ray carmine yazar profili

ray carmine kapak fotoğrafı
ray carmine profil fotoğrafı
rozet
karma: 2359 tanım: 171 başlık: 22 takipçi: 9

son tanımları


bez bebek nana

bir gün samanyolu galaksisi tamamen yok olduğunda gezegenlere dair bütün veriler bir kara deliğin olay ufkunun yüzeyinde hapsolacak. 2 milyar yıl sonra bu veriyi elde edebilecek teknolojiye sahip bir ırk, buradan yola çıkarak samanyolu galaksisini tekrar tasarlayacak. işte o süreçte dünyanın neye benzediğini bez bebek nana’nın çektiği fotoğraflardan öğrenecekler.

edit: eleştirel bir ima falan yok. fotoğraf anlamında oldukça geniş bir arşivi var, manasında olumlu bir şey olarak söyledim.
devamını gör...

wp grubunda kadın hasta puanlayan doktorlar

bu o…pu çocuklarının tamamı meslekten ihraç edilmeli ve tıp lisansları da iptal edilmeli. bunlar gibi, trafik çevirmesinde kadınlara yanlayan yahut gbt bilgilerinden edindikleriyle sosyal medyadan vs ulaşmaya çalışan yavşak polislerin; kişisel verilere erişim imkanını sarkıntılık amaçlı kullanan meslek mensuplarının tamamının; memuriyet vakarına uymayan davranış, kişisel verilerin amacı dışında kullanımı, yetkinin kötüye kullanımı vs sebeple ihraç edilmesi gerekir. bu kafada olanların fırsatını bulduğunda taciz/tecavüz faili olmasını beklemenin bir alemi yok.
devamını gör...

paulo coelho

meriçlerin atası.

şu adamın 2,5 tane kitabını okudum; hayatımda bunun kadar hambiti insan görmüşlüğüm yok. her mevzuda zorlama aforizmalar ve hiçbir zaman bitmeyen vıcık vıcık bir romantizmle insanı edebiyattan soğutur.

tipe bak:

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

rakı içen kız iticiliği

bir profil olarak bakarsak hakikaten iticidir.

(rakı içen her kadın için demiyorum, ‘rakı içen kadın’ olarak kimliklenenden bahsediyorum.)

bir kere bunlarda (aynen bunların erkek cinsinde olduğu gibi) bir rakı adabı goygoyu vardır. vay rakı şöyle içilir, vay öyle yapılmaz böyle yapılır, vay buz sonra koyulur. (bunun erkek cinsi daha da sündürür bu muhabbeti) üstüne bir de meze genel kültüründen takdir toplanacak.

ikincisi, bunlarda lüzumsuz bir aşırılık ve gösteriş çabası olur. aşırı neşeli veya pesimist tavırlar sergilerler. hele de grup halinde gelmişlerse ellerde rakı bardağıyla (olmazsa olmaz) bağıra çağıra parçaya eşlik etmeler, sandalyeye çıkmalar, mekandaki çalgıcıları darlamalar gırla gider. (böyle bir grubun yanına düştüysem kesinlikle masayı değiştirtirim)

bir de delikanlılık muhabbeti olur bunlarda. mesela ismi leyla olsun: leyla kesin olarak çok delikanlı, dobra, eyvallahsız bir kızdır. leyla’nın bir vurgun yemişliği vardır ama yıkılmamıştır. (vurgun: sevgilisinden ayrılmış) leyla bu isyankar haliyle kısmen erkeksi tavırlar sergiler, ilk etapta ikili diyaloglara girmez ve o bet sesiyle mekanda çalınan bütün parçalara eşlik eder. ama o vurgun yemiş, kalbini erkek cinsine kapatmış, eski sevgilisine göndermeli parçalara eşlik eden leyla’nın 4-5 kadeh sonra götü başı ayrı oynamaya başlar. gecenin başında ağırbaşlı hallerle acı çeken leyla bir noktadan sonra sana yürümeye de başlayabilir, hiç belli olmaz. çünkü leyla’nın onaylanmaya, kabul görmeye ve ilgiye ihtiyacı var. rakıyı içti, bütün sınırlar ortadan kalktı, leyla artık saatli bomba. bunlarla arkadaş çevresi, davet vs nedeniyle aynı masaya düştüysem masadaki leyla profilinden ve onun başkasına yol vermeye evrilen dramasından özellikle beri dururum. (en başa bela tipler bunlardır)

son olarak, bunlar pek limitlerini de bilmediklerinden gecenin sonunda doğru hırkaları/ceketleri (niyeyse) omuzlarına asılı şekilde sallana savrula mekandan ayrılmaya çalışırlar. bazıları kusar.

kısacası, bir profil olarak çekilir çile değildir rakı içen kadın.
devamını gör...

anın fotoğrafı

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bu sene kar görmedik demeyiz artık.
devamını gör...

kazım koyuncu vs volkan konak

vakti zamanında abd’li bir komedyenin de vurguladığı gibi (kim olduğunu hatırlayamadım) sağcı olmak çok konforlu bir şey.

sağcı olduğunu sadece beyan etmen sağcılar için gayet yeterli. kabul görmek için ekonomik, dini, sosyal herhangi bir değere yaslanman bile gerekmiyor. yaslansan da oluyor, çok fark etmiyor. aynı telden çalmıyorsan bile habire sağcılıktan atılmıyorsun, ne bileyim solcu olmakla falan ‘itham’ edilmiyorsun.

ancak solculuğa topyekûn kabul edilmek gibi bir şey neredeyse imkansız. sürekli olarak bir kesimin tekfiriyle karşı karşıyasın. komünisti ayrı dert, sosyalisti ayrı dert, anarşisti ayrı dert, sosyal demokratı ayrı dert… bir de bunların kendi içinde fraksiyonlaşması falan desen solculuğunu tasdik edebilecek 10-15 kişi ya kalıyor ya kalmıyor. geriye kalan herkes için sağcısın.

hala 60’lı 70’li yıllardaki (20 yaşındayken) duruşuyla tekfir edilen 80 yaşına gelmiş insanlar var. adam yazık, hayır biz o zaman şunun tarafındaydık, diye dil döküyor hala.

abi ne çileymiş be! ben olsam yav he a…na koyim emperyalizmin etki ajanıydık, cia istasyon şefiydik, sokayım solculuğunuza, derdim herhalde.

ölüyorsun, yine de kurtulamıyorsun şu tarz muhabbetlerden.
devamını gör...

nickname

günlük persona üzerine giydirilmiş yeni bir personadır.

birinci katmanın sağlayamadığı memnuniyetin inşaası için tasarlanır.

carl gustav jung’ın gölge arketipi çerçevesinde bilinçdışının daha derine gömülmesi demektir.

günlük persona (bilinçli tasarım), toplumsal ve bireysel tecrübelerle şekillenen gölge’ye karşı bir savunma/kaçış/denge/yadsıma mekanizmasıdır. ancak bu çaba, sürekli olarak tezahür eden komplekslerle akamete uğrar. böylelikle persona hem tasarımcısı, hem de dış dünya için makbul olmaktan çıkar.

nickname işte tam bu noktada bir kurtarıcı olarak ortaya çıkar. gizliliğin sağladığı teyit edilemezlik arzulanan persona’yı verili sınırları aşarak (yeniden) tasarlama imkanı verir. reel dünyada başarısız olan savunma/yadsıma süreci için yeni bir şans doğar. bu yönüyle oldukça cezbedicidir.

bunun sosyal medyadaki tezahürü çoğunlukla hikaye anlatıcılığıdır: olmak istenen ve arzulananın gerçekmiş gibi yansıtılması.

lakin kompleksler ilk katmanı deldiği gibi, ikinci katmanı da deler. bunun sosyal medyadaki tezahürü ise öfke, hakaret, abartı, alaycılık ve küçümsemedir.

bu ikincisi, nickname’le edinilen üst persona’nın tehlikeye girmesiyle (zamanla baş gösteren inandırıcılık sorunları) ortaya çıkabileceği gibi, komplekslerin reeldeki persona’ya tezahürünün doğrudan yansıtılmasıyla da ortaya çıkabilir. (ben zaten reelde de bunları küçümsüyorum, öyleyse tutarlıyım)

kötü haber şu ki, nickname iki amaca da uzun süre hizmet edemez. yani, yeni persona nihai özellikleriyle ne yadsıma işlevini yerine getirebilir ne de dış dünyayı ikna edebilir.

tam da bu nedenle, her ne şekilde (konuşma/yazı/video) vitrine çıkarılmış olursa olsun, biraz dikkat kesilen dinleyici/izleyici/okur bunu hisseder. dahası, kompleksler (derinde olanın yüzeyde ortaya çıkış biçimi) çeşitli varyasyonlarla kendini göstermeye devam eder.

bir diğer deyişle; nickname, reeldeki persona’nın feshini sağlayamadığı gibi, bir üst katman olarak gölge’nin hükmünden de kaçamaz. bu nedenle, orantısız zihinsel efor gerektiren ancak doğası gereği başarısızlığa mahkum bir girişimdir.
devamını gör...

kadınların erkeklerden beklentileri

tamamına yakını başka erkeklerle tecrübeler neticesinde ortaya çıkan istekler olacağından şahsen beni hiç ırgalamıyor.
devamını gör...

cankurtaran

çok karizmatik meslek.

18-19 yaşlarında arkadaşlarla havuza gitmiştik. havuzun 1,5 metre, 2 metre, 4 metre derinliğinde yerleri var. birkaç tramplenden atlama ve çeşitli atraksiyonlardan sonra 1,5 metrelik tarafta ayakta muhabbet ediyoruz.

ben bir ara bir adım atayım derken ayağıma bir şey takıldı, irkildim. kafayı suya soktum ayağımın dibinde biri var, öylece yüzükoyun duruyor. bir sallamayacak oldum ama o hareketsizlik ister istemez insanı işkillendiriyor.

arkadaşlara, tabanda biri yatıyor, dedim. bunlar da baktılar, evet, haklıydım, birinin yattığını onlar da teyit etti. nefesini mi tutuyor diye düşündük ama bu işler genellikle havuzun dibinde yüzükoyun yatarak yapılmaz. sonunda birimiz “adam boğulmuş galiba” diyerek bu şüphelere bir son verdi. ben 2 arkadaşa “dalın çıkarın” diye talimat verdim, kendimde kenara yüzmeye başladım ki, adamı dışarı çekebileyim. böyle anlarda panik olmam ve huyum kurusun, kriz yönetimlerine her daim atlarım.

havuzun dışında şezlonglarda yatanlar var, soyunma kabinlerinin üst katında da cafe var, bir nevi havuz kenarı tribünü gibi. ben kenara çıkarken “boğulan var” diye alarmı da verdim ki, kalp masajı falan yapmak isteyen gönüllüler hazırlığa başlasın. haliyle herkesin dikkati havuzun ortasındaki atraksiyona çevirildi.

ben ama nasıl kendimden emin bir şekilde havuz kenarında bekliyorum. arkadaşlar adamı yüzeye çıkardığı andan itibaren talimat yağdırmaya başladım. kendinden bu kadar emin bir sese karşı koyamadıklarından bütün dediklerimi yapıyorlar.

neyse ki, kısa bir sürede adamı havuz kenarına kadar getirdiler. adam orta boylu, orta kiloda biri. tam kenarda ben bunu kollarının altından kavradım, şöyle bir tarttım ve kaldırabileceğime kanaat getirip yukarı doğru asıldım. çok ağır olmadığı için havuz kenarına doğru asılmak yerine baya kaldırdım adamı.

ancak havuzdan çıkarılan insan canlısının, özellikle hiçbir canlılık emaresi göstermediği anlarda ne denli kaygan olabileceğini hesaba katmayı unutuvermişim. ben bunu kafası göğüs hizamda geri geri havuz dışına çekerken gövdesi ellerimden kayıverdi. adamın kafası o yükseklikten doğrudan sert zemine tok diye çarpıverdi.

ama öyle tok bir “tok” sesi çıktı ki, olayı anbean izlemekte olan bütün havuz ahalisi, şezlonglarda yatanlar ve üst kattaki kapalı tribünler, sanki daha önce çalışmışlar gibi, sanki premier lig maçında ölümcül bir şut direği yalayıp dışarı çıkmış gibi aynı anda “offfvvv” tepkisi verdiler. bu tepki bende birkaç milisaniye içinde “adam kesin gitti” düşüncesi doğurdu ve ben o anda olayla ilişiğimi kestim.

baya bildiğin elim belimde “tüh be, aslında kurtulabilirdi” moduna girdim. adam önümde yatıyor ben “ulan kurtarmasak daha mı iyiydi acaba” diye düşünüyorum. o da o kadar kaygan olmasaydı, insan biraz pütürlü olur, sürtünme katsayısını bu kadar düşürmez diye adamı haksız buluyorum.

denedim olmadı, ruh halinde, sanki az önce boğulma tehlikesiyle yüzleşen adamı bir anda beyin travmasının kucağına atmamışım gibi davranıyorum.

benim bu kayıtsızlığım insanların nasıl sinirini bozduysa bir anda “çekilin çekilin” diye bağıran birilerini duydum. biri kalp masajı yapmaya başladı. bir yerlerden bi doktor peyda oldu, olaya el attı. bir dakika içinde adamın ağzından sular fışkırmaya başladı. adam titremeye başlayınca aha dedim, bu ölmeyecek galiba. içimi bir sevinç doldurdu. tamam, kafası biraz şişmiş olabilir ama neticede bir yaşam emaresi gösteriyor. sonra kusmaya başladı. bu sefer, darbenin etkisi nedeniyle kusuyor diye yine moralim bozuldu. sonra başındakilerden biri “çok alkol almış” deyince yine rahatladım. adam baya içip havuza girmiş, alkolün etkisiyle bilincini kaybedip havuzun tabanına batmış. biraz sonra kendine geldi, ayaklandı. iyi misin diye sordular. iyiyim iyiyim kendime geldim diye gitmeye yeltendi. kafadaki şişikten haberi yok tabi :p

doktor bana gelip ne kadar yüksekten kafasını çarptığını falan sordu. büyük ihtimal bir şey olmaz ama bir hastaneye götürsünler, ne olur ne olmaz, dedi. adamı giydirip götürdüler. ya ne hastanesi, diyor hala.

tekrar havuza girdik. adamın biri gelip “kardeş ben boğulursam beni kurtarmayın olur mu?” dedi. hahaha çok komik a..na koyim.

sonraki gün adamı sokakta kafa sarılı gördük. yanındakine “biri beni düşürmüş” diye bir şeyler anlatıyordu. adamı taburcu ettiklerini görünce içim rahatladı.

o gün cankurtaranlık kariyerim başlamadan bitmiş oldu.
devamını gör...

ateist erkek başörtülü kadın ilişkisi

bu tür mevzular insani ilişkilerde aslında baya boş şeyler.

ne bileyim, mesela kendi adıma kimseye dünya görüşümü, inancımı, doğrularımı benimsetmek gibi bir derdim yok uzun zamandır. kaldı ki, benim de birçok konuda fikrim değişiyor. hatta herhangi bir konuda son birkaç yıldır aynı şekilde düşündüğünü fark etmek bile rahatsız edici.

karşımdaki fikri anlamda tacizkar bir tutum benimsiyorsa, herhangi bir kişinin/zümrenin/ideolojinin şunun bunun tahakkümü altındaysa, şahısları yüceltiyorsa bu tür konularda harcanacak yılları var demek ki, allah selamet versin, ne diyim.
devamını gör...

yer yön zekası olmayan insan

basitçe hafıza ve dikkatle ilgili bir şeydir.

genel olarak yön bulma yetisi ise (referans kullanmadan) kimsede yok. nörolojik araştırmalar gösteriyor ki, insanlar düz ilerlediği zannıyla büyük daireler çizme eğiliminde. bu da referans olmayan yerlerde (orman, çöl vs) insanların bir süre sonra geniş kavisler çizerek ilerlediğini düşündüğü yönden sapmasına sebep oluyor.

p.s. bunu 25 yıl önce tübitak’ın çıkardığı bilim teknik dergisinde okumuştum. aksi bulguları destekleyen başka çalışmalar var mı bilmiyorum.
devamını gör...

telefonu masaya ters bırakan insan

alışkanlık haline getirdiğim bir şey. bunu da bir işler çevirdiğim için değil, telefon çalınca vs oturduğum masada (ki iş nedeniyle muhatap olduğum kişiler oluyor) herkesin ekrana bir bakış atmasından hoşlanmadığım için yapıyorum.
devamını gör...

yazarların bir defadan fazla okuduğu kitaplar

(bkz: otostopçunun galaksi rehberi)
devamını gör...

ruh eşinin öyle olduğunu inkar etmesi

“tamam ben de inatçıyım sen gibi” diye zorlamak lazım.
devamını gör...

en sevilen normal sözlük moderatörü

ben daha biriyle konuştum, kıyas yapamam. ayrıca birini beğensem bile moderatör 14 diye isim vermekten imtina ederdim. laboratuvardaki deney hayvanından bahseder gibi. moderatör 22 agresif, son günlerde giderek artan şiddet eğilimi gösteriyor.
devamını gör...

karadeniz mutfağını eleştiren ege ve akdenizli

karadeniz mutfağını eleştirmek için herhangi bir mutfağın gediklisi olmaya gerek yok.

bütün ömrünü sibirya’nın kuş uçmaz, ot bitmez buzullarında geçirip sadece çiğ balık tüketmiş bir eskimo’ya karadeniz mutfağından yemek sunsan o da eleştirir.

afrika’nın en ücra köşelerinde sadece yaprak kemirmiş bir kabile üyesine sorsan o bile eleştirir. sinirlenir hatta
devamını gör...

şarabı şişeden içmek

ilk yudumu toprağa dökülerek başlanır bir gönderme olarak.

şimdi hayyam rubaisini falan anlatmak lazım da rakı adapçıları gibi itici bir duruma düşmek istemem.
devamını gör...

yazarların kendi başlarına öğrendiği hayatın gerçekleri

başıma daha ne gelebilir ki, bundan kötüsü olmaz gibi büyük cümleler kurmamak lazım.

hayat adamı s..er yemin ediyorum. (biraz amiyane oldu ama başka hiçbir söz o süreci tanımlayamaz)

o yüzden çeneni kapatıp derdini çekeceksin paşa paşa.
devamını gör...

öz güveni artıran şeyler

#3483464
devamını gör...

müzik aleti çalan yazarlar veritabanı

hani bazen konserlerde falan insanlar hep birlikte alkışla tempo tutuyorlar ya, ben onu nasıl yaptıklarını bile anlayamıyorum. öylesi bir müzik kulağı noksanlığı.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim