bir doğu perinçek
kitabıdır.
kitabında m.kemal'e ait el yazması bazı yazıları paylaşıyor. bu yazılardan yola çıkarak şunu söylüyor
1. atatürk dindar değildir tam tersine din ve allah kavramlarının insanlar tarafından oluşturulmuş olduğunu savunmaktadır . kitapta şöyle bir cümle geçmektedir: (bkz:
allah mı insanları yarattı insanlar mı allah'ı).
hadi dindar kısım atatürk'ü şirin göstermeye çalışıyor peki kemalist geçinenlere n'oluyor?! onlar neden atatürk ile dini barıştırmaya çalışıyor? (burada kastettiği 1960'larda yapılan atatürk ile dini barıştırma çalışmaları)
2. atatürk'ün ilke ve inkılapları diyoruz. inkılap demek bir şeyi devirip yerine başka bir şey koymak demek. burada devrilen sadece saltanat değil aynı zamanda hilafet. saltanatı kaldırıp hilafeti bırakabilirdi zira ikisi birbiriyle alakasız şeyler. ancak kemalizm devrimi özünde tam da dine karşı yapılmış bir devrimdir ve henüz tamamlanmamıştır. dolayısı ile bu yarım devrim tamamlanmalıdır. biz de bunu gerçekleştirecek kişileriz (biz diyen de perinçek)
3. türk milletini din'den kurtardığımızda devrim tamamlanmış olacaktır. ne pahasına olursa olsun bu devrim tamamlanmalıdır. (bkz:
kemalist devrim tamamlanmalıdır)
bu kitabı okumamın üzerinden epeyi bir zaman geçti. bununla birlikte çokça olaylar oldu. bu olaylar olmadan önce bu kitapla beraber sanki bir şeyler yerine oturmaya başlamıştı. şimdi bundan bahsedelim.
bölüm 1
bu kitabı okuduğumda halen akp, daha yeni yeni dindar nesil yetiştireceğiz söylemlerine başlamıştı, dinleyenler de hüloooğ diye zikir çekiyordu. geziden önce miydi sonra mıydı hatırlamıyorum. gülen cemaati ile araları daha bozulmamış ve ekonomiyi henüz katletmemişlerdi ama altyapı çalışmaları çoktan başlamıştı.
perinçek cezaevinden çıkıp daha kapıda iken ve henüz hiç kimseyle görüşmediği halde "cemaatlerin tarikatların kökünü kurutacağız, kınından çıkmış kılıç gibiyiz, görevlere hazırız" dememişti.
ama o zamanda bile azıcık aklı ve vicdanı olan birisi erdoğan'ın başa gelmeden önce, gelirken ve geldikten hemen sonraki irtibat ve konuşmalarını gözlemleyerek bunu asla yapamayacağını ya da yapmayacağını bilirdi.
neyse bu giriş bilgisiyle beraber kitabı okuduktan sonra kendi kendime demiştim ki,
devrimi nasıl tamamlarsın? yasaklayarak olmaz çünkü yasaklarsan herkes teyakkuzda olur. nitekim 28 şubatta bunu gördük.
onun yerine; zaten müslümanların çoğu islam'ı bilmiyor 1930-60 arası bayağı bir kopukluk oldu. kalanların da islam diye bildikleri sadece ibadet ve hurafelerden ibaret. geriye kalan bu hurafeleri kullanarak;
a) müslüman görünümlü birisini getirirsin, din adına her türlü pisliği ona yaptırırsın, öyle ki artık bok kokuları arşa kadar yükselir, ama kimse sesiniz çıkarmaz, "vardır bir bildiği" der. iş işten geçtiğinde ise artık bir daha da kimsenin islam demeye mecali kalmaz. islam diyenin ağzına kürekle vurulur hale gelinir. gördük ulan islamınızı derler
diğer seçenek ise müslümanları öcü gibi gösterirsin ama 28 şubatta denenmişti tutmamıştı. şimdi; 1000 yıl devam edecek olan 28 şubat sürecini artık görünürde dindar(!)lar yönetiyor. o yüzden üstteki seçenek olabilecek en etkili ve aslında kitaptaki en eski oyundur.
b) bu kişilere her türlü pisliği yaptırırken devrim için ileride kullanılabilecek her türlü yasayı da onlara çıkarttırırsın, sonra o yasayla önce "müslüman görünümlü birisini" sonra onun çatısına girenleri en son da geriye kalanları halledersin (bkz:
sarı öküz hikayesi). yasayı çıkarman zor olmaz. çünkü zaten bunların hepsinin mutlaka elinde bir şeyleri vardır. kaldı ki hükumet değişse bile ipler hiç bir zaman onların elinde olmaz. bunu tansu çiller'in açıklamasından da hatırlıyoruz.
c) son aşamada artık gerilen ipleri tıngırdatır birbirlerini yemelerini beklersin, baktın olmuyor gerekirse iç savaş bile çıkarır, hatta kangren bazı toprakları verir (mesela vadedilmiş topraklar), suçu da siyasal islam'a yıkar, kalanında da mutlu mesut bir şekilde atatürk'ün ilke ve inkılaplarıyla yaşarsın.
zaten o durumdan daha kötü hale getirmen mümkün değildir. bu temizlik ve devrim sonrasında yine normalleşmeye başlarsın ve zaferini pekiştirmiş olursun.
bir taşla bir sürü kuş vurmuş olursun, uzun bir süre kimse artık islam da islam diye konuşamaz, yasalar istediğin gibi olmuştur ve inkılap esnasında asmayı unuttuklarını ya da onların çocuklarını da bu şekilde temizlemişsindir. sonunda aydınlanma tamamlanmıştır ve özlenen medeniyete ulaşılmıştır.
bölüm 2
bu yaklaşımın en ilginç tarafı bence bu devrim planı uygulamaya koyarken kullanılan kaynaklardır.
1. ilk silah olarak dinin kendisini kullanmak, ki zaten onu yukarıda anlattık
2. ikinci silah ise ne ilginçtir ki aslında yine dine dayalı bir hareket olan israil siyonizm hareketinin tam da bu plana cuk diye oturan bir kesişimi olması.
3. üçüncü silah ise (yukarıdaki kurgu için) biraz karışık, tam şöyledir diyemem ama ya rusya'nın 1 asır önce yaptığı teklifi yeniden değerlendirmeye almak (mao'cu perinçek'in rus-çin sevdasını bilmeyen yok) ya da amerika'ya sırtını dayamak.
bölüm 3
peki bu kitabı okuduktan ve ben olsam bu devrimi böyle yapardım dedikten sonra ne oldu? (bu çıkarımı gaipten yapmadık elbette, mevcut iktidar herkese şirin görünürken dikkatli bir gözlemle buna müsait olduğunu gösteriyordu zaten. kitapla beraber daha da anlam kazandı)
üstünden yıllar geçtiği için ve ben balık hafızalı olduğum için tek tek saymak yerine şöyle kabaca bir değineyim. (sadece bu devrime yarayacak icraatlar)
1. mesela ilk geldiği zamandan beridir çıkan kanunlara bir bakalım. dindar nesil geyiği adına yapılanlar da dahil olmak üzere. çıkarılan yasalar;
- ya o dönemde çıkarılınca "bu ne şimdi?!", "kel alaka" dedirten anlamsız yasalar olup ama aslında devrim penceresinden baktığında "bu ilerde işimize yarar" türünden yasalar.
- ya da görünürde bir yasağı kaldırıyormuş gibi görünen ama aslında o yasağı mevzuat olmaktan çıkarıp yasa haline getiren (örnek: şurada serbest, -alt metin/tersten yorumla- kalan diğer yerlerde yasak) şeklinde yasalar.
2. yine geldiğinden beridir bu devrim'in ekmeğine yağ sürebilecek iç ve dış politikalara bakalım. (aklıma gelenler şunlar)
- daha ayağının tozuyla gelir gelmez, amerika; ırak'taki müslümanları 300bin ton bomba ile bombalayıp, erkeklere işkence kadınlara tecavüz etsin diye incirlik üssünü açmaya kalkışması ilk seferde başaramayıp ikincisinde jet hızıyla tezkere çıkarması (bir komşu gitti)
bu arada amerika ışid'i ırak'ta hortlattı. ne ilginçtir ki ışid israil'e dokunanı yakarım derken, müslümanları da kafir ilan ediyor ve kadınlarını da kendilerine cariye yapıyordu.
- suriye'deki iç savaşı tetikleyen politikası (bir komşu daha gitti)
ne ilginçtir ki bu iş savaş'ın da hemen ardında ışid oraya da ışık hızıyla konuşlandı. amerika ve rusya orada ne ekmek yedi be!
- mavi marmara fiyaskosu
- rus uçağını düşürüp sonra özür dilemesi ve o zamandan beridir de hem ağır bedeller öderken hem de rusya ile çok garip ilişkilerde bulunması
- demirel'in bile veto ettiği israil'i nato'ya sokması.
- kendisi de dahil olmak üzere milyonlarca insanı; "üzerinde vakıfbank reklamı olan banka oturan kafir olur" noktasından alıp demokrat ve laik yapması.
yaşı müsait olanlar bilir ki, bu bahsettiğim şimdiki demokrat ve laikler, akp hukümetinden önce 28 şubat sürecinde bunun 10'da 1'ini değil söylemek ima edenlerin, sırf saadet, mhp gibi sağ ya da merkez sağ olmadıkları için ne dinsizliğini bırakırlardı ne imansızlığını, her cuma namazı çıkışında slogan eksik olmazdı.
yani (yanlış hatırlamıyorsam) o yıllarda cumhuriyet gazetesinden bir yazarın dediği gibi, akp hukümeti aslında rejimi kurtarmıştır, ya da erdoğan'ın dediği gibi milletin gazını almıştır.
- gülen cemaatinin faturasını bütün dini oluşumlara kesmesi, her türlü etkinliğe izin verilirken tüm dini etkinliklerin yasaklanması, bu süreçte ana muhalefetin bile çıkamadığı ekranlarda her gece %0.02 perinçek'in boy gösterip, şurayı temizledik burayı temizledik, sıra şunlarda diye boy gösterip bol bol spiker fırçalaması
- yine 15 temmuz bahanesiyle, milyona yakın kişiyi gözaltına alıp uzun süre sonra bırakması, bunu yaparken hep cemaat ve din kelimelerini kullanması, ilk yasakların nedense hep dini kavramlara gelmesi öyle ki artık insanların bilerek ya da bilmeyerek cemaat ve din kelimesini duyduğunda sırtında bir ürperti hissetmesi.
- doğu türkistan'daki soykırıma rusya ve çin'in politikalarına uygun bir şekilde sessiz kalınması.
ne ilginçtir ki akp öncesi hükümetlerden bahçeli hariç kimse kalmamıştır. ya sandıkta gömülmüşler ya da kasetle gidip yerine tırt adamlar getirilmişler, ya da suikaste kurban gitmişlerdir.
ve akp, 3'lü koalisyon ve önceki devirlere baktığımızda bir tek perinçek hep oralarda bir yerlerdedir.
olamaz mı? olabilir. ama olmaz olan ne biliyor musunuz?
tv'ler, gazeteler, sosyal medya ana muhalefete bile yasaklanmışken,
yandaş olmayan hiç kimsenin tek kelimesinin bu medyalarda esamesine ulaşılamazken,
en ufak eleştiride silivri soğuktur esprileri yapılırken,
eleştirenler hapse girdiğinde yere göre haber yapılıp,100 çeşit iftira ile süslendiği halde, beraat ettiğinde tek kelime haber geçmezken;
perinçek akp için; elimde 39 dosyan var dediğinde bir kişinin de çıkıp "ne diyorsun sen be!" dememesi
perinçek şurayı şöyle temizledik, burayı böyle temizledik dediğinde bir kişinin de çıkıp "sen hayırdır birader, neyinle nereyi temizliyorsun, hükümet sen misin yoksa ben miyim" dememesi
perinçek "akp bizim çizgimize geldi" dediğinde bir kişinin de çıkıp, "sen çubuğun bir ucundasın, akp diğer ucunda, sen kimsin ki senin çizgine geldi dememesi"
perinçek spikerlere ve hükümete parmak salladığında perinçek'ten özür dilenmesi ya da sessiz kalınması
ama sokaktaki vatandaşın bile röportajından dolayı gözaltına alındığı bir devirde bütün bunları söylediğinizde "yaw perinçek kim ki, ne cevap verilsin" diye geçiştirilmesi.
işte bu olmaz, olmamalı... ama oluyor.
sonuç olarak;
bahsettiğim kitap ve gerçekleşen olaylar bu plana (ya da benim kitabı okuduktan sonra oluşan hezeyanlarımdan ibaret olan komplo teorisine) göre, nereden baktığına bağlı olarak değişkenlik gösteren bir planlar silsilesine işaret etmektedir.
ancak insanoğlunun en büyük zaafı, gücüdür. ne kadar ince düşünürse düşünsün, hedefe yaklaştıkça gardı düşüp pervasızlığı artmakta bu pervasızlığı ise ona çok absürt hatalar yaptırmaktadır diyerek bitiriyorum.
devamını gör...