aşık olunan kadınla işkembe çorbası içmek
başlık "ruhlar aleminden sen ruh serruh" tarafından 16.04.2025 10:40 tarihinde açılmıştır.
1.
şerruh’un hikayesi, çoğu aşk hikâyesi gibi, bir ben bunu hallederim özgüveniyle başlayıp neden ağlıyorum ya şu an? dramına evrilen cinstendi. kel kafasının üzerinde parlayan ıslak ışık, göbeğinin gergin tişörtü zorlaması, ve sivilcelerinin geçmişteki bir isyanın izlerini taşımasıyla, şerruh dışarıdan bakıldığında tam bir çirkin ördek yavrusu... ama ördekliği de sorgulanır türündendi.
ama kalbi? pamuk kalbi bir piyanonun tuşları gibiydi: bazıları bozuk, ama çalınca iç acıtıyordu.
hikayemiz hale'nin doğum günü partisinde başlar. hale... ah hale! gülüşüyle ortamı gündüze çeviren, zarafetiyle bardaktaki çayı bile utandıran bir kadındı. şerruh, hale'yi ilk gördüğü andan beri platonik duygularını göbeğinde taşıyordu. her “merhaba diyişinde içinden evet, evet bugün söyleyeceğim diyordu, ama dışarıdan bakıldığında sadece içli köfteye bakar gibi bakıyordu.
o gece alkol su gibi akmış, ortam bize bir şeyler oluyor kıvamına gelmişti. şerruh, beş buçuk duble rakının ardından artık açılacağım ulen kara murat benim moduna geçmişti. hale’ye dönüp derin bir nefes aldı. tam hale, ben… diyecekti ki, hale ya ben acıktım. işkembe mi içsek hani şu geçen bahsettiğin yerde dedi.
işkembeye giderken aşk itiraf edilir mi? diye düşündü şerruh, ama kısmet ayağa gelmişti. tabii ya, dedi, ben işkembede döküyorum içimi zaten...
gece saat 02.45. işkembecide sadece 2 masa ve loş bir floresan ışık altında, karşılıklı oturuyorlardı. hale çorbasını limonlarken , şerruh’un alnından ter damlıyordu koca göbeğinin etkisi ile . kalbi değil de, kel kafası atıyordu adeta.
şey... hale... bu çorba... çok... sıcak.
evet, fokur fokur, ben bayılıyorum buna.
ben de... yani ben de sana bayılıyorum, hale dedi, ama sadece içinden. dışından sadece sen ne güzel limon sıkıyorsun ve bu işi çok güzel yapıyorsun diyebildi. allahın gerzeği...
hale güldü ne romantik bir iltifat, teşekkür ederim dedi. şerruh için tam fırsattı bunu romantik bulduysa yapıştır diye düşünürken çorba bitsin öyle dedi...
tam çorbanın son kaşığına gelinmişken, hale bir mesaj aldı. gülümsedi cem yazmış... bana dün çiçek yollamıştı da.
*
o an şerruh’un içindeki tüm umut, limon sıkılmış bol sarımsaklı işkembe gibi ekşidi. bir an için çorbayı üstüne döküp dramatik bir çıkış yapmayı düşündü. ama yapmadı. bunun yerine gülümsedi, başını salladı ve cem şanslıymış dedi. tabii ki o kadar güzel kadını kendisine yakıştırdığı için yine ve yeniden içinden.
çıkışta hale, şerruh’un koluna dokundu. sen çok iyi bir arkadaşsın, biliyor musun? dedi.
biliyorum, dedi şerruh. ama bu kez dışından ama içerisinde bir fırtına kahrolsun cemler, meriçler, berkeler derken içerisinden.
ama olsun ben sana çorba içerken bile aşığım be kadın diyordu. ta ki başka bir güzeli görene dek...
ama kalbi? pamuk kalbi bir piyanonun tuşları gibiydi: bazıları bozuk, ama çalınca iç acıtıyordu.
hikayemiz hale'nin doğum günü partisinde başlar. hale... ah hale! gülüşüyle ortamı gündüze çeviren, zarafetiyle bardaktaki çayı bile utandıran bir kadındı. şerruh, hale'yi ilk gördüğü andan beri platonik duygularını göbeğinde taşıyordu. her “merhaba diyişinde içinden evet, evet bugün söyleyeceğim diyordu, ama dışarıdan bakıldığında sadece içli köfteye bakar gibi bakıyordu.
o gece alkol su gibi akmış, ortam bize bir şeyler oluyor kıvamına gelmişti. şerruh, beş buçuk duble rakının ardından artık açılacağım ulen kara murat benim moduna geçmişti. hale’ye dönüp derin bir nefes aldı. tam hale, ben… diyecekti ki, hale ya ben acıktım. işkembe mi içsek hani şu geçen bahsettiğin yerde dedi.
işkembeye giderken aşk itiraf edilir mi? diye düşündü şerruh, ama kısmet ayağa gelmişti. tabii ya, dedi, ben işkembede döküyorum içimi zaten...
gece saat 02.45. işkembecide sadece 2 masa ve loş bir floresan ışık altında, karşılıklı oturuyorlardı. hale çorbasını limonlarken , şerruh’un alnından ter damlıyordu koca göbeğinin etkisi ile . kalbi değil de, kel kafası atıyordu adeta.
şey... hale... bu çorba... çok... sıcak.
evet, fokur fokur, ben bayılıyorum buna.
ben de... yani ben de sana bayılıyorum, hale dedi, ama sadece içinden. dışından sadece sen ne güzel limon sıkıyorsun ve bu işi çok güzel yapıyorsun diyebildi. allahın gerzeği...
hale güldü ne romantik bir iltifat, teşekkür ederim dedi. şerruh için tam fırsattı bunu romantik bulduysa yapıştır diye düşünürken çorba bitsin öyle dedi...
tam çorbanın son kaşığına gelinmişken, hale bir mesaj aldı. gülümsedi cem yazmış... bana dün çiçek yollamıştı da.
*
o an şerruh’un içindeki tüm umut, limon sıkılmış bol sarımsaklı işkembe gibi ekşidi. bir an için çorbayı üstüne döküp dramatik bir çıkış yapmayı düşündü. ama yapmadı. bunun yerine gülümsedi, başını salladı ve cem şanslıymış dedi. tabii ki o kadar güzel kadını kendisine yakıştırdığı için yine ve yeniden içinden.
çıkışta hale, şerruh’un koluna dokundu. sen çok iyi bir arkadaşsın, biliyor musun? dedi.
biliyorum, dedi şerruh. ama bu kez dışından ama içerisinde bir fırtına kahrolsun cemler, meriçler, berkeler derken içerisinden.
ama olsun ben sana çorba içerken bile aşığım be kadın diyordu. ta ki başka bir güzeli görene dek...
devamını gör...
2.
ekstra sarımsaklı olsun derse daha da aşık olunası *
devamını gör...
3.
ben sarımsaklı yiyorum sen de sarımsaklı söyle derse daha daha aşık olunası.
devamını gör...