1.
suç ve ceza
fyodor dostoyevski'nin ilk olarak 1866 yılı boyunca edebiyat dergisi rus habercisi'nde on iki ayda yayımlanan sonrasında tek cilt haline getirilen eseridir. eser maddi imkansızlıklar nedeniyle okulu bırakmak zorunda kalan aynı zamanda yine maddi imkansızlıklar nedeniyle kardeşinin yaşlı bir zenginle evlenmesine göz yumamayan raskolnikov'un işlediği cinayet ve sonrasındaki süreci anlatır.
dostoyevski bir karakter yaratmış ve sonrasında o karakteri yaşamış olmalı. bu kadar derin psikolojik tahlillerin ve tek bir ayrıntı atlanmadan oluşturulmuş olay örgüsünün başka bir açıklaması olamaz. bir kitap karakterinin çektiği vicdan azabının somut yansımasını kitabın sayfalarında gezinirken buram buram hissetmek mümkün müdür? evet yazan dostoyevski ise mümkündür şaşırmamak lazım...
raskolnikov'un makalesinde temellendirdiği ve cinayetin motivasyonu olan felsefe friedrich nietzsche'nin efendi ve köle ahlakı konseptiyle benzerlik göstermektedir. nietzsche'de zayıf insanların din, tanrı gibi kavramlar ile yaşamın adaletsizliğine uyum sağladığını ve iç huzuru sağladıklarını ifade eder bu ahlaka da köle ahlakı adını verir. tam tersine güçlü insanların, bir şeyleri değiştirmek isteyen insanların ise amaçları için suç işlemekten dahi kaçınmayacaklarını ve kendi ahlak anlayışlarına sahip olduklarını ifade eder bu ahlaka ise efendi ahlakı adını verir. suç ve ceza romanında ise ana karakterimiz raskolnikov yazmış olduğu makalesinde olağanüstü insan ve sıradan insan kavramlarından bahseder. olağanüstü insanlar kuralları çiğneyen yıkan veya kendi kurallarını koyan insanlardır. kendi amaçlarına ulaşmak için kuralları çiğnemekten çekinmezler. hatta raskolnikov daha da ileri giderek bu insanların suç işleme haklarının olduğunu iddia eder. sıradan insanlar ise kurallara uyan otoriteye boyun eğen uysal insanlardır. raskolnikov da cinayeti planladığı uzun süreç boyunca kendisini newton, napolyon gibi olağanüstü insan olarak görmekte bunun bir sonucu olarak cinayeti işlemenin kendisi ve toplum için gereklilik olduğunu iddia etmektedir. fakat her ne olursa cinayetten sonra olur ve raskolnikov için vicdanı ve kendisi arasında o büyük savaş başlamıştır. çok sonralar raskolnikov bir diyalogda cinayetten önce kendisinin olağanüstü insan olup olmadığını çok sorguladığını fakat olağanüstü bir insanın bu sorgulamayı yapmayacağını söyler. ve hatta daha da ileri giderek cinayeti işlemekte hiçbir erdemli nedeninin bulunmadığını sadece ve sadece kendisi için işlediğini itiraf eder.
çok fazla uzatmadan son bir paragrafla bitirmek istiyorum. rus edebiyatında şu bütün kötülüklerin ya temelinde ya da çözümünde aşkın oynamış olduğu rolü çok seviyorum. ayrıca okumaktan zevk aldığım bütün rus yazarların o soğuk rus coğrafyasının içerisinde kah entrikadan kah dramadan kah gülmekten insanın içini ısıttığına binlerce kez şahit oldum. yüzlerce yıl önce yaşamış ve edebiyat dünyasına katkı sağlamış tüm bu yazarlarımıza teşekkür ederim, elinize kaleminize sağlık.
dostoyevski bir karakter yaratmış ve sonrasında o karakteri yaşamış olmalı. bu kadar derin psikolojik tahlillerin ve tek bir ayrıntı atlanmadan oluşturulmuş olay örgüsünün başka bir açıklaması olamaz. bir kitap karakterinin çektiği vicdan azabının somut yansımasını kitabın sayfalarında gezinirken buram buram hissetmek mümkün müdür? evet yazan dostoyevski ise mümkündür şaşırmamak lazım...
raskolnikov'un makalesinde temellendirdiği ve cinayetin motivasyonu olan felsefe friedrich nietzsche'nin efendi ve köle ahlakı konseptiyle benzerlik göstermektedir. nietzsche'de zayıf insanların din, tanrı gibi kavramlar ile yaşamın adaletsizliğine uyum sağladığını ve iç huzuru sağladıklarını ifade eder bu ahlaka da köle ahlakı adını verir. tam tersine güçlü insanların, bir şeyleri değiştirmek isteyen insanların ise amaçları için suç işlemekten dahi kaçınmayacaklarını ve kendi ahlak anlayışlarına sahip olduklarını ifade eder bu ahlaka ise efendi ahlakı adını verir. suç ve ceza romanında ise ana karakterimiz raskolnikov yazmış olduğu makalesinde olağanüstü insan ve sıradan insan kavramlarından bahseder. olağanüstü insanlar kuralları çiğneyen yıkan veya kendi kurallarını koyan insanlardır. kendi amaçlarına ulaşmak için kuralları çiğnemekten çekinmezler. hatta raskolnikov daha da ileri giderek bu insanların suç işleme haklarının olduğunu iddia eder. sıradan insanlar ise kurallara uyan otoriteye boyun eğen uysal insanlardır. raskolnikov da cinayeti planladığı uzun süreç boyunca kendisini newton, napolyon gibi olağanüstü insan olarak görmekte bunun bir sonucu olarak cinayeti işlemenin kendisi ve toplum için gereklilik olduğunu iddia etmektedir. fakat her ne olursa cinayetten sonra olur ve raskolnikov için vicdanı ve kendisi arasında o büyük savaş başlamıştır. çok sonralar raskolnikov bir diyalogda cinayetten önce kendisinin olağanüstü insan olup olmadığını çok sorguladığını fakat olağanüstü bir insanın bu sorgulamayı yapmayacağını söyler. ve hatta daha da ileri giderek cinayeti işlemekte hiçbir erdemli nedeninin bulunmadığını sadece ve sadece kendisi için işlediğini itiraf eder.
çok fazla uzatmadan son bir paragrafla bitirmek istiyorum. rus edebiyatında şu bütün kötülüklerin ya temelinde ya da çözümünde aşkın oynamış olduğu rolü çok seviyorum. ayrıca okumaktan zevk aldığım bütün rus yazarların o soğuk rus coğrafyasının içerisinde kah entrikadan kah dramadan kah gülmekten insanın içini ısıttığına binlerce kez şahit oldum. yüzlerce yıl önce yaşamış ve edebiyat dünyasına katkı sağlamış tüm bu yazarlarımıza teşekkür ederim, elinize kaleminize sağlık.
devamını gör...