1.
aganorsa leaf "eski adıyla casa fernández" tütün ve puro dünyasında saygı duyulan markalardan biridir. aganorsa, tam adıyla agrícola ganadera norteña s.a., eduardo fernández pujals tarafından kurulan bir tarım / puro şirketidir. markanın ilk adı casa fernández idi. ama 2018 civarında “biz artık sadece marka değiliz, yaprağın ta kendisiyiz” diyip adlarını aganorsa leaf yaptılar. böylece puro dünyasında kimlik değişimi yaşayan ender markalardan biri oldular. bir nevi “black sabbath → heaven & hell” dönemi gibi düşünebilirsin. müzik aynı, ruh aynı, isim biraz daha fiyakalı.
bu abimiz, 90'ların sonunda "neden kendi tütünümü üretmiyorum?" diye düşünüyor, zaten kendisi de finans işlerinden gelme birisi ama aklı fikri toprakta. gidiyor nikaragua’ya, toprağı kokluyor, yağmuru dinliyor, diyor ki: “burası yeni küba olacak kardeşim...” ve başlıyor tohum işiyle uğraşmaya. ama öyle herhangi bir tohum değil, kuba kökenli tohumlar.
yani aganorsa tütünleri, teknik olarak “kuba genetikli nikaragua doğumlu çocuklar.”
öyle düşün: anası kuba, babası nikaragua, çocuk ise puro dünyasında “premium” diye geziniyor. bu adamın ve dolayısıyla markası aganorsa'nın bir diğer özelliği de “tohumdan kül’e” felsefesi, yani "seed to ash". bu markanın olayı tamamen kontrol manyaklığı. her şeyi kendi yapıyor; tohumu kendi ekiyor, güneşini kendi seçiyor, yaprağını kendi fermente ediyor, puronun külüne kadar karışıyor... öyle bir sistem kurmuşlar ki, “seed to ash” sloganı artık marka kimliğinin omurgası olmuş. adamlar öyle obsesif ki, bazı tarlalarda hangi bölgeye hangi yaprağı ekeceğine kadar bilimsel plan yapıyorlar. “bizim corojo yapraklarımız jalapa bölgesinde şöyle parlar, criollo estelí’de daha iyi yanar” falan… tam nerd işi.
marka olarak aganorsa; tipik “nikaragua topraklarından doğan ama küba ruhunu taşıyan puro” profilinde; toprağı bol baharatlı, aroması hafif tatlı ama asla bayık değil, dumanı dolgun, külü taş gibi... yani bu markanın serilerinden herhangi birini içtiğiniz anda, tohumdan külüne kadar özenle seçilip yetiştirilmiş bir yaprak içtiğinizi fark etmemeniz olağan dışı dersek abartmış olmam sanırım...
bu abimiz, 90'ların sonunda "neden kendi tütünümü üretmiyorum?" diye düşünüyor, zaten kendisi de finans işlerinden gelme birisi ama aklı fikri toprakta. gidiyor nikaragua’ya, toprağı kokluyor, yağmuru dinliyor, diyor ki: “burası yeni küba olacak kardeşim...” ve başlıyor tohum işiyle uğraşmaya. ama öyle herhangi bir tohum değil, kuba kökenli tohumlar.
yani aganorsa tütünleri, teknik olarak “kuba genetikli nikaragua doğumlu çocuklar.”
öyle düşün: anası kuba, babası nikaragua, çocuk ise puro dünyasında “premium” diye geziniyor. bu adamın ve dolayısıyla markası aganorsa'nın bir diğer özelliği de “tohumdan kül’e” felsefesi, yani "seed to ash". bu markanın olayı tamamen kontrol manyaklığı. her şeyi kendi yapıyor; tohumu kendi ekiyor, güneşini kendi seçiyor, yaprağını kendi fermente ediyor, puronun külüne kadar karışıyor... öyle bir sistem kurmuşlar ki, “seed to ash” sloganı artık marka kimliğinin omurgası olmuş. adamlar öyle obsesif ki, bazı tarlalarda hangi bölgeye hangi yaprağı ekeceğine kadar bilimsel plan yapıyorlar. “bizim corojo yapraklarımız jalapa bölgesinde şöyle parlar, criollo estelí’de daha iyi yanar” falan… tam nerd işi.
marka olarak aganorsa; tipik “nikaragua topraklarından doğan ama küba ruhunu taşıyan puro” profilinde; toprağı bol baharatlı, aroması hafif tatlı ama asla bayık değil, dumanı dolgun, külü taş gibi... yani bu markanın serilerinden herhangi birini içtiğiniz anda, tohumdan külüne kadar özenle seçilip yetiştirilmiş bir yaprak içtiğinizi fark etmemeniz olağan dışı dersek abartmış olmam sanırım...
devamını gör...