insanı yine en çok insan yoruyor...
beklenti yoruyor.
hani cem yılmaz'ın dediği
para/çokomel eğrisi var ya onun gibi işte ya da astrologların videolarında
alma/verme dengesi dedikleri...
gerçek hayatta böyle olmuyor ama. "
ben seni üç liralık sevdim sen beni bir buçuk, alacaklıyım" diyemiyorsun. ya da "
ben sana onbeş liralık değer verdim, sen bana üç. geri ver" de diyemiyorsun.
ne kadar ekmek, o kadar köfte hepten geçersiz bir yöntem sanırım. ekmek hangimiz, köfte tavuk mu acaba? soğan da varsa zaten at çöpe gitsin! neyse konuyu saptırmayayım ben
bu başka bir yazının konusu.
üstelik bu eksikliği hislerin dışında tespit edebileceğin bir alet de yok, kanıtlayıp hakkını arayasın ya da şikayetçi olasın!
faizi ile geri alamaz ya da hukuki işlem de başlatamazsın.
cogu zaman kırıldığınla kalır hatta cirkefleşemiyorsan, kötülük yapmayı beceremiyorsan; karşındaki "
odun" arsızlığı arşa çıkartıp iyice asabını bozsa bile "lütfen" dersin, "sabrımı zorlama" dersin en fazla.
böyle saçma sapan şeyler işte!
yani insan yoruyor insanı en çok.
keşke yormasalar bizi, kırmasalar.
çünkü "
hayat kısa ve kuşlar uçuyor"
insan demiş miydim? demişim evet.
odun da diyebilirdim, hatta diyebilirim. beni odun yoruyor, kıramıyorum çünkü!
sabah 8 tane sınavım var benim ama derdim bir odun... allah'ım sen konuyu biliyorsun. çok amin
ve iyi geceler sözlük...
devamını gör...