çanakkale zaferimizin kutlandığı sembolik tarih çünkü savaşın toplamı 1 yıla yakın sürüyor.
deniz savaşı: 19 şubat 1915 - 18 mart 1915:
goliath,
inflexible,
iresistible,
ocean*,
bouvet,
massena adlı dev zırhlıları ve
joule,
mariotte ve
saphir adlı denizaltıları batırdığımız bölüm.
seyit onbaşımızın vurduğu gemi ocean'dır.
kara savaşı: 25 nisan 1915 - 9 ocak 1916: yarbay mustafa kemal'in çıkartma arıburnu tarafından yapılacak dediği ama liman von sanders'in kabul etmediği, mustafa kemal'in insiyatif alarak askerini konuşlandırdığı, “ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler gelir, başka komutanlar hâkim olabilir.” şeklindeki efsanevi emrini vererek düşmanı durdurduğu, mermilerin kafa kafaya hatta yandan çarpıp delip geçtiği bölüm. mustafa kemal bu savaştan öngörüsü, savaş ve komuta yeteneği sayesinde yarbay olarak girip paşa (general) olarak çıkmıştır.
bu zaferin gönlümüzde yaşattığı müteşekkir hisleri en iyi anlatan vatan şairimiz mehmet akif ersoy'un
çanakkale şehitlerine şiiridir. şiirin bir bölümünde şehitlerimiz için kutsal öğelerden masalsı, ışıl ışıl ve sonsuz bir kabir tasarlanıyor ancak o bile çaresizlik içerisinde yeterli görülmüyor.
"bu, taşındır" diyerek kâ'be'yi diksem başına;
rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
yedi kandilli süreyyâ'yı uzatsam oradan;
sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına,
uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
gündüzün fecr ile âvîzeni lebriz etsem;
tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
akıcı ve şiirsel olmayacak ama türkçe çevirisini yazmadan duramayacağım:
bu taşındır diyerek kabeyi başına diksem
ruhumun kutsal ilhamını duyup bu mezar taşına yazsam
gök kubbeyi alıp bütün yıldızları ile birlikte örtü diye kanayan kabrine sersem
mor bulutlardan kabrinin tavanını yapsam
yedi kandilli ülker takım yıldızıyla kabrini aydınlatsam, (ülker takım yıldızı tekrar varoluşu sembolize eder)
sen bu avizenin altında yatarken gece mehtabı getirsem
mezarının bekçisi gibi güneş doğana kadar bekletip gündüzün ışığıyla avizeni daha da aydınlatsam
güneş batıp da tüllenirken yarana sarsam
yine de hatıran için bir şey yaptım diyemem.
devamını gör...