yancı yazar profili

yancı kapak fotoğrafı
yancı profil fotoğrafı
rozet
karma: 1294 tanım: 128 başlık: 48 takipçi: 22

son tanımları


başak köklükaya

barış bıçakçı'nın, işe yarar bir şey filminde başrol oynamıştı. izleyeli epey oldu elbette ama, sanırım ilk heyecanları aşıp da daha nesnel bir yorum yapabilirim gibime geliyor. nedense başak köklükaya'nın yüzünde tanımlayamadığım bir hüzün var. böyle tam gülememiş, gülerken bile yarı hüzünlü, yarı kararsız ya da aybolmasın diye gülümsermiş gibi... elbette benim öznel fikrimin pek bir değeri yok ama, sanırım memleketin gelmiş geçmiş en başarılı oyuncusudur diye bir cümle kurmaktan kendimi alamıyorum desem yalan olmaz... yolu açık olsun, seviyoruz kendisini...

not: aylar sonraki ilk entri
devamını gör...

rota fortunae

talihin çarkı, cilvesi anlamına gelen latince söz öbeği.
devamını gör...

credo quia absurdum

inanıyorum, çünkü saçma anlamına gelen latince söz öbeği. yani, eğer bir şeye inanılacaksa, saçma olduğu, inanmaya imkan olmadığı için inanılacak, anlamındadır.
devamını gör...

aöf cumhuriyet dönemi türk şiiri ve can yücel

başlığın tamamı şöyle olacaktı: anadolu üniversitesi açık öğretim fakültesi'nin öğrencilerin kullanımı için hazırlamış olduğu "cumhuriyet dönemi türk şiiri" kitabında can yücel neden yok?
ilginç değil mi sevgili normalsözlükçüler? hani gözden kaçacak biri de değil can yücel. özellikle kapsam dışı bırakmadılar ise, büyük bir aymazlık, hatta budalalıktır can yücel'e ve şiirine bunu yapmak.

kitapta kimler yok ki? hani tamamını anmayalım ama şu isimler varsa can yücel nasıl olmaz diye düşünüyor insan:

ismet özel
ataol behramoğlu
süreyya berfe
refik durbaş
afşar timuçin
nihat behram
attilâ ilhan
özdemir ince
ahmed arif
hasan hüseyin
ahmet telli
adnan özer
haydar ergülen

kitabı pdf olarak şu linkten indirebilir ve inceleyebilirsiniz.
umarım açık öğretim fakültesi dekanlığı'nın konuyla ilgili bir açıklaması vardır. elden ele yayalım, duyuralım sevgili sözlükçüler.
devamını gör...

gürsel korat

özellikle kapadokya bölgesinde geçen tarihi nitelikli romanların yazarı. biyografisi şöyle:


1960'ta doğdu. nüfus cüzdanına göre adı, gürsel sağlamöz'dür. çocukluğu ve ilkgençliği kayseri'de geçti. kayseri eğitim ensitüsü'nü bitirdikten sonra bir müddet öğretmenlik yaptı. 12 eylül 1980 askeri darbesi yapıldığında sekiz aydır siyasal nedenlerle ankara mamak cezaevi'ndeydi, nisan 1981'de serbest bırakıldı ve beraat etti. (1982) yarım kalan üniversite öğrenimini 1985 yılında ankara üniversitesi'nde tamamladı. bu yıldan itibaren de yazı hayatı başladı: yarın, mayıs, edebiyat dostları, edebiyat ve eleştiri gibi dergilerde ve birikim, radikal ve atlas gibi yayın organlarında yazılar yayımladı. senaryo yazarlığı, felsefe öğretmenliği ve serbest gazetecilik yaptı. kadir has üniversitesi film ve drama bölümü'nde konuk öğretim görevlisi olarak dersler veren yazar, ankara'da gazi üniversitesi iletişim fakültesi'nde öğretim görevlisidir.


okunası romanlarını şöyle sıralayabilirim:
1. kalenderiye
2. yine doğdu tan yıldızı
3. zaman yeli
4. unutkan ayna
devamını gör...

ay şarkısı

bir gürsel korat romanı. yazarın ilk romanı imiş meğer, ama maalesef ilk kez 1997'de yayımlanmış. anlaşıldığı kadarıyla, ilk roman olmanın tüm çapaklarını, arızalarını içerdiğinden olsa gerek, on sene boyunca yayımlanmayı beklemiş. tabi bu da yetmemiş, artık daha deneyimli, kendi dilini bulmuş yazarımız, 2017 yılında romanı tekrar yazmış. söylediğine göre romanın genel yapısına dokunmamış ama neredeyse yeniden yazmış. buna rağmen, okuması zor bir eser gibi geldi bana. belki de kurgudan kaynaklıdır, karakter sayısının çokluğundandır, bilemiyorum. sadece yazarın külliyatını tamamlamak isteyenlerin okuyacağı bir kitap diye düşünüyorum...
devamını gör...

acaba sadece bana mı oluyor diye düşünülen şeyler

balkon, yamaç, yar... vb. yüksek bir yere çıktığımda "şurdan atlasam ne olur acaba?" duygusundan kendimi alamıyorum.
hakikaten de "siz uçuruma uzun süre bakarsanız, uçurum da size bakar" (bkz: nietzsche) dedikleri doğruymuş.
devamını gör...

aşkı anlatan en güçlü söz

"aşk da ilkyaz gibidir
yaşadığın yerde vardır
aradığın yerde yok"
(bkz: afşar timuçin)
devamını gör...

sayın başkan

(bkz: el senor presidente)
devamını gör...

sayın başkan

miguel angel asturias'ın (bkz: sayın başkan) ismiyle türkçeye zeyyat selimoğlu tarafından çevrilen ve yordam edebiyattan çıkan şahane ötesi bir romanıdır.


“başkan’ın güvenini kazanmak için en etkili davranış bir suç işlemek veya kendini savunamayacak kimseleri açıktan açığa aşağılamak veya halka üstün gücünü hissettirmek ya da milletin sırtından zenginleşmektir.
kan dökmek işlenecek en iyi suçtu. bir insanın yok edilmesi hükümete yüzde yüz sadık olmanın kanıtıydı. görünüşü kurtarmak için iki yıl hapis; ondan sonra karşılıklı güvene dayanan bir işe alıyorlardı insanı. bu çeşit işler, itaatsizlik halinde kolayca hapse atılabilmeleri için, mahkemelik olmuş memurlara veriliyordu.”



yukarıdaki satırlardan bir kez daha göreceğimiz üzere, bize en çok benzeyen coğrafya, ne arap, ne doğu avrupa ne de türki cumhuriyetler coğrafyasıdır. bize en çok benzeyen coğrafya latin amerika’dır. alıntının guatemalalı bir yazara ait olduğunu bilmesek, bizim ülkeden kim yazmış acaba diye sorarken buluruz kendimizi.

sanırım fidel castro söylemişti, (mealen) 20. yüzyıl, kuzeyin, güneyi sömürdüğü bir yüzyıldır demişti. nitekim güney ve orta amerika’nın tarihi aynı zamanda bir darbeler tarihidir. hızlıca hatırlayalım: şili, arjantin, meksika, bolivya, guatemala ilk akla gelenler. sivil halka yapılan baskı ve işkenceler, göz altında kaybetmeler, yıllarca süren sebepsiz tutukluluk halleri… tanıdık geldi mi?

sayın başkan, kötülükle iyiliğin savaşı sürdükçe hatırlanacak, okunacak bir roman. diyebiliriz ki asturias, zamanlar üstü bir eser yaratmıştır.

ertuğrul turan’ın dediği gibi, “sözcükler yaşamın üzerine titrediğimiz anlarının gizemini korur mu? böyle şiirsel bir düzen oluşturulabilir mi? insan kibir ve küstahlığından vazgeçer mi? sömürü, talan biter mi? bilmiyorum. ancak mücadelenin sürüp gideceğini umuyorum.”
evet, mücadelenin sürüp gideceğini umuyoruz…
devamını gör...

spor ayakkabı

spor ayakkabı üreticilerinin son 20 yılda keşfettiği en önemli şey, ayakkabıların nereden eskidiğini bulmak ve oraya daha da kalitesiz yapmak. yepisyeni ayakkabının topuk kısmındaki bez doku bu kadar çabuk mu eskir yahu?
devamını gör...

penceresiz kaldım anne

sözleri yusuf hayaloğlu’na, müziği ahmet kaya’ya ait bu şarkıyı, cengiz özkan'ın yorumuyla dinlemek isteyenler için link
devamını gör...

seks tanrısı

önce bereden kurtulunması zorunlu olan insan halleri.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
(bkz: umut sarıkaya)
devamını gör...

bir öz eleştiri yap

"bunu mutlaka yazmalıyım" diye açtığım sözlük sayfasında, tanımın yarısına filan gelince, "amaan, çok gereksiz. benim için önemli olduğunu sandığım bu tanımın, başkaları için de önemli olduğunu bana düşündürten nedir?" diyerek yazdıklarımı silmek ve sayfayı yenilemek...
devamını gör...

türk tipi teselli yöntemleri

"aynı olur"
orta anadolu'daki memleketimde, yaptırdığınız bir işe ilişkin minik estetik müdahaleler asla karşılık bulmaz ve cevap standarttır: "aynı olur."
hatta sanayinin içinden geçerken "aynı olurun yeri" diye bir lokanta tabelası görmüşlüğüm bile var...
devamını gör...

isa'ya göre incil

kutsal kitap gibi açıp açıp okunacak bir eser. gölün üzerinde bir sandalda isa, şeytan ve tanrının pazarlık yaptığı bölümü diyaloglaştırarak şuraya alalım da tam olsun:


tanrı: kimisi sana inanıyor olduğundan, kimisi de senden şüphe duyduğundan canlı canlı yakılacaklar.
isa: benden şüphe etmeye izin yok mu?
tanrı: hayır.
isa: ama bizim romalıların jüpiter’in tanrı olup olmadığından şüphe etmeye hakkımız var.
tanrı: bir tek tanrı vardır ve o da benim, sen de benim oğlumsun.
isa: binlerce insan ölecek diyordun.
tanrı: yüz binlerce erkek ve kadın, yeryüzünde çok ıstırap olacak, ağıtlar dinmeyecek, yakılan cesetlerden çıkan duman güneşi örtecek, insan eti korlar üzerinde eriyecek, koku dayanılmaz olacak.
isa: ve bunların hepsi benim hatam?
tanrı: suçlu sen değilsin, bu senin varoluş sebebin.
isa: baba, bu acı kâseyi benden al.
tanrı: benim gücüm ve senin görkemin onu son damlasına kadar içmeni buyuruyor.
isa: ben görkem istemiyorum.
tanrı: ama ben güç istiyorum.

sis dağılmaya başladı, artık kayığın çevresi görülebiliyordu ve su hareketsizdi, esintilerin ve balık sürülerinin bozamadığı bir huzur. sonra şeytan söz aldı,

şeytan: onca kanın hesabını verebilmek için, gerçekten tanrı olmak lazım.

sis yine yaklaştı, bir şeyler oluyordu, yeni bir sır açıklanacak, belki de yeni bir acı ya da pişmanlık paylaşılacaktı. şeytan başladı konuşmaya. tanrı'ya, "benim bir teklifim var", dedi, ve tanrı şaşırdı.

tanrı: senden bir teklif ha, ne önerisiymiş.
alaycı, ters sözleri herkesi gücendirebilirdi, ama şeytan eski dosttu ne de olsa. çoban söze başlamadan önce doğru sözleri aradı,

şeytan: bu kayıkta konuşulan her şeyi duydum, ilerideki ışığı ve karanlığı ben kendim de gördüm ama, insanları yakmak için tutuşturulan odunların ışığını ya da leş yığınlarının karanlığını gördüğümü düşünmemiştim.
tanrı: bu seni rahatsız mı ediyor?
şeytan: bu beni rahatsız etmemeli, çünkü ben şeytanım, ve ölüm senden çok bana yarar, cehennem her zaman cennetten daha kalabalıktır.
tanrı: öyleyse nedir derdin?
şeytan: derdim yok, bir teklif yapmak istiyorum.
tanrı: söyle, ama acele et, sonsuza kadar burada vakit öldürecek değilim.
şeytan: şeytanın da bir kalbi olduğunu sen de bal gibi biliyorsun.
tanrı: evet, ama onu kullanmayı beceremiyorsun.
şeytan: bugün senin gücünü tanıyarak kalbimi ortaya koymak istiyorum, dilerim gücün dünyanın sonuna kadar, bunca yıkıma ve ölüme ihtiyaç kalmadan yayılır, ve sana sırt çevirmenin, seni inkârın tek sebebinin benim bu dünyada hüküm süren fenalığım olduğunda ısrar ettiğin için, sana beni göksel krallığına kabul etmeni teklif ediyorum, gelecekteki fenalıklarımdan vazgeçmem geçmişteki fenalıklarımı telafi eder, seçilmiş meleklerinden biriyken yaptığım gibi, yine sana boyun eğerim, mutlu günlere geri döneriz. ruhum sana eşit olma tutkusuyla kirlenene ve beni sana isyana sürükleyene kadar, bana lucifer derdin, ışık taşıyan, aydınlık.
tanrı: peki söyler misin seni neden affedip krallığıma kabul edeyim?
şeytan: çünkü sağa sola vaat etmek istediğin affı şimdi bana vaat edersen, kötülük boyun eğecek, oğlun ölmek zorunda kalmayacak ve krallığın ibranilerin toprağının çok çok ötesine yayılıp tüm dünyayı kucaklayacak, her yerde iyi niyet filizlenecek, ve ben, melekler arasında en aşağı konumda kalacağım, ve sana sadık olacağım, tövbe etmiş olduğum için sana bütün meleklerinden daha bağlı olacağım, sana methiyeler düzeceğim, her şey hiç başlamamış gibi son bulacak, her şey her zaman nasıl olması gerektiyse öyle olacak.
tanrı: ruhları baştan çıkarmada çok becerikli olduğunu bilirdim ama seni hiç bu kadar düzgün, bu kadar etkileyici konuşurken görmemiştim, az daha kazanıyordun kalbimi.
şeytan: yani beni kabul etmeyeceksin, beni affetmeyeceksin...
tanrı: hayır, seni ne kabul ederim ne de affederim, olduğun gibi kalmanı tercih ederim, hatta elimden gelse seni daha kötü bile yapardım.
şeytan: ama neden?
tanrı: çünkü benim sunduğum iyilik senin sunduğun kötülük olmadan var olamaz, eğer sen bitersen, ben de biterim, şeytan şeytan olmadıkça, tanrı da tanrı olamaz.
şeytan: son sözün bu mudur?
tanrı: ilk ve son sözüm, çünkü ilk kez bunu söylüyorum, son sözüm çünkü bunu bir daha tekrarlamayacağım.

çoban omuz silkti ve isa'ya dedi ki, şeytanın tanrı'yı ayartmadığı söylenmesin bir daha.
devamını gör...

la guerre du feu

1981 yapımı, türkçeye ateş savaşı ismiyle çevrilmiş, jean-jacques annaud'un yönettiği film. günümüzden 80.000 yıl öncesinde geçtiği için hikaye, konuşan kimse yoktur filmde. buradan da anlarız ki insanlar konuşmadan da anlaşabilirler, (zaten konuşmak insanın insana yaptığı eziyetten başka nedir ki?) nitekim o dönemde henüz konuşamıyor homo sapiens/erectus.
dünyanın, ülkenin, şehrin haline bakınca insan söylemeden duramıyor: o ateşi çalmasanız iyiydi be!

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yaz sıcaklarında serinlemek için tavsiyeler

allahım. pervanesi olmayan evlere şefkatini esirgeme yarabbi... amin
devamını gör...

howlin wolf

gerçek adı chester arthur burnett olan şikagolu blues şarkıcısı, gitar ve armonika sanatçısı. doğum: 10 haziran 1910 ölüm: 10 ocak 1976.
başlarda muddy waters ile rekabet etse de devamında iyi bir dostluk kurmuşlardır. güçlü sesi, heybetli fiziği ve gerçekten de bir kurdun ulumasını andıran sesiyle, dönemin en tanınmış sanatçılarından biriydi. sevilen parçalarından birini şuradan dinleyebilirsiniz.
devamını gör...

şehir dışında bir gün

anton çehov'un öykülerinden oluşan ve günay çetao kızılırmak çevirisiyle doğan kitaptan, haziran 2021 tarihinde çıkan kitap.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim