morvampirnormanpir yazar profili

morvampirnormanpir kapak fotoğrafı
morvampirnormanpir profil fotoğrafı
rozet
karma: 680 tanım: 50 başlık: 2 takipçi: 6

son tanımları


bir erkeğe alınacak en güzel hediye

plak seviyorsa arayıp bulamadığı, çok sevdigi bir sanatçının plağı bence çok güzel bir hediye olur.
devamını gör...

yaşanan şehrin en çirkin yanı

trafiği ve asla trafik kurallarına uymayan halkı.
devamını gör...

sözlük yazarlarının kahveleri

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

uzun zaman sonra bir dibek kahvesi ile günü taçlandıralım
devamını gör...

suşi

en sevdiğim yiyeceklerden biri olabilir. uzak dogi mutfağının çoğu yemeğini seviyorum . sushi de ara ara canımın çektiği bir yiyecek. yaşadığım şehirde ne yazık ki bir belki iki restoran var ve bana çok uzaklar. o sebeple şu dardanel sağ olsun marketlerde bulabiliyor olmak büyük rahatlık.
tanım: genelde cig deniz ürünlerinden oluşmuş, biraz seker ve tuz ile sirkeli pirincten oluşan klasik uzak doğu yemeği.
devamını gör...

mavi gri

konserine henüz gidemediğim ve gerçekten nadir sevdiğim müzik gruplarından. arif alkan'a bayılıyorum. ünsüz ünlü olma durumuna, mizahına, soğuk şakalarına. ve tabi ki her çıkardığı şarkıya da. *
devamını gör...

sabah sabah dinlenen şarkı

içimin acıyarak uyandığım günde karşıma çıkan benim için pek manidar oldu...

devamını gör...

sözlük yazarlarının çektiği deniz fotoğrafları

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

anın fotoğrafı

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
az önce bitirdim ama her aruoba okuduğumdaki gibi ben de bittim.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

wicked

dün gece izlediğim ve uzun zamandır müzikal izlemeyen bana çok iyi gelen film.

yönetmenliğini jon m. chu 'nun yaptığı, stephen schwartz ve winnie holzman'ın 1995'te aynı isme sahip gregory maguire'nin yazdığı romanın genişletilmiş müzikal halinin beyaz perdeye uyarlamasıdır. iki part olarak yayınlanacak filmin ilk partı. basrollerde ariana grande ve cnythia erivo yer alıyor.
konuya gelecek olursak doğduğundan beri teni yeşil olan elphaba ailesi de dahil olmak üzere herkes tarafından dışlanarak büyümüş farklı olmanın zorluğunu yaşamış bir kızdır. bebekliğinden beri yer yer özel güçlerinin ortaya çıktığını görüyoruz. tekerlekli sandalyeye mahkum kız kardeşini büyücülük okuluna yazdırdıkları gün yine özel güçlerinin istemsiz ortaya çıkması ile okuldaki bir profesörün dikkatini çekip kendisinin de okulda kalması isteniyor. o sırada ise pembeler içinde sarı saçlı herkesin gözdesi popüler kızımız glinda da bu profesörün gözüne girmek için elphaba ile oda arkadaşı olmayı kabul ediyor. işte ikisinin dostluğu ve yaşadıklarını böylece izlemeye başlıyoruz. ders aldiklari okulda hayvan hocalar bulunuyor ve bir zaman sonra bu hayvanlar zorla toplanılıyor. elphaba bu duruma dayanamıyor ve oz büyücüsü ile görüşmeye gidiyor. olanlar ise orda oluyor. aslında hiçbir yeteneği olmayan, halkını o çok değerli ve geçmişten kalan gizli bir dille yazılmış büyü kitabını okuduğu yalanı ile kandırmış. elphaba ise kitabı görür görmez okuyor. kendi oyunlarına elphabayı alet etmek istiyorlar ve karşı çıktığında ise onu kötü cadı olarak ilan ediyorlar. işte kötü cadı elphaba ve iyi cadı glinda ayrımı da bu sebeple başlamış oluyor.

çok güzeldi bence. yeşil ve pembe renklerinin ağırlıkları çok hoş geldi gözüme. birbirine taban tabana zıt iki kızın dostluğunu gördük aslında. hayatı boyunca kimsenin el uzatmadı ama ufacık bir hayvana bile kıyamayan iyi kalpli elphaba ve kendi çıkarlarını her şeyden üstün tutan süslü, popüler, hiçbir şeyi önemsemeyen glinda. bu taban tabana zıt iki insanın nasıl da sevgi ile bir araya gelebildiğini de gördük. ikinci partta neler olacak merak içindeyim.

ve son olarak oz büyücüsünün de dediği gibi "halkı bir arada tutmak istiyorsan onlara bir düşman vermelisin"

keyifli izlemeler.
devamını gör...

yazarların güne puanı

sabah 0.00001/10 iken şimdi bi 5/10 idare ediyoruz.
devamını gör...

günaydın sözlük

benim için hiç aydın olmayan bir gün. oyle bıktan bir gün ki lanet ettirdi. ama size gun aydın olsun sevgili sözlük.
devamını gör...

anın fotoğrafı

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kendimce basit dertlerimle bugün kahvaltı da böyle
devamını gör...

günaydın sözlük

günaydın sözlük. 384937 tane alarm sonra uyanabildim. hava kasvetliyken de bu biraz daha zor oluyor ama içimde uyanabilmiş olmanın gururu var. şimdi güne hazırım. herkese güzel günler ^^
devamını gör...

anın fotoğrafı

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
sadece kitap okurken güzel bir köpüklü sütlü kahve istemiştim ama çamaşır suyu gibi bisi oldu bu
devamını gör...

anın fotoğrafı

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

canım samsunumun kasvetli havası kalp ben
devamını gör...

when life gives you tangerines

ilk defa izlediğim bir diziyi nasıl yazıya dökeceğimi bilmeden geçiyorum bu tanımın başına. her zamanki gibi kadrodan, yönetmenden vs bahsederek baslamayacagım zaten üstte hepsi mevcut. hem gözlerim de ağlamaktan şiş bir halde yazıyorum.

ben onlarca dizi film izlemiş biri olarak ilk defa 16 bölümlük bir dizinin 16sında da ağladım. ergenlik geçip de büyümeye başlayınca romantik ya da dram yapımlarında ağlamıyordum ama sanki henüz 5 yaşındaki yaramaz morvampir oldum. 16 yaşındaki ilk defa aşık ,18inde en sevdiği insanı kaybeden, 20sinde kalbi paramparça eline verilen, 27sinde tekrar aşkı bulan.. ve bunların hepsini bana yaşatan bu dizi oldu. gözlerim dolu dolu kendi hayatımdan izlerle izledim. bol spoiler içerecek bu tanım çünkü başka türlü anlatmam mümkün olmayacak.

güney kore 'nin hayatını okyanusa dalıp derinlerden deniz ürünü toplayarak geçiren adına haenyo denilen kadınları ile meşhur adası jeju'da bu işi yapan jeon gwnag rye ( (gbkz: yeom hye ran)) 'nın kızı oh ae sun 'ın ((gbkz: ıu) ) hikayesi aslında bu dizi. 2 farklı zamana hatta belki de daha fazla zamana değiniyor. 50li yıllarda başlıyor. annesinin dalmasından korkan küçük ae sun yoklukla mücadele ederlerken hep çok başarılı olan , şiir yazmayı seven bir kız. 9 yaşında annesini kaybedip kimsesiz kalıyor. babası zaten yok. ama yanında kendiyle yaşıt, sümüklü bir balıkçının oğlu var . yang gwan shik ( (gbkz: park bo gum) ) . büyüyüp liseye gidenlerden üniversite ve seoul hayali kuran ae sun yapayalnız ve parasız kalınca gwan shik ile kaçıp evlenmek istiyor. liseden atılıyor okuyamıyor, kayinvalidesi istemiyor, evleri yok paraları yok ve hamile. kocası ise denize açılıp balık tutuyor. o çocuk halleriyle birbirlerine sahip çıkıyorlar. hele öyle bir eş dünyada asla bulunmayacak cinsten. kızları oluyor yang gyung myeong ((gbkz: ıu)) . kızlarının büyümesini izliyoruz sonra. zaten onun ağzından dinliyoruz arka planda olanları. henüz 4 yaşındaki 3.cocugunu kaybediyor ve evlat acısı yaşıyor*. yetmiyor paraları yok eşi hep bir yerini yaralıyor geliyor kendisi hiç istemese de ev işleri vs yapıyor. tek amacı ise çocukları ileride kimseye bağımlı olmasın ayakları üzerinde dursun. zaman geçiyor kızları büyüyüp üniversite kazanıyor gurur kaynakları oluyor . yurt dışı eğitimine hak kazanıyor yıllarca zar zor biriktirip aldıkları evi kızları için satıp kiraya çıkıyorlar. kızları biriyle evlenmek istiyor çocuğun ailesi ise çok kötü onun sıkıntısını çekiyorlar. oğulları haksız yere tutuklanıyor kefareti için geçim kaynakları tekneyi satıyorlar. her şeylerini, varlarını yoklarını çocukları için harcıyorlar. ve birbirlerine çok aşıklar.

dizi belki ama * öyle bir koca bu evrende bile bulunmaz. 60li yıllarda aile kurallarına karısı için çocuğu için karşı gelen, hiçbir imkani yok diye gece gündüz teknelerde balık tutmaya çalışan, çocuklarını eşini seven , eşine her gün saç tokası alan *, her zorlukta ailesinin yanında olduğunu hissettiren emektar ve fedakar biri. böyle biri tarafından sevilir miyim hayalleri ile izledim diziyi. ama tabii ailem geldi aklıma. hangimizin ailesi bize canla başla bakmıyor ki. sabah erkenden ise giden, hiçbir şeyimizi eksik etmeyen babam, sevgi ve şefkatle bizi sarmalayan annem . hayatıma giren hiçbir erkek gwan shik gibi değildi asla olamayacak da. üstü gelmez bu adamın. ayrıca evlat olmak. zamanla aileden uzaklaşıp zıt düşmek hep kızmak ama asla onların ne olursa olsun bizi düşündüğünü anlamıyor olmak. böyle hem aile, hem sevgili eş, hem evlat olmayı işleyen ve insanın kendisini sorgulatan aynı zamanda da ciğer falan bırakmayan dizi. ağlamaktan şiş gözlerimle bu saate kadar oturdum resmen. hayata nasıl karışacağım bugün bilmiyorum.

gerçekten sırf kore dizisi diye ön yargı ve aşağılama olmadan herkesin izlemesi gereken bir dizi. hayatta böyle şeyler de vardır elbette ama bu kadar mükemmel sevilen bir kadın, bu kadar şefkatle büyüyen bir evladın yaşadığı hayattan bir an bile ne zorluk yaşarsa yaşasın pişmanlık duyması mümkün değil.

su sürekli şikayet ettiğimiz hayatımızda ruhumuza bahar ne zaman geliyor? ya da geliyor mu? belki de hayatımızı zorlaştıran o şikayetleri yaratan biziz. ve tam tersi de elimizde. kendime sordum önce sabahları gülerek uyanmak yerine huysuz uyanmayı tercih etmem benim seçimim, dökülen ,kırılan, dağılan eşyalara kızmak ve kalp kırmak da benim tercihim. bir şeylere mutlu olabilmeyi unutmak da. ve hepsinden önemlisi bunları tersine çevirebilmek de benim tercihim.
ve hayatta ne olursa olsun sevgi saygı sadakat şefkat ve hoşgörü varsa sanırım ruha bahar da bir şekilde gelir.
devamını gör...

yazarların itiraf köşesi

bazı günler kendimi çok yorgun ve hayattan bezmiş hissediyorum. ortada hiçbir sebep yokken hem de. hiçbir şey yapmayı, kimseyle konuşmayı istemediğim günler oluyor. eve kendimi kapattığım, ışık bile görmek istemediğim günler. işin içinden de çıkmayı hiç beceremiyor ve zorunluluklarım yüzünden hayata karışıyorum. bugün de öyle bir gündü. eve geldikten beri kafamı yorgan altından kaldırmak istemediğim bir andayım. bundan nefret ediyor olsam da yaşadığım gerçeği değiştirmiyor maalesef.
devamını gör...

bu saatte hala uyumama nedeni

saran bir diziye başlamış olmak
devamını gör...

yüzüklerin efendisi izlememiş insan

ben geçen ay ilk defa izledim. ilk olarak hobbit ile başladım ve ba-yıl-dım. keza seriye de öyle. yer yer frodo gözüme aşırı salak gelse de severek izledim. bu zamana kadar da iyi ki izlememisim tam zamanında en hoşuma gidecek yaşta izledim
devamını gör...

cassandra (dizi)

keşfetimde herkesin evindeki robot süpürgeye bıçak makas vs takip "guten morgen" şarkısı ile paylaşması üzerine bu akım nerden çıkmış ola ki diyerek aslında bir diziden yola çıkıldığını görüp izlediğim dizi.

2025 almanya yapımı netflix gerilim dizisi. yaşadıkları trajik bir olay sonucu taşınmaya karar veren ailenin semtin dışında bir eve taşınması ile başlıyor her sey. bu ev öyle sıradan evlerden değil zamanının ilk akıllı evi. her odada bir tv var ve ev robotu cassandra. cassandra her sabah aileyi "guten morgen" şarkısı ile uyandırıyor, evin işlerine yardim ediyor, su sıcaklığını ayarlıyor, ışıkları açıp kapatıyor. bu durum samira'ya mina tander garip gelse de küçük kızı ve oğluna eğlenceli geliyor. dizide yer yer eskiye gidiyor ve robot cassandra'nın lavinia wilson yaşadığı zamanı izliyoruz. nasil bir anne olduğunu, eşine ve çocuğuna karşı davranışlarını ve en sonunda neden robot olduğunu.

dizi bayağı sürükleyici ve bir oturuşta 6 bölümü de bitirebilecek türdendi. bir süre de guten morgen demeden gezemedim.


her bölümde cassandra'ya saydırdım, samira'yı herkesin deli gibi görmesine sinir oldum. cassandra'nım kocasına lanetler ettim. pislik herif. sırf oğlu erkek gibi olmayacak korkusu ile bastırıp hiç sevmediği şeyleri yapmaya zorlayıp sonunda katil etti. ve sen o*** cassandra oğlunun pisliğini nasıl da soğuk kalınlıkla temizledin. ya kocanın pisligine katlanman, en yakın arkadaşınla aldatsa bile ses çıkarmaman. yaşadığın her şeyi hak ettin olan güzelim samiraya oldu. ay içim nasıl doldu taştı şu diziyi izlerken ama güzel izletti
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim