sözlük çok bozdu, baya bozdu, yani inanılmaz bozdu, yani çok fazla bozdu, normal öyle böyle bozmadı. çok çok bozdu, acayip bozdu, öyle böyle değil yani, baya bozdu, inanılmaz bozdu sözlük, o kadar bozdu, o kadar bozdu önünü alamadık yani öyle bozdu. bu kadar da bozamaz dedik daha da bozdu, çok bozdu, kestiremedik daha da bozdu.. öyle yani..*
bu başlık altına her gün birileri gelip bir şeyler yazıyor. kimi eğlenceli yazıyor, kimi hüzünlü yazıyor, kimi derdini yazıyor, kimi sevincini yazıyor... yazıyooor yazıyooor almanya'nın avrupa'yı işgalini yazıyoor
şaka bir yana, yazanlar yazdıklarının okunurken kendi duyguları gibi hissedilmesini de çok ister. belki kendi hayatlarında anlatamadıklarıdır bu yazılanlar, belki anlatıp tam anlaşılamadıklarıdır, belki de başka bir şeydir. sonuçta buraya yazılanlar duygu ve düşünceleri de içerse tamamı da zamanla anıya dönüşecektir. bazıları zaten anılardır.
anılarla varız çoğu zaman. o anıları beraberce yaşadıklarımızla. yaşadıklarımız bazen bize dokunur. bazen unutulmaz olur. zamanla onlar da unutulur. zamanla kaybolup gideceğiz hepimiz. anılarımız ve biz. bunu bilmek ölüme en uzak olduğunu düşünen birine belki basit gelirken, bana dokunaklı gelmekte.
en nihayetinde hepimiz zamanla kaybolacağız evet. radyoda dinlediğimiz ve çaldığımız tüm şarkıların; insanlarla ve kendimizle yaptığımız tüm konuşmaların; gördüğümüz görüntü veya izlediğimiz bütün videoların; tüm aşklarımızın, hüzünlerimizin, mutluluklarımızın, özlemlerimizin ve umutlarımızın; kısacası var olan tüm frekanslarımızın atmosferi aşarak, uzayın taa derinliklerinde kaybolmaları gibi zamanla kaybolacağız.
yani hala orada, uzayda bir yerlerde olmamıza rağmen görünmez ya da bilinmez olacağız. tıpkı yağmur altında ağlayan birinin göz yaşları gibi. kısacası yağmurdaki gözyaşları gibi..
yine kaydırma yaptık :)
bellero: karizma bir kardeşimiz. ayrıca pink floyd hayranı olarak kalbimi kazanmıştır. selam olsun.
paranoyak deli: enerjisine hayranım. iyi bir insan olduğunu düşünüyorum.
eğer sonlarına denk gelmişsem kavga takip edilemez bir hal alıyor. o ona bir şeyler demiş, o ona bir şeyler... bir şeyler bir şeyler, lingo lingo şişeler... bir şeyler olmasa bile bir şeyler olmuş. başkaları araya girip taraflarını belirleyip savunmuşlar. kankalar müdahelede bulunmuş. yapman guzum, etmen gülüm vs. ortalık bir anlığına sakinleşmiş, sonra dinlenip tekrar başlamışlar kavgaya. iki tarafın avukatları devreye girmiş bu sefer, olay savcılığa taşınmış, tutanak mutanak işleri derken münzevi olan ben bile şu anda karakolda ifade veriyorum anasını satanzi. kısacası okumak bile sizi içine çekebilir. kendi yolumuza gitmek en iyisi. her şey bir yana, ne gerek var abi bütün bunlara. yapman guzum, etmen gülüm. hayat kısa, sonunda ölüm.*
2014 yılıydı yamulmuyorsam. sevgilimle inişli çıkışlı olan ilişkimizi konuşmak için yanına gittim. buluştuk, konuştuk ve sonuç olarak ilişkimize ara vermeye karar verdik. bi kafamızı toparlayalım falan dedik. 11 yıl oldu hala toparlayacaz anasını satim. öyle işte ara verirken ne kadar olduğunu da bilmek lazım bazen.*
geçmişimin gölgesinde düşüncelere daldığım bir gece. eski günlerin huzuru içimi kaplamış. gökyüzüne bakarak yolda yürüyorum ve gökyüzü berrak bir kadın teninde. baharın getirdiği bir üşüme var tenimde. yürümeye devam ediyorum. sokak lambalarından uzaklaştıkça, mahalleden uzaklarda gökyüzüne daha da hakimim. arkamda pıtı pıtı yürüyen sadık dostum mossad. ahan da bu hergele:
önümde derin karanlığa doğru ilerleyen yol, sanki milky wayın iziyle paralel gidiyor. yıldızlardaki yerimize bakınıyorum bazen, genelde anlamsızlık içinde bir şey göremiyorum. bir türkü mırıldanıyorum korkusuzca. az türkü bilirim ben. ama en sevdiğim aşık veysel'den. sessizliğin sesinin arttığı yerde şarkı sözleri de yükseliyor ağzımdan. uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece.
arada mossad'ın ayak seslerini duyamaz oluyorum bir iki seslenmeyle ayak seslerini tekrar duyunca rahatlayıp türküye devam ediyorum. hava iyice soğuyor. nefesim sanki sigara tüttüren dayılar gibi azalarak ilerliyor atmosferde. derken mossad ile yürümelerimizin frekansı tutmuyor da bazen beni geçip gidiyor, bazen fazla ileri gittiğini düşünüp durup bekliyor, bazen bir kelebeğin peşine takılıyor, bazen kayboluyor bir yerlere sonra çıkıp geliyor..
evet tüm bunların hepsi güzel gelirken birden içimi burkan bir şey hissediyorum. neden düzenli bir hayatım yok? neden yanımda gülüşüyle içimi ısıtacak biri yok? neden sapım? sap mıyım? bir baltaya sap olabildim mi? olamadım mı? hayatımı yeniden inşa edebileceğim fırsat bu kez geldi mi? ya yine her şey altüst olursa? ya kanser tekrar nüksederse? o zaman napıcam? bu sefer de yenebilcek miyim? ya her şey bu kez gerçekten biterse...
işte bu kadar dostlar. ben buyum. eğlenceli biri olmakla hastalığın vermiş olduğu zorunlu ciddiyet arasında sıkışıp kalan bir insanım. tam eğlendim derken, tam her şey yeniden başladı derken çıkagelen bir lanetim var. bu günlük de bu kadar eğlence bana yeter. sadece bunları söylemek istemiştim. bitti bu kadar. hepinize iyi geceler.
genç olduğum zamanlarda
annem bana dedi ki bir gün:
"gel biricik oğlum otur yanıma.
beni dikkatlice dinle bugün.
ve güzel günler gelsin sana.
hayatı ağırdan al, hızlı yaşama!
dertler gelecekler ve geçecekler...
git aşkı bul güzel bir kadında.
ve şunu asla unutma oğlum:
bizi bir gözeten var yukarıda.
ve basit bir adam ol oğlum.
anlayışlı bir kişi ol ve de sevdiğin.
ve evet basit bir adam ol.
yapabilir misin bunu, benim için?"
...
ben 5 yıldır yaşamla ölüm arasındaki o köprüdeyim. karşı tarafı blurlu da olsa görüyorum ama bir türlü oraya geçemiyorum. o yüzden artık merak da etmiyorum. bitti, bu kadar.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.