orijinal adı: преступление и наказание/ prestupleniye i nakazaniye
yazar: fyodor mihayloviç dostoyevski
yayım yılı: 1866
kitap, üniversite öğrencisi rodya raskolnikov'un karşı konulamaz id dürtüsü ile, topluma yarardan çok zararı olan tefeci bir kadını öldürmesi, öldürdükten sonra sara nöbetlerine eşlik eden iç hesaplaşmalarını konu alır. kötü bir insanı öldürmeye hakkımız olup olmadığı sorusu kitapta önemli bir yer tutar.
kitabın yazarı dostoyevski'nin de küçüklükten gelen sara nöbetleri geçirmesi tesadüf değildir. sigmund freud, dostoyevski'nin eserlerinde özellikle suç işleyen (insan öldüren) kişileri sara nöbetleri geçiren profiller olarak çizmesinin tesadüf olmadığını söyler. freud'a göre bunun sebebi; dostoyevski'nin içten içe suçluluk duyması ya da zihninde öldürdüğü/ öldürmek istediği birinin (babası) olmasıdır.
yazar: fyodor mihayloviç dostoyevski
yayım yılı: 1866
kitap, üniversite öğrencisi rodya raskolnikov'un karşı konulamaz id dürtüsü ile, topluma yarardan çok zararı olan tefeci bir kadını öldürmesi, öldürdükten sonra sara nöbetlerine eşlik eden iç hesaplaşmalarını konu alır. kötü bir insanı öldürmeye hakkımız olup olmadığı sorusu kitapta önemli bir yer tutar.
kitabın yazarı dostoyevski'nin de küçüklükten gelen sara nöbetleri geçirmesi tesadüf değildir. sigmund freud, dostoyevski'nin eserlerinde özellikle suç işleyen (insan öldüren) kişileri sara nöbetleri geçiren profiller olarak çizmesinin tesadüf olmadığını söyler. freud'a göre bunun sebebi; dostoyevski'nin içten içe suçluluk duyması ya da zihninde öldürdüğü/ öldürmek istediği birinin (babası) olmasıdır.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "sietkafta" tarafından 18.12.2020 00:55 tarihinde açılmıştır.
1.
fyodor dostoyevski'nin romanı. st. petersburg'ta geçmektedir. ana karakter rodion romanoviç raskolnikov'un zihnindeki fırtınaları ve o yıllardaki petersburg'u anlatır bize ünlü yazar.
devamını gör...
2.
sokağa çık, 10 kişiye "bir dünya klasiği söyler misiniz?" diye sor, en az 5 kişiden alınacak cevap budur. her cümlesinde yazarın zekasına hayran bırakması bir yana, insan psikolojisinin bu kadar iyi anlatıldığı nadide ederlerdendir kendisi.
devamını gör...
3.
çoğu kişinin yedinci sınıfta okuduğu kitapdır. neden mi bilinmez. okuyanlar ya unutmuştur ya da yarım bırakmıştır. nerede sıkıldın ki diyorum. "cinayetten sonrası baydı" diyorlar. bir iki kişi değil ha, çok var böyleleri.
sonuna kadar okumuş ve bütün ayrıntıları hatırlayanlara selam olsun. gelin de raskolnikov muhabbeti yapalım.
sonuna kadar okumuş ve bütün ayrıntıları hatırlayanlara selam olsun. gelin de raskolnikov muhabbeti yapalım.
devamını gör...
4.
en eskilerden başlayıp, likurg, solon, muhammed, napolyon ve sonrakilerle sürüp giden insanlığın tüm kurucularının, yasa koyucularının, başka hiçbir nedenle değilse bile, yalnızca yeni yasalar koydukları, böylece de toplumun kutsal saydığı, babadan kalma eski yasaları çiğnedikleri için, ayrımsız hepsi birer suçluydular. doğaldır ki, bunların hepsi amaçlarına yardımı olacağına inandıkları anda kan dökmede (hatta bazen eski yasalara bağlılık duymaktan başka hiçbir suçu olmayan, tümüyle suçsuz insanların kanını dökmede) duraksamamışlardır. hatta çok ilginçtir: bu iyiliksever, bu kurucu, yasa koyucu insanların çoğu büyük birer kan dökücüdür.
adalet duygularıyla davranışını meşrulaştırarak suç işleyen raskolnikov'un başından geçenleri anlatan dostoyevski romanı.
birçokları gibi ilkokulda okudum. büyük kayıp... siz siz olun, klasiklerin kısaltılmış versiyonlarını okumayın, okutturmayın. edebi olarak sizi besliyor olsa da, birçok detayı ve anlatımı kaçırıyorsunuz; yani klasiği klasik yapan edebiyat unsurlarını.
devamını gör...
5.
öyle kitaplar vardır ki, muhakkak okunması gereken fakat doğru zamanı bekleyen. bunun yaşla da pek alakası yoktur bazen, hissetmeniz gerekir o vakti. bu roman da tam olarak öyle bir roman. uygun zamanı siz seçmelisiniz, doğru olan vakti... bu kitap benim dostoyevski ile tanışma kitabımdır. evet sağlam bir başlangıç yaptığımın farkındayım fakat asla pişman değilim.
raskolnik: 17.yüzyıl rusya'sında yapılan dini reformları/ düzeltmeleri kabul etmeyenlere verilen addır. kitabın ana karakteri raskolnikov, suç ve ceza arasında sıkışıp kalmış, devlet dairelerini, sistemi, insanları ve onların sorgusuz sualsiz bir yaşam sürmelerini eleştiren, bunu bir türlü kabul etmeyen çok zeki ve sivri dilli bir üniversite öğrencisidir. o, kendisini bile eleştirir, hem de fazlasıyla. ah onun o bitmek bilmeyen sorguları, eleştiri ve düşünceleri... bir tek raskolnikov'u etkiler tüm bunlar, hatta ona insan baltalatır. bu cinayetten sonra, dostoyevski'nin bir suçlunun psikolojik tahlilini ne kadar başarılı bir şekilde aktardığına şahitlik ederiz. bir suçluyla empati kurarız hatta kendimizi tam olarak onun yerine koyarız.
romandaki her karakterin tahlili kesinlikle kusursuz yapılmış. bununla ilgili bir rivayet vardır hatta: suç ve ceza yayınladıktan sonra, petersburg savcısı yazar hakkında dava açar. gerekçesi ise şöyledir: ''bir caninin ruhsal durumunu bu kadar gerçekçi ve ayrıntılı anlatan bir kişinin geçmişinde kesinlikle bir cinayet saklıdır. ''
raskolnikov dışında kitabın başka önemli simgesi de sonya'dır. ondan bahsetmemek haksızlık olurdu. ah sonya, sonya sırf sevdikleri mutlu olsun diye kendi mutluluğundan vaz geçebilecek kadar cesaretli biriydi. zayıf biri gibi tasvir edilmişti belki fakat o güçlüydü. kurtuluşa ve güzel günlerin geleceğine inanıyordu.
sonya: bilge, bilgelik demektir. bu bilge kız raskolnikov'a ışık olacaktır. ''garip ve zavallı insan! yedi büyük günahtan birini işledin. yedi büyük erdemden birini yitirdin!'' sözleri, sadece okumakla bile kulaklarımda yankılanmıştır.
sizi tanımak büyük bir keyifti raskolnikov ve sonya!
kaynak: 1
2
raskolnik: 17.yüzyıl rusya'sında yapılan dini reformları/ düzeltmeleri kabul etmeyenlere verilen addır. kitabın ana karakteri raskolnikov, suç ve ceza arasında sıkışıp kalmış, devlet dairelerini, sistemi, insanları ve onların sorgusuz sualsiz bir yaşam sürmelerini eleştiren, bunu bir türlü kabul etmeyen çok zeki ve sivri dilli bir üniversite öğrencisidir. o, kendisini bile eleştirir, hem de fazlasıyla. ah onun o bitmek bilmeyen sorguları, eleştiri ve düşünceleri... bir tek raskolnikov'u etkiler tüm bunlar, hatta ona insan baltalatır. bu cinayetten sonra, dostoyevski'nin bir suçlunun psikolojik tahlilini ne kadar başarılı bir şekilde aktardığına şahitlik ederiz. bir suçluyla empati kurarız hatta kendimizi tam olarak onun yerine koyarız.
romandaki her karakterin tahlili kesinlikle kusursuz yapılmış. bununla ilgili bir rivayet vardır hatta: suç ve ceza yayınladıktan sonra, petersburg savcısı yazar hakkında dava açar. gerekçesi ise şöyledir: ''bir caninin ruhsal durumunu bu kadar gerçekçi ve ayrıntılı anlatan bir kişinin geçmişinde kesinlikle bir cinayet saklıdır. ''
raskolnikov dışında kitabın başka önemli simgesi de sonya'dır. ondan bahsetmemek haksızlık olurdu. ah sonya, sonya sırf sevdikleri mutlu olsun diye kendi mutluluğundan vaz geçebilecek kadar cesaretli biriydi. zayıf biri gibi tasvir edilmişti belki fakat o güçlüydü. kurtuluşa ve güzel günlerin geleceğine inanıyordu.
sonya: bilge, bilgelik demektir. bu bilge kız raskolnikov'a ışık olacaktır. ''garip ve zavallı insan! yedi büyük günahtan birini işledin. yedi büyük erdemden birini yitirdin!'' sözleri, sadece okumakla bile kulaklarımda yankılanmıştır.
sizi tanımak büyük bir keyifti raskolnikov ve sonya!
kaynak: 1
2
devamını gör...
6.
parasız olduğum bir dönemde 1 haftada okuduğum kitap. acaba bu parasızlık beni de katil yapar mı diye kendimden korkmuştum. öyle güzel içine çeken bir kurgu.
devamını gör...
7.
konuya direkt dalıyorum. raskolnikov’un öldürdüğü tefeci kadın, bir insan değil bir pisliktir mesela ona göre. bunu toplum üzerinden anlatırsak, dışarıdaki iğrenç kişiliklerin birer sembolüdür o kadın. tefeci kadını tanımadan onu ilk gördüğü anda tiksinti duyan ana karakterdeki bu duygu, bizler için de çok önemli; çünkü içinde bulunduğu topluma karşı da bu şekildedir. temelindeki asıl önemli çelişkiyse, raskolnikov’un düşüncesiyle gidersek; suç işleyerek toplumu iyiye götürme istemi kalıyor geriye. başka çaresi yok çünkü bunun; oysa yasalar bizi korumak niyetiyle hareket edip, bizi kötülüklere de maruz bırakan en kurnaz yöntem.
devamını gör...
8.
raskolnikov'un ince ruhundan ötürü buhranlardan buhranlara sürüklendiği dostoyevski kitabı. halbuki aptal biri olsa cinayetten yırtabilirdi.
üstad dostoyevski karakterleri o kadar incelikle işlemiş ki karakterlerin hepsinin yerine kendinizi koyup, empati yapabiliyorsunuz.
hayran olmamak elde değil.
üstad dostoyevski karakterleri o kadar incelikle işlemiş ki karakterlerin hepsinin yerine kendinizi koyup, empati yapabiliyorsunuz.
hayran olmamak elde değil.
devamını gör...
9.
adam bunları yaşamış da yazmış dedirten manyak kurgulu, dünya edebiyatının olmazsa olmazı fyodor mihayloviç dostyoveski'nin yazdığı, budala (kitap) ) ve karamazov kardeşler gibi iki efsane kitabın yanına konabilecek güzide roman.
devamını gör...
10.
ilk olarak ortaokulda betimlemeleriyle aklıma kazanan bir eserdi. yakın zamanda tekrar okuyunca betimlemeler dışında ne kadar çok düşünce barındırdığını farkettim. her karakteri o kadar kendine has o kadar farklı ve özel ki. hepsinden başka başka şey öğreniyorsun en sevmediğim karakter bile öyle bir şey yapıyor ki bu açıdan baktığında her şey ne kadar da farklı diyorsun. ilerleyen zamanda tekrar okumak istediğim bir kitap çünkü hayatın her döneminde insana çok farklı bir şey katacağına inanıyorum. bu eserle geç kalmadan beni tanıştırdığı için türkçe öğretmenime cok büyük bir teşekkür borçluyum sanırım.
devamını gör...
11.
içindeki rüya sahnelerinin çok iyi olduğu romandır. marmeladov'un karısı en sevdiğim karakterdir bu romanda, ayrıca sanılanın aksine raskolnikov
cinayeti işlemiş olmaktan pişman olmasada (sonya'yla konuşmasında kendisi öyle diyordu) doğru şey olduğunu farkettiği için teslim olmuştur.
biraz melodramatik bir kitap olduğunu söylemeden geçemeyeceğim ama (dostoyevski^'nin çoğu romanı gibi).
cinayeti işlemiş olmaktan pişman olmasada (sonya'yla konuşmasında kendisi öyle diyordu) doğru şey olduğunu farkettiği için teslim olmuştur.
devamını gör...
12.
başlık bir süredir önümde seyrediyor, kendime ileride daha derli toplu yazma konusunda bir not olsun diye, birkac şey yazmak isterim.
öncelikle dostoyeski'yi bir bütün olarak ele almak gerekiyor, çünkü tüm eserleri bir araya toplanınca, ortaya özenle çizilmiş tablo çıkıyor.
türkiye'de ben dostoyevski'nin doğru anlaşıldığı kanısında değilim çünkü türkiye'de hristiyanlık bilinen bir din değil ve dostoyevski' nın bütün karakterleri incil içinden fırlamış gibidir. derine ve daha derine ulaşmaya çalıştığı şey, isa'nın ortaya attığı insan ve tanrı olgusu arasındaki karmaşanın ve çatışmanın nedenselligi üzerinden cevabıdır.
yahudiler zina yapan bir kadını yakalayıp isa'ya getirdiklerinde, "bu kadın zina yaptı, ne yapalım" isa cevaplar, "musa size ne buyurdu?" adamlar cevap verir, "taşlayın dedi" "o halde taşlayın" adamlar kadını taşlamak üzere hareket ederken isa onlara şöyle seslenir, "ilk taşı atan günahsız olsun"
şimdi şurada söyle bir paradoks ortaya çıkıyor, isa burada günahı olan insanın, insanı cezalandırmada yetkili kılınması ve bunu tanrı adına yapması, doğru mu? çünkü o taşı atan kişiler arasında, daha önce zina yapmış biri varsa burada verilen cezanın anlamı nedir? bir peygamberin bunu tartışmaya açması ilginç oluyor elbette çünkü isa burada, tevrat'ın ceza hukukunda ve tanrı adına verilen cezalarda barındırdığı sorunlu bir noktaya işaret ediyor ve tevrat'ı tanrı ve toplum nezdinde mahkum ediyor.
fakat, o kadın çocuğunu boğarak öldüren bir cani olsaydı, isa ne yapacaktı? ilk taşı aran günahsız olsun diyebilir miydi yine? işte dostoyevski bu soruyu soruyor, raskolnikov'a bir kadını öldürerterek bizi raskolnikov'un vicdanı ile basbasa bırakıyor, sonunda onu intihara sürüklüyor. dostoyevski isa ile o kadın arasında yaşanan durumu "suç ve ceza" olarak adladırıyor ve o kadın zina değil de, birini öldürmüş dahi olsa, vicdanı olarak ölüme terkedilecegini belirtmeye çalışıyor.
dostoyevski'nin budala romanında prens miskin karakterinde denediği şey de, isa'nın türevlerinden biridir, ahmak gibi görünen bir insanın aslında, çok zeki olduğunu insanların değer yargılarının çürüklüğünü, romanın iki tane dünya güzeli karakterini miskin'e aşık ederek anlatmaya çalışıyor ancak yine de huzursuz çünkü miskin de eksik olan şeyler var.
bu eksiklik ve paradoks karamazov kardeşler de biraz daha netleşiyor, en azından bir cevap adına isa'yla dostoyevski'nin insan üzerinde olan kavgasında, ivan'ın alyosa'ya anlattığı, engizisyoncu rahip ile isa arasında, kurguladigi öyküde, isa geri döner ve katolik kilisesinin üst düzey temsilcisi karşında isa zaferini ilan eder, çünkü orada rahip isa'yı "insanlara özgürlük verdin ve onları yönetilmez hale getirdin" suçlaması karşında, isa'nın gülmesi elbette hristanligin ortodoks temsilcisi dostoyevski tarafından isa'nın katolik kilisesi karşında zaferi olarak algılamak gerekiyor. aynı zamanda ivan'ın da, babasının ölmesi konusunda, vicdanı ile güçlü bir kavgaya tutuşması sonra da akıl sağlığını yitirmesi de, yine suç ve ceza'nin başka bir parodisi olarak karşımıza çıkıyor.
bu arada, alyosa'nın roman sonunda, 12 öğrencisini etrafında toplayıp onlara vaaz vermesi, isa'nın son akşam yemeğinde topladı havarilerin sayısı ile aynıdır ve vaaz da benzerdir zaten. aynı zamanda alyosa' nın tüm roman boyunca, günahtan azade bir prototip oluşturması miskin karakterinin bir üst boyutudur ve isa'nın kendisidir.
dostoyevski bir fenomen olarak, sürekli isa'yı ve onun, toplum, insan, tanrı arasındaki tuhaf ilişkiyi ele alması en baskın yönü. benim tavsiyem, hristiyanlık üzerine düşünmeden dostoyevski'yi değerlendirmeyin.
kendime not, bir ara, telefondan değil, bilgisayar üzerindeyken çok daha kapsamlı bu paradoksu ele almak isterim.
öncelikle dostoyeski'yi bir bütün olarak ele almak gerekiyor, çünkü tüm eserleri bir araya toplanınca, ortaya özenle çizilmiş tablo çıkıyor.
türkiye'de ben dostoyevski'nin doğru anlaşıldığı kanısında değilim çünkü türkiye'de hristiyanlık bilinen bir din değil ve dostoyevski' nın bütün karakterleri incil içinden fırlamış gibidir. derine ve daha derine ulaşmaya çalıştığı şey, isa'nın ortaya attığı insan ve tanrı olgusu arasındaki karmaşanın ve çatışmanın nedenselligi üzerinden cevabıdır.
yahudiler zina yapan bir kadını yakalayıp isa'ya getirdiklerinde, "bu kadın zina yaptı, ne yapalım" isa cevaplar, "musa size ne buyurdu?" adamlar cevap verir, "taşlayın dedi" "o halde taşlayın" adamlar kadını taşlamak üzere hareket ederken isa onlara şöyle seslenir, "ilk taşı atan günahsız olsun"
şimdi şurada söyle bir paradoks ortaya çıkıyor, isa burada günahı olan insanın, insanı cezalandırmada yetkili kılınması ve bunu tanrı adına yapması, doğru mu? çünkü o taşı atan kişiler arasında, daha önce zina yapmış biri varsa burada verilen cezanın anlamı nedir? bir peygamberin bunu tartışmaya açması ilginç oluyor elbette çünkü isa burada, tevrat'ın ceza hukukunda ve tanrı adına verilen cezalarda barındırdığı sorunlu bir noktaya işaret ediyor ve tevrat'ı tanrı ve toplum nezdinde mahkum ediyor.
fakat, o kadın çocuğunu boğarak öldüren bir cani olsaydı, isa ne yapacaktı? ilk taşı aran günahsız olsun diyebilir miydi yine? işte dostoyevski bu soruyu soruyor, raskolnikov'a bir kadını öldürerterek bizi raskolnikov'un vicdanı ile basbasa bırakıyor, sonunda onu intihara sürüklüyor. dostoyevski isa ile o kadın arasında yaşanan durumu "suç ve ceza" olarak adladırıyor ve o kadın zina değil de, birini öldürmüş dahi olsa, vicdanı olarak ölüme terkedilecegini belirtmeye çalışıyor.
dostoyevski'nin budala romanında prens miskin karakterinde denediği şey de, isa'nın türevlerinden biridir, ahmak gibi görünen bir insanın aslında, çok zeki olduğunu insanların değer yargılarının çürüklüğünü, romanın iki tane dünya güzeli karakterini miskin'e aşık ederek anlatmaya çalışıyor ancak yine de huzursuz çünkü miskin de eksik olan şeyler var.
bu eksiklik ve paradoks karamazov kardeşler de biraz daha netleşiyor, en azından bir cevap adına isa'yla dostoyevski'nin insan üzerinde olan kavgasında, ivan'ın alyosa'ya anlattığı, engizisyoncu rahip ile isa arasında, kurguladigi öyküde, isa geri döner ve katolik kilisesinin üst düzey temsilcisi karşında isa zaferini ilan eder, çünkü orada rahip isa'yı "insanlara özgürlük verdin ve onları yönetilmez hale getirdin" suçlaması karşında, isa'nın gülmesi elbette hristanligin ortodoks temsilcisi dostoyevski tarafından isa'nın katolik kilisesi karşında zaferi olarak algılamak gerekiyor. aynı zamanda ivan'ın da, babasının ölmesi konusunda, vicdanı ile güçlü bir kavgaya tutuşması sonra da akıl sağlığını yitirmesi de, yine suç ve ceza'nin başka bir parodisi olarak karşımıza çıkıyor.
bu arada, alyosa'nın roman sonunda, 12 öğrencisini etrafında toplayıp onlara vaaz vermesi, isa'nın son akşam yemeğinde topladı havarilerin sayısı ile aynıdır ve vaaz da benzerdir zaten. aynı zamanda alyosa' nın tüm roman boyunca, günahtan azade bir prototip oluşturması miskin karakterinin bir üst boyutudur ve isa'nın kendisidir.
dostoyevski bir fenomen olarak, sürekli isa'yı ve onun, toplum, insan, tanrı arasındaki tuhaf ilişkiyi ele alması en baskın yönü. benim tavsiyem, hristiyanlık üzerine düşünmeden dostoyevski'yi değerlendirmeyin.
kendime not, bir ara, telefondan değil, bilgisayar üzerindeyken çok daha kapsamlı bu paradoksu ele almak isterim.
devamını gör...
13.
sonuna değil de başkarakterin yazgısına üzüldüğümüz bir kitap. üstelik bu hergele, romanoviç raskolnikov, baltayla işlediği cinayet, hırsızlığı ve tabii sonunda sürgün cezası.. dostoyevski'nin, bir caniye acıdığımızı ve daha önemlisi bizim de içten içe suça ya da suçluyla aynı psikoloji içinde dahil ettiği enfes romanıdır.
devamını gör...
14.
2020 yazında beş gün gibi bir sürede okumadığım, resmen yediğim, dostoyevski'nin dünyaca ünlü klasiğidir.
kitabın kurgusu ve olay örgüsü çok popüler zaten. hepimiz hayatımızda bir yerden "raskolnikov" ismini duymuşuzdur. bu entry'de aslında suç ve ceza'dan ziyade, suç ve ceza üzerinden biraz dostoyevski'nin yazarlığına çok kısa yorum yapacağım.
dostoyevski'nin anlamakta güçlük çektiğim olayı şu: adam bir konu üzerinden sana 700 küsür sayfa çıkartıyor. aksiyon minimum düzeyde (yalnızca kitabın ilk 150-200 sayfasında biraz aksiyon olayları var o da işlenen cinayetlerle ilgili. daha sonra ise tamamen bir katilin iç dünyasına giriş yapıyoruz ve oradaki şehrin, karakterlerin tahlilleriyle yüzlerce sayfa bir şekilde akıp gidiyor.
yani şimdi dostoyevski'ye ne diyelim? yazar mı? sanatçı mı? uzaylı mı? psikolog mu? bu denli ayrıntılı iç dünya tasvirleri yüzünden ressam mı? ne diyelim bu adama. harika bir yetenek gerekiyor bir cinayet sayfasından 700 küsür sayfa roman çıkaratabilmek için. hayır, yetenek burada gizli değil, yetenek; o 700 sayfayı yazıp, bir de insanı sıkmamakta.
o yüzden, bu kitabı aynı benim gibi sakin bir düzlükte, örneğin tatilde ya da işlerinizin yoğunluğunun az olduğu bir dönemde, açın bir güzel sakin kafayla, sanırım roman petersburg'da geçiyordu. girin iki yüz yıl öncesinin (aşağı-yukarı) tarımcı rusyası'na, raskolnikov'un iç dünyasının tahlilini sakince okuyun ve dönemi yaşayın.
bu kitabı okumadığınız için şanslısınız, çünkü hala bu zevki tadabilme şansını kendinizde bulunduruyorsunuz.
okuyacak olan kafacı arkadaşlarıma şimdiden iyi okumalar diliyorum. okuduktan sonra kitap hakkında sohbet etmek isterseniz buradayım. :*
kitabın kurgusu ve olay örgüsü çok popüler zaten. hepimiz hayatımızda bir yerden "raskolnikov" ismini duymuşuzdur. bu entry'de aslında suç ve ceza'dan ziyade, suç ve ceza üzerinden biraz dostoyevski'nin yazarlığına çok kısa yorum yapacağım.
dostoyevski'nin anlamakta güçlük çektiğim olayı şu: adam bir konu üzerinden sana 700 küsür sayfa çıkartıyor. aksiyon minimum düzeyde (yalnızca kitabın ilk 150-200 sayfasında biraz aksiyon olayları var o da işlenen cinayetlerle ilgili. daha sonra ise tamamen bir katilin iç dünyasına giriş yapıyoruz ve oradaki şehrin, karakterlerin tahlilleriyle yüzlerce sayfa bir şekilde akıp gidiyor.
yani şimdi dostoyevski'ye ne diyelim? yazar mı? sanatçı mı? uzaylı mı? psikolog mu? bu denli ayrıntılı iç dünya tasvirleri yüzünden ressam mı? ne diyelim bu adama. harika bir yetenek gerekiyor bir cinayet sayfasından 700 küsür sayfa roman çıkaratabilmek için. hayır, yetenek burada gizli değil, yetenek; o 700 sayfayı yazıp, bir de insanı sıkmamakta.
o yüzden, bu kitabı aynı benim gibi sakin bir düzlükte, örneğin tatilde ya da işlerinizin yoğunluğunun az olduğu bir dönemde, açın bir güzel sakin kafayla, sanırım roman petersburg'da geçiyordu. girin iki yüz yıl öncesinin (aşağı-yukarı) tarımcı rusyası'na, raskolnikov'un iç dünyasının tahlilini sakince okuyun ve dönemi yaşayın.
bu kitabı okumadığınız için şanslısınız, çünkü hala bu zevki tadabilme şansını kendinizde bulunduruyorsunuz.
okuyacak olan kafacı arkadaşlarıma şimdiden iyi okumalar diliyorum. okuduktan sonra kitap hakkında sohbet etmek isterseniz buradayım. :*
devamını gör...
15.
2 günde bitirdiğim şaheser. 4 farklı yayınından çevirisini okumuştum. hala raskolnikov şuanda ne yapıyor, sofyayla çocukları oldu mu, tanrıya olan inancı devam ediyor mu merak ediyorum.
devamını gör...
16.
fyodor mihailoviç dostoyevski'nin 1866 yılında yayımlanan şaheseri. romanın kahramanı raskolnikov, kendisini napolyon ile kıyaslar ve şu soruyu sorar; “niçin bir kenti kuşatıp halkını topa tutmak daha saygın bir biçim sayılıyor, işte bunu bir türlü anlayamıyorum.” aradan geçen 150 yıldır bu sorunun cevabı bulunamamış olacak ki; şehirlerin bombalanması basit birer “balistik sorun” olarak kalırken, bu duruma karşı yükselen tepkiler, anayasal düzene karşı işlenen suç muamelesi görebiliyor. kitaplığımın her daim baş köşesinde kalacak bir kitap.
devamını gör...
17.
dostoyevski'nin 'bu size ilk ve son kıyağım' diye söylenerek finalini yaptığını düşündüğüm muhteşem bir psikoloji kitabı. dosto, öne çıkan hiçbir romanında aşıkları kavuşturmak gibi bir zahmete girmiyordu. romanların sonunda hep , bu da mı gol değil, dedik. baş karakterlerimiz ya platonik aşka düştü ya da aldatanlar , iki yüzlüler , sinsiler , yılanlar bize bir hanımefendi edasıyla anlatıldı ve biz de romanların sonuna dek, belki mutlu son olur, düşüncesiyle bunları okuduk. ama olmadı. olsun , sonya hepsine bedel.
devamını gör...
18.
bazı insanlar roman okumanın boş bir uğraş olduğunu düşünür ve bir bakıma haklıdırlar.
suç ve ceza üç beş nota etrafında dönen mozart parçaları gibidir.
mozart’ı ayıran şey hiç kimsenin bulamayacağı notalara basması değil; birkaç notanın farklı şekillerde akla gelmeyecek şekilde tasvir edilmesidir.
birkaç notayı tek başına çalmak bir şey ifade etmezken bir bütünün parçası içinde açığa çıkınca bir başyapıta dönüşür.
suç ve ceza da işte böyledir.
en büyük suç, suçu işleme hakkını kendinde görmektir.
işte suç ve ceza bundan ibarettir.
bu cümleyi bir felsefe kitabında veya duvara spreyle boyanmış bir şekilde görseniz birkaç gün aklınızda kalırdı ve unuturdunuz.
ama suç ve ceza gibi bir romanda mozart gibi işlerseniz,
işte o zaman ölümsüz olursunuz...
suç ve ceza üç beş nota etrafında dönen mozart parçaları gibidir.
mozart’ı ayıran şey hiç kimsenin bulamayacağı notalara basması değil; birkaç notanın farklı şekillerde akla gelmeyecek şekilde tasvir edilmesidir.
birkaç notayı tek başına çalmak bir şey ifade etmezken bir bütünün parçası içinde açığa çıkınca bir başyapıta dönüşür.
suç ve ceza da işte böyledir.
en büyük suç, suçu işleme hakkını kendinde görmektir.
işte suç ve ceza bundan ibarettir.
bu cümleyi bir felsefe kitabında veya duvara spreyle boyanmış bir şekilde görseniz birkaç gün aklınızda kalırdı ve unuturdunuz.
ama suç ve ceza gibi bir romanda mozart gibi işlerseniz,
işte o zaman ölümsüz olursunuz...
devamını gör...
19.
amanın dostoyevski. lisenin son yıllarında çok değerli reşit akay hocamın okuyun çocuklar diye başlayıp uzunca bir nutuk çekmesinden sonra başladığım ve okumaktan nefret ettiğim dönemlerde büyük keyif aldığım kitap. o zamanlar annemin ricası üzerine yine çok değerli bir öğretmen olan hanımefendi 2 ciltli çok eski basım kitaplarını ödünç vermişti bana. herhalde kitabın o eski yapraklarının vs. büyüsünün de etkisi vardı (: 1866 yılında yazılan bu eser beni teee 2016'da yeniden kitaplara bağladı.
devamını gör...
20.
an itibariyle bitti...aslında söylenecek çok şey var ama nereden başlayacağımı bilemiyorum. özet geçecek olursak sayfalarında kaybolduğum rüyalarım da bile benimle olan raskolnikov ömür boyu unutamayacağım bir karakter oldu. son satırlar keşke bitmese biraz daha uzasa diye diye okudum. sonunda her şey netleşti ama devam etse eminim yine büyük bir keyifle okunurdu. okuduğum süre zarfında sürekli nasıl daha önce başlamadım beğğğnnn dedim durdum. harika bir yazar harika bir kitap ömür boyu sizinle olacak dostlar istiyorsanız muhakkak okuyunuz.
devamını gör...