beyoğlu'ndan dolmabahçe'ye taşınan bir aralık akşamı
başlık "kedisever satanist" tarafından 03.01.2022 22:49 tarihinde açılmıştır.
1.
yılmaz erdoğan'ın en iyi şiiridir.
sus pus olmuş, puslu bir istanbul muydu yüzün,
yoksa çok bildik hüzünler mi taşınmıştı yüzüne dolmabahçe`de, çay tadında...
divit ucuyla yazılmış bir aşkın sureti vardı avuçlarında,
tarih bir başka iklimin kıvamını gösteriyordu.
ben rehnedilmiş yelkovan gibi...
hani akrep`i seven ama yüreği takvim yokuşlarında...
sinemada elinin elimde terleyişinin bir anlamı olmalı,
sesinin sesimde yankılanmasının...
sanki perdedekine üzülmüş ya da sevinmişsin de tesadüfen akmış yüzün içime... yalan! sen perdeye bakıyorsun, fikrin benim
seyir defterimde... ve ben amerikanca bir filmi kürtçe
seyrediyorum...
kadın, beyoğlu`nun bir kış akşamında,
üstündeki deri montun sahibine küs, soğukluğundan
muzdarip yürüyordu... adam da... yürümek hiçbir şeyi
çözmüyordu, bazı aralık akşamlarında... parmağında
yaralı bir öyküyü taşıyordu adam... kadının yüzünde
bir hüzün... hüzünlü aralık akşamında bir yüzük...
yüzüğün yüzünde dünya güzeli bir kadının kehaneti...
... soğuğun ve karanlığın vehameti!
hayatı, bir başkasının pantolonu gibi, küçültülmüş,
daraltılmış... ilk sahibinin o pantolonla yaşadığı şeyler,
yani pantolonu pantolon yapan anılar, bazı ilkbahar
bereleri yüzünden yapılan yamalar, ter tüketen
yazlar... hepsi daraltılmış... yaşananlara bir beden
büyük geliyor artık hayat!
bir aşkı paylaşmak için çok geç, bir paylaşıma aşık olmak içinse erken...
beni sevda yerimden vurdu yine zaman...
şimdi sana söylenecek tek cümle;
bende sana yetecek kadar ben kalmadı...
sus pus olmuş, puslu bir istanbul muydu yüzün,
yoksa çok bildik hüzünler mi taşınmıştı yüzüne dolmabahçe`de, çay tadında...
divit ucuyla yazılmış bir aşkın sureti vardı avuçlarında,
tarih bir başka iklimin kıvamını gösteriyordu.
ben rehnedilmiş yelkovan gibi...
hani akrep`i seven ama yüreği takvim yokuşlarında...
sinemada elinin elimde terleyişinin bir anlamı olmalı,
sesinin sesimde yankılanmasının...
sanki perdedekine üzülmüş ya da sevinmişsin de tesadüfen akmış yüzün içime... yalan! sen perdeye bakıyorsun, fikrin benim
seyir defterimde... ve ben amerikanca bir filmi kürtçe
seyrediyorum...
kadın, beyoğlu`nun bir kış akşamında,
üstündeki deri montun sahibine küs, soğukluğundan
muzdarip yürüyordu... adam da... yürümek hiçbir şeyi
çözmüyordu, bazı aralık akşamlarında... parmağında
yaralı bir öyküyü taşıyordu adam... kadının yüzünde
bir hüzün... hüzünlü aralık akşamında bir yüzük...
yüzüğün yüzünde dünya güzeli bir kadının kehaneti...
... soğuğun ve karanlığın vehameti!
hayatı, bir başkasının pantolonu gibi, küçültülmüş,
daraltılmış... ilk sahibinin o pantolonla yaşadığı şeyler,
yani pantolonu pantolon yapan anılar, bazı ilkbahar
bereleri yüzünden yapılan yamalar, ter tüketen
yazlar... hepsi daraltılmış... yaşananlara bir beden
büyük geliyor artık hayat!
bir aşkı paylaşmak için çok geç, bir paylaşıma aşık olmak içinse erken...
beni sevda yerimden vurdu yine zaman...
şimdi sana söylenecek tek cümle;
bende sana yetecek kadar ben kalmadı...
devamını gör...