kimattikralatti yazar profili

gündem başlıklarına yazmayı tercih etmeyen, sözlükte hakkında daha az konuşulan konular hakkında yorum yaparak sözlüğü bir bilgi kaynağına çevirmek istemeyen kişiler olabilir. gündemde olan başlıklara sürekli yazarak kendinizi oylatma şansınız var. mesela ben çok tercih etmiyorum zaten nadir entry giriyorum. onun içinde o an aklıma gelen bir bilgiyi burada paylaşıyorum daha kalıcı olması için. her şeyin skorunu tutmak kalite düşüren bir eylem bence.

1954 yılında doğmuş, 2009 yılında hayata kanser sebebi ile gözlerini yummuş taverna müziğinin önde gelen isimlerinden birisi. keskin bıçak ve istanbul sokakları gibi oldukça ses getiren ve başarılı eserlerin esas sahibidir.

söz müziği kurtuluş türkgüven’e ait, 2002 yılında çıkmış müthiş eser. zaman içinde müslüm gürses, muazzez ersoy ve intizar gibi güçlü sesler kendi tarzlarında yorumlamış olsa da orijinali yani rahmetli kurtuluş abi tarafından söyleneni makbuldür.

oldukça geniş bir yüz ölçümüne sahip, kalabalık bir istanbul ilçesidir. e-5 karayolunun altı ve üstü olarak ikiye ayrılır. e-5 altına kalan kısmı sahile olan yakınlığı ile dikkat çeker ve eski banliyö şimdi marmaray olarak hizmet veren tren hattına yakındır. e-5 üstü ise metro hattına yakınlığı ile dikkat çeker. bünyesinde bir havalimanı, bir eğitim araştırma hastanesi 4-5 tane de avm bulundurur. nüfus yoğunluğu muhafazakar ağırlıktadır. yerleşimin son yıllarda geliştiği kurtköy bölgesi yükselen pendik ilçesinin yükselen değeri olarak dikkat çeker. bu bölge de üniversite öğrencileri, havalimanı personeli yoğunluklu bir nüfus mevcuttur. sahili yürüyüş için idealdir. özellikle pendik marina’dan kartal’a doğru olan kısım nefes almak isteyenlerin uğrak noktasıdır. pendik marina ise pendik’te sosyalleşmek için en ideal yerlerden birisidir. marintürk pendik marina olarak geçer.

bir zamanların alınması ve okunması ayıp olan gazetesi. bulvar gazetesinin kapatılması iyi oldu hoş oldu belki ama yerine daha kötüsü geldi (bkz: sosyal medya)
o gazetede eskiden gizli gizli bakılan fotoğraflara artık insanlar hem daha kolay erişiyor hem de pek utanma sıkılma gibi duygulara maruz kalmıyor. bir de böyle düşünmek lazım.

beşiktaş’a bağlı bulunan boğaziçi köprüsü’nün hemen dibinde ve sahilde bulunan kendi ile aynı ismi taşıyan bir camiye sahip mahalle, semt. kumpircileri ile meşhurdur. son yıllarda arap istilasına uğrasa da müthiş manzarası ile şehrin gözbebeği konumundadır. birçok dizi ve filmin geçiş sahnelerine renk katar.
ofisim orada, baktım bu güzel semtin başlığı yok açayım dedim ne var? *

küçük ve minik olmakla beraber artık öyle çokta emekli yeri olmayan bir şehirdir. sürekli göç alır. arap ve iran kökenli insanların oldukça yoğun olduğu bir yerdir. doğulu özellikle van, diyarbakır ve muş ağırlıklı bir yapıdadır. hatta içerisinde bir muş mahallesi mevcuttur. şehrin önemli birçok yeri ve işletmesi bu insanların elindedir. tembel yerleri halka nazaran oldukça çalışkan olan bu kesim zamanla yalova’da mal mülk sahibi olmuştur. fiyat performans olarak inanılmaz vasat bir şehirdir. yerlisi oldukça tembel ve yobazdır. oldukça çarpık ilişkilere ev sahipliği yapar. ihanetin başkenti olarak adlandırılır. bu şehrin orta yaşlı erkeklerinin akıl almaz bir genç kız merakı vardır. sugar daddy arayan arkadaşların muhakkak uğraması gereken bir şehirdir. onun dışında olumlu yanlarından bahsedecek olursak çok hoş bir kordona sahiptir. sahil de yürümesi oldukça keyiflidir. balıkçılar lokalinde sıcacık simit ile çayı soba başında mideye indirmek insana motivasyon kaynağı olabilir. biri ile buluşacaksanız en ideal yer kesinlikle koton’dur. son yıllarda barış sokak -yanlış hatırlamıyorsam- açılan mekanlardan ötürü oldukça popüler olmuştur. küçük bir karaköy gibi düşünebiliriz burayı. kahve içmek için tercihim daniel’s coffe idi benim, şimdi ne durumdadır bilemem. yine sahilde sandal balık en nezih restorandı. iki tek atıp bir şeyler atıştırmak için tercih edilebilirdi, mezeleri nefisti. bir de yine sahilde shot bar’ımız vardı... kapattılar sonradan çay bahçesi yaptılar. yalova’nın en güzel yerlerinden biriydi.
şehir içi ulaşım pembe dolmuşlar ile sağlanır. toplam 3 avm vardır ve bu avm’ler sinemalara ev sahipliği yapar. ama her zaman her istediğiniz filmi bulamayabilirsiniz.
her ne kadar olumsuz ve kötü bir tanım olsa da hala içten içe sevip özlediğim bir şehirdir. şehrin her yerinde atatürk’e rastlama ihtimaliniz bu şehri güzel kılar. bu arada bu şehrin suyunu içen bu şehirden gidemez, gitse de hep içinde ukte kalır.

2008 yılında kurulmuş, uzun bir süre boyunca dağınık fakülteleri ile eğitim vermiş daha sonrasında ise tigem arazisi üzerine -çınarcık yolu- kampüsü inşa edildikten sonra taşınmıştır. safran ve termal yerleşkeleri meslek yüksek okullarından oluşmaktadır. daha önceleri safran yerleşkesi iibf’ye, karizma avm(allahım... sen hiç bir öğrenciyi bura ile sınama) ise yabancı diller yüksekokuluna ev sahipliği yapmaktaydı. okulun övündüğü ve en önemli özelliği üç büyük şehire sadece bir saat uzaklıkta olmasıdır. bir dönem hukuk fakültesi için oldukça iyi olduğu söylense de 15 temmuz darbe girişimi sonrası orası da vasıfsız bir hale gelmiştir. iibf ve mühendislik oldukça vasattır. hazırlık eğitimi zorlayıcı ama okulun en sağlam kalesidir. yani en azından benim zamanımda öyleydi. hayatınızda karşılayamayacağınız birçok olaya karşılaşma potansiyeli taşır. ayrıca google ihanetin başkenti yazınca çıkan sonuçlardan birisi de yalova’dır. ama bu konuyu başka bir gün yalova başlığı altında ele alacağım.

evlenilecek yer, eğlenilecek yer.
ofisim ortaköy’de. beni bağlasalar yaşamam beşiktaş, ortaköy civarında. kalabalık, karmaşık... evim pendik’te. evet uzak. ama doğdum büyüdüm buradayım belki ondan, burası daha rahat ve huzurlu geliyor. ilerleyen dönemlerde de radikal bir değişilik olmazsa bu şekilde devam etmeyi düşünüyorum. avrupa yakası’nda yaşanabilecek muhit benim için arnavutköy bebek arası bir yerler. ama orası da malum...

edit: aslında anket doldurmamak lazım ya, cidden... pişman oluyor insan sonradan bi’ ama n’apalım.

gece itibari ile ekşi sözlük nefreti kusulan bir yer haline gelmiştir. ekşi sözlük’te yazar olamayan, çaylak kalan birçok yazar tarafından ağlama duvarı haline gelmiştir. bir ara başlıklar arasında gündemde 7-8 tane ekşi sözlük içeren başlık açıldı. kalan başlıklarda neredeyse ekşi sözlükte anket diye tabir edilen saçma sapan başlıklar. ekşi gibi olmayacağız diye dolaşan onlarca yazarın burayı ekşi sözlüğe benzetme durumu oluştu. hem de ekşi’nin ne kadar olumsuz özelliği varsa onları kullanarak. moderatör arkadaşlar bunun önüne geçmeli. kendinize rakip gördüğünüz sözlükte kafa sözlük adına birkaç başlık varken burada onlarca başlık var. bedava ekşi reklamı yapıyorsunuz farkındaysanız.

ülkemize en yüksek sıcak para ve döviz girişi sağlayan, bacasız sanayi diye adlandırılan, milyonların ekmek yediği ve pandeminin en çok etkilediği iş kolu, sektör. 2020 sezon açılışının pandemiye denk gelmesi, yazın her ne kadar yasaklar gevşetilse de beklenen işin olmaması ve sonra tekrar kapanış. yüz binlerce insanın ekmek yediği bu sektörün emekçilerine pandemi döneminde destek sağlanmadı, onlar da unutuldu birçok sektör gibi.

aydın yöresine ait içli bir türküdür. tolga çandar yorumu şahsım adına en makbul olanıdır. ilk entrye ithafen söylüyorum bu bir türküdür. her yiğidin harcı değildir söylemek. “cover” denilen olaya zaten irrite olan ben bir de böyle vasat bir sesten bu türküyü dinleyince sinirlendim. arkadaşa “boş yapma” demek istiyorum kendi anlayacağı dilden.
ama bağlamada ki muhlis berberoğlu’nun hakkını teslim ederken de sitemlerimi yollamadan edemeyeceğim. neden? :(

penisilin iğnesinin mümkünse 2.4 mg olanının kullanılması ile belli bir süre rahat edilebilir. nisan ve ekim ayları arasında 9 kere bu illet ile uğraşmış bir kişi olarak söylüyorum. kesin çözüm bademcikleri aldırmakta. ama onun da belli bir yaştan sonra zorlu bir süreç olduğu söylenmekte.

belli vade süresi çerçevesinde finans kuruluşlarından geri ödenmek sureti ile faiz karşılığı para alma durumu.

söz müziği sinan kaynakçı’ya ait, akın eldes abimizin müthiş solo performansı ile katkıda bulunduğu bir pinhani grubu şarkısı. bir şarkı için böyle teferruatlı bi entryi neden girildi diye soracak olursanız sebebi hülasası benim nezdimde bu şarkının 2010’ların en iyi türkçe şarkısı olmasıdır. evet, çok iddialı bir cümle oldu belki ama gerçekten müthiş bir şarkı bu. uzun zamandır bir şarkıyı dinleyip içinde “aaa ulan bu ben ya, ben.” dememiştim. sinan kaynakçı sağolsun sanki benim gönlümden geçenleri almış, kaleme dökmüş ve bestelemiş.
“yine gözümüz yükseklerde,
hayat geçiyor perde perde.
doydum artık bana müsaade,
bir yer bulalım dünyadan uzak.”
bu nakarat tam olarak ne biliyor musunuz?
insanın kendi ile baş başa kaldığı; tercihen deniz kenarında kapalı, rüzgarlı ve soğuk bir hava da içinden geçirdikleri. evet gözüm yine yükseklerde, ama ulaşamıyorum. e hayatta geçiyor... yılmış, bıkmış, offf demiş bir halde müsaade istiyorum, dünyadan uzak bir yerlere doğru. zaten şarkıda da bahsediyor sen aklı selim, ben yorgun adam diye.

“yapamadığım birçok şey var,
hem tatminsizim, hem günahkar.
sen beni bu şehirden kurtar,
bir yer bulalım, dünyadan uzak.”
ki bence bu şarkının benim için en can alıcı ve en etkileyici kısmı. yapamadığım o kadar çok şey var ki. hele şu son bir senede. ama gücüm tükendi tükenecek halde. inanılmaz yoruldum. hem tatminsizim, hem günahkar. kelimesi kelimesine doğru bir tespit. tatmin olamamak beni günahkar etti her manada. ve sırf bu yüzden beni “deryaya yakın, dünyaya uzak” yere götürebilecek aklı selim insan ile bir araya gelemedim. ellerine sağlık, zihnine, yüreğine sağlık sinan kaynakçı’nın. harika bir şarkı yazmış.
ayrıca şarkının bir diğer yorumu olan sakiler grubunun seslendirdiği versiyon da ayrı güzel olmuş. o şarkının youtube yorumlarında gördüğüm bi tespiti aynı şekilde buraya yazıyorum:
“biraz müslüm baba, bol bol rubato, inceden haktan nameleri, hafif nejat alp gırtlağı.” müthiş bir tespit olmuş.
yıllar sonra hatırlanacak, asla unutulmayacak müthiş bir şarkı olmuş. bu entryi de bana yoldaş olur, ara ara hem bakar hem şarkıyı dinlerim.

yaklaşık 10 yıllık sözlük hayatıma yeni bir sözlük eklememe vesile olmuş oluşum. açıkçası ekşi’den gördüm geldim. o yüzden öncelikle ekşi’yi kötülerken öncelikle bunu düşünmek gerek. ekşi, sözlüklerin atasıdır. bu formatın ilkidir ve haliyle ekmeğini en güzel yiyen oluşumdur. 20 yıllık bir birikimi çok sığ bir şekilde eleştirmemek lazım. insanlar hala bir şeyler araştırırken ilk olarak ekşi sözlük’ü referans almakta kendine... tabi ki dikkat çekmeye çalışanı, troll hesapları, reklamları artık aldı başını gitti. çünkü bir ticarethane oldu. buna da karşı değilim, umarım burası da bir gün o kadar büyür ve bu siteyi oluşturan arkadaşlar hem kendilerine hem de istihdam sağlayacakları insanlara maddi fayda sağlar. ne internet sözlük formatının ilk ortaya çıktığı zaman ki internet, ne de insanlar artık zaman ki zihniyette. insanlar ve beklentileri zamanla değişiyor. tüm sözlükler asıl tabanında artık birer sosyal medya. henüz çok inceleme fırsatı bulmadım ama burada fiziksel özellikleri ile, çıkıntılığı ile, marjinal tavırları ile ön plana çıkmak isteyecektir. birkaç başlığı kabaca gözden geçirince o enerjiyi aldım. çünkü artık insanlar popüler olmak istiyor, tanınmak istiyor vesaire...
şimdi bu kadar uzattım, çok fazla sıkmayayım daha fazla. ama muadilleri boklamadan ve onları eleştirmeden önce bi’ kendimiz bir çizgi yakalayalım. ayrıca yazar alımlarının bu kadar kolay olması ve sürekli olması uzun vadede buranın da zaman içinde bir çöplüğe dönüşmesine sebebiyet verebilir. yönetimin dikkatine...

bir zamanlar sakarya’nın bağdat caddesi diye adlandırılan cadde. * sonrasında ne oldu bilemeyeceğim tabi.