indistinct chatter yazar profili

2020/21 sezonunda, zor şartlarda, rakipleri transfer bombaları patlatırken kısıtlı kadro ve rotasyonda, as oyuncuları tek tek sakatlanınca 13 oyuncusuyla kadro kurarak takımını şampiyon yapan, üstüne bir de türkiye kupası kazanan çifte kupalı teknik direktörü sergen yalçın'la 35 gün konuşmayarak yeni sözleşmeyi geç imzalayan beşiktaş başkanı. taraftar baskısı olmasa onu da yapmayacaktı belki de. iletişim yönü sıfır. abdullah avcı'ya ödenen tazminat miktarını aracılar vasıtasıyla sergen yalçın'a yeni sezon ücreti olarak teklif ederek tasarruf etmeyi çok yanlış anlamış başkan. bu 35 günlük süreci kötü yönetti. boşa giden zaman değerli. renkli medyaya, rakiplere koz verdi, 3. ve 4. kişiler konuştu, yorum yaptı. halbuki 3 hafta önce kamuoyuna kısa bir açıklama yapabilir, " hoca ile anlaşacağız, kafa dinlesin tatil yapsın dönünce beraberiz" diyebilirdi. ne oldu? telefon bile etmediği teknik direktörün evine, yani ayağına gitti. boşa giden 35 günde, beşiktaşlılar şampiyonluğun keyfini süremedi. zor geçen bir sezonda, iki kupa almışsın, rakiplerinin durumu belirsiz, gs'ın td ve yeni başkanı belli değildi, fb'nin yeni td'ü belli değil, imzala sergen yalçın'la yeni sözleşme, ortada buluşun beşiktaş menfaatleri için, rosier ve ghezzal'ı hemen kadroya katın. yeni transfer planını yapın. önünüze bakın. camiaya güven verin. rakiplerin telaş yapsın. ama yok, son dakikaya kadar beklenir de beklenir. eğer iyi transferlerle yeni bir kadro oluşturulmaz ve sportif başarı gelmezse, renkli medya ilk fırsatta ısıtıp ısıtıp bunu önünüze koyar. bunu nasıl akıl edemiyorlar anlaması zor.

beyaz çizgili siyah adidas eşofmanıyla kaan tangöze'dir. bekle demiş gitmiş o da beklememiş zaten gelmemiştir. ilk buluşma yalan olmuştur.

(bkz: ezandan rahatsız olan heidi isviçre'ye)

(bkz: hızlı okuma tekniği)

euro 2020 maçlarının devre arasında yeni dizilerin reklamlarını yapan devlet kanalı.
biri alparslan, diğeri de sanırım barbaros hayrettin'i anlatan diziler. anlaşılan seçimler önce yine verecekler halka coşkuyu. netekim trt tarihi dizi yapınca pek tarihe bağlı kalmıyor. vergilerimiz engin altan trtdizilerinekapakatan'a gidiyor.
teşkilat diye bir dizi yapmışlar denk geldim, sitcom tadında, kahkaha efektsiz.

2-2 biten maç. hakem 3 penaltı çaldı. portekiz'in ilk penaltısını göremedim. ama fransa'nın kazandığı penaltı kolpadan. mbappe'ye dokundular kendisini yere attı. baktı hakem çalıyor, golden sonra başka bir pozisyonda tekrar kendisini yere attı, temas yok, mbappe uçtu. mbappe neymar'la takılınca kendisini bozmuş.

yaşam tarzına müdahelenin yanı sıra, tamamen duygusal sebepleri de var.
canlı mekanlar, eğlence yerleri, hatta cafe ve restoranlar birer birer batmaya iflas etmeye başladıkları zaman, onların mekanlarını ucuza kimler kapatacak?

az önce tele1'de canlı yayında yılmaz özdil'e saydırdı. "cenazeme gelme", "adam ol adam" dedi.
(bkz: uğur dündar yılmaz özdil kavgası)

an itibariyle twitter ve tele1'de gerçekleşen hadise. artı 1 tv kanalı ve sbk hakkında tweet atan yılmaz özdil'e uğur dündar saydırdı, "yılmaz özdil cenazeme gelmesin" dedi.
yeni gündemimiz hayırlı olsun.

az daha fark yiyecektik.
isviçre kalecisi sommer panter moduna geçti. cep herkülü shakiri maçın oyuncusu oldu.
bitse de gitsek modunda oynayan ruhsuz milli takım oyuncularına iyi tatiller! müsilaj sarmadan bodrum'a çeşme'ye kaçsınlar.
şenol güneş istifa etmeli, ama etmez. fark yesek belki istifa ederdi ama yine "şöyle oldu böyle oldu..." anlatacak bir şeyler. pandemide insanlar işsizlikle boğuşurken bize bu futbolu izleten şenol güneş'in yılda 3,2 milyon avro kazanması türkiye'nin özeti.

şu yayına maruz kalmak istemezdim. ismail saymaz yine sınıfta kaldı gözümde.

bir kişi düşünelim, hakkında çirkin ithamlar var. bu kişi on gün arazi oluyor. çalıştığı kurum savunma istiyor, cevap veremiyor, kendisini savunamıyor. sosyal medyada ya da herhangi bir tv kanalında konuşamıyor. sonra istifa ediyor ve hemen ardından bu yayın gerçekleşiyor. “günlerdir neden sustun cevap vermedin?” denince de “herkesin eteğindeki taşları dökmesini” bekledim diye saçma bir laf ediyor. eşyanın tabiatına aykırı bir kere. yeme bizi veyis.

ama veyis geniş adam, çok pişkin. cemiyette pişmiş. utanma yok. fake bir özgüven, teatral bir ses tonu, error veren mikro mimikleri ile kötü bir yalancı. beden dili uzmanı olmanıza gerek yok veyis’in yalan söylediğini anlamak için.

esas düşünülmesi gereken, veyis neden rahat, neyin garantisini almış da on gün sonra halk tv yayınına çıkmış?

veyis hakkındaki iddiaların kanıtlanması için sbk’dan 10 milyon istediği ses kaydının yayınlanması lazım. bu kayıt nedense yayınlanmıyor. gerçi ses kaydı yayınlansa da bu kaydı yalanlayabilir. bu ses bana ait değil diyebilir. ne ses kayıtları çıktı zamanında… ses kaydı türkiye’de halkın ve savcıların pek sallamadığı bir kanıt olsa gerek. veyis belki bu yüzden rahat. sbk için savcılara başvursun diyor, hodri meydan yapıyor sbk’ya. sbk’nın türkiye’ye dönemeyeceğini biliyor, yargı zaten tamamen ellerinde. belki gelsin diye yem atmış da olabilir.

veyis’in söylediği yalanlardan biri de, sbk hakkında söylenenleri ve sbk’nın kim olduğunu bilmediği. sağır sultan duydu, yazılar yazıldı hakkında. 2006’dan beri ekranlarda olduğunu böbürlenerek anlatıyor, enkırmen gazeteci olacak bir de, daha sbk’nın kim olduğunu bilmiyor! üstelik tanışmışlar, otelinde kalmış iki gece. ne midesizlik! ama gerçekte gazeteci falan değil kendisi. din kültürü öğretmeni, bir şekilde medyaya kapak atmış. veyis bu birikimiyle tv’lere nasıl kapak atıyor?

ismail saymaz’ın hatalarından biri, bu yayını yaparken ortaya henüz çıkmamış ses kaydı üzerinden soru sorması. sbk ile telefonda konuşuyor, sbk ona bir kayıt dinletiyor. dinlediğin kaydı kanıt olarak gösteremiyorsun. nedense, iddia sahibi bu kaydı da yayınlamıyor. o zaman “ben dinledim böyle bir konuşman var” desen dahi, adam çıkar karşında, yüzüne baka baka yüzsüzce yalan söyler. çünkü ortaya bir kanıt sunamayacağını biliyor. ve sen de bu yalanı, lafları yersin ismail.

ismail saymaz’ın ikinci hatası, sbk yayına bağlanınca lafı ağzına tıkaması. hatta adama atarlandı. tam sevilay’la görüşmesini anlatmak üzereyken. ulan bir konuştur adamı ne diyecek? sorular sor, niye bu ses kaydını sunmuyorsunuz de, başka bir delil gösterebilir misiniz de… veyis’in zaten söyledikleri söyleyecekleri belli, sbk’nın söyleyecekleri önemli esas.

veyis farkında olmadan önemli doneler verdi. soylu ile 2000 yılından beri tanışıklıkları varmış. 21 yıl uzun bir zaman. sırf bu önemli ayrıntı bile, veyis’in tarafsız bir gazetecilik yapamayacağını gösterir. adamlar kanka modunda. soylu’dan bahsederken “murat karayılan, sedat peker ve sbk’nın sevmedikleri adam” diye algı yapmaya çalıştı iki kere. madem öyle, listeye berat albayrak’ı da kat veyis. berat albayrak süleyman soylu’ya omuz atmadı mı? berat albayrak süleyman soylu’yu seviyor mu? berat albayrak’ı murat karayılan’la aynı sınıfa koyabilir misin? “soylu üzerinden cumhurbaşkanımıza operasyon çekilmeye çalışılıyor” da dedi. yani veyis, peker’in açıklamaları hakkında şimdiden bir yargıya sahip. olaya objektif gazeteci refleksi ile yaklaşamıyor. yaklaşamaz da, zaten kendisi de dahil olmuş yaşanan bazı şeylere. iki üç kere freudyen dil sürçmesi de yaptı. vücut dili zaten ofsayt. ismail saymaz sordu:

-10 milyon aldın mı?
-aldım.

sonra almadım dedi. “hani ben almışım yaaa” diye lafı çevirdi. konu zaten para alınması değil, para istenmesi. veyis lafı çevirirken ismail donakalıyor.

-10 milyon avro istedin mi?
-10 milyon avro kaç lira, kaç japon yeni yapar ismail? on milyon avro kaç meksika pezosu eder ismail??? on milyon avro kaç danimarka kronu yapar ismail??? ben o parayı nerede saklayacağım ismail? *

adam net bir şekilde hayır diye yalanlayamadı. hep lafı dolandırmaca. yani veyis’in kendisini savunma mantığı, ben bu parayı almış “olsaydım” bile bu parayı nasıl nerede tutabilirim. banka hesaplarıma bakın, para var mı. yoksa demek ki masumum demeye getiriyor. halbuki konu para, yani rüşvet ya da haraç istenmesi, siyasilere aracılık etmesi vs. kendisini aklamak için de, basit mantık kullanıyor. “benim için yalısı var dendi, teknesi var dendi. yalım da yok, teknem de yok. demek ki böyle bir para istemedim.”

oysa ismail saymaz’ın herşeyden önce sevilay ablasına “madem sen bütün bu iddiaları 6 aydır biliyorsun, neden daha önce konuşmadın ya da yazmadın?” diye sorması gerekirdi.

yaaa ismail saymaz, işte bize bunları izlettin. yine dolaylı bir pr çalışmasına dahil oldun. sen bu toplara bu şartlarda niye giriyorsun? neyse ki halk neyin ne olduğunu görüyor.

sedat peker bir daha video çek(e)mezse, bu heyecan fırtınası diner, ülke yeni gündemlere koşar, bu konuları kendi aranızda konuşursunuz diğer muhalifimsi gazetecilerle.

dilozof şenol güneş’in ve vasat oyuncularımızın damga vurduğu bir yenilgi daha. az daha galler’den fark yiyecektik. bale’in kazma ve bencil bir gününe denk geldik neyse ki. galler galibiyeti sonuna kadar hak etti. hadi italya turnuvanın favorilerinden biri. ama galler’e karşı böyle oynuyorsanız hayal kurmayın. fransa, belçika, almanya, ispanya, portekiz bizden çok ileride futbol oynuyor. tur atlamayı da hak etmiyor takım. bale’in asist yaptığı galler’in ikinci golünü halı saha maçında yemezsin. şu maçın 2-0 bitmesi galler’in beceriksizliği.

madem bu kadar tırt oynayacaktınız, iyi de hazırlanmayacaktınız, süper lig’de üç günde bir maç niye yapıldı?

şenol hoca çok tuhaf tercihler yapıyor. juventus ve liverpool’da oynayan iki defans oyuncusunu ozan kabak ve merih demiral’ı yedek tutarak başladı. onlar oynasaydı çok bir şey fark eder miydi kestirmesi güç ama premier lig oyuncusu çağlar ve şenol hoca ilk yarı bale’in ramsey’i kaçırmasını bizimle birlikte seyrettiler. bir iki üç derken en arka da gol yendi. baktı olmuyor ikinci yarı merih’i oyuna aldı. italya maçında ilk yarıdaki orta sahayı ikinci yarı komple değiştirmişti. bugün de aynı orta sahayla maça başladı. o zaman ne değişti hocam?

koca maç boyunca dişe dokunur iki atak yaptık. oyuncular yeterince koşmuyor mücadele etmiyor. ozan tufan göt göbek salmış, topa ayağını uzatmaktan aciz. çalhanoğlu milan’da nasıl oynuyor anlaması zor. kenan karaman’ın mevkisi neresi? forvet mi sağ kanat mı sol kanat mı? ilk yarı sağ kanatta, ikinci yarı sol kanatta gördüm. suratında meymenetsiz bir ifade, caner ekin v.2. sırtında milli forma var arkadaş, bir zahmet koş. bu kadar ruhsuz olunur mu? lille’de iyi bir sezon geçiren burak yılmaz milli formayı giyince fabrika ayarlarına dönüyor. kendini yere atmalar, penaltı beklemeler, ofsayta düşmeler, rakip oyuncuyla trash talk yapayım derken “o eli indir birader” e kadar gitti iş. 75.dakikada hakeme küfür etti, duymasak da dudak okuduk. 84 milyonluk ülkede 36 yaşındaki adam tek forvet. cenk tosun’un yokluğunda oynayacak başka biri yok. yıllardır la liga’da oynayan enes ünal kendisini geliştiremediyse, oynatmayacaksan kadroya alma.

lafı fazla uzatmaya analiz kasmaya gerek yok. milli takımın hali içler acısı. ülkedeki liyakatsizlik takıma da yansımış. devre arasında tv reklamlarında oyuncular caka satarken iyi. endüstriyel futbol derken olayın futbol kısmını es geçiyoruz. bitcoin reklamında değil sahada oynamanızı isterdik.

hemşerici, ben bilirimci şenol güneş’ler, fatih terim’ler, sizin dönemiz çoktan geçmiş. bir dünya para kazandınız. düşün milletin yakasından.

şenol güneş'in "oyun planı" ne ilk yarı ne de maç boyu tuttu. otobüsü çektik, kontradan gol aramak istedik ama olmadı. ilk yarıyı gol yemeden kurtardık hakemin takdiriyle. hakem istese en az bir penaltı çalabilirdi. italya çok baskılı ve iştahlı oynadı. bu kadar nitelikli bir kadro, bu kadar kötü nasıl oynar anlamak zor.

şenol güneş ilk yarıya yusuf yazıcı ile başlamakla hata yaptı. geçen sezon fransa şampiyonu losc lille’in bir çok maçını izledim. yusuf 70’den sonra giriyordu oyuna neredeyse her maç. yumuşak bilekli, teknik bir oyuncu. italya gibi sağlam oynayan bir takıma karşı ilk yarı yusuf’la başlamak, sonra orta sahadan iki oyuncu da çıkarmak -okay yokuşlu ve ozan tufan-orta saha kurgusunun tamamen yanlış kurulduğunun kanıtı. ilk yarı burak yılmaz’a iki kere top geldi, birinde ofsayta düştü. ikincisinde kendini yere attı penaltı kazanmak için. burak yılmaz, eski ayarlarına geri dönerse işimiz zor.

maça ilk yarı başlaması gereken cengiz ünder ikinci yarı girince oyuna hareket geldi ama kendi kalemize gol atınca, maç boyu çok baskılı oynayan italya sazı iyice eline aldı. farklı skor geldi. şaşırtıcı değil. son yediğimiz gol de uğurcan’ın güzel bir ikramı. iki golü kendi kalemize attık diyebiliriz.

bu skor önce şenol güneş’e yazar. şenol güneş’i sever sayarım ama şenol hoca’nın yıllardır üstesinden gelemediği bazı bug’ları var. çekimser oynadığı rakiplere karşı her maçı kaybeder. bazen hemşericilik yapar. takıntılıdır vs. bu maçta tüm bug’larını gördük. umarım diğer maçlar böyle geçmez. yoksa ikinci maçta turnuvaya havlu atarız. yazık olur bu güzel kadroya ve jenerasyona. başarı gelmezse, insanlar şenol güneş’in yıllık 3,2 milyon avro parayı da elbette eleştirir. bu paraya bu oyunu hak etmiyor bu ülke. umarım bakü bize uğur getirir. insanların morali bozuk, avrupa şampiyonasını, başarıyı özlemişiz. oynayın ulan.

şenol güneş anlaşılan planını italya'yı üstümüze çekelim, yoralım, kontra ataktan gol bulalım üzerine yapmış. ilk yarıyı kazasız atlatırsak belki işe yarayabilir. ama top tutamıyoruz. italya çok baskılı oynuyor.

suudi arabistan'ın al ahli takımına transfer olmuş.
ayıp etti abou. bu sezon güzel katkı verdi, inönü'de fb maçındaki oyunu çok iyiydi. tamam profesyonel futbolcu, anlarım da son 10 maçta en zor zamanlarda takımı ve arkadaşlarını resmen sattı sözleşme uğruna. neyse ki şampiyonluk kaçmadı.
gitmesi hayırlı olmuş. gram üzülmedim.

edit: al nassr takımına transfer olmuş.

akp'li olmadığını iddia edip geçerli argüman sunamayanların tek dayanağı, sedat peker'in mafya olduğu ve bu yüzden söylediklerinin dikkate alınmaması gerektiği.
o zaman bir on küsür sene öncesine dönüp bakalım.
haham olduğunu iddia eden bir zat çıktı, suçlamalarda bulundu. söyledikleri dikkate alındı. ergenekon süreci başladı. daha sonra bu kişi cia'e çalıştığını da itiraf etti emniyette. sonra yurt dışına kaçtı.
pkk'lı sanıklar itirafçılar tanık oldu iddianameye girdi. ne diyordu o zaman ağlak arınç: "türkiye bağırsaklarını temizliyor." sonrasını da gördük. bağırsaklar yeterince temizlenememiş olsa gerek.
bu aynı arınç fetö'ye övgüler de düzüyordu zamanında. sonra kandırıldık diye çark edenlerden.
sedat peker sıradan biri değil. yıllarca devletle içli dışlı olmuş, ülkeyi yönetenlerle bir arada bulunmuş biri. cep telefonundan damadın ailesi arıyor. şu arıyor bu arıyor. o kadar yakın herkese. aileden biri. erdoğan'a tayyip abi diyor. arkaya aile diye kitabı koyup gönderme yapıyor.
akp'liler peker'in dediklerini yalanlayamadı henüz.
medet ummayı medet umanlar düşünsün. insanlar pislikler bir bir ortaya çıksın istiyor. türkiye'yi kimler nasıl hortumlamış ve bu hale getirmiş görüyoruz. kimse hesap vermiyor. insanlar adalet istiyor.

ekonomi dipte, pandemi ile başa çıkılamadı, bir de mafya lideri açıklamalar yapıyor.
anketlerde puanları düşüyor her geçen gün. devletin itibarı sarsıldı.halkın ve kendilerine oy veren seçmen kitlesinin güveni azaldı.
işte bu şartlarda olan ya da oldurtulan provokatif bir olay. bir ruh hastasının yaptığı münferit bir şeydir, ya da gündem değiştirmek için, insanları ayrıştırmak için, verirler birine para, yaptırırlar böyle şeyler. sonra konuşurlar üstüne saatlerce, miting yaparlar.
insanların dertleri ve gündemi belli. ekonomi, işsizlik, pandemi.
dahası, kabataş yalanı örneği var.
kadınlara yönelik her türlü şiddeti ve saldırıyı lanetliyorum. çocuklara ve sokak hayvanlarına da.
saldırıya uğrayan hanımefendi de son 20 yılda kadınlara yönelik şiddetin tavan yaptığının ve hükümetin bu konuda hiç bir şey yapmadığının farkındadır.

uyarılması değil, ikaz edilmesi diyelim. kabaca ikaz edilen, hadsizliği (!) bildirilen kadın. güç ve otorite kasmak isteyen koruması "neden dondurmayı öyle yalıyorsun?" diye bahane de bulabilirdi. bahane arayan bahane bulur. dondurma yemek için yanlış yer seçen talihsiz ve çekimser bir kadınmış. terso bir abla olsa başka türlü tepki verebilirdi. cb sarayda çok takılmaya alıştığı için halkın arasına karışınca bir maraz çıkıyor.

"kahrol macron, al sana fıske!" kibarlığıyla atılan frankofon tokat.
bizde aynısı olur muydu diye düşündüm ister istemez. imkansızın imkansızı.

90'lar mizahına damga vuran isimlerden biriydi. le-man dergisi çıksın diye bekler, ilk önce erdener abi'ye bakardık. zıçan adam ve ezik şarkıcı altuğ ile popüler kültüre ve toplumdaki çürümeye dair absürt tespitleri vardı. erkut abi bir halk kahramanıydı, verdiği yaratıcı cezalar güldürürdü. ölümüyle üzmüştür. huzur içinde uyusun.