ekşi sözlük'ten tiksinmeme sebep olan,
türk ve türklüğe dair kavramlar hakkında -çoğu zaman bilgi değil şahsi yorum kaynaklı- sözde tanımlamaların normal sözlük'teki izdüşümlerine tanıklık ettiğim başlık.
özellikle kırgız dilinin türkiye türkçesinden "daha türkçe(!)" olmasıyla ilgili tanıma ne desem bilemedim. "deveye sormuşlar boynun neden eğri?" deve demiş, "nerem doğru ki?"
arapça ve farsçadan sözcük almak iyidir, demiyorum katiyen. ancak türkler, arap ve farslardan tek kelime bile almamış olsaydı, ortalama bir kırgız, oğuz türkçesini yine rahatça anlayamazdı.
oğuz türkçesi nedir?
kıpçak türkçesi nedir? araştırmanızı salık veririm. ayrıca türkçe ile farsçanın teması (yer yer kaynaşması) milattan önce 500'lere kadar gider. bugün hâlâ türk yurdu olan
maveraünnehir persler tarafından 200 yıl işgal altında tutulmuştur. iran kökenli (kendi alfabesi dahi olan)
soğd gibi kadim bir uygarlık çevresine büyük etkide bulunmuştur.
büyük iskender döneminde aynı bölge yine istilaya uğramış, ardında yüz yıl hüküm sürecek
grek-baktria devleti'ni bırakmıştır. kısacası böyle hareketli bir coğrafyada kültürel kaynaşma ve dilde sözcük/yapı alışverişi kaçınılmazdır. dikkat ederseniz
orhun yazıtlarından en az 1000 yıl öncesi bir zamandan bahsediyorum. bunun yanı sıra kırgızların moğol idaresi altında geçen yüzlerce yılından, modern çağda rus çarlığı ve sovyet yönetiminde uğradığı asimilasyondan hiç bahsetmiyorum. (kırgız öğrencilere a1-a2 seviyesi türkçe dersi verdim. bu da gereksiz bir ayrıntı olsun.)
osmanlı döneminde saray ve çevresinde yabancı sözcüklerin aşırı kullanıldığı bir türkçe maalesef var olmuştur. durumun vahameti ta 1700'lerin başında anlaşılmış ve tepki olarak mahallileşme (türki-i basit) akımı yaşanmıştır. daha geriye gidersek osmanlı henüz kuruluş devrinde iken (ortada istanbul/saray efradı vs. yokken) anadolu'da günümüz türkçesi ile rahatça anlayacağımız, günümüz türkçesine çok benzeyen eserler veriliyordu. örnek:
garibname/
aşıkpaşazade. anlayacağınız, türkçenin aşırı bozulduğu ve değiştiği yok. o kırgız arkadaşı getirip 1300'lerde yazılmış garibname'yi okutsanız gene pek bir şey anlamaz. sebebini yukarıda belirttim, türkçe çok erken dönemlerde doğu (kıpçak) ve batı (oğuz) olarak ikiye ayrılmış, bu ayrılan iki koldan birçok dal budak uzamıştır. orta asya'da (özellikle özbekistan tarafı) fars kökenli olan sartlar ile türk boylarının kültürel kaynaşmasından bahsedecektim de gerek yok. siz araştırın bir zahmet.
söylenecek daha çok şey var ama ben kısa keseyim. nasıl ki her gün köprüden geçiyoruz diye inşaat mühendisliğinin incelikleri konusunda ahkâm kesemiyorsak, hepimizin türkçe konuşması da türk dili tarihi ve türkçenin gelişimi hakkında ahkâm kesebilmek için yeterli değildir. (ben, 15 yıllık türk dili ve edebiyatı mezunu olarak uzmanlık alanımda o kadar rahat konuşamıyorum. bu da ikinci gereksiz ayrıntı olsun.) sağlıcakla kalın.
devamını gör...