1.
kendisi dondurmuş
…
son tanımları
5.
adana sıcağı
yaylaya kaçmama rağmen sıcaktan kurtulamadık öyle bir sıcak. bide her şey iyiymiş gibi çoğu yerde elektrik kesikti gün boyu. ne denir ki yaşar kemalin deyimi ile sarı sıcak işte
devamını gör...
7.
jahrein balonunun patlaması
bazı zafer seyahat şakşakçılarının üzüldüğü durum. toplum bilmezler, sosyoloji bilmezler, tarih bilmezler, tek bildikleri oturdukları oyunların başında “filanca terörist mi değil mi” diye soru sormak çünkü o kadar bilgisizler. ülkeyi uçuruma sürüklemiş bir hükümeti kar topu atar gibi eleştirirken muhalefete sabah akşam küfür ederler.
silahla örgütlenip abdulhamit’i tahttan indiren, babıali baskını yapan teşkilatı manyak gibi savunup en ufak barışçıl protestoya “devlete isyan” diyecek kadar cahiller. abd askerlerini kovmak için köy köy örgütlenen, halkın sevgilisi olmuş deniz gezmiş’e “terörist” derler koca totolarıyla oturdukları yerden vatan millet diye tepinirler.
bu topraklara dair zerre bilgileri, anlayışları olmayan ve birilerinin fonladığı bu tipler de dün itibariyle sandığa gömüldüler! açın oyun oynayın şimdi.
silahla örgütlenip abdulhamit’i tahttan indiren, babıali baskını yapan teşkilatı manyak gibi savunup en ufak barışçıl protestoya “devlete isyan” diyecek kadar cahiller. abd askerlerini kovmak için köy köy örgütlenen, halkın sevgilisi olmuş deniz gezmiş’e “terörist” derler koca totolarıyla oturdukları yerden vatan millet diye tepinirler.
bu topraklara dair zerre bilgileri, anlayışları olmayan ve birilerinin fonladığı bu tipler de dün itibariyle sandığa gömüldüler! açın oyun oynayın şimdi.
devamını gör...
8.
güne bir şiir bırak
geç uyanıyorum. geçen yıl karım öldü.
şehrin bir ucuna gömdük kırk yıllık sevgilimi.
bunu inanılmaz şekilde normalize ettik.
her gün karım ölüyo gibi yaptık.
karım ölürken başındaki hemşire söyledi.
''hayat deva ediyo.'' yazıyomuş, tam da ona sevgilisi.
şu yeşil waterloo penceresinde değişik bir bakış açısı,
ama etmiyor oğlum be!
sanki dünyada oyunlar bitti ve yollar da bitti.
pilav nasıl yapılır? hayat nasıl silinir?
hepsini onun notlarında öğrendim.
arkadaşım öldüğü için arkadaşlar bana iyi davrandı.
bir süre.
dediler ki içlerinden ''bunun karısı öldü.
bizim karımız kocamız ölse o bize iyi davranırdı.''
bizim de ona karısı öldü diye iyi davranmamız yok mu?
napacaklarını şaşırdılar.
bir sağa bir sola sıkılıp, ilk gün şakalar konuştuk birbirimize.
ama nasıl şakalar.
ölüm hakkında ve güldük ağlamaktan :)
ikinci ve üçüncü gün de. kraftwerk dinleyip durduk.
sosyal özürlü arkadaşlarımla.
bense artık iyi şaka yapamıyorum.
şakasız kaldım diyebilirim ya da.
kimse anlamıyor onun gibi neyapsam.
kulaklarımı bile ve gözlüğümü kaybettim.
ektiğim her çiçek soluyor.
saçlarım azaldı.
pembeye boyamayı bıraktım sakallarımı.
arada çocuklara bakıyorum çocuklar bana bakıyor.
ayna işlevi görüyoruz birbirimizle.
onlar benden daha şanssız.
bunu da ediyoruz anında, normalize.
doktorum iyi olduğumu söylüyor daha on yıl yaşarmışım.
belki onbeş dedi.
sağ olsun doktorum çok iyi, ''orefösör.''
salı sabahları avrupa yalanından anadolu yalanına geçip gidiyorum.
öylesine.
neden salı bilmiyorum.
kahverengi ayakkabılar giyiyorum.
bazen sırf denize biniyorum.
simit okuyorum üstlerinden.
öyle şeyler yapıyorum.
özgür göreçki
şehrin bir ucuna gömdük kırk yıllık sevgilimi.
bunu inanılmaz şekilde normalize ettik.
her gün karım ölüyo gibi yaptık.
karım ölürken başındaki hemşire söyledi.
''hayat deva ediyo.'' yazıyomuş, tam da ona sevgilisi.
şu yeşil waterloo penceresinde değişik bir bakış açısı,
ama etmiyor oğlum be!
sanki dünyada oyunlar bitti ve yollar da bitti.
pilav nasıl yapılır? hayat nasıl silinir?
hepsini onun notlarında öğrendim.
arkadaşım öldüğü için arkadaşlar bana iyi davrandı.
bir süre.
dediler ki içlerinden ''bunun karısı öldü.
bizim karımız kocamız ölse o bize iyi davranırdı.''
bizim de ona karısı öldü diye iyi davranmamız yok mu?
napacaklarını şaşırdılar.
bir sağa bir sola sıkılıp, ilk gün şakalar konuştuk birbirimize.
ama nasıl şakalar.
ölüm hakkında ve güldük ağlamaktan :)
ikinci ve üçüncü gün de. kraftwerk dinleyip durduk.
sosyal özürlü arkadaşlarımla.
bense artık iyi şaka yapamıyorum.
şakasız kaldım diyebilirim ya da.
kimse anlamıyor onun gibi neyapsam.
kulaklarımı bile ve gözlüğümü kaybettim.
ektiğim her çiçek soluyor.
saçlarım azaldı.
pembeye boyamayı bıraktım sakallarımı.
arada çocuklara bakıyorum çocuklar bana bakıyor.
ayna işlevi görüyoruz birbirimizle.
onlar benden daha şanssız.
bunu da ediyoruz anında, normalize.
doktorum iyi olduğumu söylüyor daha on yıl yaşarmışım.
belki onbeş dedi.
sağ olsun doktorum çok iyi, ''orefösör.''
salı sabahları avrupa yalanından anadolu yalanına geçip gidiyorum.
öylesine.
neden salı bilmiyorum.
kahverengi ayakkabılar giyiyorum.
bazen sırf denize biniyorum.
simit okuyorum üstlerinden.
öyle şeyler yapıyorum.
özgür göreçki
devamını gör...
9.
at eti sulu olur suyu mangalı söndürür deyişi
bir dönem bu ınfluencerların öve öve bitiremediği adananın en iyi mekanlarına eşek ve at eti baskını yapılmıştı. büyük ihtimal yine sonuç aynı olucak. biz yine bildiğimiz tablacılarda yemeye devam
devamını gör...
10.
emre aydın
"emre aydın ve yeni duygusal şarkısı" şeklinde bir kalıbı türk dil literatürüne kazandırmıştır.
devamını gör...
11.
güne bir şiir bırak
oyun ortağım, sevdiğim..
bu işe elimiz bulandı bir kez
üzme kendini, aldırma, dolaş, gez
horozcuk otları açtı bahçede..
çay süzgecim kırıksa gönlüm büyük
cebim delikse, boş ver, sevgimiz var
yaprak sapı gibi ince boyunlum
garip kuşun kanadında gelirim
bekle beni en yüce yükseltide.
oktay rıfat
bu işe elimiz bulandı bir kez
üzme kendini, aldırma, dolaş, gez
horozcuk otları açtı bahçede..
çay süzgecim kırıksa gönlüm büyük
cebim delikse, boş ver, sevgimiz var
yaprak sapı gibi ince boyunlum
garip kuşun kanadında gelirim
bekle beni en yüce yükseltide.
oktay rıfat
devamını gör...
12.
reinaldo arenas
fidel'e karşı çıkan homoseksüel yazar.
reynaldo arenas eşcinseldi. ama o bunu zaten gizlemiyordu. onu uzun süreden beri hapsetmek için neden arayan komünist partisi sonunda tutarlı bir delil buldu ve arenas'ı 1973 yılında eşcinsel ilişkileri yüzünden tutuklandı.
bir süre sonra hapisten kaçmayı başaran arenas, tekneyle adayı terk etmek üzereyken sahil güvenlik ekipleri tarafından yakalandı ve daha ciddi bir hapisaneye kapatıldı. hapisanede arenas'ın yazar olduğunu bilen hükümlüler sevgililerine, eşlerine maktuplar yazdırdılar. neredeyse tüm günü mektup yazarak geçiyordu. 1976'da serbest bırakıldı 3 yıl sonra fidel'in kararıyla ülkesini terk etmek zorunda kaldı. amerika'ya göç etti. daha sonra ardı ardına gelen romanlar... 1987'de kanında aıds virüsü tespit edildi. bu haberden sonra arenas için zor günler başladı. günden güne zayıflamasına rağmen yazmayı bırakmadı. hayatının en zor günlerinde yaratmaya devam etti. ömrünün sonlarına doğru yazdığı şiirleri bir kitapta topladı. sonra iki roman daha yazdı. abd'de ve dünyada şöhreti arttıkça küba'da daha çok lanetlendi.
latin amerika edebiyatının benzersiz isimlerinden birine dönüşmüş arenas, ne kadar başarılı bir hayat sürdüyse özel hayatı da bir o kadar acınacak haldeydi. vatanından ayrı düşmüştü, yalnızdı ve tüm bunlar yetmezmiş gibi üstüne birde tedavisi olmayan bir belaya tutulmuştu. artık yaşamak için tüm gücünü kaybetmişti. intihar etmeye karar verdi. intihar etmeseydi zaten hastalık yüzünden ölecekti. 1990 yılında hayatına son veren arenas ardında bıraktığı mektupta sadece bir kişiyi suçladı:
''ben kendi hayatımı gönüllü olarak sona erdiriyorum. çünkü artık çalışamıyorum. çevremdeki insanlar kesinlikle bu kararımdan mesul değiller. sadece bir kişi var ki, ben onu ölümümde suçlu buluyorum: fidel castro!''
reynaldo arenas eşcinseldi. ama o bunu zaten gizlemiyordu. onu uzun süreden beri hapsetmek için neden arayan komünist partisi sonunda tutarlı bir delil buldu ve arenas'ı 1973 yılında eşcinsel ilişkileri yüzünden tutuklandı.
bir süre sonra hapisten kaçmayı başaran arenas, tekneyle adayı terk etmek üzereyken sahil güvenlik ekipleri tarafından yakalandı ve daha ciddi bir hapisaneye kapatıldı. hapisanede arenas'ın yazar olduğunu bilen hükümlüler sevgililerine, eşlerine maktuplar yazdırdılar. neredeyse tüm günü mektup yazarak geçiyordu. 1976'da serbest bırakıldı 3 yıl sonra fidel'in kararıyla ülkesini terk etmek zorunda kaldı. amerika'ya göç etti. daha sonra ardı ardına gelen romanlar... 1987'de kanında aıds virüsü tespit edildi. bu haberden sonra arenas için zor günler başladı. günden güne zayıflamasına rağmen yazmayı bırakmadı. hayatının en zor günlerinde yaratmaya devam etti. ömrünün sonlarına doğru yazdığı şiirleri bir kitapta topladı. sonra iki roman daha yazdı. abd'de ve dünyada şöhreti arttıkça küba'da daha çok lanetlendi.
latin amerika edebiyatının benzersiz isimlerinden birine dönüşmüş arenas, ne kadar başarılı bir hayat sürdüyse özel hayatı da bir o kadar acınacak haldeydi. vatanından ayrı düşmüştü, yalnızdı ve tüm bunlar yetmezmiş gibi üstüne birde tedavisi olmayan bir belaya tutulmuştu. artık yaşamak için tüm gücünü kaybetmişti. intihar etmeye karar verdi. intihar etmeseydi zaten hastalık yüzünden ölecekti. 1990 yılında hayatına son veren arenas ardında bıraktığı mektupta sadece bir kişiyi suçladı:
''ben kendi hayatımı gönüllü olarak sona erdiriyorum. çünkü artık çalışamıyorum. çevremdeki insanlar kesinlikle bu kararımdan mesul değiller. sadece bir kişi var ki, ben onu ölümümde suçlu buluyorum: fidel castro!''
devamını gör...
14.
sed diyonisos
bir çinli filozof ilerleyen yaşlarında üzüntüyle itiraf ediyordu: ''günler ne ağır geçiyor, yıllar ise adeta uçuyor''
doğrusu benim de hiç inanasım gelmiyor, bu kalın gözlüklü, yetenekli ve suskun adamı 50 yıldan fazladır tanıdığıma. sanki her şey dün gibi: konservatuardaki günler, tiyatro prömiyerleri, her zaman gittiğimiz kitap mağazası, vazgeçilmezimiz caz müziği ve bizim neslin 'altmışlıların' yaşadığı daha neler neler...
ilişkilerdeki şaşırtıcı dürüstlük, zor anlarda mutlaka yardıma gelen dost, adil değerlendirmeler, hatta dost saymadığımız sadece akıllı, yetenekli insanların başarısına sevinmek, her şeyin iyi olacağına olan duygusal güven, cömertlik, küçüklerimize büyüklük, büyüklerimize küçüklük tüm bu güzel hasletleri biz 60'lı yıllarda edindik. bizim nesil gerek entelektüel, gerekse manevi açıdan özel kibarlığı ile seçilirdi.
altmışlı yıllarda istanbul yaşamak ve yaratmak için ideal bir şehirdi ve biz altmışlılar kendi şehrimizi seviyor, onun kültürel değerlerini savunuyor, bir nevi don kişotluk ediyorduk. o yılların istanbul'unun havasından hâlihazırda eksik tüm bunların kokusu geliyordu...
şimdiki dünya kıskanç ve hayasız! merhametli ve samimi sözler duymak artık nadiren mümkün! çok az kişi 60'lı yıllar inancında kararlı. bunlardan biri de dostum sed diyonisos'dur. altmışlar neslinin parlak temsilcilerinden biri olan dostum diyonisos'un şu sözünü hiç unutmam: ''gelin birbirimize övgüler düzelim. bu anların ışığında birbirimizi sevelim...''
doğrusu benim de hiç inanasım gelmiyor, bu kalın gözlüklü, yetenekli ve suskun adamı 50 yıldan fazladır tanıdığıma. sanki her şey dün gibi: konservatuardaki günler, tiyatro prömiyerleri, her zaman gittiğimiz kitap mağazası, vazgeçilmezimiz caz müziği ve bizim neslin 'altmışlıların' yaşadığı daha neler neler...
ilişkilerdeki şaşırtıcı dürüstlük, zor anlarda mutlaka yardıma gelen dost, adil değerlendirmeler, hatta dost saymadığımız sadece akıllı, yetenekli insanların başarısına sevinmek, her şeyin iyi olacağına olan duygusal güven, cömertlik, küçüklerimize büyüklük, büyüklerimize küçüklük tüm bu güzel hasletleri biz 60'lı yıllarda edindik. bizim nesil gerek entelektüel, gerekse manevi açıdan özel kibarlığı ile seçilirdi.
altmışlı yıllarda istanbul yaşamak ve yaratmak için ideal bir şehirdi ve biz altmışlılar kendi şehrimizi seviyor, onun kültürel değerlerini savunuyor, bir nevi don kişotluk ediyorduk. o yılların istanbul'unun havasından hâlihazırda eksik tüm bunların kokusu geliyordu...
şimdiki dünya kıskanç ve hayasız! merhametli ve samimi sözler duymak artık nadiren mümkün! çok az kişi 60'lı yıllar inancında kararlı. bunlardan biri de dostum sed diyonisos'dur. altmışlar neslinin parlak temsilcilerinden biri olan dostum diyonisos'un şu sözünü hiç unutmam: ''gelin birbirimize övgüler düzelim. bu anların ışığında birbirimizi sevelim...''
devamını gör...
15.
kusmak
onlarca yılın alkolikliğiyle bar tuvaletlerinde kusup durduğum sayısız senelerin ardından kusmak artık bende düşünce ile yapabildiğim bir şey halini aldı. yani kusmak için elimi gırtlağıma sokarak kendime insanlık dışı ve bir david fincher filmini andıran şeyler yapmama gerek yok. nasıl ki işemeyi düşündüğünüzde işiyor veya elinizi yukarı kaldırmayı düşününce eliniz havaya kalkıyorsa, yaklaşık 3-4 aydan beri kusmayı düşünmemle birlikte rahat rahat nefes alır gibi bir normallikte kusabiliyorum..
ilk başta fark edemedim tabii.. ilk o karışık pizza'yı yediğim akşam aklıma gelmişti, "biraz kussam mı?"
hayatımda aklıma gelen en dahiyane fikirdi bu;
kusmak!
işin artık bokunu çıkardım, hayvan gibi çikolotalar tatlılar etler yiyorum, midem çatlayacak bir hal alıyor.. ardından da tuvalete gidip uygun gördüğüm bi miktarını geri çıkarıyorum.
tatlı boğaz bir insan olarak böylesine rahat kusar bir hale gelmek en sonunda kavuştuğum küçük bir armağan olabilir, ki bu konuda midemdeki reflüye teşekkürlerimi sunuyorum.
ilk başta fark edemedim tabii.. ilk o karışık pizza'yı yediğim akşam aklıma gelmişti, "biraz kussam mı?"
hayatımda aklıma gelen en dahiyane fikirdi bu;
kusmak!
işin artık bokunu çıkardım, hayvan gibi çikolotalar tatlılar etler yiyorum, midem çatlayacak bir hal alıyor.. ardından da tuvalete gidip uygun gördüğüm bi miktarını geri çıkarıyorum.
tatlı boğaz bir insan olarak böylesine rahat kusar bir hale gelmek en sonunda kavuştuğum küçük bir armağan olabilir, ki bu konuda midemdeki reflüye teşekkürlerimi sunuyorum.
devamını gör...
16.
bir üstteki yazar hakkında düşünülenler
nicknameden de anlaşıldığı gibi bayagı zeki bir ablamız. yani sanırım. kitap kurdu ve çalışkan. yazılarına ara ara denk geliyorum yaz seviliyorsun
devamını gör...
19.
idam edilmeden söylenecek son söz
yaşasın tam bağımsız türkiye!
yaşasın marksizm leninizmin yüce ideolojisi!
yaşasın türk ve kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi!
kahrolsun emperyalizm!
yaşasın işçiler, köylüler!
yaşasın marksizm leninizmin yüce ideolojisi!
yaşasın türk ve kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi!
kahrolsun emperyalizm!
yaşasın işçiler, köylüler!
devamını gör...
20.
güne bir söz bırak
şu hiç sekmez. “ sana iyi gelecek insan hep başka şehirdedir.”
devamını gör...