içimi karartan bir dostoyevski kitabı daha. bu adamın hiç normal, akışkan bir kitabı yok.
yazı biraz sürprizbozan içerebilir ama o kadar da içermeyecektir gönül rahatlığı ile okuyabilirsiniz.
hikayemiz zamanının rusya’sında bir pastahane (ya da cafe)’de bilinmeyen yaşlı bir adamın ölümüyle başlıyor. bu ölüme paralel ilerleyen olay örgüsü bir yerde birleşiyor( sabrın sonu selamettir). sıkıcı bir şekilde başlayan kitap dönemin toplumsal kişilerinin üzerinden mesaj vermeye başladığı anda sıkıcılıktan çıkıyor. esas karakterler anlatıcı olan ( ki muhtemelen dostoyevski’nin kendisi bu) kişinin üzerinden anlatılıyor yani onların duyguları ve düşünceleri gözlemlenerek aktarılıyor okuyucuya. ben şöyle bir şey hissettim (bilmiyorum okuyan diğer kişiler paylaşır mı bu düşüncelerimi); olaylarda ve diyaloglarda biraz tiyatro abartılıcılığı var. yani sanki bir sahne kurulmuş ve o tiyatro sahnesini betimliyor yazar bizlere. mimiklerini, tepkilerini abartılı şekilde kullandırıp bize o duyguyu vermeye çalışıyor. bu da biraz zorlama gibi geliyor okuyucuya. konu üzerinden bir şeyler söylemek istemiyorum drama tadında bir olay mevcut. beni bir kitapta genel olarak edebi kısmı ilgilendirdiği için bunlara çok takılmadım.
genel olarak beğendiğim bir kitap diyebilirim. günümüz dünyasından artık sıyrılıyor bu klasikler. bu gözle de okumakta fayda var. döneminin çok iyisi olabilir ancak bir yüz yıl sonra o kadar da değerli olmayabiliyor.
devamını gör...