bir film bir sahnesi ile başlıyorum. umarım başlığın altına güzel şeyler doluşur da okuruz.
genç kız, dümenin önünde, elindeki eski defterde yazan notları dikkatle inceleyip o notlar ile gökyüzündeki yıldızların konumlarını anlamaya çalışıyordu. bu sırada gemi kaptanı olan korsan
hector barbossa, kızın arkasından yanaştı ve
"onu nereden buldun küçük hanım?" diye sordu.
genç kız ani bir refleks ile defteri göğsüne bastırdı. belli ki defter kendisi için çok önemliydi. sadece bilgilerin saklı olduğu bir defter değil, ayrıca kendisi ile geçmişini bağlayan bir köprü, belki de çok sevdiği birisinden kendisine kalan bir hatıra idi.
endişeli bir şekilde hector'un yüzüne baktı.
hector devam etti.
"bu defteri biliyorum... yıllar önce bir italyan gemisinden çalındı."
"çalındı mı?!" dedi genç kız şaşkın bir şekilde. "hayır, karıştırıyorsunuz!"
hector, "yanlış hatırlamıyorsam kapağında bir yakut vardı" derken genç kız defterin kapağına, yakutun olması gereken boş çukura baktı.
"bunu bana babam verdi..." dedi genç kız. yakutu cebinden çıkarıp gösterdi ve "belli ki o da bilim insanıydı" diye devam etti. tam o sırada hector'un sinir bozucu
kapuçin maymunu jack, yakutu kızın elinden alıp uzaklaştı. kız hemen öne atıldı almak için ancak hector, elini dümenin üzerine koyarak kıza engel oldu ve alaycı bir şekilde;
"belli ki baban basit bir hırsızmış" diye cevap verdi. bu cümle, peşi sıra suratına inen bir tokadı getirecekti.
"babamın hatırası bir korsanın sözleri ile lekelenemez!" diye öfkeyle bağırdı genç kız. korsan'ın yüzünde ne şaşkınlık ne de öfke vardı. sadece sanki, bu tokatın geleceğini biliyormuşçasına alaycı bir gülüş hakimdi.
genç kız, defteri göstererek; "bu günlük doğuştan benim! yetimhanenin merdivenlerine benim için bırakıldı. üstünde sadece adım yazıyordu, o kadar..." diye devam etti söze.
hector merakla "demek yetimsin... seni ne diye çağırıyorlar?" dedi.
"adımı en parlak kuzey yıldızından aldım..."
bunu söylerken babasının hatırasını şefkatle okşuyordu.
az önceki gülüş silinmişti hector'un yüzünden. şaşkınlık ve heyecan almıştı yerini. ancak bunu gizlemek için büyük bir çaba sarfediyordu.
"carina o zaman" dedi, bir yandan da kızın yüzüne dikkatli bakarak.
"carina smyth" diyerek tamamladı genç kız. "demek yıldızları biliyorsun?" diyerek devam etti alaycı bir şekilde.
hector, carina'nın gözlerinden gözlerini ayırmadan "ben bir kaptanım!" dedi. yüzünde şaşkınlık, dehşet ve merhamet aynı anda beliriyordu. neyse ki carina o sırada hector'un aksine, uzaklara bakıyordu ve bu şaşkınlığa tanık olmuyordu.
hector yavaşça başka yöne döndü ve sonra ilerlemeye başladı "eve gitmek için hangi yıldızı izleyeceğimi bilirim!" diye bağırarak yürümeye devam etti.
zorlukla yürüyordu... ama sebebi tahtadan olan bacağı değildi. nefes almakta zorlanıyordu. dümenin olduğu yerden aşağı doğru inmeye çalışıyordu. adeta kaçıyordu carina'dan.
geminin arkasına doğru ilerlerken güç bela nefes alıyordu. yüzlerce maceralarının birinde kelimenin tam anlamıyla ölüp, büyüyle tekrar hayata döndürülmüş olan bu korsanın yüzünden, en korkunç düşmanlarla bile karşılaştığında oluşmamış bir dehşet okunuyordu. dünya adeta dar geliyordu barbossa'ya. bir adım diğerini izlerken sanki dünyanın en zor işini yapıyordu. geminin
vardavelalarına yanaştı. arkası herkes dönük vaziyette güçlükle ayakta duruyordu.
cebinden, kuzeyi değil de sahibinin en çok arzu ettiği şeyi gösteren lanetli pusulayı çıkarıp baktı. pusula carina'yı gösteriyordu. dönüp uzaktan carina'sını izledi. yıllar önce, daha bebekken yetimhaneye bıraktığı carina smyth, yaşadığını bile bilmediği öz kızı, karşısında duruyordu.
o anda dünyadaki her şey, tüm arzuları arka planda kalmıştı. daha birkaç saniye önce var olduğunu öğrendiği kızı, biricik carina'sı onun en çok arzuladığı şey olmuştu.
bu düşünceler içerisinde iken yelkenli direğine iple bağlı olan jack sparrow'un sinir bozucu sesi duyuldu uzaktan.
"smyth mi?!.. smyth çok sıradışı bir soyisim."
o mağrur kaptan barbossa, suç işlemiş bir çocuk edasıyla hızlıca jack'e doğru ilerlerken bir yandan da "şşş, şşşt" diyerek susturmaya çalışıyordu.
sparrow: "bir zamanlar smyth diye birini tanımamış mıydık?"
barbossa: "kapa çeneni!"
sparrow: "neydi adı?... dilimin ucunda"
barbossa kılıcını çekti ve "dilini kaybetmek mi istersin?" diyerek kılıcı sparrow'un yüzüne dayadı.
"margaret smyth!" diye devam etti sparrow.
bu, carina'nın annesinin adıydı.
devamını gör...