başarılı öykü yazarı
tomris uyar'dan okuduğum ilk kitap. aramızdaki şey, tazı payı, güz kızılı, yavruağzı, tahin-pekmez günleri, pıhtı, lâl ve akşam alacası adlarında öykülerden oluşuyor kitap.
kitapta çok sayıda öykü var ama her biri, bir diğerinin gölgesine düşen bir ayrıntı gibi hissettiriyor. bir öyküde kırmızı bir şal, başka bir öyküde kırmızı bir gökyüzü, bir başkasında kırmızı bir kumaş karşımıza çıkar. bu nesneler, yalnızca dekor değildir; karakterlerin iç çatışmalarını, arayışlarını ya da sakladıkları arzularını açığa vurur.
bir hikâyede yıllardır görüşmemiş iki arkadaşın yeniden buluşmasını okuruz. aralarındaki mesafe kelimelerden çok bakışlarda, dokunulmayan bir çay fincanında, kırmızı bir atkıda görünür. başka bir hikâyede bir kadın, her şeyi ölçüyle yapan, düzen seven hayatından bir anda sıyrılıp kırmızı bir giysiyle sokağa çıkar; bu kırmızı, onun hem isyanı hem de özgürleşme isteğidir. yine bir başka öyküde mektuplar vardır: sevgiliye yazılmış, ama belki hiç gönderilmeyecek satırlar. mektupların hitapları bile kırmızıya çalar: “sevgili kırmızı biber” ya da “merhaba paprik...” gibi hem tuhaf hem samimi bir dil.
en beğendiğim öyküsü genç yaşta hastalık sonucu ölen öğrencisine gönül borcunu ödediği aramızdaki şey oldu. kitap güzel bitti benim için.
insan önce renklerden başlamalı değişmeye.
devamını gör...