1.
konuşamam yalnızca nickaltı
soğuk ve kasvetli bir sözlük günüydü. aylardır gözüme kestirdiğim ay pardon beğendiğim bayansı bayanın online listesindeki nickini mouse aracılığıyla sakince okşuyordum. uzun zamandır ne yazsa gelsin artılar, gitsin şukular şeklinde kendimi belli ediyordum. gün içinde içli şiirler, yalnızlık, varoluş sancıları içeren entryler giriyordum.
ortam, odasında çok pişmiş ve az yıkanmış meriç kokuyordu. bu yüzden arada sırada midem bulanıyordu; yine de yılmadım. güzel sözlük kadınlarının fotoğraflarının asılı olduğu duvarımla göz göze gelip açık camdan temiz hava alıyordum. inanıyordum ki bir gün bu makus kaderimi yenip beyoğlu'nda opsiyonel olarak taksim'de martılara simit atacak, ardından ona geçecektik. normal sözlük yazarlarının fotoğrafları başlığı coşmuş; tüm meriç yoldaşlarımın kılıç kalkan seslerinden kulaklar sağır olmuştu. bir meriç kendini öne atmış ama hedefe varamadan bir yakışıklı tarafından hunharca öldürülmüştü. tüm bu karmaşanın ardında onun fotoğrafı yine oradaydı. vira bismillah diyerek gözü kararttım.
ölçü birimi olarak üç sözlük kadını boyunda bir mesaj yazdım. yazarken kah ağladım, kah güldüm kah neyse ondan bahsetmek istemiyorum. * göndere basmadan önce mesaj alımına kapalı ihtimaline karşı ellerim titriyordu. son bir ilahi güçle göndere bastım. korktuğum başıma gelmeden mesajım iletilmişti. yeni attığı fotoğrafın etkisiyle aldığı övgüler arasında beni görene kadar bir duble adana, bir acılı şalgam, bir küba purosu, bir şişe viski gömdüm. biliyordum ki o bana dönecek ve bu iğrenç ortamdan onu çekip, çıkarıp alacaktım. minik minik meriçler, azılı feministler, çatlak yumurta gibi fikirlere sahip yazarcıklarımız olacaktı. böylesi bir gelecek heyecanıyla bana yolladığı mesajı açtım. bir de ne göreyim dersiniz; konuşamam yalnızca nickaltı...
to be continued
ortam, odasında çok pişmiş ve az yıkanmış meriç kokuyordu. bu yüzden arada sırada midem bulanıyordu; yine de yılmadım. güzel sözlük kadınlarının fotoğraflarının asılı olduğu duvarımla göz göze gelip açık camdan temiz hava alıyordum. inanıyordum ki bir gün bu makus kaderimi yenip beyoğlu'nda opsiyonel olarak taksim'de martılara simit atacak, ardından ona geçecektik. normal sözlük yazarlarının fotoğrafları başlığı coşmuş; tüm meriç yoldaşlarımın kılıç kalkan seslerinden kulaklar sağır olmuştu. bir meriç kendini öne atmış ama hedefe varamadan bir yakışıklı tarafından hunharca öldürülmüştü. tüm bu karmaşanın ardında onun fotoğrafı yine oradaydı. vira bismillah diyerek gözü kararttım.
ölçü birimi olarak üç sözlük kadını boyunda bir mesaj yazdım. yazarken kah ağladım, kah güldüm kah neyse ondan bahsetmek istemiyorum. * göndere basmadan önce mesaj alımına kapalı ihtimaline karşı ellerim titriyordu. son bir ilahi güçle göndere bastım. korktuğum başıma gelmeden mesajım iletilmişti. yeni attığı fotoğrafın etkisiyle aldığı övgüler arasında beni görene kadar bir duble adana, bir acılı şalgam, bir küba purosu, bir şişe viski gömdüm. biliyordum ki o bana dönecek ve bu iğrenç ortamdan onu çekip, çıkarıp alacaktım. minik minik meriçler, azılı feministler, çatlak yumurta gibi fikirlere sahip yazarcıklarımız olacaktı. böylesi bir gelecek heyecanıyla bana yolladığı mesajı açtım. bir de ne göreyim dersiniz; konuşamam yalnızca nickaltı...
to be continued
devamını gör...