at bakayım abinin kıllı göğsüne

yapmaya çalıştığı şey kendisine seyrettirilse, ''çabuk sil şunu'' diyeceği kesindir.
fakat işte o zamanlar kameraya kayıt, fotoğraf çekme gibi olaylar olmadığı için, öz güven ve umursamazlık had safhadadır.

topun göğse alınmasıyla yere düşmesi arasındaki zaman, 2 saniye bile sürmez.
şanslıysa, topu yere düşürmeden önce ayağında iki kere sektirebilir.
nihayetinde top, ait olduğu yere yani ufaklıklara geri döner.

peki, göğsünün kıllı olmasını büyük bir lüks olarak gören abimiz bununla yetinir mi hiç?
hemen devamında ''güzel bir orta yap bakayım'' der. yerden yükselecek ya cristiano ronaldo gibi ve topu doksana atacak ya hesapta...
tamamen fiyaskodur aslında. kafa vuramadığı gibi, yapmaya çalıştığı vole de hüsranla sonuçlanır. top, mars gezegenine doğru yol alırken, göğsünün kıllı olup olmadığını henüz anlayamadığımız abimiz, görevini tamamlamış muzaffer bir komutan gibi, olay yerini terk eder...
gider anlatır bir de kahvede... topa bir koyuşu vardır anlatmasına göre, asfalt ağlamıştır yeminle.

ve ardından gelen röveşatadir.

bu abinin üstüne tanımam.
varsa çıksın ortaya.