ilahiyat dekanından boğaziçi'li öğrencilere tehdit

trakya üniversitesi ilahiyat fakültesi dekanı prof. dr. cevdet kılıç, boğaziçi üniversitesi öğrencilerine hitaben ,



şeklinde bir paylaşım yapmış.

adama sorarlar, hoca sen akademisyen misin, nesin ?

buradan

bunların dedeleri de benzer mavalları okuyordu, sonra o güzel ingiliz gemilerine binip gittiler. gidemeyen de darağacında sallandı.

artık kimse sizden korkmuyor efendi. asıl siz bu gençliğin potansiyelinden, gücünden ve enerjisinden korkun. söz söyleme sırası bu gençlere geldiğinde hepiniz böcekler gibi deliklerinize geri kaçacaksınız. kaçamayanınız da salak yapıp muhtemelen cumhuriyetçi rolü kesecek. çünkü siz buna muktedirsiniz. siz omurgasızsınız. rüzgar nereye eserse o yöne yelken tutansınız. asıl siz korkun bu kızgın, üzgün, hakları elinden alınmış; parasız, işsiz, ötelenen, aşağılanan gençlikten.

herhangi bir avrupa ülkesinde olsaydı anında görevden alınıp, hakkında soruşturma açılırdı.

ilahiyatçılardan çektiğini kimseden çekmedi bu ülke. sözde ilahiyatçılardan.
ilah' ı silah olarak kullananlardan. sensin boğazdışı! bıyık bırakmasan sana iş bile vermezler. tolstoy' u tanımıyorsun iki tane transleytden çevirip arakladığın makale ile güç bela dekan olmuşsun. yazık. eminim ki ailesindeki bütün kadınlara , sırf biraz daha para çalabilmek için, zorla başörtü bile taktırmıştır.

tehdit içeriği bir yana "boğaziçili mi, boğazdışılı mı" çıkışını çokça acınası bulduğum, seviyesiz söylem.

sözlükteki küçük dinci ve sözde vatanperverleri göremediğimiz başlık. kafaları yine kumda anlaşılan. bakın ışid zihniyetli ağababalarınız ne demiş. gel konuş. alakasız başlıklarda bu ateistlerin derdi ne diye zırlamaya benzemez. boğaziçi protestolarıyla alakalı başlıkların tamamında polis şiddetini aklar entriler giriyordunuz, hani nerelerdesiniz?

bana şu naraları hatırlatmıştır.

yakın laaaa yakınnn
(bkz: madımak)

hocamızın kamuoyu açıklaması:
“kamuoyuna duyuru
yapmış olduğum bir facebook paylaşımım neticesinde basında çıkan ve kamuoyuna yansıyan haberler üzerine bu açıklamayı yapmayı lüzumlu gördüm.
ülkemizin bir kaç noktasında başlatılan protestolar ve gösterilerde birtakım derin yapıların orada boy göstermesi ve kutsallarımıza dil uzatması hangi konumda ve görevde olursak olalım her türk vatandaşı gibi bizi de derinden üzmüş ve yaralamıştır.
facebook paylaşımımdaki cümlenin girişinde yer alan “boğaziçili misiniz boğazdışılı mısınız” ifademden kasıt; yasa dışı eylemler neticesinde gözaltına alınanlar içerisinde boğaziçi üniversitesi öğrencilerinin dışında, öğrenci olmayan ve emniyet kayıtlarına göre birtakım yasa dışı örgütlerle bağlantısı tespit edilmiş pek çok kişinin yakalanması ve yurt dışından ard arda içişlerimize müdahale niteliğindeki açıklamaların gelmesi nedeniyledir.
facebook paylaşımımdaki cümlelerden birinde “aklınızın ucundan bile geçirmeyin.” derken basında yer alan ve sürekli kulağımıza çalınan “darbeye zemin hazırlanıyor.” söylemleri nedeniyle kullanılmıştır. çünkü geçmiş dönemde bu tür provokatif eylemler neticesinde ortaya çıkan iç barış ve huzuru bozucu birtakım kalkışmalar hepimizin malumudur.
“biz gece vakti işi bitirir ertesi gün işe gideriz” cümlesinde de 15 temmuz gecesi sokağa çıkılmış, darbe girişimi bastırılmış, ertesi gün de herkes işine gücüne dönmüştür anlamında, yine “sokağa çıkar, memleketi darbecilerin elinden kurtarır, ertesi gün işimize döneriz.” düşüncesi vurgulanmıştır. bu bir şiddet veya nefret söylemi değildir. bilakis, şiddeti bertaraf edecek bilinç, dirayet ve inançta olanlarla beraber olduğumu belirtmek isterim.
bu fikirler tamamen şahsi fikirlerim olup mensubu olmakla gurur duyduğum üniversite camiasını bağlamamaktadır. bizim paylaşımımızda öğrencileri hedef alan bir söylem bulunmamaktadır. sözlerimizin muhatabı öğrenciler değildir. öğrencilerimize yönelik şiddeti çağrıştıracak bir söylem asla söz konusu olamaz. her bir öğrencimizi kendi evladımız gibi sevmiş ve yetişmeleri için her türlü gayreti göstermekteyiz ve göstermeye de devam edeceğiz.
bizim söylediklerimizin muhatabı bu cennet vatanımızda birlik ve kardeşlik içerisinde yaşamak varken, vatanımıza milletimize bayrağımıza kasteden, bölücü, yıkıcı nefret söylemleri ve eylemleriyle dışarıdan destekli provokatörleredir. bu gibilere karşı her zaman dimdik ayakta duran vatanseverlerle beraber ve daima uyanık olduğumuzu da burada belirtmek isterim.
yukarıda belirttiğim açıklamalarımın haricinde söylemlerimin kasten farklı taraflara çekilmesinden rahatsızlık duymaktayım. sosyal medyada şahsıma yapılan linç kampanyalarına ve sözlerimin başka taraflara çekilmesine karşı kanuni haklarımı kullanacağımı ve suç duyurusunda bulunacağımı buradan ifade ediyorum. kamuoyuna saygı ile duyururum.
prof. dr. cevdet kılıç“

bir trakyalı olarak adında trakya geçen bu üniversitenin bu camiden bulup getirilen dekanından şahsen utandım. tabii fakülte ilahiyat olunca yapıcı bir şeyler beklemek veya kaliteli bir akedemisyen beklemek hayal oluyor. son mesih hasan mezarcı'dan espri dersi almasını tavsiye ettiğim dekandır.

adam gece mesai yapacağını ifade etmiş.
bizim eylemimiz çalişmak temalı bir yazı yazmış niye bu kadar tepki verildi anlamadım.

"biz gece gelir işimizi bitiririz" sözünden katliam fikri nasıl çıktı.

gayet normal bir durumdur. bu ilahiyatçı tayfanın ülkeye ne gibi faydası olmuştur bugüne kadar? yaptıkları işi bilim sanan kelli felli profesör ünvanlı insanlar bilimin ilerlemesi adına ne yapmışlardır? hoş bence yaptıklarını ilim olarak niteleyebiliriz belki ama asla bilim değildir.

yapılan paylaşım ve açıklaması da güler misin ağlar mısın gibi. bu ülkede yapılmaya çalışılan her demokratik eylemi terör faaliyetine bağlamak orada amaçları sadece yanlış gördükleri şeyi savunan gencecik, ülkenin geleceği insanlarımıza haksızlık değil mi? bu tür olaylarda her zaman provakatif kişiler aralara sızmaya çalışmıştır ve çalışacaktır. ülkenin polisi de zaten bunları engellemek için yok mu? ama polis oradaki herkese aynı muameleyi yapıyor.

açıklamada da darbe ve 15 temmuz'u okumasaydık şaşıracaktık gerçekten. orada terörist ilan edilen gençlerin 15 temmuz'da nerede olduklarını, ne yaptıklarını nereden biliyorsunuz da onlara bu söylemlerde bulunuyorsunuz.

neyse bundan sonra ne yazsam...

belki son yıllarda ülkemiz bir şeyler kazandı, belki bir şeyler kaybetti. bir kayıp yüzünden hiçbir kazanca sevinemiyorum, hiçbir kayba da bir tane kayıp kadar üzülmüyorum. o kayıp da seviye.

allah aşkına memleketin her köşesi, bürokrasinin her makamı bu seviyesizlikten nasıl bu kadar etkilenebildi hayret ediyorum.

yahu televizyonu açtığımızda, internete girdiğimizde siyasiler ve bilim insanları öyle tartışmalar yapmalı ki biz sıradan vatandaşlar entelektüel olarak onlara yetişmek için neredeyse didinmeliyiz. oysa durum farklı. bir mahalle kıraathanesinde de benzer seviye var ne yazık ki.

gece işi bitirir sabah işe gideriz cümlesinde darbe göndermesi olup, öğrencilere fetocu imasında bulunduğunu düşünüyorum. zaten son yılların klişesi en ufak bi isyan edeni darbeci, fetocu, terörist, dış güç vs ilan etmek. yani bu ülkenin kendi vatandaşı halinden çok memnundur, bunların yaptığı her şey çok iyidir, beğenmemek karşı çıkmak için vatan haini olmak gerekir bunlara göre.
herifte meydanı boş bulmuş, kitlesine oynayacak bir iki kelam etmek istemiş, hemen fırsatı değerlendirmiş.

türkiye'de sürekli birilerinin birilerini tehdit etmesi artık ülkenin normali oldu. şiddet, tehdit bu ülkede gayet normal şeyler. gücü yeten gücü yetene. hangi biri hakkında bir işlem başlatıldı, kim tutuklandı ki. samimiyetsiz, göstermelik bir kınamada bile bulunmaz bunların kitlesi. anca muhalifler isyan eder, üstüne konuşur falan ama bir sonuca bağlamaz konu kapanır.

bu ülkede seçim zamanı mafya çıktı "oluk oluk kan akıtırız" dedi. bir başkası muhalefet liderini tehdit etti. bir siyasetçi ötekisinin, üstelik bir kadının evine adam yolladı. bunlar sadece bir çırpıda aklıma gelenler. seneler önce "taraf olmayan bertaraf olur" demişti ülkenin şuanki cumhurbaşkanı. tam da dediği gibi çeviriyorlar çarkı. önlerine çıkan her şeyi yok ederek, hiçbir yasal hakkını kullanmasına izin vermeyerek, hiç bir suçtan çekinmeyerek.

böyle bir ortamda dekanı da tehdit eder çaycısı da. kişilerin makamına değil, arkasındaki güce bakın. bu dekan sadece bir elçi, sadece bir tetikçi. azmedenlerin arkasında gizli bir azmettirici var. esas güç, esas düşman orada.

ilahiyat profesörü ve ilahiyat fakultesi dekanı olan prof. dr. cevdet kılıç'ın "biz gece vakti gelir işinizi bitiririz." diye tehdit savurduğu söylemlerdir. kendisini "bu bir şiddet ve nefret söylemi değildir." diye savunmuştur.
bu insanlar eğitimci kimliği ile insan eğitiyorlar. komik.


kaynak

bu akşam geri vites yapıp beni yanlış anladınız 15 temmuz muhabbetine bağlamıştır badem bıyıklı olayı.

mafya ağzıyla konuşan, kendini bilmez, toplumu bölmeye çalışan bir provokatör.

ilahi adalet ve ilahi bir güc varsa öbür tarafta asıl tehdidi görmesini umduğum dekanın zırvalamaları.

tekinsizlik, fakirlik, umutsuzluk gibi alanlarda değil 50 150 yıl ileri gitmiş deseler doğru derdim de bu açıklamaya mabadımla güldüm.

bu kafa türkiye'yi 20 yıldır yönetiyor. n'oldu son yıllarda pek bi tepki gösterir oldunuz? bugün başımıza bunlar geliyorsa suç ananızda, babanızda, dedenizde.

tonton başörtülü nineler, gül suyu ve misk kokan hacılar, ak sakallı akik yüzüklü dedeler ülkeyi bu hale getirdi. siz hala otobüste yer verelim mi diye tartışadurun herifler yepyeni anayasa hazırlıyorlar.

çok güzel yutturdular bize,
el öptük para verdiler
büyüdük anladık birinin elini öpmeyince
aç kalıyormuşsun.
bazısı abarttı, öpülmedik yer bırakmadı
ama işkillenmedik değil hani,
bayram değil seyran değil.

çok güzel alıştık dimi, baya alıştık,
yüzümüz kızarmıyor artık
ulan kurbanı ramazanı
recebi şabanı
onlardan çok biz ister olduk
doya doya et ve baklava yediğimiz yılda bir gündü,
yarabbi şükür dedik.

ama nasıl mutluyduk,
iyi bişey yapıyorduk güya
herkes hayırlı evlat diyordu
şimdi terörist olduk

gavurlar birbirine neden hediye alıyor şimdi daha iyi anlıyorum.

(bkz: güç zehirlenmesi)