haydarpaşa'ya varmayacak bir trende eski yolculuklar için düşülmüş bir nottur:
vaktiyle biz geceleyin tandoğan'dan biner,
sabahında haydarpaşa'ya inerdik;
senin anlayacağın, bozkırda büyüğü açar,
deryayı görende cila çekerdik.
devlet malı masalar mühürlü basma kanaviçe
mezeler o biçim.
hepimiz çiçek gibiyiz,
-öyle ya, rakı içeceğiz!-
ben diyeyim mülkiye'de, sen say çiçek'teyiz.
ne müzeyyensiz kor bizi 657'ye tabi
-aşçısı, ocakbaşıcısı, garsonu
ceketli kravatlı- tekmil güzel abimiz,
ne gam gasavet döşümüzde.
efkarlanırdık elbet inceden,
müzeyyen bu, efkarlanılmaz mı!
usullaşırdı sohbetler, biraz daha derin nefesler
alınırdı sigaralardan.
ama değil mi ki şair demiş:
boyuna da yoksulluk lafı edilmez 'a!
bizim efkar bildiğimiz de o hesap:
birkaç şarkı, birkaç duble, birkaç sigara.
o müzeyyen ki bilmez misin
nasıl döndürür kadehi başta,
nasıl doldurur hicranı gönül içre
anda coşar da şenlenir, şenler -ne ara!-
o vakitler biz kolkola inerdik
kolkola bindiğimiz trenden.
âşıksak hele
-hem nasıl!-
dalında çiçeğe durmuş arıyeli
-durmuş ya!-
bir bakmışız:
deniz yürümesin mi gara!
-mis!-
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.