ford prefect yazar profili

çoğu insan tarafından ıy diye tepki alsa da gecko diye dişsiz dede gibi gülümseyen bi kertenkele (sanırım) türü var. işte, işte o çok tatlı. en tatlı denemez belki ama çok tatlı. dişsiz dedeye benzediğini söylemiş miydim?

genellikle final haftaları gelen farkındalık. pek bir şey olmuyor fark edince gerçi. sadece fark etmiş oluyorsun ve omuz silkip yapmakta olduğun işe devam ediyorsun. başka ne yapabilirsin çünkü? düzenini mi bozacaksın? tövbe estağfurullah!

sabah kalktığında dişlerini fırçalamak gereksizdir, kahvaltı yaptıktan sonra fırçalanmalıdır.

hemşirelik ama kaçıp gitmeyi ve köşede takı, kupa, tablo falan satmayı planlıyorum.

yanına domates de eklenirse dünyanın en güzel yemeklerinden olur. tabi benim için.

uyumak üzereyken elde edilen müthiş rahat pozisyon. herhangi bir sebep ile o pozisyonu bozduysanız geçmiş olsun, geri dönüşü yoktur.

doctor who'da bulunan herhangi bir yol arkadaşı olabilir. zaman ve uzayın herhangi bir noktasına sırtınızı kolaylıkla yaslayabileceğiniz bir dostunuzla gitmek şu yaz günlerinde harika olurdu. hava sıcak çünkü, evde kalmak zor.

the lament for ıcarus, herbert james draper
hikayesi ise şu şekilde: daidalus ve oğlu ikarus, theseus'un labyrinthos'da ( yani labirentte) yolunu nasıl bulabileceğini ariadne'ye anlatarak minotaurus'un ölümüne yardım ettikleri gerekçesiyle kral minos emir verir ve ikiliyi kuleye kapattırır. mimar ve mucit olan daidalus ise on numara bir zihne sahip olarak balmumu ile pencereden onları ziyaret eden kuşların bir iki tüyünü kullanarak iki çift kanat hazırlar. zeki adam. uçup kaçmadan önce oğlunu güzelce uyarır, uçarken zevkten kaçın, güneşe fazla yaklaşma yoksa yanarsın aynı şekilde denize de fazla yaklaşma kanatların nemlenir, uçamazsın. uçmanın büyüsüne kapılan ikarus ise babasının uyarısını tamamen unutur ve güneşe fazla yaklaşır. kanatlarındaki balmumu erir ve ege denizi'ne düşerek hayatını kaybeder.
düştüğü söylenen deniz ikaria denizi ve oraya en yakın olan adanın ismi ise ikaria adası olarak kalmıştır.

gözlerin yağmurdan yeni ayrılmış
gibi çocuk, gibi büyük, gibi sımsıcak

sen bir şehir olmalısın ya da nar
belki granada, belki eylül, belki kırmızı

gövden ruhunun yaz gecesi mi ne
çok idil, çok deniz, çok rüzigar

çocukluğun tutmuş ta yine aşık olmuşsun
sanki bana, sanki ah, sanki olur a

aşk bile dolduramaz bazı aşıkların yerini
diye övgü, diye sana, diye haziran

heves uykudaysa ruh çıplak gezer
gazel bundan, keder bundan, sır bundan

gözlerin şehirden yeni ayrılmış
gibi dolu, gibi ürkek, gibi, konuşkan


hadi git yeni şehirler yık kalbimize bu aşktan


haydar ergülen - idiller gazeli

beyaz geceler'in hayalperestiyle tanışmak isterdim. sohbet etmekten ziyade kendisine sarılma isteği uyandırıyor bende. çok yalnız görünüyor çünkü. kimse öyle yalnız olmamalı, üzücü. (bkz: beyaz geceler)