yine de tvler bu konuda insaflı , benim elimde böyle manyak bir toplum olsun bir dizinin her karakterine ayrı bir dizi çekerim. ne de olsa 30 kurşunlu ölmeyen , 3-4 erkekle oynaşan karakterler var.*
devamını gör...
allah bunların belasını versin, 3 saat sürüyorlar. 3 saat dizi mi olur be!
devamını gör...
alıcısı olduğu sürece de böyle devam edecek. her türlü izlenirken -hatta aynı senaryoyu milyonuncu kez önümüze koyup özgün işlerden daha çok ilgi görürken- neden zahmete girip gerçekten güzel bir şey yapmaya çalışsınlar ki? kim anlayacak, kim değerini bilecek?
devamını gör...
türk dizilerinin konusunu maalesef türkiye değil orta doğu pazarı belirliyor artık. tamamen duygusal yani.
devamını gör...
o birini de henüz izlememişizdir
devamını gör...
8 nota var, kaç tane farklı şarkı yapabilirim ki diyen serdar ortaç geldi aklıma birden.
devamını gör...
"sen çal kapımı" diye bir dizi var,

geçen yaz gece tekrarlarından, başroldeki mimarlar ve bence yine başroldeki, o evden büyük terasın hatırına, esas işlerimle uğraşırken, balkondan dinlemeye arada izlemeye başladım,

yalnız artık bu dizilerdeki fakir tanımı da pek inandırıcı gelmiyor bana, çünkü nedense hepsi, boğaz manzaralı, komple köprüyü gören ve kendilerine ait evlerde yaşıyorlar, istanbul da camdan bakınca apartman görmeyen evde oturan sayısı kaç kişi acaba,

kızın kıyafetleri çok güzel,
kızımız özgür, kızımız birey olmuş, ok de, günlük hayatta, kurumsal hayatta, şehir içinde, iç çamaşırı boyutlarında, hatta iç çamaşırının laciverti büstiyeri, şortla kombinleyip, giyen varsa gerçekten bilmek istiyorum, başrol aşırı karakterli, aşırı idealist, fazla sağlıklı..
kızdaki özgünlük, ve orjinallik biraz abartılmış, çok lider ruhlu, hep öncü bir kişilik, vardır böyle tipler ama bu kadarını bilemedim...

*ilişkinin ilk günlerinde, daha dişi giyinmesi, içinden kırmızı ruj sürmek gelmesi, enerjisinin yükselmesi filan çok güzel tespitler, daha önce bu şekilde anlatılmayan birçok güzel detay bu dizide var..

*kızımız öyle böyle bir aşk yaşamıyorken, pat diye sevgilisinden ayrılıyor,
"ben anılarımın esiri değilim, ileriye bakıyorum" (!) diyor, o kadar da acı çekmiyor, hayatına devam ediyor..

bu mümkün.. ama o bilinçte, o farkındalıkta olmak çok zor, bunu anlayabilecek kaç kişi vardır izleyen, bilemedim, yine de böyle bir karakteri başrole yerleştirmeleri çok hoşuma gitti... belki özenirler, nasıl oluyor merak ederler, araştırıp öğrenirler, "anılarının esiri olmamak" ne demek...

genelde dizilerde bu durumların altından kalkamayanların hikayeleri anlatıldığı için, bana yanlış gelirdi (ve toksik), insanların zaten bir sürü öğrenilmiş çaresizlikleri varken, birde bunu onaylar gibi dizilerde devam ettirmek..

o yüzden bu dizi daha sağlıklı geldi bana..
(tam ilanı aşk edip, mutlu olup, ayrıldıktan sonraki bölümleri izlemedim)

şu an kırmızı oda dahil izlemeye tahammül edemiyorum, çünkü insanlara, insan haklarının, kişisel sınırların çiğnendiği, doğrusunun gösterilmediği şeyleri izletiyorlar dizilerde, güya bunlar hayatın içinde var diye izlettiriliyor,
ama insanların kafasını karıştırıp, düşünmesini sağlayan hiçbir hikaye çekilmiyor...

kendi isteği ile bunları, bu kadar büyük yüzdelerle izleyen topluluğun miktarı, gerçekten korkutucu bir gerçek,

üstelik şu anda internette, youtube da o kadar çok "öğrenecek" yapacak, uğraş, zanaat, hobi varken, okuyacak, yazacak, mecra varken, hiçbir şeyi merak etmeyip.. bu dizilerin yeni bölümünü merak etmeleri, gerçekten akıl işi değil...
devamını gör...
on türk insanın dokuzunun aynı kafa yapısı ve tekdüzelikte olmasının sonucudur.
devamını gör...
coğrafya ve millet yapısı böyle yapımcılar ve senaristler ne yapsın ? dark mı çeksinler ? bir de medya patronları ve reklamcılar sorunu var. senaryolar bu yüzden villadan, mahalleden öteye gidemiyor. biz de isteriz bilim kurgu dizileri, filmleriyle dolup taşsın televizyonlar, sherlock, csi gibi aksiyon ve polisiye dizilerimiz olsun reyting rekorları kırsın ama imkânlar kısıtlı olmuyor azizim olmuyor keşke ispanyollar gibi atılım yapabilsek. tıpkı el chapo, narcos gibi uyuşturucu, mafya dizilerimiz olsa yurtiçinde ve yurtdışında heyecanla takip edilse...
devamını gör...
dizi izleyememe sebep olan durum.
sonraki sahnesini tahmin ettiğim diziyi izleyemiyorum.
az yorun bizi az şaşıralım.
senaryo işine girsem diye düşünüyorum bazen.
kendi dizini kendin yaz,
(bkz: kendin pişir kendin ye) gibi.
devamını gör...

izleyenler hatirlayacaktir the island , ada isimli bir film var. film gelecekte insanlarin klonlandigi bir tesiste geciyor. zengin ve unlu insanlar kendilerine yedek parça olarak klon üreten firmadan hizmet alimi yapiyorlar.

bu klonlara biyolojik felaketten etkilenen dünyada son temiz ve yasanabilir kalan bir yer olarak ada diye hayali bir yerden bahsediyorlar.

klonun sahibi kaza gecirip organa ihtiyac duyunca cekilis ile bu adaya gönderilen talihli olarak klon aslinda öldürülüyor.


bunlari neden anlattim. iste bu bogazda yali sahibi holding patronu muhabbeti erkeklerin olmak istedigi kadinlarin evlenmek istedigi kisi.

yani bizim adamız.
devamını gör...
eğer izleyicisi varsa neden insanlar yenisini yapsın ki herkes önlerine tekrar pişirilip pişirilip koyuyor ama yine de izliyorlar beğenmemelerine rağmen sonra reyting geliyor adamlarda bu tutuyor diye yenisini denemek istemiyorlar bence haklılarda.
devamını gör...
sebep: özgünlüğün olmaması. zengin kız-fakir oğlan ya da tam tersi, kiralık aşk sürekli dönen konular. bi holding de asistan olsak bizde köşeyi dönmüştük deee neyse.
devamını gör...
ne tuttu ise o yoldan devam ediyorlar, hiç riske girmeden.
devamını gör...
bulaşık çamaşır deterjanı, yaz günü çıkan sprey ağda reklamı sloganı gibi başlık açan kişi tespiti.
peki 9 tanesi aynıysa diğerinin çeşidi nedir?
günlük 600 kelime ile konuşulan bir dilde -ki burada edilen şikayet bile reklam sloganının değiştirilmişi nasıl bir çeşitlilik beklenir.
devamını gör...
arz talep meselesi. ciddi paralar kazanıyorlar, hangisi çok talep görürse onu çekiyorlar. dizi saatleri 2 saat, hatta iki saati geçtiği bile oluyor. sakız gibi uzatılan diziler illaki boş, anlamsız olacak. reklamlarla birlikte 4 saat sürüyor, bir insan bu kadar saat tv başında aynı şeyi nasıl izliyor o da ayrı merak konusu.
devamını gör...
televizyon izleyicilerinin zihinlerinin bu kadar sınırlı olması. aşk, entrika, zengin kız fakir oğlan, bla bla bla
devamını gör...
haketmediklerini düşündüĝüm paralar kazanıyor ve sıfır oyunculuk sergiliyorlar.
annesinden aldığı genetik mirasla ve bolca estetikle ayda 200 bin lira kazanmak ne kadar kolay.
zengin bir patronun oĝlu, baygın bakışlı ve fakir ve gururlu ve sakar, ve muhteşem güzellikte kız!
binbir türlü entrika, göz yaşartıcı ilaç sürmeden acıklı sahnelerde oynayamıyorlar bile,zaten artık diziler de bir mesaj vermek için değil başrol oyuncularının milyonluk giysi ve aksesuar reklamları için yapılıyor. önemli olan tek şey bu. birkaç güzel gözün ekmeğini yemek için prodüksiyonlar kuruluyor set hazırlanıyor, birkaç haftaya unutulacak diziler çekiliyor.
arka sokaklar dışındaki diziler maalesef böyle. orda da selin' in güzelliği sayesinde dizi yürũyor.
devamını gör...
bu sene biraz değişen bir durum aslında. tamam birbirinin kopyası diziler hâlâ var ama güzel diziler de yok değil. (türk dizi sektorüne göre kıyaslıyorum bu arada.) (bkz: hekimoğlu, menajerimi ara, öğretmen, kırmızı oda) yani 10 diziden 9 u birbirine benziyorduysa şu anda 10 dziden 8 i benziyor diyebiliriz
devamını gör...
dönem dönem değişiyor. bir dönem 10 diziden 9 u terörist - asker, bir dönem zengin - fakir oldu. şu an da ise akıllı - ruh hastası diziler revaçta..
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"10 türk dizisinden 9’unun konusunun aynı olması" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim