pam pam pamela yazar profili

günümüz dünyasında herkesin hayatının bir (ya da birkaç) döneminde geçirdiği bir hastalık. kimi zaman birey depresyona girdiğini farketmez, daha doğrusu kabullenmez. kendiliğinden geçebileceği gibi tıbbi yardım da gerektirebilir. çok ciddi sorunlara yol açabilir. yüce psikoloji biliminden mutlaka destek alınmalıdır.

(bkz: lose yourself)

spor yaparken bıkmadan usanmadan dinlerim hala.

60 larda ingiliz modaci mary quant tarafindan yaratilmis giysi.

manzara ne kadar kötü olsa da yapılan bir eylemdir. en kötüsü de küllükle bardak yan yanayken bardakta söndüren insan tipidir. bir nevi alışkanlık da denebilir.

bu dönemde çok büyük ve dönülmesi zor yanlışlar yapılabilir. en çok bu dönemde insanlar suça meyilli olurlar zira topluma ve toplumun en küçük birimi olan bireye yani kendine kendilerini kabul ettirme ve ispatlama telaşındadırlar.
o yüzden oldukça dikkatli olunması gerekilir.

pasif direniş. tamamen tepkisizlik. aslında bu, daha çok karşıdakini sınamaya yarar, eğer sıkılıp gitmişse zaten gitsindir, gitmiyorsa bitirebilirsiniz.

külü saksılara dökülürse bitkilere faydası dokunur...
tohumlar fidana fidanlar ağaca ağaçlar ormana dönmeli yurdumda.

kahve falının olmazsa olmazıdır. klasiğidir, jargonudur. bir de bunu ispatlamak için kahve fincanının dibindeki katran gösterilir. ya kardeşim kahve bu, yapısı gereği oraya çökecektir o telve. telvesi olmayan kahvenin zaten falına bakılmaz.

tecrübeyle sabittir ki tutulduğu takdirde sabahları çok vahim ağrılarla kalkmanıza sebep olabilir.

3 vakte kadar yolculuk 5 vakte kadar evlenebilme ihtimalini içince barındıran 6. hissi acayip derecede kuvvetli olduğu öngörülen kişiler tarafından " ya bakınca başım ağrıyo, gece uyutmuyolar" gibi bahaneler sonucunda yalvartılarak baktırılan bir tür eğlence aracıdır. eğer vaad edilenler çıkmazsa "kahve bahane " denir ve konu kapatılır.

mutluluk hapı adıyla anılan şeker, müptelası çoktur, biri de benim.
yine de bu isme kanıp, doktora sormadan kullanmayınız.

ne öyle nadir bulunan, ne de öyle yerlere göklere sığdırılamayan erkeklerdir.
bir kere yalnız yaşıyorsanız zaten yemek yapmayı öğrenmelisiniz.

ötesinde, eğer bu işten keyif alıyorsanız işi biraz daha ilerletip internetten daha kaliteli tarifleri boş vakitlerinizde denemeye başlayabilirsiniz.

ikincisi, bu konuda biz kadınların kriterleri anlamsız derecede düşük olduğundan, bırakın havyar soslu portakallı ördek yapmayı, basit bir bezelye ıspanak vs. yapıyorsanız bile hemen "yemek yapan erkek" sınıfına giriyorsunuz zaten.

fakat söylediğim gibi, kimse burada yapılan övgülere kanmasın, öyle sokakta peşinizden dişi kitleler koşmuyor.

o yüzden kimse sırf kadınları etkilemek için iki yemek yapmayı öğrenip aşçı kesilmesin. ama yemek yapmanın avantajları da yok değil. bence en önemli yararı, karşı tarafa ayağını denk alması gerektiği mesajını vermek. ki bir kadına verilebilecek çok yerinde ve klas bir mesajdır.
siz yemek yaparken yemek masasında kedi gibi sizi izleyen, sonra da yaptıklarınızı afiyetle yiyen şahıs aynı zamanda bir kez daha hatırlıyor ki siz bir konuda daha ona muhtaç değilsiniz. bu yüzden her erkeğin az çok yemek yapmayı öğrenmesini tavsiye ederim.
bu da size kıyağım olsun erkekler.

başıma hiç gelmedi, gelse ciddi bir tepki koyardım, öyle alıp uzaklaşmazdım.
ve unutmayın ki bu politik bir olaydır.

burası bir batı ülkesi değil, ideolojik olarak yanyana dipdibe durmalıyız.
ve unutmayın ki kadın cinayetleri politiktir!

karşılık alamayacağınızı bile bile imkansıza meydan okumaktır. umut ışığı tam söneceği anlarda ' aha bana baktı lan. kesin o da beni seviyor.' gibi tırto cümlelerle kişi tarafından bizzat alevlendirilir. ve siz de göğüs kafesinizin tam ortasına oturmuş 100 kiloluk insanı itina ile beslemeye devam edersiniz.

doğrusunun hayran gönül olduğu daha mantıklı gelir. trakya civarlarında değişime uğrayarak türkçeye dahil olduğu düşünülen bir sıfat tamlamasıdır.

yaklaşık 15 dakika kadar oldu, kahvenin yanında gitti.

muziplik saçan ama herkese yakışmayan bi harekettir. sevimlidir.

öncesinde arda kural bildiğin leonardo di caprio'ya benziyormuş.

birçok ünlü sayarım da gülben ergen'i ne çocukluğumda ne ergenliğimde ne de şimdi anlayamıyorum.
oyunculuk desen yok, ses desen yok, mankenlik fizik vs desen yok.
niye ünlüsün sen yahu