kanepeci yazar profili

babam anlatırdı.televizyon oturdukları mahalleye ilk geldiğinde heyecandan elleri ayakları titremiş."nasıl yani kutunun içindeki bizimle mi konuşacak?" demişler.tabi o zamanlar televizyon almak herkesin ne haddine,yalvarırlarmış komşularına biz de izleyelim diye.izledikleri de siyah beyaz trt (bkz: trt).bir de televizyon alanlarda bir hava bir hava...tıpkı şimdinin sıvı yağ alanları gibi.sonuç odur ki;zaman geçmiş,televizyon herkesin evine girmiş hatta en büyük manipülasyon aracı olmuştur.

yeri geldiğinde internete ne zaman düşer diye bekledik yeri geldiğindeyse paraya kıyıp satın aldık.öyle bir bataktır ki üç ay oynama,oynadığın ilk gece sabah olur birden.
tavsiye: 4-1-2-3 geniş yapın,beklerin birisini modern otomatik birisini iki yönlü destek tutarsanız kanatlara çok destek sağlarsınız.orta,kafa,gol

"bizim gibi düşünen ve bizim desteklediğimiz gençler, devrimciliği büyük kentlerin bulvarlarından halkın içine ve köylerin tarlalarına; devrimci düşünceyi sosyete salonlarından köy kahvelerine ve gecekondulara taşıyan gençlerdir."

meclisin gerçekten milletin meclisi olduğu zamanlarda söylediği bu cümle türk solunun ve devrimciliğinin kılavuzu niteliğindedir.günümüzde devrimcilik sadece sözde olduğundan bu şiardan uzaklaşılmıştır.cumhuriyet tarihine ortanın solu kavramını getiren büyük lider,büyük devlet adamı ve sosyal demokrasi dünyasında lakabı dağlara,taşlara ve türkülere konu olmuş; cumhuriyet tarihinin en nazik ve aşka en inanan başbakanıdır.

kimi zaman parayı bulana kimi zaman da asla bulamayacağı "şeyi" bulana söylenir.mesela bana şu an aramızda yüzlerce kilometre bulunan bir hanımefendiyi sevdiğim için söylenmişti.gurur okşar.

enfes bir hadise.hele bir de yüze tüküren teyze varsa tadından yenmez

ölüm gibi bir şeydir ama kimse ölmez.neticede ne sevmiyorsun denilen sevmekten vazgeçer ne de söyleyen inancını yitirir.öyle değişik bir şeydir işte