kafa gezgini yazar profili

kafa gezgini kapak fotoğrafı
kafa gezgini profil fotoğrafı
rozet
karma: 1129 tanım: 142 başlık: 1 takipçi: 11

son tanımları


arkadaş olmak istediğiniz dizi ve film karakteri

(bkz: doctor who)
(bkz: sherlock)
(bkz: joker)
devamını gör...

aşk-ı memnu (dizi)

günümüz türkçesi olduğu şekliyle pdf halini aradığım kitaptır.
devamını gör...

uyku vakti (yazar)

koca, koskoca bir gereksiz.
devamını gör...

ceyda düvenci'nin kızının regl olmasını sosyal medyadan duyurması

bir insanın sosyal medya hesabı kendine özeldir ve şahsi hesabından paylaştığı herhangi bir şey, hele ki bir kadın bunu hesabını günlük tutarmışçasına kullanıyorsa, kendisi ve kızı adına özel bir günü mütevazı sözlerle ve kısacık laflarla paylaşmışsa, kendisinin maneviyatını görmek yerine "kızının ilk adet gününü duyurdu" demek sığlığın en ala daniskasıdır.

ayrıca kızı serebral palsi hastasıdır, yani bir nevi özel çocuktur. kızının bugününü görebilmesini bir anne olarak kutlamak ve sevincini paylaşmak özellikle onun en büyük hakkıdır. yeni gelin evi, süsü, partisiyle bir tutacak kadar asosyal, sosyopat bir sığır olmayın, gerek yok.

sonuç olarak elaleme duyuru değil, sadece kendisini takibe alanların görebileceği bir mecrada kendi kişisel paylaşımıdır. yargılamak herhangi bir hıyarın üstüne düşmez. bu başlığın ekşi'de açılmış olması bile hataydı, sırf bu sebeple bok varmış gibi burada da açıldı.
devamını gör...

kafa sözlük

nick altıma birileri bir şeyler yazmış, bende engelli oldukları için haberim yok ancak 3 entry girildiyse, +5 tanesi bkz'lı goygoydan ibaret, kavga var geldik bilmem ne. hakkımda ne yazıldı bilmediğim için, sonuç olarak kötü şeyler yazıldığını anlıyorum, tüm bunlara karışmayıp, hatta bana mesajla küfür, hakaret eden yazara dahi karışmayacağını söyleyip, yapması gerekirken bu tür şeyler hakkında yaptırım uygulamayıp sonra o 3 entry'yi geçtim, boş goygoy yapanlara binaen "lütfen başlık altını goygoyla kirletmeyin, biraz saygı" dediğim 'kendi başlığımın altındaki, bana cevap hakkı doğan entry'mi" çöp kutusuna gönderip koskoca (1) notu düşürmüş saçma sapan bir yönetime sahip, bu gidişle asla pişmeyip çiğ kalacak yerdir.

zannediyorum denizden kaçıp sandala atarken kendimizi, boşuna ekşi sözlük'lerden kaçıp buralara kadar gelmişiz. bir de sırf teşvik ve destek olsun diye aptal gibi bir sürü entry girdik, değmezsiniz.
devamını gör...

öpüşme esnasında düşünülen şeyler

öpüşürken düşünüyorsanız, o ilişkide bir cacık yok demektir. tutkunun, cinsel çekimin olmadığı durumlarda öpüşmek ancak beta sürümü ergen denemesi olabilir. öpüşürken aklınız gitmiyor, bilinciniz kaybolmuyorsa boşuna öpüşmeyin derim. çabanıza yazık zira. hisler yoğunlaşabilir, anlık farklı hisler hissedilbilir ve buna bir ad koyulabilir ama öpüşürken bir şey düşünülmez muhasebe yapar gibi. yine de aksi düşüncede güzel bir entry görürsem fav veririm.
devamını gör...

yazarların çocukken en çok korktuğu şeyler

ezan sesidir. bir ara mutfakta iken bir anda ezan okunmuştu. tak diye masanın altına geçmiştim hemen. ama kardeşimle kavga ediyorum diye mi, acaba kendisine küfür ettim diye mi ne, herhalde allah kızdı bir şey yapacak falan zannetmiştim. korku namına hatırladığım tek olay bu, ezan konusunda mesela başka bir anı hatırlamam. mutlaka bir şey vardır ama hafızamda yok. en çok bunu yazabilirim sanırım. nedenini bilmediğim ancak ödümün patladığı bir andı, çok eminim.
devamını gör...

bruh cat

kadın olduğunu bildiği yazara "muhatap olmak" için mesaj atıp, "feminist" konusu açarak hakaret etmeye çalışan, ilgi delisi, sorunlu densiz.
devamını gör...

baba tarafı vs anne tarafı

küçükken baba tarafı bir çocuğun en istemeyeceği ortamı verirdi, kardeşler bir araya gelince sadece kavga olurdu. hep nefret görürdük, hiç bizlik bir durum olmazdı, bu sebeple canımız sıkılırdı yapacak bir şey olmadığından ve hatta bir ara evin içine girip dışarıdaki kavgaya "nerdeyiz biz, ne bu" dercesine baktığımız olurdu. sonra zaten "ne zaman gideceğiz" demelerimiz başladı, daha sonra da "bizi anneanneye bırakın, siz gidin babaanneye" der olduk. hala, amca ve çocukları gibi insanlarla ilişkilerimiz kopuktu. bayramda bile zor gelirlerdi, senede 1 görüşmemizden bir şey anlamazdık biz de. varlığına alışmadığın insanın, yokluğu da pek hissedilmedi.

anneanne ortamı ise şöyledi; karakteri birbirine hiç benzemeyen ancak yanyana geldiğinde çark dişlisi gibi birbirine tam oturan ve birleşen saçma bir dengeye sahipti. kavgayı, nefreti bırak asla ses bile yükselmezdi, sadece kahkaha lazımsa o ses yükselirdi. ama ona da gerek kalmazdı, çünkü bağırmadan da gülünebileceğini herkes bilirdi, ortamın enerjisi düşük olmazdı ki aksiyon gereksin. 2 gün geçirilirdi, o arada 1 veya 2 gecede kimse uyumaz, sabah kahvaltısından doğru devam ederdi. zorunluluk değildi. sadece insanlar birbirleri ile öyle hoş sohbetti ki, onları görmek, ne olduğunu izlemek; ruhlarını okumak gibiydi. kan bağı olsun olmasın bir ortam ancak bu kadar uğraşsız, sevgi dolu ve güçlü olabilirdi.

sonra ne mi oldu? sadece kar yağdı, şekerler eridi, sular buz tuttu. tüm hatıralar o dönemde dondu. sözün özü: anneanne sonrası dede de ölünce tüm kardeşler miras kavgasına tutuştu, yengeler gelmesinler artık eve dedi, dayılar kız kardeşler pay istemesin onların kocaları var dedi, kızlardan biri lider oldu anlaşma yapmaya çalıştı, öbürü yüze pısırık kalıp arkadan konuştu, öbürü önce satalım deyip sonra satalım dememiş gibi sattılar baba evini diyerek ağlayıp dayılarla kanka oldu, öbürü de payını aldı ne bok yedi bilmem. önce yengeler gazladı sonra dayılar bozdu yani. en acısı da 4 kızın 2 erkeğe gücü yetmedi. değer verilse acayip bir tez konusudur.

neyse bunları özelden soru gelmesin diye buradan anlattım. sonuç olarak küçükken anne tarafı bize cennet gibi gelirken, baba tarafı kesin kez cehennemdi. ancak baba tarafı o kadar güzel bir şey vermedi ki bize, yokluğuna dair pek sancı çekmedik. ancak anne tarafı söz konusu olduğunda, bulunduğumuz yer gördüğümüz manzara cennetten bir parsel ve orada yaşayan mutlu, memnun, birbirini seven, müthiş nahif, mütevazı, efendi ve nezih insanlar gibiydi. bu gördüğün şeyi kaybetmek, hayatta duyabileceğin, dengeni bozacak veyahut dengeni yerine getirtmeyecek en büyük eksiklikti.

sonuç olarak 10 senedir herkesin hayatı ayrı şekillendi ve kişiler her ne yaşadıysa, bunu yalnız deneyimledi. paranın bozması mevzusu da var tabii. o sebeple tekrar görüşün falan diyecekseniz, demeyin. meleklerin içine adeta şeytan girdi. sadece daha önce söylemiştim, şunu söylemek istedim: yeri geldi mi babamın tarafı daha iyiymiş, en azından birbirlerini sevmiyor, hatta nefret besliyor ve bunu da saklayamayacak kadar net olup kavga çıkarıyorlardı. 1, 1 daha 2'ydi yani. anne tarafı sonradan gördük ki, köprüyü geçene kadar ayıya dayı demiş sinsilerden ibaretti. en acısı da bunu çözecek anahtarı bize vermemeleriydi.

hangi tarafta olmak isterdin diyecek olursan anne tarafı derdim, çünkü en azından mesele paraya gelene kadar her şey mükemmeldi. baba tarafı gibi rezilliğin her türlüsünün bulunduğu bok çukurunda olmak istemezdim. hayat çok enteresan gerçekten. her şey çok daha farklı olabilirdi. seçimlerimizle.
devamını gör...

bir sözlük yazarına aşık olmak

vakti zamanında başıma gelen durum, sene tahmini yapmam gerekirse 2012 dolayları diyelim. aşık oldum değil, ama kendisi aşka çıkardı. aşka çıkmamı sağladı, aracı oldu. o sebeple "2. kez aşık olmak mümkünmüş, al bak" diye gezdim ortalıkta.

sonrasını merak edenler için: 9 ay sonra filan başkasıyla evlendi ve şu an birkaç senedir almanya'da ve bir çocuğu olacak.

edit: kendisi entelektüel ayarda olduğu ve ben de sözlüğü o dönem iç akıtmak amaçlı kullanıyor olduğum için, birbirimizde kıskanacağımız bir entry yoktu ve olmazdı. yani başkalarının iddia ettiği gibi tripler söz konusu olmazdı. o dönem sözlük ortamının da etkisi var, çok efektif ve bireysel bir ortamdı, o sebeple herkesin kendi alanına olduğu kadar başkasının alanına da saygısı vardı. eski türkiye yansıması gibi bir şeydi. sonuç olarak oldu ve bitti.
devamını gör...

din istismarını önlemenin yolları

halkın din zafiyetini geri çekerek. bu da bu alanla alakalı konferans vermekle değil, çocuğun eğitileceği dalları organize ve hazır etmekle olur. yani bir çocuk okul hayatı içerisinde her anlamda o kadar iyi bir eğitim alacak ki, din gibi hurafe bir konuya ayıracak zaman bile kalmayacak. başka türlü gerçekler varken, kimse buna yan dönüp bakmayacak. ailede bir eksiklik var ise çocuk bunu kapatacak. yani cahili eğitmekten daha kolaydır, boş bir beyin.
devamını gör...

twitter'da fahrettin koca'yı taciz eden abla

trol olması muhtemel olan hesabın sahibidir.

abla değil, abi diyeceksiniz. zira bu tarz bir olayla hiçbir kadın uğraşmaz. fahrettin tongaya düşüp hesaba dm bile atacak olsa bu bir primdir.

taciz hala erkeğin tekelinde merak etme yani. o çıtayı bir başka cinse kaptıracak gibi değilsiniz.
devamını gör...

kullanıcı adın bir cevap olsaydı sorusu ne olurdu sorunsalı

-nesin sen?
devamını gör...

yazarların mahlaslarının bir üst seviyesi

kafa gezgini (moderatör) halidir.
devamını gör...

yazarların sempati duyduğu kötü karakter

(bkz: joker)
(bkz: jared leto)
devamını gör...

yazarların hoşuna giden başlık türleri

sözlüğü, bilinci, topluluğu, dayanışmayı, kalkınmayı etkileyen türden. olumlu, yapıcı, sorgulayıcı. geçmişe değil, evrensel ve geleceğe yönelik olanları. yani buraya girdiğinde insanlar 3. dünya ülkesinde gibi olmamalı. uzakta görüp kendimizi, uzaktan eleştirecek psikolojide olmamız gerekir.

öyle bağnaz, yobaz, gerici, trol içerikler olmamalı. ergenler fink atmamalı, erkekler de beyni yatak odasında bırakmış gibi gevşek ve geri olmamalı, kadınlar daha çok üretmeli ve yazmalı.

aptal saptal devşirme başlıklar bizi ancak yerin dibine götürür. cinsiyetçi, ayrımcı, pislik başlıklarla olmaz. şu an bile sözlükte dönen ufak bir durum yüzünden bir yazar başlığına sırf kadın diye 30 küsur entry'lik bir saldırı var. dolu şeylerle uğraşın birader.
devamını gör...

günümüz evlilikleri neden yürümüyor sorunsalı

kimse birbirine denk ve eşit değil. o sebeple kafa olarak aynı noktada, durumda ve mesafede değiller. kafalar ayrı çalıyor, ayrı çalışıyor yani, bu da bir yere kadar sürdürülebiliyor.
devamını gör...

ben bunu daha önce nasıl yemedim denilen şey

yemek konusunda güncel bilgi veremem, çünkü şunu yemem bunu yemem bir tip değilim, geçmişe dönük söyleyecek olursam aklıma şu geldi:

baklava sevmeyen, tadını çok şekerli ve gereksiz ağır bulan, bu sebeple asla "alsana" demediğim bir durum söz konusuyken ve sırf bu sebeple "ben sütlü tatlı severim, hem de muhallebi, o kadar tatsız yani" derken, karşıma bir gün ummadık yerde çıkan:

1)sütlü nuriye. yani sütlü baklava.

2)kahverengi baklava. yani o da baklavanın çikolatalı haliydi.

ikisini de zamanında sadece 1'er kere yedim, kafamda ne oldukları ve nasıl oldukları hala aklımda.
devamını gör...

telefon ekranına kendi fotoğrafını koyan tip

benimdir.

normalde konsept duvar kağıtları olurdu, hem ana ekran hem kilit ekranı uyum içinde olurdu. her ne koyarsanız koyun o döneme özel motivasyon verir. şu an kendi resmim var her iki ekranda ama narsist resmi gibi değil, vakti zamanında çekilmiş bir fotoğrafın belli belirsiz resimleştirilmiş hali, bu da eski zamandaki kendimi hatırlamak içindi.
devamını gör...

mahlep şarabı

adını ilk defa duyduğum şarap.

o değil de, biri mahlep için şekerli bitki demiş, bildiğim kadarıyla mahlep asla şekerli mekerli değil.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim