dünyanın en huzurlu olaylarından biridir. bir fincan kahve, sürükleyici bir kitap ve yağmurun sesi ve toprak kokusu...
huzurun sesi diyebilirim yağmura.
tüm zaman algısını yerle bir eden, alışa geldiğimiz tüm filmlerin aksine flaşbekler sandığımız giriş sahnelerin aslında filmin sonu olduğu, dil bilimci bir genç kadının dünyayı kurtarma hikayesi. beğenenler kadar olumsuz yorumların olması da çok normal çünkü sıradışı bir film.
ben çok beğendim ve 2 defa izledim. izlemenizi tavsiye ederim.
kanatsız kuşlar gibiydi hayallerim…
kırılınca yüreği terk ederdi bu şehri…
karanlığın içindeki aydınlığı fark edemezdi gözlerim…
kim bilir kaçıncı şiirini yazıyor, en güzel şiiri yaşamak için çırpınan kalemim…
anlatılanları anlamak yerine susanları duymak isterim…
yeri gelir omuzlarıma gereksiz kırgınlıklar yüklerim…
belki de hayat şiirinde en uyumsuz kafiyeyim…
nurname
haciz memuru asla olamam herhalde. insanların göz yaşlarına tanık olup onların elinden hayatını, umutlarını almak bana göre bir meslek değil.
soğukkanlı insanlar yapabilir ancak.
yol alıyoruz ölüme doğru son durak neresi bilmiyoruz...
korkuyoruz ama en çok korkularımızdan...
tutunamayacağız dallarda çiçek açmak istiyoruz, galip gelemeyeceğimiz cephelerde savaşmak...
en çok da kendimizden kaçıyoruz... korkusuz biri olmaya çalışırken korkularla boğuluyoruz...
nurname
bu sorunsalı düşünmeyen yoktur diye düşünüyorum
doğru insanı bulunca mı "evet" demeli insan?
yoksa doğru zamanda doğru yerde bulunmayı becerebilene mi?
bazılarının mesleği diyebiliriz. kendi işleri hariç her işte olur olmaz konuşan, yorum yapan, olaya müdahil olan işsiz insanlar. tek bildikleri akıllarına gelen her şeyi akıl süzgecinden geçirmeden konuşmaları.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.