modus operandi
kriminalistik terminolojide 'vakanın oluş şekli' olarak kabul edilen, aynı zamanda kişinin alışkanlıklarını, düzenli bir biçimde tekrar ettiği davranışları ve çalışma yöntemini tanımlayan latince deyiş. modus opareandi veya kısaca mo; signature (imza), staging (sahneleme) ve posing ile çok sık karıştırılsa bile çok net farklılıklar gösterir. modus operandi'nin imza ile arasındaki en belirgin fark her zaman gelişme göstermese bile gelişime açık olmasıdır çünkü imza gibi bir fantezi ürünü değildir koşullara uyum sağlamak üzerinedir bu yüzden katil cinayet işlediği süreçte ona kolaylık sağlayacak yöntemleri deneyimleyerek keşfedebilir. bunu bir kaç basit örnekle incelemek gerekirse eğer, bir seri katil işlediği pek çok cinayette kurbanlarını iple bağlayarak onları zapt etmeye çalışıp daha sonra bunun zahmetli ve zaman kaybı olduğunu fark ederek yanında plastik kelepçe getirmeye başlayabilir. bu durumu daha spesifik bir şekilde ele alırsak da, yalnızca çiftlere saldıran bir seri katil üzerinden ilerleyebiliriz. bu seri katil normal şartlarda ilk önce çiftlerden yalnız bulduğu herhangi birine saldırırken bir süre sonra önce çiftlerden erkek olanı hareketsiz hale getirmesi gerektiğinin daha işe yarar olduğunu düşünüp planlarında değişikliğe gidebilir. imza ise tamamen dürtüseldir, bu daha çok geçmişte şekillenmiş arzuların dışa vurumu olduğu için gelişmeye ve değişmeye çok açık değildir. her katilin modus operandisi bulunsa da her katil bir imza bırakmaz. posing ve staging ise aslında temelde aynı görünse bile yapılma sebeplerinden ötürü ayrıdırlar.
staging daha çok olay yerindeki -buna kurbanların ölüm şekli, bulunduğu durum vs. dahildir- değişiklerin seri katil tarafından kafa karıştırmak amacı ile yapıldığı durumlarda kullanılır ve katilin modus operandisinin bir parçasıdır ama posing yine daha dürtüsel bir durumun ürünü olarak polise, medyaya veya her ikisine de bir mesaj verme kaygısı taşır.
bunları adını dünyanın dört bir yanına duyurmuş olan seri katillerin üzerinden de örnekleyebiliriz. jack the ripper ve/veya karındeşen jack daha çok geceleri sokak aralarında yalnız bulduğu hayat kadınlarına bıçakla saldırıyordu ve onları ilk önce boğuyordu. bu onun modus operandisidir ama kurbanların vücutlarındaki belirgin parçalanmalar (rahimlerinin ve böbreğin alınması, boğazdaki ve karnın altında bulunan derin ve temiz kesikler) onun imzasıdır. yine bazı kurbanlarının cinayet mahalindeki duruş şekillerini değiştirmesi -bacaklarını ayırarak konumlandırması- bir çeşit posing'dir çünkü daha çok polise ve medyaya mesaj verme temellidir. esasında zodiac katili'nde olduğu gibi mektuplar da imza kabul edilir ama jack the ripper'dan geldiği kesin olan tek bir mektup alınmıştır ki onun bile başka bir katilin ilgi çekme çabası olup olmadığı kesin değildir. charles cullen'ın kurbanlarını ilaçlar ile zehirlemesi, john gacy'nin kurbanlarıyla telefon ile irtibata geçip onları kandırarak taciz ettikten sonra iple boğarak öldürmesi yine modus operandi örneklerinden.
ted bundy modus operandi'nin değişime açık olması durumuna en net örneklerden birisidir. ted bundy, yaşları genelde 12 ila 26 arasında değişen minyon kadınları hedef aldı. kurbanların hepsi ya kolejdeydi ya da orta sınıf bir aileden geliyordu. kurbanları elde etme yöntemi ise epey çeşitliydi; bazen evlerini soyup, onları uykularında döverdi, bazen ayrıntılı planlar kurarak onları bu planlar aracılığı ile yakalardı bazen de sadece dış görünüşüne güvenirdi. ikinci yöntem, kadınların onu yakışıklı ve çekici bulması nedeniyle bundy için başarılıydı. aslında bu özellik şaşırtıcı bir biçimde bölgede bir seri katilin olduğunun farkında olsalar bile, gündüz vakti kadınları başarılı bir şekilde kaçırmasına bile izin verdi. yüz hatları çekici olsa da, özellikle akılda kalıcı bir özelliğe sahip değildi. bu, görünüşünü sadece küçük ayarlamalarla tamamen değiştirmesinde ona epey kolaylık sağlıyordu; farklı saç modeli, bıyık, şapka vs. ve hatta kurbanının güvenini kazanmak için üniformaya duyulan güveni kullanarak polis memuru veya itfaiyeci kılığına bile girerdi. bazen bundy sahte bir alçı kullanır, kolunu askıda tutar veya potansiyel bir kurbanın sempatisini kazanmak için koltuk değneklerini kullanırdı. onlardan, arabasına bir şey koymasına yardım etmek veya yol tarifi istemek gibi yardım taleplerinde bulunur daha sonra kafalarına levye ile vurarak arabaya doğru iter ve kelepçe takmaları için zorlardı.
ilk saldırıları daha çok kurbanları kurbanın yatak odasında bulunan tesadüfi nesnelerle veya kendi getirdiği nesnelerle ölümcül yaralar alacakları kadar sert biçimde döverek tecavüz etmek üzerineyken edindiği tecrübelerle beraber pek çok değişik saldırılarda bulundu; kurbanlarına tecavüz etmeden önce yetkililerin kanıt bulmasını önlemek için kıyafetlerini çıkarıp yakmak veya geri dönüşüm kutularına atmak belirgin değişimlerdendi. kurbanlarını küvette boğarak, bazen ölüm sonrası kafalarını keserek veya bir vakada görüldüğü üzere bir kurbanın kopmuş kafasını şöminede yakarak değişik biçimlerde saldırılarda bulundu.
yani kısaca; modus operandi katilin seçtiği kurban profilinden tut, onları yakalamak, öldürmek, kanıtları temizlemek, olay yeri tercihi, kurbanı olay yerinde bırakmak veya başka bir bölgeye götürmek ve kaçarken gideceği güzergahı dahi ayarlamak dahil her şeyi içerirken imza daha çok çocukluktan kalma arzuların gelişmiş ve şekillenmiş halidir. bir katil modus operandisinde değişime gidebilir, kurbanın bir tavrından/görünüşünden/zaman yetmemesinden ötürü imzasını bırakmayabilir veya poisn ve staging'e hiç girişmeyebilir ama neticede acımasız bir gerçek vardır ki bir seri katili yakalamadaki ilerlemeyi sağlayan en önemli etken onun daha fazla insanı öldürüp incelenecek ve profil çıkarılacak daha fazla olay yeri bırakmasıdır. değişmeyen bir mo'ye sahip olan katil üstelik imzası da var ise daha kolay yakalanabilir.
staging daha çok olay yerindeki -buna kurbanların ölüm şekli, bulunduğu durum vs. dahildir- değişiklerin seri katil tarafından kafa karıştırmak amacı ile yapıldığı durumlarda kullanılır ve katilin modus operandisinin bir parçasıdır ama posing yine daha dürtüsel bir durumun ürünü olarak polise, medyaya veya her ikisine de bir mesaj verme kaygısı taşır.
bunları adını dünyanın dört bir yanına duyurmuş olan seri katillerin üzerinden de örnekleyebiliriz. jack the ripper ve/veya karındeşen jack daha çok geceleri sokak aralarında yalnız bulduğu hayat kadınlarına bıçakla saldırıyordu ve onları ilk önce boğuyordu. bu onun modus operandisidir ama kurbanların vücutlarındaki belirgin parçalanmalar (rahimlerinin ve böbreğin alınması, boğazdaki ve karnın altında bulunan derin ve temiz kesikler) onun imzasıdır. yine bazı kurbanlarının cinayet mahalindeki duruş şekillerini değiştirmesi -bacaklarını ayırarak konumlandırması- bir çeşit posing'dir çünkü daha çok polise ve medyaya mesaj verme temellidir. esasında zodiac katili'nde olduğu gibi mektuplar da imza kabul edilir ama jack the ripper'dan geldiği kesin olan tek bir mektup alınmıştır ki onun bile başka bir katilin ilgi çekme çabası olup olmadığı kesin değildir. charles cullen'ın kurbanlarını ilaçlar ile zehirlemesi, john gacy'nin kurbanlarıyla telefon ile irtibata geçip onları kandırarak taciz ettikten sonra iple boğarak öldürmesi yine modus operandi örneklerinden.
ted bundy modus operandi'nin değişime açık olması durumuna en net örneklerden birisidir. ted bundy, yaşları genelde 12 ila 26 arasında değişen minyon kadınları hedef aldı. kurbanların hepsi ya kolejdeydi ya da orta sınıf bir aileden geliyordu. kurbanları elde etme yöntemi ise epey çeşitliydi; bazen evlerini soyup, onları uykularında döverdi, bazen ayrıntılı planlar kurarak onları bu planlar aracılığı ile yakalardı bazen de sadece dış görünüşüne güvenirdi. ikinci yöntem, kadınların onu yakışıklı ve çekici bulması nedeniyle bundy için başarılıydı. aslında bu özellik şaşırtıcı bir biçimde bölgede bir seri katilin olduğunun farkında olsalar bile, gündüz vakti kadınları başarılı bir şekilde kaçırmasına bile izin verdi. yüz hatları çekici olsa da, özellikle akılda kalıcı bir özelliğe sahip değildi. bu, görünüşünü sadece küçük ayarlamalarla tamamen değiştirmesinde ona epey kolaylık sağlıyordu; farklı saç modeli, bıyık, şapka vs. ve hatta kurbanının güvenini kazanmak için üniformaya duyulan güveni kullanarak polis memuru veya itfaiyeci kılığına bile girerdi. bazen bundy sahte bir alçı kullanır, kolunu askıda tutar veya potansiyel bir kurbanın sempatisini kazanmak için koltuk değneklerini kullanırdı. onlardan, arabasına bir şey koymasına yardım etmek veya yol tarifi istemek gibi yardım taleplerinde bulunur daha sonra kafalarına levye ile vurarak arabaya doğru iter ve kelepçe takmaları için zorlardı.
ilk saldırıları daha çok kurbanları kurbanın yatak odasında bulunan tesadüfi nesnelerle veya kendi getirdiği nesnelerle ölümcül yaralar alacakları kadar sert biçimde döverek tecavüz etmek üzerineyken edindiği tecrübelerle beraber pek çok değişik saldırılarda bulundu; kurbanlarına tecavüz etmeden önce yetkililerin kanıt bulmasını önlemek için kıyafetlerini çıkarıp yakmak veya geri dönüşüm kutularına atmak belirgin değişimlerdendi. kurbanlarını küvette boğarak, bazen ölüm sonrası kafalarını keserek veya bir vakada görüldüğü üzere bir kurbanın kopmuş kafasını şöminede yakarak değişik biçimlerde saldırılarda bulundu.
yani kısaca; modus operandi katilin seçtiği kurban profilinden tut, onları yakalamak, öldürmek, kanıtları temizlemek, olay yeri tercihi, kurbanı olay yerinde bırakmak veya başka bir bölgeye götürmek ve kaçarken gideceği güzergahı dahi ayarlamak dahil her şeyi içerirken imza daha çok çocukluktan kalma arzuların gelişmiş ve şekillenmiş halidir. bir katil modus operandisinde değişime gidebilir, kurbanın bir tavrından/görünüşünden/zaman yetmemesinden ötürü imzasını bırakmayabilir veya poisn ve staging'e hiç girişmeyebilir ama neticede acımasız bir gerçek vardır ki bir seri katili yakalamadaki ilerlemeyi sağlayan en önemli etken onun daha fazla insanı öldürüp incelenecek ve profil çıkarılacak daha fazla olay yeri bırakmasıdır. değişmeyen bir mo'ye sahip olan katil üstelik imzası da var ise daha kolay yakalanabilir.
devamını gör...
larmina
tanımlarını ilgiyle takip ettiğim pek bir değerli yazar arkadaşım. arada ortadan kayboluyor ve yokluğunu hemen farkediyorum geldiğinde hesap soruyorum, hiç kızmıyor aksine gülümsetmeyi başarıyor. uzun uzun yıllar birlikte yazmak dileğiyle, seviliyorsun quinn.*
devamını gör...
elem (yazar)
mahlasıyla sık sık karşılaşmama rağmen tanımlarını bugün okuyabildiğim yazar. tanımlarını okurken iç sesinin söylediklerini yazmış gibi hissettim*. bu yüzden tanımlarını okumak daha bir eğlenceli.
devamını gör...
eski sevgilinin geri dönmesi
"aynı nehirde iki defa yıkanılmaz" sözünü akıllara getiren bir durumdur..
devamını gör...
defepiron
demir zehirlenmesinde veya talasemi hastalarında oral olarak kullanılan ajandır.
benzer etkiye sahip diğer ajan deferasiroks'dur.
benzer etkiye sahip diğer ajan deferasiroks'dur.
devamını gör...
the room (2019)
oidipus kompleksinin modern zamanlar uyarlaması olarak gördüğüm filmdir.
konusu: başka hiçbir ev ile yakınlığı olmayan arsa üzerinde iki katlı taş bir eve taşınmış çift çocuk sahibi olamıyor. adam ressam, kadın sanıyorum çevirmen. evlerindeki odalardan biri bir tür lamba cini-üç boyutlu yazıcı işlevi görüyor. bu durumla eğleniyorlar fakat evin elektrik tesisatı şüpheli geliyor ve yerel bir tamirci çağırıyorlar, tamirci onlara bu evin eski sahiplerinin evde öldürüldüğünü söylüyorlar. zanlının adı john doe olarak söyleniyor. eğer bu ismin (erkek ise john doe/ kadınsa jane doe) kimliksiz ya da kimliği tanımlanamayan birine verilmiş bir etiket olduğunu bilmiyorsanız film boyunca ne oluyor diyebilirsiniz.
john doe’nun söylediği tek cümle filmi anlatmaya yeter: “hayatta hiçbir şey elde edemeyen insandan daha tehlikeli tek şey her istediğini elde eden insandır.” iktisatta bunu azalan verimler kanunu olarak tanımlarız. çok aç iken yediğiniz ilk pizza diliminin tatmini ile altıncısının tatmini aynı değildir. bir şeye hiç çabalamadan veya birden fazla sahip olmak haz duygusunu azaltır.
son olarak nietzche’nin tanrının ölümü ile özgürleşen insan atfı her ne kadar yoğunlukla işlenmese de filme derinlik katmıştır.
konusu: başka hiçbir ev ile yakınlığı olmayan arsa üzerinde iki katlı taş bir eve taşınmış çift çocuk sahibi olamıyor. adam ressam, kadın sanıyorum çevirmen. evlerindeki odalardan biri bir tür lamba cini-üç boyutlu yazıcı işlevi görüyor. bu durumla eğleniyorlar fakat evin elektrik tesisatı şüpheli geliyor ve yerel bir tamirci çağırıyorlar, tamirci onlara bu evin eski sahiplerinin evde öldürüldüğünü söylüyorlar. zanlının adı john doe olarak söyleniyor. eğer bu ismin (erkek ise john doe/ kadınsa jane doe) kimliksiz ya da kimliği tanımlanamayan birine verilmiş bir etiket olduğunu bilmiyorsanız film boyunca ne oluyor diyebilirsiniz.
john doe’nun söylediği tek cümle filmi anlatmaya yeter: “hayatta hiçbir şey elde edemeyen insandan daha tehlikeli tek şey her istediğini elde eden insandır.” iktisatta bunu azalan verimler kanunu olarak tanımlarız. çok aç iken yediğiniz ilk pizza diliminin tatmini ile altıncısının tatmini aynı değildir. bir şeye hiç çabalamadan veya birden fazla sahip olmak haz duygusunu azaltır.
son olarak nietzche’nin tanrının ölümü ile özgürleşen insan atfı her ne kadar yoğunlukla işlenmese de filme derinlik katmıştır.
devamını gör...
yazarların en sevdiği atasözü
zenginin horozuda yumurtlar.
devamını gör...
komik ad soyad kombinasyonları
adı bilgi soyadı sayar
bir bayan arkadaşımız.
bir bayan arkadaşımız.
devamını gör...
alman kızları vs alman arabaları
alman metal grubu rammstein diyorum.
devamını gör...
ali babacan
şimdi, zamanında "mustafa kemal kaç yıldır osmanlı subaylığını yaptı bir nevi padişahın adamı oldu padişah yer içerken keyif çatarken halk bitap durumdaydı, savaşta da osmanlı yenildi ülkeyi battı bu da onların içinde değil miydi güven olur mu osmanlıdan çıkan adama kaç sene onlarla değil miydi? osmanlı adına savaştan savaşa koşan adam şimdi çıkmış yurtta sulh cihanda sulh diyor, olacak iş mi? " demek ne kadar mantıklıysa ali babacan için de" akp'nin içindeydi senelerce, görmedi mi etmedi mi. şimdi çıkmış neler diyor" demek o kadar mantıklı geliyor bana.
iki kişi de durum ve koşullar gereğince ülke adına görev alabilmek için mevcut iktidarın içinde bulunmuşlardır. burada demek istediğim "ali babacan yolunda çok haklı işte efendim sonuna kadar arkasından gitmeliyiz o da atatürk gibi ülkeyi kurtaracak" falan değil. sadece bu saçma önyargıları kırıp objektif bir şekilde gözlemleyip gerçekten doğru adam mı yanlış adam mı değerlendirmesini yapabilecek zihin açıklığında olmanız gerekliliğidir. otomatik cevap gibi akp den çıkan adama güven olmaz gibi hep aynı argümanı sunuyorsanız benim de size önyargım: muhtemelen oy kaybetmesini istemediğiniz bir partinin fanatiğisiniz.
!! notlar:
1- kesinlikle ve kesinlikle atatürk ile ali babacan özleştirmesi yapmıyorum. sadece, babacan hakkındaki önyargılı argümanları kırmak için böyle bir örneklemeye ihtiyaç duydum. boşuna "puhaha babacan ne alaka atatürk ne alaka" gibi yerlerden laf sokmaya çalışmayın, bence de ne alaka.
2-babacan fanboy değilim sadece objektif bakmaya çalışıyorum. söylediklerine gerçekten ikna olursam ve tutarlılığını koruduğunu gözlemlersem oyumu da verebilirim. neden olmasın? ama zaman gerekli hemen atlayacak da değilim.
iki kişi de durum ve koşullar gereğince ülke adına görev alabilmek için mevcut iktidarın içinde bulunmuşlardır. burada demek istediğim "ali babacan yolunda çok haklı işte efendim sonuna kadar arkasından gitmeliyiz o da atatürk gibi ülkeyi kurtaracak" falan değil. sadece bu saçma önyargıları kırıp objektif bir şekilde gözlemleyip gerçekten doğru adam mı yanlış adam mı değerlendirmesini yapabilecek zihin açıklığında olmanız gerekliliğidir. otomatik cevap gibi akp den çıkan adama güven olmaz gibi hep aynı argümanı sunuyorsanız benim de size önyargım: muhtemelen oy kaybetmesini istemediğiniz bir partinin fanatiğisiniz.
!! notlar:
1- kesinlikle ve kesinlikle atatürk ile ali babacan özleştirmesi yapmıyorum. sadece, babacan hakkındaki önyargılı argümanları kırmak için böyle bir örneklemeye ihtiyaç duydum. boşuna "puhaha babacan ne alaka atatürk ne alaka" gibi yerlerden laf sokmaya çalışmayın, bence de ne alaka.
2-babacan fanboy değilim sadece objektif bakmaya çalışıyorum. söylediklerine gerçekten ikna olursam ve tutarlılığını koruduğunu gözlemlersem oyumu da verebilirim. neden olmasın? ama zaman gerekli hemen atlayacak da değilim.
devamını gör...
winamp
windows audio mpeg player'ın kısaltması imiş.
devamını gör...
yazarların unutamadıkları dizi replikleri
ben bu aşka olan inancımı kaybettim ela!
devamını gör...
bir gün elbet okurum diye kitaplıkta bekleyen kitaplar
devamını gör...
yazarların şu an olmak istedikleri yerler
ne zaman çok canım sıkılsa ya da insanlar beni hayal kırıklığına uğratsa kendimi böyle bir yerde tek başıma otururken hayal ediyorum.
hava biraz kapalı, sırtımı dağlara, yüzümü denize dönmüşüm.
üzerimde uçuş uçuş beyaz bir elbise,
elimde bana iyi gelecek bir kitap. kulağımda yormayan güzel bir müzik belki,
uçsuz bucaksızlığına hayran kalarak denizin, küçük dertlerimin akıp gitmesine izin veriyorum.
sakinim, hiçbir şey düşünmüyorum.
gündelik kaygılardan, hatta bütün kaygılarımdan arınmışım.
sadece o an yüzümü yalayıp geçen meltemin bıraktığı hisle mutlu oluyorum.
oturuyorum, okuyorum, sessizliği, huzuru hissediyorum.
güneş de birazdan çıkacak, bekliyorum.
yalnızım, mutluyum...
hava biraz kapalı, sırtımı dağlara, yüzümü denize dönmüşüm.
üzerimde uçuş uçuş beyaz bir elbise,
elimde bana iyi gelecek bir kitap. kulağımda yormayan güzel bir müzik belki,
uçsuz bucaksızlığına hayran kalarak denizin, küçük dertlerimin akıp gitmesine izin veriyorum.
sakinim, hiçbir şey düşünmüyorum.
gündelik kaygılardan, hatta bütün kaygılarımdan arınmışım.
sadece o an yüzümü yalayıp geçen meltemin bıraktığı hisle mutlu oluyorum.
oturuyorum, okuyorum, sessizliği, huzuru hissediyorum.
güneş de birazdan çıkacak, bekliyorum.
yalnızım, mutluyum...
devamını gör...
namaz kılmak
özellikle sabah namazı kılmak insana çok güzel bir lezzet tattırır. "sabah namazını münafıklar kılamaz" sözünü bilirseniz eğer, sırf bu sözün korkusundan, yorgun bir şekilde dahi olsa uykudan kalkar, sanki yorgun değilmiş gibi davranmaya çalışırsınız. hatta bazen uyumaz, sabah namazını beklersiniz. uykudan uyanmanın verdiği güçlük ve yorgunlukla birlikte abdest almak çok güzel bir duygudur benim için. herkes uyurken, daha güneşin bile doğmadığı vakitte, kalkıp namaz kılmak insana hem lezzet verir hem de kendini özel hissettirir.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
bugün pekmez yaptık. hiç öyle kolay değil o kadar çok emek var ki içinde. önce armutları yıkadık, sonra armutları onları ezmek için yapılmış olan içi oyulmuş ağaç kütüğünün içine doldurup armutları tek tek yine ağaçtan yapılmış vurma işini gören bizim orada kütmek denen aşağısı kalın üst tarafı ince aletle armutları tek tek ezdik. sonra ezilmiş armutları kazanda kaynattık. kaynattıktan sonra onu sıkıp suyunu daha iyi çıkartmak için ezilip kaynamış armut parçalarını sıkma işlevini gören aletin içine koyup sıktık ve çıkan suyu geniş tavaya koyup saatlerce kaynattık ve en doğalından armut pekmezimiz olmuş oldu. zahmetli ama çok keyifliydi. armut ezerken yaptığımız saçma muhabbetler aşırı keyifliydi. pekmezin son evresinde kaynatma işi çok uzun ve çok sabır gerektiriyor. ama ordudaysanız bu sabrı zaten öğrenmiş oluyorsunuz. tek sorun gün boyunca yağmur yağmasıydı.
devamını gör...
madımak otel dışındaki halkımız yangından zarar görmemiştir
tipik sağcı riyakarlığı. aradan geçen neredeyse 30 yıl, hiç mi bir şey değişmez kardeşim.
devamını gör...



