sitcom - en beğenilen tanımları (1. sayfa)

alkolle birlikte oynanan ve oldukça zevkli bir kart oyunu. öncelikle en az 6-7 kişiyle oynamanızı tavsiye ederim.
oynayan bütün oyuncuların içkisi olmak zorundadır.
oyunu bir veya birden fazla desteyle oynayabilirsiniz ama son papaz bulununca oyun biter. papazlarla birlikte kartlar kapalı olacak şekilde bardağın etrafına dizilir ve oyuncular sırayla kart çekmeye başlar.

kartların anlamları şunlardır:

1. as- as çeken oyuncu içmeye başlar, sağındaki onunla birlikte içmeye başlar, onun sağındakide onunla içmeye başlar ve böyle devam eder. ama solundaki içmeyi bırakmadan sağdaki içmeyi kesemez içmeye devam etmek zorundadır.

2. ikili- ikili çeken oyuncu herhangi bir oyuncu seçer ve seçtiği kişi iki yudum almak zorundadır.

3.üçlü- üçlüyü çeken oyuncu kendisi iki yudum almak zorundadır.

4.dörtlü- dörtlü çekildiği zaman bütün kadınların bir yudum alması gerekir.

5. beşli- beşliyi çeken oyuncu basit bir hareket yapar ve sırayla o hareket tekrarlanır yapamayan kişi içmek zorundadır.

6. altılı- altı çekildiği zaman bütün erkekler bir yudum alması gerekir.

7. yedili- yedi çekildiği zaman elini son kaldıran bir yudum almak zorundadır.

8. sekizli - sekizliyi seçen kendine bir eş seçer ve bu eş yeni bir sekizli çekiline kadar o kişi içmesi gerektiğinden onunla birlikte içmek zorundadır.

9. dokuzlu- dokuzluyu çeken bir kelime söyler ve sağdan solla o kelimeyle kafiyeli bir kelime söylenmesi gerekir. ilk söyleyemen bir yudum almak zorundadır.

10. onlu- onluyu seçen bir kategori seçer ve sağdan sola o kategoriyle ilgili oyuncuların bir şey söylemesi gerekir. ilk söyleyemen içmek zorundadır.

11. vale- valeyi seçen hayatında hiç yapmadığı bir şeyi söyler. o eylemi gerçekleştirenler içmek zorundadır.

12. kız- kızı seçenin sorduğu sorulara cevap verenler içmek zorundadır. bu durum yeni bir kız çekilinceye kadar geçerlidir. bu kişilere dikkat edin sırf cevaplamanız için nasıl olduğunuzu veya kural neydi diye sorabilirler.

13.papaz- papaz çeken kişi içkisinin bir kısmını ortadaki bardağa boşaltmak zorundadır. ancak son papazı çeken kişi bütün içkisini ortadaki bardağa boşaltıp ortadaki bardağa shot atması ve oyunu bitirmesi gerekmektedir.

oldukça eğlenceli ve alkollü bu oyun arkadaşlıkların pekişmesine yol açabilir. ancak günümüz türkiyesinde biraz maliyetli olduğunu söylemek gerek.

izlediğim ve beğendiğim sitcomlara tanım girmeden önce sanırım buraya tanım girmem gerek. sitcom sözcüğü durum komedisinin (ingilizce: situation comedy) kısaltmasıdır. genelde insanların gündelik hayatından alışkın olduğu mekanlarda geçer. bunlar: bir ev, ofis, süpermarket veya bir kafe olabilir. bölümlerin neredeyse hepsi istisnalar kaideyi bozmaz bu saydığım yerlerden biri veya ikisinde geçer. karakterleri bölümleri izledikçe daha yakından tanıdığımız bu yapımlarda bölümlerin çoğunda konular birbirinden bağımsızdır. bu bağlamda önceki bölümü izlememeniz size bir şey kaybettirmez. her izleyeni güldürmesede herkese seyir zevki veren bu yapımlar gülmeniz gereken zamanları hatırlatmak için kahkaha efektleriyle donatılmıştır.
popüler birkaç adet sitcomuda alta bırakıyorum.
(bkz: how ı met your mother)
(bkz: friends)
(bkz: the office)
(bkz: community)
(bkz: seinfeld)
(bkz: modern family)
(bkz: the big bang theory)
(bkz: brooklyn nine-nine)
(bkz: the good place)
ve daha niceleri...

tehlikeli insandır, içinde kendinin bile bilmediği travmalarla yaşar ve bazen geride bıraktığı eserleri ortadan kaldırmak için yıllar on yıllar geçmesi gerekir.

aslında olabilecek bir ihtimaldir. çünkü kişi başına düşen geliri bulurken kapı kapı çalıp siz ne kadar kazanıyorsunuz diye sorup tepe değeri kişi başına düşen gelir olarak geçirmiyorlar. onun yerine bütün verilerin aritmetik ortalamasını alıyorlar. bir yılda bütün ülke tarafından üretilen ürünlerden ve hizmetlerden bir gelir sağlanıyor. bu gelire toplam gelir dersek ortalama geliri bulmak için toplam nüfusa bölmemiz gerekiyor. buda bize kişi başına düşen geliri veriyor. ancak, bu herkesin eşit şekilde paylaştığı anlamına gelmiyor. bir örnek vermek gerekirse: biri 8 tl kazanırken, başka biri 2 tl kazanıyorsa toplam gelir 10tl, kişi başına düşen gelir 5 tl oluyor. ama günün sonunda birinin cebinde harcayacak 8 tl , diğerinin cebinde 2 tl oluyor.

1299 yılında osman gazi tarafından kurulmuş ve 1922 yılında yıkılmıştır. ayrıca tek hanedan (aynı soydan) olup en uzun süre hüküm süren imparatorluktur. tam tamına 36 adet padişah tahta oturmuştur. en uzun süre tahta kalan padişah kanuni sultan süleyman iken, en kısa tahta kalan 93 günle 5. murad’dır. her ne kadar osmanlı deyince aklımıza gelen ilk padişahlar fatih sultan mehmet, yavuz sultan selim ve kanuni sultan süleyman olsa da o dönemlerde halk tarafından en sevilen padişaha olma özelliğini taşıyan kişi 2. ahmed’dir. en sevilen şehzade ise kanuni sultan süleyman’ın ilk oğlu şehzade mustafa’dır. osmanlı en geniş sınırlara ise 3. murad döneminde ulaşmıştır. tabii bunun sebebi 3. murad değil, sokullu mehmed paşadır. 20 yıl hüküm süren 3. murad hükümdarlığı süresince istanbul sınırlarının dışına bile çıkmadığı söylenir. kendisi hükümdarlığının son 15 yılını haremde geçirmiş ve emin olmamakla birlikte 135 tane çocuğu olduğu söylenir. ilk aşkı safiye sultan’dan olan oğlu 3. mehmed ondan sonra padişah olmuş ve 19 erkek kardeşi, 20 kız kardeşi ve babasından hamile olduğu söylenilen 17 cariyeyi öldürtmüştür. genç osman yeniçeriler tarafından öldürülen ilk ve tek padişah olma özelliğini taşıyor. 4. murad ölüm döşeğindeyken kardeşi deli ibrahim’in öldürülmesini emretmiş ve yerine kırım hanlığından birinin tahta geçmesini istemiştir. ancak, deli ibrahim’den başka osmanlı soyundan gelen erkek olmadığı için bu emir uygulanmamış ve deli ibrahim’in 8 yıllık saltanatı başlamıştır. osmanlı’nın en garip 8 senesi denilebilir. her padişahın farklı farklı hikayesi var ve hepsini yazacak ne vaktim var ne de bilgim. osmanlı bir beylik olarak kurulup bir imparatorluk olmayı başarabilmiş bir türk devletidir. 17. yüzyıl ve sonrası padişahların sefere gitmemesi, deli ibrahim gibi padişahların yeni çeriler arasına askerlikle ilgisi olmayan cambaz, soytarı gibi adamları alması. yeni çerilerin evlenip çoluğa çocuğa karışması. çocuk yaşta örneğin 6 yaşında tahta çıkan 4. mehmed gibi padişahlar olması ve o sırada yönetimin saray kadınları ile cariyelerin eline geçmesi, padişahların sancağa çıkmayı bırakması, osmanlıdaki muhafazakâr devlet adamlarının gelişmelere karşı çıkması ve yenilikçi padişahların tahtan zorla indirilmesi, yeni çerilerin cülus için düzenli olarak padişah değiştirtmesi, coğrafi keşiflerin önemsenmemesi, milli devletlerin ortaya çıkışı, halktan alınan haksız vergiler gibi sebepler zamanla bir zamanlar döneminin lideri olan osmanlı’yı parçalamış daha sonrasında yok oluşa götürmüştür. osmanlı’nın gerçekleştirdiği en büyük eylem 1453’te istanbul’u fethederek bizans imparatorluğunu yıkmasıdır. türk tarihi için önemli bir yere sahip olan osmanlı’yı bugün sevende sevmeyende çok fazla insan var.

son zamanlarda gittiğim en iyi tiyatro oyunlardan biri olabilecek oyun. aslında tek kişilik ama interaktif bir oyun olduğu için izlemeye gelen herkesin sahneye bir şeyler kattığı güzel oyunlardan. benim eskiden geniş aile dizisinden zekai karakteriyle bildiğim bora akkaş oynuyor. ve kendisinin sahnede sergilediği performansı oldukça beğendiğimi söyleyebilirim. kendini geniş aileye kıyasla baya geliştirmiş. oyun tek perde olması da tadında bitmesini sağlıyor. benim oyunda en sevdiğim kısım ise bora akkaş’ın oyunu bu hepimizin oyunu deyip oyunun sonuna seyircilere de madde ekleme özelliği sunması.
oyundaki favori maddemi soracak olursanız:
madde 1009. dışarıda korkmadan dans etmek.
monopoly maddeside ufak bir tebessüm yaratmadı değil.
tiyatroya gitmeyi seven yazar arkadaşlara bir bakmalarını öneririm.
oyunu incelemek isteyenler için

14 haziran sabahında ülkemize giriş yapan ve benimde iki gündür deneyimleme fırsatı yakaladığım dijital platform. ülkemizde çeşitlilik açısından yeni dijital platformları görmek oldukça sevindirici umarım yakın tarihlerde hbomax gibi diğer platformlarda giriş yapar.
şu an ülkemizde rakibi sayılabilecek netflix ve amazon prime ile kıyaslamak gerekirse:

fiyat: (8/10)
disney bize şu an iki adet ödeme planı sunuyor. bunlardan bir tanesi aylık ödeme planı ve güncel fiyatıyla 34,99 tl diğeriyse yıllık ödeme planı olan 349,90 bunu da aya vurunca yaklaşık olarak 29,15 tl gibi bir fiyat geliyor. abonelikte herhangi bir çözünürlük kıstası bulunmamakla birlikte sunulan içeriklere göre çözünürlük minimum 1080p olacak şekilde izleyiciye aktarılıyor. bide bunun yanında eş zamanlı 4 izleyiciye kadar izin vermesi de oldukça güzel. netflix’te sunulan ödeme planları çözünürlük ve kullanıcı sayısı esaslı ve biraz daha tuzlu öte yandan rakibi olan amazon prime ise 7,90 tl ile oldukça uygun.

kolaylık: (7/10)
iki gün içerisinde telefon, bilgisayar ve televizyon olmak üzere pek çok farklı ortamda kullanım kolaylığını test etme fırsatım oldu. öncelikle, telefon ve bilgisayar üzerinde kullanımı oldukça kolay. ancak, bu tarz platformlar yapısı itibariyle genellikle televizyondan izlenilmeyi tercih ediyor ve televizyon kullanımı aşırı karmaşık olmasa da rakibi olan netflix’e göre bir tık daha zor. amazon prime'a göre ise bu noktada baya bir önde. kullanımda beni tek zorlayan nokta altyazı ve dublaj ayarları oldu. benim kişisel tavsiyem altyazıları belli bir alfabetik sıra yerine öncelik orijinal dil sonra yayın yapılan bölgenin resmi dili ve daha sonrasında alfabetik sıraya göre ayarlanması bu zorluğu ortadan kaldırır.

içerik: (9/10)
bütün içeriklerine bakma fırsatım olmadı ama işin altında disney’in imzası olduğuna göre bizi zengin bir içerik havuzu bekliyor olacak. animasyon, star wars, marvel filmleri ve dizilerini sevenler için ise dolu dolu izlenmeyi bekleyen içerikler var.

hazır vizyonda iken bu film içinde birkaç şey söyleyeyim. kendi adıma konuşmam gerekirse filmi beğenmedim ama bu biraz benden kaynaklanıyor. aşırı güzel bir senaryosu olduğunu düşünmüyorum ama film için yaratılan korku ambiyansı ve büyüsel ögeler oldukça başarılıydı. filmi sinemada izlemek isteyen arkadaşlara öncelikle muhakkak wandavision dizisiyle birlikte doctor strange’in ilk filmini ve ilave olarak çoklu evrenleri bir tık anlamak için loki dizisine bakmalarını öneririm. doctor strange ve wanda’nın adı geçince cidden insanda büyük bir beklenti oluşuyor ama bu film bir devam filmi ve amacı bize end game gibi bir film izletmekten ziyade doctor strange’in karakter gelişimini sağlamak ve marvel için üçlemenin önünü açmak ve bu amaca ulaştı.


trailer

söylenecek çok şey olsada sözler fayda etmeyince kalakalıyor insan.

benim için her günün bir rengi olsaydı tablo aşağı yukarı şöyle olurdu.
pazartesi (kırmızı): haftanın ilk ve en yoğun günü, dinlendirici bir hafta sonundan sonra tekrardan curcunanın içine giriyorsun.
salı (sarı): pazartesinden sonra vücut yavaş yavaş yüksek tempoya alışıyor ve tekrar hafta sonunun gelmesini bekliyor.
çarşamba (turuncu): aslında hafta sonuna daha az kalmasına rağmen insana zaman geçmiyor gibi geliyor ve moraller biraz olsa asılıyor.
perşembe (mor): hafta sonuna bir şey kalmamış ama arada yinede bir gün oluyor, hafta sonu planları yapılmaya başlanıyor.
cuma (yeşil): hafta sonu planları kesinleşiyor, yarın bekleyen bir iş olmadığı için akşamına bir şeyler organize ediliyor.
cumartesi (mavi): bildiğin özgürlük
pazar (lacivert): yine özgür bir gün ama yarın tekrar seni bekleyen işler aklına geliyor ve o yüzden belli bir saaten sonra moraller yine bozuluyor.

netflix, üyelerininin internete bağlı bir cihazda reklamsız olarak dizi ve film izlemelerini sağlayan abonelik tabanlı bir yayın hizmetidir. ayrıca ios, android veya windows 10 cihazınıza dizileri ve filmleri indirebilir ve internet bağlantısı olmadan izleyebilirsiniz.

fiyat:

şu an kullandığım paket 78,99 tl. evet biraz pahalı ama ülkemize girdiği 2016 senesi fiyatlarını dolar üzerinden düşünürsek aslında daha uyguna satılıyor. o zamanın fiyatları: temel paket 26,99 tl, standart paket 33,99 tl ve özel paket 40,99 tl. daha hesaplı kullanmak isteyenler ödemeyi papara üzerinden yapıp 20 tl’ye kadar fiyatta düşüş sağlayabilir.

içerik:

netflix’de benim izlemeyi tercih edeceğim birtakım içerikler var ve bu içerikler bana yeterli geliyor ama şunu inkâr edemem yeni eklenen dizilerin ve filmlerin pek çoğu çok iyi yapımlar değil. en azından ben izleme gereği görmüyorum. içerikle alakalı sevmediğim bir diğer özellikse izlemek istediğim birtakım dizilerin netflix’in başka ülkelerinde yayınlanırken türkiye’de yayınlanmaması.

bir başka marvel yapımı dizi. bu dizide yenilmezler filminden aşina olduğumuz hawkeye ve çocukluktan beri ona hayranlık duyan kate bishop karakteri başrolde. şahsen hawkeye bana ve pek çok izleyiciye göre yenilmez için biraz basit ve kırılgan bir karakter olarak gözüküyor ve zaten dizide hawkeye pek çok kişi için favori yenilmez olmadığına değiniliyor. çok abartılacak ve marvel evreni açısından pek önemli bir dizi olmasa da ekstra noktalara değindiği ve kafalardaki birtakım soru işaretlerini giderdiği için izlenebilecek bir dizi. neler bunlar derseniz: new york saldırısından etkilenen insanlar, clint’in ailesini kaybettikten sonra yaşadığı kişilik değişimi ve belki en önemlisi end game’in etkileri. natasha’nın kardeşi olarak bildiğimiz yelena ile kate’in asansör sahnesi de dizinin en unutulmaz sahnesi olabilir. diziye dair tek beğenmediğim nokta daredevil dizisinin baş kötüsü kingpin’in dizide çok çabuk harcanılması.
trailer
elevator scene
(görüntü kalitesi için kusura bakmayın.)

üst edit: baya bir spoiler içerir.
bir başka marvel yapımı daha. öncelikle loki kimdir? iskandinav mitolojisinde kötülük ve kurnazlık tanrısıdır. yani bir çeşit büyü yeteneklerine sahip bir tanrıdır ve aslen buz devidir. odin jötunheimr’dan dönerken onu da yanına alıp onu da öz oğlu gibi büyütmüştür. bu yüzden onu thor’un kardeşi olarak tanıyoruz. loki kendini beğenmiş biridir ve bu yüzden tahta kardeşinden fazla hak sahibi olduğunu düşünür ve 9 diyarı yönetmek ister. bunun anahtarı olarak gördüğü tesseract’ı (bunun daha sonradan uzay taşı olduğunu öğreniyoruz) ele geçirmeye çalışır ve yenilmezlerin ilk düşmanı olur. yenilmezler loki’yi yener falan filan buralar hep bilinen hikayeler. bu dizide ise bir farkla loki yine yenilir ama tesseract ile kaçmayı başarır ve zaman şeridini bozacak bir eylemde bulunduğu için yargılanır. onu yargılayanların bir çeşit zaman polisi olduğunu ve onun gibi pek çok loki olduğunu görürüz. onun gibi lokilere ise varyant dendiğini görürüz. dizi bize zaman çizgisinin stabil kalmasının öneminden bahseder ama kalmazsa olacakları göstermez. olacakları ise dr strange’ın yeni filminde evrenlerin birbirine girmesi ve birinin diğerini yok etmesi olduğunu gördük. loki kendi zaman şeridinin olağan akışını görür ve ölümünü görüp birtakım amaçlarından vazgeçer. ve zaman polislerine onları sabote eden kendi varyantlarından birini yakalamak için yardım etmeyi kabul eder. kendini beğenmiş biri olduğu içinse kendi kadın varyantına âşık olur ve bu aşk iki paralel evrenin çakışmasına sebebiyet verdiği için zaman şeritlerinin akışını bozar. zaman şeridi kontrole alınması adına onları below place denen yere (bir nevi cehennem) yollarlar. burada loki'nin yaşlı ve çok güçlü bir varyantıyla karşılaşırız bu da bize loki'nin ne kadar güçlü olabileceği hakkında bilgi verir.dizide one below all’ı bulut formatında bir canavar olarak görürüz ve bu marvel sinematik evreninde gördüğümüz en güçlü karakter olur. sebebiyse kendisinin all above one’ın tamamen zıttı olması ve güç bakımından eşit olmasıdır. yani her şeyin yok edicisidir. son olarak bütün evrenlerin dışında bir kale görürüz. bu alan yine strange’in yeni filmindeki vishanti kitabının bulunduğu yer gibi bir yer. bu kalede ise kang the conquerer’ı (kendisi bir zaman gezgini) görürüz ve loki çiftimize bir teklif sunar.

uzun zaman sonra tekrardan bir tanım giriyorum, hadi bakalım hayırlısı. neyse, lafı çok uzatmadan bu güzide dizimizin konusuyla direk mevzuya giriyorum. dizimizin konusu aralarında akrabalık ilişkisi olan üç ailenin yaşantısının kapılarını bize açması. bu diziyide bu kadar farklı ve hoş kılan şeyde bu yaşantının aktarılması sırasında verilen samimiyet. dizideki bireylere ayrı ayrı bakıcak olursak:
phil dunphy: dunphy ailesinin reisi ve mahalemizin emlakçısı. kendisin salaklarına bazen ayar olsakta oldukça iyi bir baba. her ne kadar bazen gösteriş şekli çok farklı olsada.
claire dunphy: phil'in eşi, jay'in kızı ve mitchell'ın kız kardeşi. kendisinin bana en garip gelen özelliği cadılar bayramına olan takıntısı. claire'yle phil birbirilerinden bu kadar uzak kişiliklerken bir olmalarıda bana her zaman tuhaf gelmiştir.
haley dunphy: ailenin en büyük çocuğu ve evin popüler çocuğu. pek zeki olduğu söylenemez ve çoğu zaman iyi bir abla olmasada iyi biri. üniversite terk diye hatırlıyorum ama ne kadar doğru emin değilim.
alex dunphy: ailenin ortanca kızı ve üç ailenin en zeki üyesi. pek sosyal biri değil, ama ablası sayesinde erkekler hakkında birkaç şey öğrenebiliyor.
luke dunphy: ailenin en küçük çocuğu ve luke işte ne denir bilemedim. okulla pek alakası yok eve kız atmaya niyetli sıradan bir erkek çocuğu.
jay pritchett: claire, mitchell, joe ve manny'in babası, kendisi dolap işinde. claire ve mitchell'e iyi bir babalık yapamasada joe ve manny'e karşı bunu telafi etmek için elinden geleni yapıyor. bide oldukça varlıklı.
gloria pritchett: jay'in ikinci eşi ve manny ile joe'nun annesi. oldukça güzel bir kadın ve meksikalı.
manny delgado: entelektüel erkeklerden, tiyatro ve spor konularında başarılı ama insanlarla iletişimde o kadar iyi olduğu söylenemez.
joe pritchett: küçük çocuk, jay ve gloria'nın aşklarının meyvesi.
cameron tucker: mitchell'ın kocası ve okulun koçu. oldukça sevimli bir adam
mitchell pritchett: avukat ve paten kayma fobisi var.
lily tucker-pritchett: cam ile mitch'in vietnamdan evlat edindikleri kızı.
aile fertleri olmasada dizide yer alan sal, dylan gibi karakterlerde var ama onları yazma gereği duymadım. her bölümün birbirinden bağımsız olması ve oyuncularının küçüklerinden mezun olmalarını görmek pek alışık olduğumuz bir şey değil en azından arka sokaklar izlemiyorsanız.

ilk bölümde yine ermenilerin mağdur edebiyatı yapması için amit olsa ermeni soykırımı olmadan önlenebilirdi diye cümle kuran bir marvel yapımı. her ne kadar bu bile pek çok kişiyi bu diziden uzaklaştırmaya yetse de sırf bu cümle için bu diziyi bir kenara atmayacağım. bunun dışında dizi oldukça iyiydi. bana tımarhane sahneleri bir nebze saçma geldi. ilk sezon temel olarak karakter gelişiminin sağlanması ve seyircilerin karakterleri daha iyi tanınması için önemli bir sezondu. oyunculukları oldukça beğendiğimi söyleyebilirim, özellikle kişilik bozuklukları baya iyi aktarılmış, en azından benim kafamda bir soru işareti bırakmadı. finali ile de ikinci sezonun önü açıldı. izlediğim en iyi marvel dizisi diyemem ama mitolojik tanrılara ilgim olduğu ve marvel’ın amerika dışına çıkması beni mutlu etti. darısı bir türk kahramanın dizisinin başına.

son sezonuyla bende yarattığı hayal kırıklığından bahsetmek istemesemde himym her zaman benim favori sitcomlarından biri olmuştur. bu diziyi benim kişisel favorilerimden biri yapan etmenleri söylemeden önce genel bilgilerini sizlerle paylaşıyım.

amerika birleşik devletlerinde yayın yapan cbs kanalında 2005 yılından 2014 yılına kadar yayınlanan durum komedisidir. yaratıcılığını ve yapımcılığı carter baya ile craig thomas yapmıştır ve dizimizin başrolleri josh radnor, jason segel, neil patrick harris, cobie smulders ve son olarak alyson hannigan. dizinin anlatıcısı bob saget’tir. 40 dakikalık özel final bölümüyle ekranlara veda etmiştir. gelelim bu güzide dizinin konusuna adında anlaşılacağa üzere 2030 yılında ted mosby çocuklarına anneleriyle tanışma hikayesini anlatacağını söyler ve 9 sezonluk maceramız başlar. bu 9 sezon bize karakterlerin yaşadığı olayları, sohbetleri ve onları daha yakından tanıma fırsatını sunar. bu diziyi benim ve pek çok kişinin sevmesinin sebebi bu beş başrolün yaşadığı dostluğun güzelliği ve karakterlerin hepsinin kendine has oluşu. karakterleri tek tek incelemek gerekirse.



ted mosby: hikayemizin asıl kahramanı ve mimarımız. kendisi aşk hayatında bir türlü başaramayan ama aşık olmak için her fırsatı kovalayan o aptallardan. bizi her ne kadar sinir krizlerinede soksa insanda aşık olma isteği oluşturmuyor diyemem.

marshall eriksen: asıl kahramanımızın en iyi arkadaşı ve ev arkadaşı. lily ablamızında nişanlısı. kendisi pek başarılı olmasada bir avukat. dizideki en iyi ve en sempatik karakter olabilir.

barney stinson: diziyi izleyen pek çok kişinin favorisi olan ve oldukça marjinal bir karakter. barney stinson nasıl anlatılır bilemiyorum ama tarif etmek gerekirse o kadın tavlama konusunda uzmanlaşmış hatta bununla alakalı bir taktik kitabı dahi yazmış bir beyefendi. aynı zamanda bro code'un koruyucusu. kimsenin ne iş yaptığını bilmediği bu zengin adam lazer tag konusunda da oldukça iyi. ayrıca, tanrıyla kötü fotoğraf çekilmemek için pazarlık yaptığıda söyleniyor.

lily aldrin: babasıyla sorunları olan ve marshall'ı haksız yere terk ederek hepimizin kalbini kıran bu ablamız marshall'ın nişanlısıdır. dizide en az denilen başrol olabilir ve marshall ile üniversitede tanıştıklarını biliyoruz.

robin charles scherbatsky jr: arkadaş grubuna son katılan ve grubun en güzel kızı. o kadar güzel bir kızki bir bölümde chick hunter barney abimizle ted abimiz bu kız için kavga dahi etmiştir. kendisi ünlü bir sunucu olmak istemiştir ve gece haberlerinde sunuculuk ara arada spikerlik yaparken karşımıza çıkar. köpek sever olduğunuda unutmamak gerek. he bide kanadalı ( dizide kanadalı olmasının goy goyu çok geçiyor.)

imrenilecek bir dostluk yaşatan bu diziyi izlemediyseniz zamanınızı ayırıp izleminizi öneririm. pişman olmayacağınız garantisini veririm.

1940'lı yıllarda claude shannon tarafından bulunmuştur. herhangi bir kanal veya ortam( bu ortam kablosuz, fiber vb.) üzerinden maksimum bilgi miktarını veya veri kapasitesini tanımlar. bunu bilgi iletimi için ışık hızı olarak düşünebilirsiniz. bilgi iletim hızı o mecranın shannon limitini geçtiğinde kaynağa ulaşan bilgide bozulmalar gözükür. altında kaldığında ise bilgi iletim hızı potansiyelinin altında kalmış olur.

hazır 2. sezonuda netflix'de yayınlaşmışken hakkında iki çift lafta ben edeyim. çoğumuzun the office adlı yapıttan tanıdığı ve çok sevdiği steve carell abimizin oynadığı bu çiceği burnunda sitcomumuzun konusu abd'nin deniz, hava ve kara donanmalarının yanına birde uzay donanması eklenmesini konu alıyor. dizi daha yenide olsa tatlı bir havası var ve çok güzel espriler içerisinde barındırıyor. izlenecekler listenize ekleyebilirsiniz.

aslında cevaplaması kolay görünsede oldukça zor bir soru yinede birine oy vermem gerekiyorsa ben oyumu friends'ten yana kullanıcam. bununda temelde iki sebebi var. ilk sebep friends her ne kadar 2000'li yılların başında yayınlanmasına rağmen hala bir çok espirisi ve sahip olduğu karakterleri seyirciye hitap ediyor olması. bir diğer sebepse rakibe olarak gördüğüm the office ve himym'in aslında bazı sezonları daha iyi olduğu halde bir yerden sonra saçmalaması.