şu sızlayan yüreğimi yazar profili

attığı her adımın yaratacağı neden-sonuç ilişkilerinin eskiye oranla daha fazla olması, günden güne de artmaya devam etmesi. üstelik bu neden-sonuç ilişkilerinden dolaylı sorumluluğunun da aynı oranda yükselmesi.

haklı, yerinde bir tespittir. enis batur'un da bu konuya "ördek tüyü" örneği ile değinmiş.



güncel siyaset zehirdir. televizyonu kapatsanız telefonunuzdan, onu da kapatsanız sokaktan girer kulağınıza. sizi tarafgirliğe zorlar, şundan ya da bundan olmaya iter.

güncel siyasetle uğraştıkça asıl meşgalelere zaman ayıramazsınız ve o kadar sinsidir ki kendinden daha asıl meşgale olmadığına sizi çoktan ikna etmiştir. memleketin ahvalini öğrenmek, siyaseti okuyabilmek için her gün saatlerce seviyesiz polemiklere, bir yere varmaz siyasi tartışmalara maruz kalmadan da mümkün oysa.

başıma bir şey gelmeyecekse beğendiğim tavsiyelerdir.

şu tavsiyeler tasarruf ve minimalist yaşam tavsiyeleri veren bir blogda ya da sosyal medyada tanınmış kişi tarafından verilse bu kadar yaygara kopması bir yana destek de görürdü.

market alışverişinde gereksiz harcamalardan kaçınma ve tasarruf etme önerileri bu kapsamda içerikler hazırlayan çok takipçili bir youtuber için de harika konu imkanıdır ve birçoğu da içeriklerinde bu meseleyi mutlaka işlemiştir.

hayatım boyunca hiçbir şekilde desteklemedigim bir siyasi yapıya yanlıyor diye açıkçası bu tavsiyelerin yerindeliğini gözardı etmem. ha işe yararlılığı tartışılır ama benim ciddi ciddi okuduğum, işime yarayabileceğini düşündüğüm bir haber içeriğidir. gerçekten de karnım açken alışveriş sepetimi abur cubur doldurduğum çok olmuştur. fiyat araştırmadan ilk önüme geleni aldığım pek sıktır. sadece gözümü doyurma peşinde olduğum anların sayısı az değil.

benim bu ülkeyle ilgili en büyük şikâyetlerimden ilki seviyenin, saygının azalması diğeri de tüketim çılgınlığı. bunlardan şikayet etmek de azınlıkta kalmak değil eminimin çoğumuz şikayetçiyiz.

bu haberin bu kadar politik malzeme olması elbette yayınlayanın siyasi tutumuyla da alakalı. söylemek istediğim şey söz konusu tavsiyelerle ilgili eleştirilerin biraz fazla abartılması. her şeyi neden bu kadar abartıyoruz?

belki son yıllarda ülkemiz bir şeyler kazandı, belki bir şeyler kaybetti. bir kayıp yüzünden hiçbir kazanca sevinemiyorum, hiçbir kayba da bir tane kayıp kadar üzülmüyorum. o kayıp da seviye.

allah aşkına memleketin her köşesi, bürokrasinin her makamı bu seviyesizlikten nasıl bu kadar etkilenebildi hayret ediyorum.

yahu televizyonu açtığımızda, internete girdiğimizde siyasiler ve bilim insanları öyle tartışmalar yapmalı ki biz sıradan vatandaşlar entelektüel olarak onlara yetişmek için neredeyse didinmeliyiz. oysa durum farklı. bir mahalle kıraathanesinde de benzer seviye var ne yazık ki.

gariban bir kavramdır. tek başına kabul görmesi zordur. doğru'nun kabul görmesi için bir de taraftarı olunan bir ağızdan çıkması gerekir.

büyük başarıdır. yıllardır bu dörtgendeyim yörenin kaldırım taşını bile kemiresim geliyor. hayır taşa sıra gelse gam yemem ne de olsa taş kalorisiz. gam ise kilo aldırır.

sigaradan sonra en kanserojen bağımlılık.

"beni karıştırmayın kardeşim, beni bulaştırmayın!"

kış günü rüzgarsız, yağmursuz, sakin bir havada doğan güneş gibi iç ısıtan selamlama. sana da günaydın!

şu anda trt 2'de sidney konserleri yayınlanan müzik grubu. pazartesi sendromunuzu yıkayıp, çitileyebilirsiniz.

yaşadığım travmadan dolayı benim için araçların fren sesidir. 5 senedir atlatamadım. dışarıda fren sesi duyduğumda kalbim yerinden fırlar, istemsizce başımı ellerimin arasına alırım ya da hızlıca yer değiştiririm.

80 derece boğaziçi, limon. oh.

kişinin solipsizmin eşiğinde olduğunu gösteren bir düşünce. hatta o eşiği de aşmış olabilirler. solipsizme hoş geldiniz, çay verirdim ama siz şimdi "çay da yalan, şeker de yalan var biraz da sen oyalan" dersiniz.

iki gün önce çaylaktım. o tanımlara gelen oylar var ya bir çaylağın yüreğine baharı getiriyor, kuşları cıvıldatıyor, çocuklara uçurtma uçurtuyor. yapman etmen ağalar, bir garip çaylağı sevindirmek, yüzünü güldürmek bu kadar mı sorun oldu?

gözlüğünüzü nereye koyduğunuzu hatırlamıyorsanız arayıp bulmak biraz zaman alabilir çünkü gözlüğünüz yüzünüzde değildir.

övünmemeleridir. övünmemeyle övünmek de bir kalitesizlik göstergesi. hele ki övünmemeyle övünmeyi kalitesizlik sayma kalitesizliği vardır ki içine kendi kendimi hapsettim şu anda çıkamıyorum.

içerik üretimi, entry oylamaları, isteğe bağlı reklam gösterimi (brave browser'da olduğu gibi) yöntemleriyle biriktirilebilen, yatırım aracı olarak kripto para borsalarında alınıp satılabilen, kafa sözlük ekosisteminde genel olarak bağış ve yardım kampanyaları için kullanılan bir kafacoin fikri hiç fena değil. olsaydı türkçe içerik üretilen web siteleri arasında devrim gibi bir yenilik olurdu. üstelik bu yolla sözlüğe daha fazla katılım sağlanabilir, belki sözlüğün masrafları da bu yolla karşılanabilirdi. kripto para gelecektir.

whatsapp, facebook, instagram hesaplarımın olmaması, genelde arama, sms ve mail ile haberleşiyor olmam.

twitter var, o beni 5 yaş genç gösteriyor.

kesinlikle vaşak. sen ne karizmatik, ne güzel bir hayvan dostumuzsun!

"... lütfen artık kovar mısın şu sinekleri?!" şeklinde bitmesi muhtemel serzeniş.