ve ben...
ve ben, her gece seni düşlerken, yıldızların bile bana acıyarak baktığını hissediyorum. sanki gökyüzü bile biliyor, aramızda aşılmaz mesafeler olduğunu. ellerimi uzatsam tutamayacağın kadar uzaktasın. sesini duysam, dokunamayacağım kadar yabancı.bir zamanlar aynı gökyüzünün altında, aynı rüzgârın dokunuşunu hissederdik. şimdi ise sen başka bir yerde, ben bambaşka bir yerde, ama aynı acının içinde savruluyoruz ya da belkide ben bitip tükenirken sen bununla var olup diriliyorsun. aramızdaki yollar, sıradan mesafelerden değil; gururdan, kırgınlıktan, belki de söylenmemiş onca kelimeden oluşuyor. ve her adımım seni unutturmuyor, aksine sana biraz daha yaklaştırıyor kalbimi… ama bedenimi değil.gözlerimi kapadığımda, sesin fısıltı gibi geliyor kulağıma. yüreğim, senin adını taşıyan ağır bir şarkı gibi atıyor. bazen düşünüyorum… seni görmeden, sana dokunmadan, yalnızca hayalinle bu kadar yanabiliyorsam, bir gün yeniden kavuşursak bu kalbim nasıl dayanır?her sabah uyanıyorum, aynı boşluk, aynı eksiklik… kahvaltı masasında senin için bıraktığım hayali fincan, pencereden dışarı bakarken seninle paylaşmak istediğim sessizlik… insan sessizliği bile özler mi? ben özlüyorum… hatta seninle tartışmayı, küsüp sonra barışmayı bile özlüyorum.gözlerim bir fotoğrafa takılıyor bazen… yüzünde hafif bir gülümseme, gözlerinde bana sakladığın bir sırrın ışığı. belki de o sırrın adı bendim. ama artık, bilmiyorum… belki başka bir hayatın, başka bir sevdanın gölgesindeyim.biliyor musun, en çok ne zoruma gidiyor? ulaşamamak. ne kadar istesem de dokunamamak. sana anlatmak istediğim onca şeyin boğazıma düğümlenip sessizliğe dönüşmesi. sanki dünya, seni bana vermek istemiyor. sanki kader, bizi aynı hikayenin farklı sayfalarına yazmış.ve ben hâlâ, her gece dua eder gibi adını mırıldanıyorum. belki bir gün, yollar bir şekilde kesişir. belki bir gün, gözlerin yine gözlerime değer. belki o gün geldiğinde, yılların pasını silebiliriz. ama o güne kadar… ben seni, olduğun yerde, olduğun gibi, uzaktan sevmeye devam edeceğim.
çünkü bazı aşklar, kavuşmak için değl
sonsuza kadar özlemek için var.
bazen aynı evde olmak da yetmiyor birbirimizi anlamaya ve orda babam geliyor gözlerimin önüne. sen ona mı benzemeye çalışıyorsun!aşktan yanan kavrulan bedende kavuşamayan dokunamayan eller olsun.tamam tatlım, anladım.sana hiç dokunmadım…
ve işte, en büyük yangınım bu.
yanımdayken değil, uzaktayken bile elim sana uzanmak isterken, boşlukta asılı kalması… avuçlarımda bir ömür boyu beklemiş sıcaklığı seninle doldurmak isterken, havayı tutmak zorunda kalmam… işte bu, beni içten içe eritiyor.biliyorum, daha uzun uzun konuşamadık. sesini duydum belki, ama doyamadım. o birkaç cümle, kulaklarımda binlerce kez yankılandı. yine de yetmedi… sesinin tonunu unutmamak için defalarca hatırlamaya çalıştım, ama her hatırlayışımda biraz daha bulanıklaştı. ve bu bulanıklık, kalbimde ağır bir boşluğa dönüştü.
ellerim, daha senin elinin ağırlığını taşımadı. parmaklarım, avuç içindeki çizgileri keşfetmedi. boynuma dolanmadın, saçlarım senin parmaklarının arasından süzülmedi… ama hayalimde binlerce kez yaşadım hepsini. yine de gerçek olamayınca, hayal bile acı veriyor artık.içimde büyüyen bu yangın, ne zaman söner bilmiyorum. ama şunu biliyorum: senin dokunuşun olmadan, hiçbir sıcaklık bana iyi gelmeyecek. başka eller, başka sarılışlar bana hep eksik gelecek. çünkü senin elin, bu hayatta bir kere tutulsun diye var. ve ben hâlâ o bir kereyi bekliyorum.sesin… ah, sesin… ne olurdu biraz daha uzun kalsaydı zihnimde? hani bazı melodiler olur ya, bitmesin istersin, tekrar tekrar çalar insan içinde. işte senin sesin de öyleydi benim için. ama sustu… ve sustuğu günden beri içimde soğumayan bir gece başladı.ben seni hiç öpmedim… ama dudaklarımda hep senin adın var. hiç sarılmadım sana… ama kollarımda hep senin hayalin var. hiç yan yana oturmadık… ama kalbim, hep senin yanında çarptı.ve bu yüzden, seni özlemek bile yetmiyor bana.bedenim seni istiyor, ellerim sana kavuşmak istiyor, kulaklarım sesinle dolmak istiyor.ama olmuyor… ne kadar istesem de mesafeler yalnızca yolları değil, dokunuşları da yutuyor.biliyorum, bir gün belki karşılaşırız. o gün geldiğinde ellerim sana değerse… o an bütün yangınlarımın, bütün eksikliiklerimin sebebini unutabilirim.ama o güne kadar… senin sıcaklığını bilmeyen ellerim, senin sesinle ısınmayan kulaklarım ve senin dokunuşunu tatmamış bedenimle yanmaya devam edeceğim.çünkü bazı yangınlar, kavuşmadan da bir ömür boyu sürer. vee ben… bu yangını, sadece seninle söndüreceğim.ama ne sen bitirirsin bu kavgayı ne de ben kafamın içi sesinin yalanıyla dolu ve hiç biri sen değilsin!
devamını gör...