uther the lightbringer yazar profili

uther the lightbringer kapak fotoğrafı
uther the lightbringer profil fotoğrafı
rozet
karma: 280 tanım: 34 başlık: 0 takipçi: 2

son tanımları


barbarian

42. dakikasında senaristin projeyi terk edip gitmiş olma olasılığını ciddi ciddi değerlendirmeme sebep olan gerilim film. keza filmin devamı tam bir karmaşa.

film, ana kızımızın kiraladığı evin başka bir şirket tarafından aynı tarihlerde yakışıklı ana oğlanımıza da kiralandığını öğrenmesiyle açılıyor. pek yaratıcı bir açılış olmasa da, bu sahnelerde filmin gerilimi dozunda ve başarılı işleniyor. hiç tanımadığın biriyle bilmediğin bir yerde sıkışmış olmanın verdiği gerilimi seyirciye çok başarılı geçiyor. bir takım enterasan olaylar yaşanmasının ardında, filmin ritmi iyice tırmanmaya başlıyor. gizem unsurları giderek artıyor, gerilim hızlanıyor. ve sonra birden bam.

sanki dakikalardır tek mekan gerilim filmini ince ince elleriyle ören başka biriymiş gibi, bir anda korkunç kararlar alınmaya başlanıyor ve film adeta tür değiştirerek basit bir korku filmine dönüşüyor. filmin başında işlenen konuların hepsinin ucu bomboş kalıyor ve film ördüğü tüm gizemleri çöpe atıyor.

resmen bütün hevesim kursağımda kaldı akşam akşam :( kesinlikle önermiyorum.
devamını gör...

cinsiyetçi söylemlerin yasaklanması

dilin düşünce üzerindeki işlevinden habersiz olduğuna inandığım bir kullanıcının açtığı bir de üstüne utanmadan cinsiyetçi/homofobik vb. söylemlerin yasaklanmamasını savunduğu başlık.

bu konu uzun süredir kafamda dolanan bir konuydu. hazır ortaya bir yem atılmışken ben de fikirlerimi yazayım. her şeyden önce bireylerin fikir özgürlükleri konusunda aslında oldukça geniş bir bakış açısına sahip olduğumu söylemek isterim. hakaret vb. gibi davaların kaldırılması, bireylerin birbirlerine nefretlerini/öfkelerini istedikleri gibi kusabilmeleri gibi bir konuda açılmış olsaydı bu başlık, sonuna kadar da destek verirdim. bir şeylerin üzerine yazılamaz/çizilemez putlar ve tabular haline gelmesine kesinlikle karşıyım. siyasi liderlere (eski veya yeni) ya da kültürün belirli ögelerine yapılan yorumlar yüzünden insanların ceza almasını oldukça saçma bulurum. ancak topluma ait belli bir kesimi yaftalayıcı/ayrıştırıcı sözler kesinlikle bu kapsamın dışında kalmalıdır. bu konudaki düşüncelerim okuduğum bölümü, psikoloji, okumamla daha da şekillendi. peki neden?

günümüz toplumlarında anarşizmin önerdiği gibi sonsuz ve sınırsız özgürlüğe geçemememizin en önemli sebebi, bireylerin eşitsizliğidir. siz eğer farklı grupların birbirini aşağılamasına, birbirini ayrıştırmasına izin verirseniz, gruplar arası uçurumlar açılır. (dildeki ayrımcılığın davranışlara etkilerinin bilimsel kanıtları için bologna üniversitesinden michela menegatti ve monica rubini'nin yazdığı "gender bias and sexism in language" adlı makaleye bakabilirsiniz) dezavantajlı veya azınlıkta olan grup, yaşam kalitesinden ve haklarından ödün vermeye başlar. bu da, çağdaş toplumun en önemli şartlarından biri olan toplumun tüm kesimlerinin eşit derecede sağlıklı bir yaşam sürmesini engeller. bu nedenle "sonsuz özgürlük" gibi bir kavrama sahip değiliz. daha somut bir örnek üzerinden bakalım.

günümüzde engelli bireylerin daha kaliteli bir yaşam sürmesi, fiziksel engellerinden dolayı yaşadıkları sorunların çözülmesi için her devlet belli bir bütçe ve insan gücü ayırmış durumda. düzenli olarak bu konuya kaynak ve zaman harcayıp, projelere üretiyor. çünkü dediğim gibi, çağdaş toplum ve devlet, içerisinde yaşayan grupların eşitliğini sağlamak konusunda çaba sarf eder. bu eşitliğin bir parçası da, grupların sosyal eşitliğidir. fiziksel imkan açısından olduğu gibi, sosyal bakımdan engelli bireylerin, engelli olmayan bireylerle eşit olmasına çalışır devlet. bu "sosyal eşitlik" ve "toplumda kabul görme" kavramlarının önemli bir kısmı, dilden geçer. çünkü dil, bireylerin düşünme yapısı üzerinde kalıcı bir etkiye sahiptir. (örneğin, m. keith chen'in 2013 yılında american economic review'da yayınladığı çalışmaya göre, gramatik olarak gelecek zamanı ve şimdiki zamanı bağlayan ana dillere sahip olan bireyler, gelecek zamanın daha uzak zamanları anlatmak için kullanıldığı ya da gelecek zamanı olmayan anadillere sahip insanlara göre para biriktirmeye, sağlıklı beslenme alışkanlıklarına sahip olmaya, ya da güvenli seks yapmaya daha yatkın. çünkü gelecek zaman onlara daha yakın ve gerçek geliyor.) bu kalıcı etki, bireylerin zihninde sosyal şemalar için de geçerli. toplumun belirli bir kesimine ait olmanın hakaret olarak kullanıldığı bir toplumda büyürseniz, toplumun o kesimine ait insanların "olunmak istemeyecek" kadar korkunç insanlar olduğunu düşünürsünüz. daha somut bir örnekle, eğer etrafınızdan sürekli "karı gibi ağlama" ya da "erkek gibi davran" tarzında söylemler duyarak büyürseniz; bir şeyleri yaparken erkek ile ilişkilendirilen toplumsal kalıpları takip etme ihtimaliniz artar ve dolayısıyla bu kalıpların toplumdaki varlığı güçlenir, gruplar arası boşluk derinleşir. (ilk link verdiğim makaleye bakılabilir yine bu konunun detayları için).

özetle, fikir özgürlüğü ve nefret söylemi arasındaki en temel fark, nefret söyleminin toplumda yarattığı etkilerin ve zararın, bireylerin özgürlüğünün kısmen de olsa kısıtlanmasını gerektirecek kadar büyük olmasıdır. devlet, dezavantajlı grupları korumak için hamleler yapar ve yapmak zorundadır. bununla problemi olan insanları dezavantajlı bir gruba ait olmanın ve sürekli insanların sizin adınızı bir küfür olarak kullanmasının nasıl bir şey olduğunu düşünmeye davet ediyorum.

konu hakkında ileri okuma isteyenlere, bu alandaki klasik bir çalışma olan margaret wetherell, ve johathan potter tarafından 1992 senesinde yazılmış, "mapping the language of racism: discourse and the legitimation of exploitation" isimli çalışmaya bakmasını tavsiye edebilirim.

bahsedilen makaleler:
link1: oxfordre.com/communication/...
link2: www.aeaweb.org/articles?id=...
devamını gör...

rusya'da covid-19'a karşı üçüncü aşının onaylanması

yemiyor içmiyor aşı buluyor bunlar da mübarek. ne hikmetse kendilerinden başka kimse de tanımıyor bu ülkenin aşılarını. sıfır şeffaflık gösteren, kendi muhalefet başkanını zehirleyen bi' ülkenin ürettiği aşıyı kim ne kadar kullanmak ister orası da soru işareti tabii. gerçi batı dünyası ne kadar şeffaf, denetleyen mekanizma yine batı dünyasının kendisi olunca, bu da bi' soru işareti. dilerdim ki doğu ve batı dünyası birbirinin üzerinden rant kazanmaya çalışan zıt mekanizmalar değil de, herkesin iyiliği için farklı alternatifler sunan, birbirini denetleyen paralel sistemler olsaydı. belki ilerde bir gün...
devamını gör...

iyi parti genel başkan yardımcısının homofobik tweet'e cevabı

bravo. lgbti+ bireylerin ayrıştırılması konusunda konuşabilme cesaretini hangi partinin, hangi siyasetçinin göstereceğini merak ediyordum. güvenli muhalefetle olmuyor maalesef bu işler. kendisini her zaman sola meyilli olarak tanımlanmış bi insan olarak, ilk defa kendimi merkez sağ bir partiye yakın hissediyorum. bakalım zaman neler gösterecek.
devamını gör...

pandemi ne zaman bitecek sorunsalı

cevap olarak "sonsuza kadar sürecek" "hiç bitmeyecek" "bi daha asla eski normale dönemeyeceğiz" tadında şeyler sunanları anlamakta zorlanıyorum. bu dünyadan neler geldi, neler geçti be. veba, kolera, ispanyol gribi... tıp teknolojisinin günümüzdeki teknolojinin yanından geçemediği dönemlerde atlatıldı bu salgınlar. elbet bu da geçecek. zaman lazım sadece.
devamını gör...

avrupa yakası replikleri

"aslı yeavruumm, aa bana enişte de lütfen :))"

arkada çalarken bu başlığın denk gelmesi de çok tatlı oldu, bu diziyi hala seven insanların olması beni sevindiriyor...
devamını gör...

türkiye ab'ye girerse olacaklar

gülse birsel'in zamanında dediği gibi...

buradan
devamını gör...

martı dijital sahne 2

özellikle erkek karakterin sayfaları yırttığı kısımdaki ses efektleri, müzikler, arkada yavaş yavaş yükselen piyano, dekorun muhteşemliği... gerçekten ilk defa seyrettiğim online bir gösterimden böylesine gerçekçi bir doyum aldım. yer yer tüylerim diken diken oldu, duygulandım. geri kalan 4 oyun için de oldukça heyecanlıyım.

hem öykü karayel hem selahattin paşalı rolünün hakkını vermiş. tiyatro izlemeyi özlediğimi hissettiren, başarılı bir yapıt olmuş.

anton çehov'un oyunundan uyarlamasını da ibrahim çiçek yapmış. ellerine sağlık.
devamını gör...

geceye bir siyasetçi sözü bırak

(bkz: nadanı terk etmedin yaranı arzularsın)

neden bu kadar komik bilmiyorum ama her gördüğümde bi' gülme alıyor. bi y***k esprisine bu kadar gülünmez be kardeşim.
devamını gör...

pilot kalem ile 2 dakikada bütün ateistleri mümin yapan genç

aynı işlemi telefonla ve bardakla yapanları da vardır.

tarihte bunca din felsefecisi boşuna var olmuş demek ki dedirten video. sen otur senelerce varlık, yokluk, tanrı, inanç kavramları üzerine düşün, yaz, çiz. onun üstüne bi' de onlarca insan gelip senin düşüncelerin üzerine ömür adasınlar, sonra adamın biri gelsin senin yaptığın işi pilot kalemle yapsın.

descartes bak dalgana kardeşim.

şaka bir yana, amme hizmetimizi de yapmadan geçmeyelim. eleştirmek kolay, peki bu işi yapmanın doğru yolu ne?
gerçekten tanrının varlığı/yokluğu üzerine dişe dokunur ve kafan açan felsefi argümanlar okumak isteyenler gidip kierkegaard ya da descartes okuyabilir. ikisi de felsefe tarihi içerisinde "tanrıyı kanıtlamış" olmakla isim yapmış düşünürlerdir. kierkegaard'ın inancının daha sezgisel olmasına karşın; descartes tanrının varlığını da, her argümanını olduğu gibi, akla dayandırmıştır.
devamını gör...

cennet mahallesi (dizi)

(bkz: polonezköydeyim)

(bkz: gitti milyarlık mobilya)
devamını gör...

islam'ı bilmeyen yazarların islam'ı kötüleyici başlıklar açması

dünya üzerinde islam adı altında kurulmuş onlarca hatta yüzlerce tarikat olduğu düşünüldüğünde islam'ın "ne" olduğu belli ki o kadar da açık değildir.

dolayısıyla kimin neyi bilip neyi bilmediğini iddia etmek de kimseye düşmez. çünkü muhtemelen kişinin kendisi de birçok farklı görüş tarafından islam'ı bilmemekle suçlanmaktadır.
devamını gör...

gece saat 2'de sözlüğe giren kızın asıl amacı

(bkz: o saatte orda ne işi vardı)
devamını gör...

en yakındaki kitabın 17. sayfasının 3. cümlesi

"yunanca 'aesthesis' kelimesinden türemiştir ve tam olarak, duyularla algılanan anlamına gelir."

estetik kelimesinin kökeninden bahsedilmektedir.
çağdaş sanatı anlamak - graham whitham ve grant pooke
devamını gör...

fiona gallagher

dizinin amerikan versiyonunda emmy rossum tarafından canlandırılan, şurada olsa bir an bile düşünmeden nikahı basacağım shameless dizisi karakteri.

bir kadına kendi ayaklarının üzerinde durmak bu kadar mı yakışır be kardeşim. hastasıyız.
devamını gör...

başıma geleceklerden google play sorumludur

insanlarının hukuk sisteminin nasıl işlediğinden bir haber olduğunu kanıtlayan cümle.

(bkz: gerçek hukuk bu değil)
devamını gör...

spartacus (dizi)

özellikle ilk sezonu dillere destan olan amerikan dizisi. ilk sezonda spartacus karakterini canlandıran andy whitfield, birinci sezonun tamamlanmasının ardından kanserden hayatını kaybetmiştir. devamında gelen liam mcıntyre yerini doldurmaya çalışsa da, gözler hep andy'yi aramıştır.

özellikle dizinin final sahnesindeki konuşma efsanevidir. her izlendiğinde tüyleri diken diken eder. ilk sezondan sonra kalitesi biraz düşmüş olsa da, insana özgürlüğün bedelini sorgulatan muhteşem bir yapıttır.

--! spoiler !--

final sahnesinden şu cümleyi bırakmazsam, içim rahat etmeyecekti. affedin.

"let us teach them that all who draw breath are of equal worth, and that those who seek to place heel upon the throat of liberty will fall with a cry of freedom!"

--! spoiler !--
devamını gör...

bu yaza korona biter mi sorunsalı

koronanın bitmesi ile ne kast edildiğine göre cevabı değişen sorunsal.

aşılama ile beraber virüsü dünyadan sileriz ve her şey eski haline döner? sanmıyorum.
geçen yaz olduğu gibi sadece ekonomik kaygılar güdülerek hazırlanmış bir normalleşme sürecine gireriz ve korona tam gaz devam etmesine rağmen yokmuş gibi davranırız? hiç şüphesiz.
devamını gör...

pandemide kendini geliştiren insan

genel olarak kendini geliştiren insandır. gelişmek, iki günde olan bir olay olmadığına ve bir ömür sürdüğüne göre, pandemi sırasında da duracak değil herhalde. nasıl her gün televizyon izleyen insan pandemide de izliyor, nasıl her gün yemek yiyen insan pandemide de yemeye devam ediyor, bundan farksızdır. her zaman tanıdığınız bildiğiniz insan yani, panik yapmaya gerek yok.
devamını gör...

ömer hayyam

özellikle hiciv içerikli şiirleri günümüzde çok sevilse de, aslında ölümü anlamlandırmak için yazdığı hedonist şiirleri de oldukça ilgi çekici ve güzeldir. hayyam yaşamın ölümle kesin bir sona ereceğine inandığından, yaşamın zevklerinden kendimizi mahrum bırakmamızı manasız bulur. bu bakımdan hedonist, yani hazcıdır denebilir.

şarap sık kullandığı imgeler arasındadır. bunun sebebi kelimenin çift anlamlılığında yatar. şarap bilindiği üzere başlangıçta fars/arap devamında da bundan etkilenen divan edebiyatında, aşk kavramını temsil eder. ayrıca akla gelen ilk anlamıyla da dünyevi bir zevktir. bu bakımdan ölüm gelmeden şarap içmek ister hayyam. yani sevmek/sevişmek ve gerçek anlamıyla sarhoş olmak.

"seher yeli eser yırtar eteğini gülün
güle baktıkça çırpınır yüreği bülbülün
sen şarap içmene bak, çünkü nice gül yüzler
kopup dallarından toprak olmadalar her gün."

"bulut geçti gözyaşları kaldı çimende
gül rengi şarap içilmez mi böyle günde?
bugün çimen bizim, yarın kim bilir kim
gezecek bizim toprağın yeşilliğinde."

yukarıdaki dizelerde bahsettiğim şarap kavramını görmek mümkündür. ayrıca fark edileceği gibi kimse bilmez şarkısı da hayyam'ın dizelerinden oluşmaktadır.

ölümü anmak ve insanın gelip geçiciliğini göstermek için en sık kullandığı imge ise testi ve kerpiç imgesidir. çamur ve toprak ona ölümü çağrıştırır. ölümü özellikle krallar ve vezirler gibi gücü elinde tutan karakterler üzerinden anlatmayı sever. yaşadığı dönemde neredeyse tanrıyla eşdeğer görülen kralların bile bir gün şarap testisine kulp olacağı gerçeği, onu çok eğlendirir gibi gözükmektedir. birkaç örnek dörtlüğü buraya bırakıyorum. buna benzer birçok farklı dörtlüğü vardır.

"insan bastığı toprağı hor görmemeli:
kim bilir hangi güzeldir, hangi sevgili.
duvara koyduğun kerpiç yok mu, kerpiç?
ya bir şah kafasıdır, ya da vezir eli."

"bir testi aldım çarşıdan ucuza;
gizli gizli neler anlattı bana;
bir şahdım, dedi; altın kupam vardı;
şimdi neyim? testi oldum şaraba."

tüm bunlara rağmen bence en güzel dörtlüğü, her ne kadar ölümü kabullenmiş ve onunla dalga geçer görünse de, aslında ölümden ne kadar korktuğu anlatan şu dörtlüktür. bu dörtlükten anlarız ki, hayyam için ölüm en büyük ceza, en büyük işkencedir. öyle ki ölmeyi hak etmesine neden olacak bir günahın var olmadığını söyler.

"gökleri yarıp darma duman ettiğin gün,
pırıl pırıl yıldızları kararttığın gün,
sen sorguya çekmeden ben soracağım sana:
ey tanrı, hangi günahım için beni öldürdün?"
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim