hak bazlı eşitlik dışında hiç kimseye saygı göstermek zorunda değilsiniz. sevgi ve nefret ise bireysel duygulardır. insanların duygularına hükmetmek gibi bir hakkınız yok. insanlar istediği şeyi sevebilir, istediği şeyden nefret edebilir. .
eşcinsellerin insani hakları dışımda sürekli pozitif ayrımcılık beklemeleri artık insanları bıktırdı. birazda artık kendilerini sorgulasınlar. toplum neden onlardan nefret ediyor ve bunu değiştirmek için ne yapıyorlar. kendilerini sorgulamayan bir topluluk diğer insanların duygu ve düşünceleri üzerinden kendilerine varlık yaratmaya çalışmaktan vazgeçmedikçe daha fazla nefret odağı olacaklar.
insanların bana bulaşmadıkları sürece sorunum yok demesine bile tahammül edemeyenler toplumdan kabul görmek için yer yer aptal turnusolu "senin anana, bacına, çocuğuna yapılsa hoşuna gider mi" argümanıyla konuşuyorlar.
konu derin ama cevap net isteyen istediği şeyden nefret edebilir bu bir duygudur, buna gem vuramazsınız. sorun, nefretin eyleme geçtiği noktada başlar.
herşeyde olduğu gibi eşcinselliği de partizanca savunan ve dikte edenler de nefret edilesidirler.
şahsi fikrimi soranlara cevabım:
sevmiyorum, desteklemiyorum nefrette etmiyorum. bu beni cahil yobaz, homofik yaparmı sayın eş cinsel entelektüeller siz karar verin çünkü benşm için önemi yok.
ne yaptın sen ya arkadaş bütün büyüyü bozdun. şimdi tüm dünya bu sırrı öğrendi. yahu belki bin defa söyledik, şu mağaradan yavaş yavaş, alışarak çıkın.
yine bir. pembe götlü sözlük eliti sigaramızı, puromuzu ağzına dolamış, aşağılamaya doymamış.
afili nickler ve üstencil cümleler artık havalı değil git kumunda oyna. insanların kişisel zevklerine ve tükettiği ürünlere burnunu sokma.
son olarak, sayın pembe totolu yazarcık,
tanrıyı öldürmeden önce, içindeki kibir ve budalalık putunu öldür.
al birini vur ötekine.
o yüzden bu ülkeden bir halt olmuyor. ikisinin de yaptığı ile sattığı tam tersidir.
birbirine muhtaç zıt görünümlü candan kardeştirler.
islamın ruhban burjuva sınıfı siyasal islam, atatürkçülüğün burjuva sınıfı da kemalizm çatısı altında, üstencil bir bakışla ideoloji satıyor. ikisinin de cahili, fanatiği aynıdır birbirlerinden farkı yoktur.
kısa bir 17 bilgisi;
asal sayı: 1 ve kendisi dışında böleni yoktur. 7. asal sayıdır (2, 3, 5, 7, 11, 13, 17)
tek sayı: 2'ye tam bölünmez. mükemmel olmayan sayı: kendi çarpanlarının toplamı kendisine eşit değildir.
entry silememe zorbalığı sona ermeli ya da en azından günlük /saatlik silme limiti yükseltilmeli veya bu limit son 1 yıl içinde girilen entryler için geçerli olmalı.
yeni bir sayfa açmak istesek açamıyoruz, gitmek istesek pılımızı pırtımızı alıp gidemiyoruz. entry silmek için sözlüğe her girdiğimde, kara delik gibi içine çekiyor, yeni entryler giriyorum.*
kendi kendime bu ne yaman çelişki diyorum* yapmaya da devam ediyorum. *
ter kokusu.
ağzını şapırdatarak yemek yemesi.
sınırını bilmemesi.
herşeyi ben bilirimcilik
ne istediğini bilmemesi
aşırı kıskançlık & kapris (nazla karıştırmayın)
son madde haricindekiler cinsiyet farketmeksizin herkesten soğuma sebebimdir.
özel mesaj ile kimseye nude vb fotoğraf atmamış, taciz etmemiş. en fazla bir iki yazara hakaret/küfür etmişliğim vardır.
şayet küfürlerim ifşa edilirse de, rahatsız olmam bilakis tekrar üstünden geçmeme vesile olacağı için ifşa edene teşekkür ederim..
elbette herkesin derdi kendine büyük gelir, sonuçta ayağımıza batan dikenin acısını en çok biz hissederiz. ama bazen şöyle bir durup düşünmek lazım: sen işe giderken trafikte sinirlenirken, birileri keşke benim de gidecek bir işim olsa diye hayal kuruyordur. belki de senin “off, hayat çok zor” dediğin şey, bir başkasının “allah’ım ne güzel bir hayat” diye hayalini kurduğu şeydir.
yani dert dediğimiz, özellikle de gündelik sıkıntılarımız tamamen bakış açısı meselesi. o yüzden şikâyet etmeyi biraz azaltıp, elimizdekine arada farklı bir gözle bakmalı, neyi dert, sıkıntı görüp canımızı sıktığımızı fark etmemiz gerekiyor.
malesef son zamanlarda bazıları, ınstagram veya tiktok gibi mecralarda izledikleri üç cümlelik yüzeysel videolarla, eksikliklerini örtmek veya sorumluluklardan kaçışlarına bahane olarak kendilerine tanılar koyuyorlar.
son yılların sömürülen trend tanıları;
ailevi sorunlar *
bipolar bozukluk *
narsist partner kurbanı*
dehb *
üşengeçliklerine, tembelliklerine, sakarlıklarına bahaneleri "bende dehb var odaklanamıyorum, dikkatim dağılıyor".
bir tartışma yada konuşmada argüman üretmedikleri, cevap veremedikleri zaman konuyu çarpıtıp saçmalamaya, hakarete başvurduklarında da hemen dehb * bahanesine koşuyorlar. "ya bende dehb var uzun süre hareketsiz ve aynı konuda kalamıyorum, sıkılıyorum, çabuk öfkeleniyorum kendimi kontrol edemiyorum."
özellikle pick me şahıslar dehb dürtüselliğini çok sık ve profesyonelce kullanıyorlar. *
bir de terbiye vermediği, elinde telefonla tablette büyütttüğü, paşam-prensesim diye diye aşırı şımartılmış çocuklarının arsızlıklarına ve huysuzluklarına kılıf olarak "boğaaç'da dehb yani hiper aktivitire var abisi/ablası ondan böyle" diyen instamomları da eklemeden geçemeyeceğim. *
malesef her türlü fevri ve şımarık davranışın yeni bahanesi olarak dehb sömürülüyor.
gerçek dehbliler bu durumdan zarar görüyor, toplum tarafından anlaşılamıyorlar. dehb sadece basit bir dikkat eksikliği ve çok hareketlilik değil.
dehb, çocukluktan yetişkinliğe kişilerin yaşam kalitesini alt üst eden ciddi bir rahatsızlıktır. çevrenizde dehb teşhisi almış çocuklar varsa biraz gözlemleyip, anne babası ile sohbet ederek veya yetişkinler varsa yaşadıkları zorlukları kendilerine sorarak öğrenip daha iyi anlayabilirsiniz.
bir dehbli dayısı olarak, tüm dehbli yazarlara ve dostlara hayatta kolaylıklar ve başarılar diliyorum.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.