çok doğru bulmuyorum fakat benim annem hep şöyle söylerdi:"insanın ruhu hasta olmadan,kendisi yatağa düşmez."
bu yüzden genelde bu tarz paylaşım yapan insanların biraz ilgiye ihtiyaç duyduklarını düşünüyorum,bu kadar sadece. sevdiğimiz biriyse istediği ilgiyi verip onu mutlu edebiliriz,canımız istemezse de sabır çekilip devam edilir genelde.
saatlerce insanların birbirine bakıp el şıklattığı garip ortamdır,sesten kimseyi duyamazsın,zulümdür.bir yandan bir an önce bitmesini isterken,diğer yandan da bu durumu kabullenip küçücük pasta dilimini kemirdiğin andır.
en son tam olarak mutlu uyuduğumda,içimde kelebeklerin uçtuğunu hissettiğim andan bahsediyorum,4 veya 5 yaşındaydım galiba.annemin aldığı uçan balona bakarken,muhteşem bir şeydi benim için.uçuyordu bir kere!gece onu izleyerek uyurdum,sabah elimle ipini yoklayıp heyecanla izlerdim onu saatlerce,şimdi bakıyorum da uçmuş gitmiş,patlatmışlar balonumu.
amacı ve niyesinin cevabı nettir,ve tektir.bizi ilgilendirdiğini sanmıyorum.
ha ilgilenen veya "ben buna garşıyım,sadece kocasının zevki için olabilir çünkü kadının istekleri olamaz,kadın bir birey değildir,asla asla olamaz."diyen tiplere de şunu söylemek isterim,herkes kendine dönüp baksın onaylamıyorsanız,siz sadece üremek için yapın.
sinirlenince,temizlik yapmama eşlik eden fedakâr dostumdur,yeri başkadır.o ki evlerin aranan yüzü,o ki temizliğin bittiğinin göstergesi.yahu bez işte (!)
sürekli yaşadığım,bırakmaya çalıştığım durumdur. çünkü kurduğumuz hayallerin bir ağırlığı olduğunu düşünüyorum.hayalleri kurarken fark etmiyoruz ama maneviyat yüklü ağırlıkları var.ve bu hayaller gerçekleşmediğinde,bu ağırlıkların altında kalmış buluyoruz kendimizi.bu durumu yaşamamak için,çabalıyoruz be.
kuzey namibya‘da, eski ismi kaokoland olan kunene yöresinde yaşayan kabiledir.zaten afrika'da birden çok sıra dışı kabileler olduğunu biliyoruz fakat bana çok ilginç gelen bu kabileden bahsetmek istiyorum size.
isimleri size tanıdık gelmemiş olabilir,bu kabilenin bir diğer ismi çıplak kadınlar kabilesidir.kunene nehri boyunca yaşarlar ve hayvanlarını burada otlatırlar.garip gelebilir ama cilt renkleri kırmızıya çalar.kabilede herkese düşen sorumluluklar vardır, sonuçta bizim de yaşadığımız bir toplum var ve üstümüze düşen sorumluluklar var bu yüzden bunu duymak size tuhaf gelmemiştir.
kabiledeki erkeklerin görevi hayvanları otlatmak iken,kadınlar gündelik işlerle ilgilenir.(bunu asla küçümsemek için demiyorum,fakat parantez açmadan duramazdım.erkeklerin sadece işlerle,kadınların ise (gündelik) ev işi olarak adlandırdığımız şeylerle ilgilenmesi toplumdan uzak kalmış ilkel kabilelerde kalmış bir gelenek,lütfen bu konularda ısrarcı olmayalım.)
parantezde bahsettiğim gibi,söz konusu kabilemiz toplumdan uzak kalarak geleneklerini korumuştur.
himba gelenekleri;
beni en etkileyen gelenekten bahsetmek istiyorum.
bu kabilede çocuklar doğumlarından itibaren yaşlarını almıyorlar,
annesiyle kurduğu telepatik iletişimden sonra başlıyor hatta çocuğun annesiyle kurduğu ilk iletişim,bir şarkıyla başlıyor!
bu değişik ve güzel geleneklere bir yenisini daha ekleyelim o zaman.
kabilenin geleneklerine göre,içe kapanık insan özellikleri,bireyin anti sosyal davranışlarını düzeltmenin yolu ,sevgiyle ve bireye gerçek kimliğini hatırlatmakla başlıyor.(keşke, bazen (!)beğenmediğimiz bu kabilelerin böyle ince davranışlarını örnek alsak toplum olarak... ne yazık.sürekli araya giriyorum farkındayım fakat bu benim,herkonuyamaydonoz .
bugünlük bilgi selimizin sonuna geldik,sevgilerle efenim...daha da yazardım ama gözlüğümü yanıma almamışım.)
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.