1.
sözlük yazarlarının söylemek istedikleri
aslına bakarsanız hiçbir zaman ana kuzusu biri olmadım.
mezarının başında düşünüp dururken, içimden acı bir tebessümle şu soruyu yönelttim kendime “kaç kere başımı okşadı?”
hatırlamaya çalıştım.
hafızamı epey zorladım.
birlikte geçen koskoca 34 yılı gözümden geçirdim.
fakat tek bir anı hatırlayamadım.
yanlış anlaşılmasın, bu; annemi suçladığım bir soru değildi asla.
kargaşayla geçen bir ömürde; birbirimize nasıl yetişememişiz, o ana-oğul ilişkisini nasıl yaşayamamışız hissinin yarattığı, hayata dair acı bir sitemdi sadece.
zaten annemle birbirimize olan bağımız hep farklıydı.
avatar filmini izleyenler bilir. avatar evreninde ehlileştirilmemiş, at gibi üzerine binilebilen ve uçma yeteneği olan bir tür efsanevi hayvan, ve o hayvanın başından sarkan saçakları vardır. eğer onu kontrol etmek isterseniz, kendi saçınızla o saçakları birbirine bağlamanız gerekmektedir; elbette o sizi öldürmeden..
bu bağ sağlandığında ise onun sadece binicisi değil, aynı zamanda ruhunuza yeni bir varlığı tanımlamış oluyorsunuz. artık o sizsiniz, siz de o.
bir bütünsünüzdür. acısı ve tatlısıyla.
işte annemle olan bağım tam olarak böyledi.
bir bütündük.
ve yaşadığımız tüm her şeyi gözlerimize bakarak anlardık.
konuşmamıza gerek yoktu.
ne hissederdik bilirdik.
ve birbirimizi utandırmazdık.
o’nun hüznü benim, benim hüznüm o’nundu.
benim neşem o’nun, o’nun neşesi benimdi.
çok şey istiyordum annem için.
allah şahit, mutlu olması için her şeyi yapmaya hazırdım.
ama işte.
hayat her zaman isteklerinizi karşılamanıza müsaade etmiyor.
yakalandığı hastalık her şeyi engellemişti.
kaybedeli bugün tam bir yıl olmuş.
zaman nasıl böyle hızlı geçmiş inanın hiç anlamadım.
insan, zamanın ve bu zamanın içinde yer alan sevdiklerinin her anının kıymetini bilmeli.
bunu kaç kişi okur bilmem ama yine de yazacağım.
ölüm gibi bir gerçek varken, hırsa ve kalp kırmaya hiç gerek yok.
umarım gittiğin yerde rahatsındır güzel gözlüm.
umarım ellerin ve ayakların beni büyütürken olduğu gibi kuvvetli,
sesin bana seslenirken olduğu gibi gür,
kalbin asla kırık değil,
kucağın sımsıcak ve şefkatli,
gözündeki hüzünlü bakış son bulmuş,
umarım başın okşanıyor
ve çok mutlusundur.
mezarının başında düşünüp dururken, içimden acı bir tebessümle şu soruyu yönelttim kendime “kaç kere başımı okşadı?”
hatırlamaya çalıştım.
hafızamı epey zorladım.
birlikte geçen koskoca 34 yılı gözümden geçirdim.
fakat tek bir anı hatırlayamadım.
yanlış anlaşılmasın, bu; annemi suçladığım bir soru değildi asla.
kargaşayla geçen bir ömürde; birbirimize nasıl yetişememişiz, o ana-oğul ilişkisini nasıl yaşayamamışız hissinin yarattığı, hayata dair acı bir sitemdi sadece.
zaten annemle birbirimize olan bağımız hep farklıydı.
avatar filmini izleyenler bilir. avatar evreninde ehlileştirilmemiş, at gibi üzerine binilebilen ve uçma yeteneği olan bir tür efsanevi hayvan, ve o hayvanın başından sarkan saçakları vardır. eğer onu kontrol etmek isterseniz, kendi saçınızla o saçakları birbirine bağlamanız gerekmektedir; elbette o sizi öldürmeden..
bu bağ sağlandığında ise onun sadece binicisi değil, aynı zamanda ruhunuza yeni bir varlığı tanımlamış oluyorsunuz. artık o sizsiniz, siz de o.
bir bütünsünüzdür. acısı ve tatlısıyla.
işte annemle olan bağım tam olarak böyledi.
bir bütündük.
ve yaşadığımız tüm her şeyi gözlerimize bakarak anlardık.
konuşmamıza gerek yoktu.
ne hissederdik bilirdik.
ve birbirimizi utandırmazdık.
o’nun hüznü benim, benim hüznüm o’nundu.
benim neşem o’nun, o’nun neşesi benimdi.
çok şey istiyordum annem için.
allah şahit, mutlu olması için her şeyi yapmaya hazırdım.
ama işte.
hayat her zaman isteklerinizi karşılamanıza müsaade etmiyor.
yakalandığı hastalık her şeyi engellemişti.
kaybedeli bugün tam bir yıl olmuş.
zaman nasıl böyle hızlı geçmiş inanın hiç anlamadım.
insan, zamanın ve bu zamanın içinde yer alan sevdiklerinin her anının kıymetini bilmeli.
bunu kaç kişi okur bilmem ama yine de yazacağım.
ölüm gibi bir gerçek varken, hırsa ve kalp kırmaya hiç gerek yok.
umarım gittiğin yerde rahatsındır güzel gözlüm.
umarım ellerin ve ayakların beni büyütürken olduğu gibi kuvvetli,
sesin bana seslenirken olduğu gibi gür,
kalbin asla kırık değil,
kucağın sımsıcak ve şefkatli,
gözündeki hüzünlü bakış son bulmuş,
umarım başın okşanıyor
ve çok mutlusundur.
devamını gör...