solo sapiens yazar profili

sözlükten çıkış yapmamı sağlayan, yazmamam gereken bir yer olduğuna kanaat getirdiğim başlık.

s.g sözlük.

aşık olmak yaşamaya benziyor kanımca. sadece ondan çok daha hızlı ilerliyor.

doğuyor, büyüyor, yaşıyor ve ölüyor.

rüyamda hitler liderliğinde bir zombi ordusunun dünyayı işgal ettiğini görmüştüm ilk gece.

derinden bir ses (sanki stalin idi emin değilim) kulağıma rus marşı çalıyordu. sonra uyandım. çok terlemişim.

yazmak.

hemen kendimi bir şeyler yazarken buluyorum. tanrıya, düzene, hayata ve insanlara küfür ettiğim, lanet ettiğim bir metnin ortalarında yakalıyorum kendimi. zaten işlerin garipleştiği yer de tam olarak burası. kendimi yakaladığım zaman, yazdığım şeye odaklanabilir devam edersem ne ala, ama "ne yapıyorum lan ben" dediysem bittik.

amacını aşan hiçbir şeyi sevmiyorum.

dikkat edin, varolma çabası da aynı tadı verir.

her şeyin aşırısı boktan ibaret.

tanrının yaratıcı ile aynı şey olduğunu anladılar.

biraz daha dişimizi sıkarak 20-30 yıla kadar ateşi de buluruz. sonrası ver elini muasır medeniyetler seviyesi. hiçbir engele takilmazsak bence 1.000 bilemedin 2.000 yıl içinde "neden" ve "niçin?" soruları ile karşılaşabiliriz.

loş ışık veren ayaklı bir abajur olmak isterdim ben.

loş ışığın altında yaşamayı sevenlerin yaşadığı her şeye şahit olmak.

türkiye'de hiçbir olay yoktur ki unutulmasın.

bu ülkede yaşanan her büyük olay, sansasyonel bir magazin haberiyle anında unutulur.
sonra bir büyük olay daha, sonra yine magazin.

faili meçhuller, tecavüzler, kadın cinayetleri, derin devlet mafya ilişkileri, mit tırları.

ya ne saymamı istersiniz, konu başlığını siz seçin, ben size nasıl unuttuğumuzu hemen anlatayım.

ha dünya düzdür demişsin, ha aşıya laf etmişsin. aynı aptallık.

dengi bir insan ile ilk buluşmaysa bu; kadının, şirketin anahtarlarını masaya atmasıyla son bulur.

izinliyim bugün.

küçük nescafe termosuna cin tonik doldurdum, evimin yakınlarında bir plaja gittim. tanıdıkları için aramadılar çantayı.
içip içip denize girdim. gözlerimi kapattım bir ara uzanıp, kuş sesleri, çocuk sesleri, kahkahalar...

iki gay bana, henüz boy mesafesinde kıyıya doğru yürürken balıklama dalıp yüzdüğüm için büyük kahkahalarla güldüler. dönüp ben de onlarla güldüm. daha çok güldüler. ben de çok güldüm.

cin yüzünden galiba.

have a nice day sözlük.

çok stresli hissedince candy crush oynuyorum.

1.90 - 90 kiloyum.

pandemi süresi boyunca ne zaman ateşim ölçülse 35.7 falan çıktı.
galiba ılığım.

taksim ilkyardım hastahanesinde dünyaya geldim. 25 yaşına kadar da taksim'de yaşadım.

bırak konsere gitmeyi, önünden bile geçmedim. nedense çekmiyor beni. clupler de öyle mesela.

şimdi heybeliada da yaşıyorum. sen düşün inziva aşkının büyüklüğünü.

sözlüğün camlarını açın. ceset koktu.

ben şeyde vazgeçtim başlıktan da girilerden de; "bilim kiliseye karşıtı olarak ortaya çıktı."

ne tartışacaksın ki şimdi. neyi tartışacaksın?

bir kirpinin yürüyüşü, bir köpeğin yanına sokuluşu, bir martının kediyle mama kavgası, güneşin doğuşu, bir kişiye merhaba demek, selam almak, vermek.

herşey olabilir bu. mutluluğu aramakla alakalı tamamen. algıda seçicilik ciddi bir bilinç hali. mutsuz olmak için de, mutlu olmak için de sebep her zaman her yerde var.

varoluş çabası.

şöyle özetleyeyim ben size durumu;

ulan yine bir gülme aldı beni. neyse.

ben istanbul adalarda ikamet ediyorum. ve oturduğum evde 50mgbt internet alabiliyordum. altyapı buna uygundu.

yine adalarda başka bir yere taşınmak zorunda kaldım kısa bir süre içinde, e haliyle interneti nakil ettirmem gerekiyor. aradım vodafone net müşteri hizmetlerini, abartısız söylüyorum iki günde zor bağlandım birine. neyse bu sayın müşteri hizmetleri bana 50mgbt internetin yeni adrese naklinin yapılamayacağını, ücretsiz iptal hakkımın bulunduğunu, eğer isterse iptal edebileceğimi, ve yeni adresime yeni internet hizmeti için abonelik başvurusunda bulunabileceğini anlattı. hepsini kabul ettim.

yaptıkları en iyi şey olan internet abonelik hizmetini bağlamak için geldiler, netice olarak kabloyu bile bağlamadan gittiler. hadi dedim neyse, adamlar tüm gün çalışıyor. eşek değiliz biz bağlarız.

aradan geçti iki ay bana 50mgbt internetin faturası geliyor :))

iki gün daha sabır edip müşteri hizmetlerine bağlandım, dedim ki arkadaş siz bana "böyle böyle dediniz" onlar da dediler ki "yanlış bilgi vermişler, iptal edilmesi için gidip vodafone bayisine başvuru yapmanız gerekiyor."

ya sabır...

modemi de attım sırt çantasına gidip iptal başvurusu yaptım dediler ki; "abi modem sende kalsın, onu kargoyla gönderirsin, seni arayıp isteyecekler zaten."

peki.

eve geldim.

bir sabah uyandım ve işte sabrımı taşıran, gün yüzü görmemiş boynu zincirli küfürlerin ağzımdan çıkmasına sebep olan o olay yaşandı...........................

yeni evin internetini kesmişler...

aradım küfür kavga kıyamet bağlandım birine. dediler ki; "özür dileriz yanlışlık oldu."

açtım ağzımı yumdum gözümü. işin sonunda ne bir yetkiliyle görüşebildim, ne işimi halledebildim.

ve bu olay nasıl halloldu biliyor musunuz?

haaannnnnssnnn zkktmn... eski evimdeki interneti yeni evime nakil ettiler.

sonuç olarak; vodafone pişmanlıktır arkadaşlar. interneti de hattı da pişmanlıktır.

haklı ve yerinde bir triptir aslında.

sadece daha sonra bu duruma alışıyor ve kimseye kalkıp "beni anlamıyorsunuz" demiyorsun.

s*kerler diyip yaşıyorsun hayatını.

tv ekranlarında bulunan dizilerin %90'ı. %10'luk payı da ön yargılı olmamak için bıraktım.