kaydırıldığında yukarıda durmasını sağlıyor.


- açılır pencereleri yeniden tasarlıyor.
- mağaza ve profil etkileşim tuşlarının yamuk görünmesini düzeltiyor.


- tüm menüleri yeniden tasarlıyor.*


- yayında olmayan tanımlar ekranına sekmeler ekliyor.


- sözlük'ün yazı tipini değiştirmeye olanak tanıyor.


bunların dışında:
- normalde hızlı yükleme kullanmayan bağlantılara hızlı yükleme özelliği ekliyor.
- yıldızlı bakınız ve yazarın son görüntülediği sayfa gibi açılır pencerelerin yazı tipini sözlük'ün yazı tipiyle değiştiriyor.
- mesajlarda görsellerin sıkışabilmesini sağlıyor.
- hızlı mesaj kutusunu yeniden tasarlıyor.
- sol frame'i yeniden tasarlıyor.
- sözlük'teki tüm kaydırma çubuklarını yeniden tasarlıyor.
- sözlük içinde metin seçme ve diğer aksan renklerini turuncu yapıyor.
- hızlı yükleme animasyonunu değiştiriyor.

notlar:
- eklentiyi yapmak için de, yayınlamak için de, bu başlığı açmak için de gerekli yerlerden* izin aldım.
- eklenti açık kaynaklı. yani güvenlikten dolayı önyargılarınız varsa kaynağa bakabilirsiniz.

#2128979

popları bir başkadır. adından pop tabi. tarzları aynı değil.

bu da benden gelsin:
dj project, giulia - mi-e dor de noi
spotify
aynı şarkının ingilizce uyarlaması

justice.


ve efsanevi kendi adlarını taşıyan albümün kapağı.

normaldir.* hatta olması gerekendir.

insanın fikirleri değişir. dün yazdığınız şey bugün size yanlış gelebilir. geriye dönüp insanın kendiyle mukayese eylemesi* gayet makul bir eylemdir. kendini bilmek, geliştirmek önemlidir.

belki de hala haklısınızdır, kendinizle gurur duyarsınız, he?

muzdarip olduğum nörolojik* hareket bozukluğu hastalığı.
bu hastalığı bulan kişi de james parkinson. parkinson hastalığı ile en belirgin farkı çoğu zaman istirahat durumunda titreme olmaması.
genelde 40 yaşlarında falan etkileri görünmeye başlıyor deniyor ama bende kendimi bildim bileli var.

kişiden kişiye değişse de adından anlaşılacağı üzere genel olarak vücutta titremelere neden oluyor. bu bazı kişilerde spesifik uzuvlarda [örn. el, kafa, çene] daha belirgin olabilir. bende sağ olsun her yerde kendini belli ediyor, ses tellerim dahil.
uzuvlarınızı kullandığınızda, kaslarınızı sıktığınızda ya da yerçekimine karşı tuttuğunuzda titremeler yaşıyorsanız bir nöroloğa görünmekten çekinmeyin. eğer şüphelendiği bir şey varsa muhtemelen sizi hareket bozuklukları polikliniğine yönlendireceklerdir.

tedavisi yok. belki de en sinir bozucu yanı bu. ilaç ya da botoks gibi azaltan yöntemler var, ama tamamen bitiren yok. zamanla artabiliyor*, ama sonsuza kadar ilerlemiyor.
ilk ilaç olarak dideral (bkz: propranolol), işe yaramazsa mysoline (bkz: primidon) verilebilir. ben dideral'i kullandım, bir faydasını görmedim. şu an hala mysoline kullanıyorum. ağır bir ilaç ve çok küçük dozlarla başlatılıyor.

hayatı yaşanılmaz kılmıyor, ama zehir ettiği durumlar oluyor; zira bazı durumlar esansiyel tremoru daha az ya da daha çok şiddetlendirebiliyor. anksiyete ya da tükettiğiniz şeyler bunlardan birkaçı. bunun yüzünden kahveyi azalttım ama insan da zart diye kahveyi bırakamıyor.

eğer sözlükte benden başka bundan muzdarip olan varsa, geçmiş olsun. biliyorum, geçmiyor, ama belki duymak iyi hissettirir. ve sizden ricam, hastalığınızdan utanmayın. yaptığınız yanlış bir şey yok. kimseye bir şey açıklamak zorunda değilsiniz. size destek olacak insanların yanında bulunun.

ben hissetmedim. istanbul'un çeşitli yerlerinde yaşayan tanıdıklarımın çoğu hissetmese de az çok hisseden olmuş.

yeniden geçmiş olsun.

kapatıyorsanız şimdiden ikinize de iyi geceler efendim. gerçekten ilk kez buraya yazıyorum, başka radyo yayınına yazdım mı hatırlamıyorum. uygulamada test yapıyordum, rast geldi. iyi de geldi. papatya'nın şahsım için söyledikleri için de ayrıca teşekkür ederim.

gitmeden de köylü güzel yengemize tekrar selamlar, ihmal etme kadını.

bir gün yoldaş'tan da neleri konuşup konuşamayacağım hakkında onay alıp yayına konuk olabilirim. zaten bununla ilgili bir yayın istiyordum, iyi olabilir.
ünvanlar ve apoletler hakkında yüzeysel bir bilgim olsa da konuşamıyorum maalesef. benim alanım değil çünkü. benim adımda editör var ama ben madalya bile veremiyorum, siz düşünün. tamamen uygulama odaklıyım bayağıdır.

aa, mahlasım ilk kez görülmüş. darıldım, gücendim. ben o kadar sizin uygulamanızı tasarlıyorum. şu an bug'lı olabilir ama çaktırmayın, o benim suçum değil
demek şantaj ha? siz bizi nasıl insanlar olarak görüyorsunuz?*

çarkı ben kaldırdım, sırf sen hürrem rozeti çıkarma diye.

kayıt yok mu? hayat bitti. fear of missing out'tan uyuyamayacağım bugün. millet köylü güzeli haritadan haritaya uçurdu. ben bomboşum.
ama aman şu meet sesini duymayayım, bir daha düşme papatya, kendimi çalışıyor gibi hissediyorum. zaten fakiriz, toplantıya girmiş gibi hissettim kendimi bu saatte.

ben yine bir sözlük olayını kaçırmışım ya, hem de canlısını!
fakirliğimizden sözlük draması bile dinleyemiyoruz. siz düşünün.
yengemize geçmiş olsun. radyoyu dinlemiyordur umarım. amerikan denmiş amma amerikan'a nasıl köylü güzeli dedi bu adam ingilizce. peasant dememiştir inşallah.

mirror's edge catalyst arşivinden.
kesinlike yeni kırmızı kılıf aldığımdan değil.

sözlükteki ilk arkadaşımdı. en azından ben öyle olduğunu düşünüyordum. konuşma tarzından kafa yapımızın uyuştuğunu düşünüyordum. eğlenceli biriydi.

ben biraz ihmal ettim. nedenlerim vardı ama onunla ilgisi yoktu, o da onu bilemezdi.

üstüne elimde olmayan, hatta onunla doğrudan bir ilgisi olmayan bir yanlış anlaşılmadan dolayı aramız bozuldu. o zaman fark ettirmemeye çalışsam da çok üzülmüştüm. daha da konuşmadık.

konuşabilmek isterdim. bir gün bunu okuyup konuşmak istemezse, yine de you go girl*.

özgüven ile doğrudan ilgisi yoktur.

herkesin hayatına giren insanlar - bu arkadaş olsun, aile olsun, romantik olsun - aynı değil. bu konuda üst üste şanssız olan çok insan var.

öncelikle şunu aradan çıkartalım; aldatılmak bayağı ağır bir şey. özgüvenin burada önemi ise sizin bu aldatmanın nedeninin sizin olup olmadığını anlayabilmek. ama sonuç bellidir. hiçbir aldatma sizden dolaylı değildir.* karşınızdakinin ahlakı yerindeyse başkasına bir şey hissediyorsa yapması gereken şey ilişkiyi bitirmektir.

aile içi aldatmalarda da bu durum geçerlidir. bir ebeveyninizin birini aldattığını bilmek, ona her zaman bir şüpheyle yaklaşmanıza neden olacaktır. bu şüphe başka bir yalandan da doğabilir tabi, ama konusu açıldığı için örneği buradan verdim.

arkadaşlarınızın sizi aldatma gibi bir durumu olmadığından* genelde bu düşüncelerin nedeni istenmiyor muyum, benden bir şeyleri mi saklıyorlar, ya da daha kötüsü arkamdan birbirleri arasında ya da başkalarına bir şeyler mi söylüyorlar korkusudur.

güven sorunu yaşayan insanların nedeni aslında şu soruyla nesnelleştirilebilir:
"bu zamana kadar şüphelendiğim şeylerin kaçı gerçekten düşündüğüm gibi çıktı?"

eğer cevap "çoğu" ise, bu insanın güven sorunu yaşaması kadar doğal bir şey yoktur. bu bir hastalık ya da özgüven sorunu değildir. bunlar insanın psikolojisine ciddi yaralardır, ve karşılaştığı her insana kendi kafasında sorular sormaya başlar.

kimsenin kimseye güven borcu yok. herkesin güven kazanma eşiği farklıdır. bunda yanlış bir şey yoktur.

son olarak özgüven ile ilgili kurulan yanlış bağlantı hakkında şöyle bir bilgi vereyim. canım türkçemizin hem kısmi saflığı hem azizliğinden kaynaklı güven ve özgüven aynı kökten türüyor. ingilizcede bildiğimiz trust ve self-confidence sözcükleri farklı kökenlerden geliyor olsalar da, ikisinin de kökü aynı.
fakat (öz)güven anlamı taşıyan "self-confidence" özünde "(bir şeye) tam güveni olmak" demek. sizin bırakın başkasına, kendinize tam güveniniz var mı? olmasın, zira siz de insansınız. bir canlıya tam güven üstünüze benzin döküp beklemek gibidir. belki hiç alev almayabilirsiniz, ama bu riski almaya değmez.

sevdiği herhangi bir şey ile ilgili bir ürün. figürin, poster, belki de onun fiziksel (olmuyorsa da dijital) bir kopyası. örneğin benim gibi mass effect aşığına bir commander shepard, bir liara t'soni, bir normandy sr-2 modeli.

ya da direkt hobilerinden yürüyün. yine kendimden örnek vereyim, bilgisayarla uğraşan biri olarak bir flaş bellek bile kâfi. ama en azından usb 3.0 olmalı. mümkünse bir de usb-c çıkışı olsun.*

biraz çeşitlendirelim ve müzikle ilgilenen biri düşünelim. gitar çalan adama özel bir pena bile bence çok değerli gelebilir. maalesef benim gibi klavye sevdalılarına ne alınır bilmiyorum, onu da alan düşünsün.*

#3525295 - made in romania - #müzik

bu çok farklı bir psikopatlık. insanın bir varlığa böyle bir şey yapabilmesi için ya o varlıkla bir derdi ya da çizgi roman kötü adamı olması lazım.

kuş ulan bu! türkiye'de yaşayan biri olarak kuşlarla ne derdin olabilir? kaç tane saldırgan kuş var ki sana bir zararı olsun? arabana mı sıçtı? kafana sıçaymış, belki beynin iki besin kazanırdı da şunu yaptırmazdı sana.

taslak denemesi.