siirgibihatun - tüm tanımları (2. sayfa)

kırık tabak çanak olduğunu düşünüp, mümkünse sağlık açısından da tehlikeye düşmemek adına, toptan atıyorum.

kırmızı, kapya, biber dolması. zeytinyağlı ya da etli dediğimiz fark etmez. acayip güzel oluyor, hele ki fırında.

şu sıra almak için can attığım fakat deli gibi fahişş bir fiyat ile karşıma çıkan ayakkabı markası. aslında illa da converse olması gerekmiyor zira ben modeli seviyor idim. yıllar önce ise barbour denen bir markadan muadillerini bulmuştum ki o da sırra kadem basmış.

japon kağıdı kısaca. şimdilerde değeri altın gibi. çünkü bu kağıdı üreten firma artık üretim yapmayacağını açıklamıştı, geçmiş birkaç ay öncesinde. özelliği nedir peki diye soran olursa, sadece 52 gr olmasına rağmen ki bu da oldukça ince bir yapı demek, dolmakalem ile uyumlu bir yapıya sahip. uyuşmakla kalmıyor hatta sanatsal bir de görsel sunuyor. yani mürekkebin çeşidine göre revnaklı, hareli bir şekilde kağıt üzerinde salınıyor. gördüğünüz o yeşil mürekkep ya da mor artık farklı bir renge bürünüyor sayesinde ya da öyle idi. hâlâ daha bir yerlerde görür iseniz alınız, aldırınız. yüksek fiyatlardan kendisi de şu son ahir ömründe nasibini almıştır.

kilo sağlığı çağrıştıran bir durum değil esasen. gençlik yıllarında çok hissedilmez ama iş kronik hastalık tanımlarına sarkınca kilonun sağlıklı olmadığını anlarsınız. o zamana kadar görüntü ya da beğeni için kilo vermemiş ve gayet kendiniz ile efendi efendi anlaşan bir konumda iseniz, bu sefer araya sağlık sebebiyle mecburiyetler girecektir. özgüveni etkileyen yegane konulardan biri olmakla birlikte çoğumuz aslında hayatta farklı hırslarımız yoksa şayet, işin son raddeye geldiğini anlamıyoruz bile.

sabahtan akşama kadar belgesel izleyebilirim. çoğu zaman tercih ettiğim bir kanal ama bazı yapımlarını sıkıcı bulmuyor değilim. en sevdiklerimden biri de sanırım, dokuz çocuklu ingiliz aile.

anı yakalamaya çabalarken.

bir de arabayla o çukura girmek var. sonrasında kendinizi balans ayarı bozulmuş bir araçta giderken hayal edin, bir o yana bir bu yana.

yavaş ve sözsüz bir müzik var ise tadından yenmiyor gerçekten. (bkz: müziksiz yapamayanlar)

pasta kimi zaman. bazen aynı yerden aldığım pastalar bile kendi içinde farklı oluyor. basit bir krem şanti ile geçiştirilmiş olduğunu yerken anlıyoruz ne yazık ki. o vakit de bana çöpe gitmişlik hissi veriyor kendisi.

ses yakışıklılığı, temizlik, pozitiflik, meraklı kişilik, sadakat...

erkeği çekici kılan detaylardan biri olmakla birlikte lütfen herkes bu işe girişmesin ya da arada sırada düzeltmeyi bilin. aksi taktirde orman kaçkını gibi oluyorsunuz.

şöyle bir baktım da pırasalı diyen yok sanırım. bir kıymalı börek muadilidir neredeyse kendisi. ama tabi böreği nasıl yaptığınız da muhim. kuru yufkayı ıslatarak mı, onu da tavada mı yoksa fırında mı yapıyorsunuz. yoksa hazır yufka mı. el açması mı. yoksa şimdilerde favorim olan hazır baklava yufkası mı? peynirli böreği en son sıraya koyarım bu arada. bana nedense hep kuru geiyor.

göksel - gönüllü yazıldım. bu şarkıyı da ezbere bilirim ama bundan başka şarkısı var mı anımsamıyorum.

yemek yapabilir ama ütüden anlamam. bolca gezebiliriz, sürekli dışarıda yemek yemek zorunda da değiliz. kendimiz hazırlarız.

artık romantik görünmediğini üzülerek söylemem lazım. hoş evlilik teklif eden adam da kalmadı ki... evlenen arkadaşlarımın da evlenme teklifi aldığını pek duymadım.

insanın ne yaşadığı kendini bağlıyor. aslında kolay gibi görünen fakat oldukça zor olan bir şeydir günlük tutmak. kelimeleri bir araya getirip hizaya sokmak öyle kolay değil. ayrıca günlük yazmanın şartı her gün farklı şeyler yaşamaktan da geçmiyor ki... bazen tek satır da olsa yazarım, yazmaya çalışırım.

ya hiç seviliyoruz ya çok seviliyoruz.

tatlı bir yorgunluk günler sonrası gelen. yarın cuma.. onun verdiği rahatlık..

canım istediğinde türlü mezeler hazırlayıp birlikte rakı masası kurmak, sohbetin dibine vurmak. öncesi güzel bir alış veriş. istediğin kadar içip sevdiğinle sızmak.

not : çok içen biri değilim, bir hayal sadece.