rare yazar profili

çeçen direniş lideri ve çeçen içkerya cumhuriyeti silahlı kuvvetleri komutanı.

birileri bu kadına kafayı takmış, zamanında da böyle kışkırtıyorlardı bu eski mankenciği. sanırım iyice balataları yaktıracak kıvama getirmişler. 'senin gibiler yeni bidin uydurdu', 'cevap sana vahiy olarak gelir', 'aklını alırım' ne demek lan? bu nasıl bir üslup, mahalle kabadayısı mısın yoksa eski manken mi? vasfın nedir? psikolojisi bozuk kişiler bana kafayı taktı, cevap vermeyeyim, görmezden geleyim demek varken nedir bu üst perdeden atıp tutmalar, ölümlünün tekisin işte, kimsenin de umrunda değilsin, bir gün toprak olup gideceksin, ergenler seninle eğleniyor hepsi bu. başlık altında da sözde denyo ateist, deistler mankenciği savunmuş, sahip çıkmış, avel herifler. yazık kafanıza.

entarimi cem yılmaz'ın meşhur sözü ile bitireyim,

(bkz: istersen krem peynire tap lan bana ne)

hayatta; sanal bir mecrada, mahlâsının arkasına saklanarak bir şeyler lakırdayan ve bu lakırdı sayesinde artı alan, profilindeki karma puanına bakarak, 'heyt ulen, yapıyorsun bu işi kaardeeeş' diye kendisine caka satmaktan başka bir vasfı olmayan avelleri üzecek bir gelişme olacağı aşikâr. gerisi hava gazı.

öte yandan din, anane, töre gibi değerleri kendi perspektifinden bakarak eleştirmek yerine her fırsatta hakaret ederek kendilerini rahatlattığını düşünen tipleri eksilemek, eksileyen kişiye zûldür. bırakacaksınız, kendi lağım ağızlarından, parmaklarından akan dışkı ile boğulsunlar, fikirsiz bir adamın çöp entryleri artı oy alsa ne olur, eksi oy alsa ne olur.

ve, karşıt görüşlü kişilerin, sırf kendisi gibi düşünmüyor diye, karşısındaki yazarın tüm tanımlarını eksileyeceği de olasılıklar arasında, dünya üzerinde sanal dünya'da, kin ve nefretini bizimkisi kadar orantısız bir şekilde kusan başka bir kavim yoktur herhalde.

(bkz: dijital insan)
(bkz: sanal mutluluk)
(bkz: sosyal medya bağımlılığı)
(bkz: takipçi sayısına bakarak insanları kategorize etmek)
(bkz: dinlenme sayılarına bakarak şarkıların kalitesini ölçmek)

olması zordur. insan sûretinde nice hayvanlar yeryüzünde debelenip duruyor, ne mutlu sadece materyal olarak değil, mânen de insan olabilene.

hayvanlar çiftleşir, insanlar birleşir.

kendilerine;

e be kardeşim, anladık asosyalsin de, elin akıllı telefon, bilgisayar klavyesi tutuyorsa, sosyal medya platformlarını bir kenara bıraktım, anonim olarak insanlarla tanışabileceğin zibilyon tane uygulama, zibilyon tane mecra var, üstelik dış görünüşüne güvenmiyorsan fotoğrafını da koymak zorunda değilsin, sesli mi konuşmak istiyorsun, yüzlerce uygulama var, görüntülü mü, yine aynı şekilde, var oğlu var.

bu nasıl bir yokluktur ki, aslî amacı bilgi paylaşmak olan sözlüklerde, tanımadığın, varlıklarından haberdar bile olmadığın birkaç hatunun gözüne girebilmek için, kendini onlara entel, dantel, külodu dantel göstermek için, büyük ihtimal ömrün boyunca ilgilenmediğin ya da ilgilenmeyeceğin konular hakkında üstün körü google aramaları yaparak atıp tutuyorsun. yeri geliyor devrimci, yeri geliyor liberal oluyorsun, tüm skillerin bitince de kendini berduşluğa vurup din, anane, törelere ağzından salyalar saçarak saldırıyor, 'bakın bakın ben dinsizim, hem de alkoliğim, arada üflerim de, ne ortamlar var bende, üf' diye ötüp duruyorsun.

bırak bu işleri; okumadığın albert camus kitabından yaptığın alıntılar, her muhabbette yırtık dondan çıkar gibi, george orwell'in 1984 kitabını referans göstererek, 'bakın bakın bu kitap bugünün türkiyesini anlatıyor' demen, üç beş filozofun sözlerini paylaşman, mıknatıslı küpe takman, lgbt ve feminizm destekçisi olman, sürekli batı ülkelerini övmen, ihtiyacın olmadığı halde dinlendirici gözlük takman, zoraki sıkıcı müzikler dinlemen ve dinlediğini belli etmek için sürekli paylaşman, sürekli insanları cahillikle suçlaman, karşıt görüşlü hiçbir fikre tahammül edememen, seni genel kültürü yüksek bir birey yapmıyor, bu kafayla da zor kız tavlarsın, tavlasan da kendin gibi birini bulursun, ha sen, kör topal fark etmez nefes alsın diyorsun orası ayrı.

fular koyun, çok rağbet görecektir.

şehvetten ibaret değildir.

1949 almanya doğumlu, gençlik yıllarını büyük bir kısmını türkiye'de geçirmiş, psikoloji lisans ve klinik psikoloji alanında yüksek lisans eğitimini north carolina üniversitesi'nde tamamlamış, abd'nin yanı sıra, çeşitli avrupa ve asya ülkelerinde, klinik psikoloji, davranış bilimleri, sistemik aile terapisi ve bunların kadim sufi teknikleriyle bağlantıları konusunda dersler vermiş, aynı zamanda maryland üniversitesi'nde öğretim görevliliği yapmış, 19 ağustos 2001 yılında hakkın rahmetine kavuşmuş halvette 40 gün ve kalbe yolculuk kitaplarının yazarı.

müslüman bir avrupalının deneyimlerini anlatan üstelik avrupa, asya ve amerika olmak üzere üç farklı kültür coğrafyasını yaşamış, maneviyata eğilimli bir psikoterapistin elinden çıkmış ilk kitap.

yazarı: michaela mihriban özelsel

star wars evreninin en karizmatik karakteri.

akılları pazara çıkarmışlar, herkes yine kendi aklını almış.

bazı insan sûretli varlıklarda o da yok, kuş beyni deyip küçümsememek gerek.