adını ingiliz fizikçi john henry poynting'den alan, bir elektrik alanına ait enerji akısının büyüklüğünü ve yönünü veren vektör.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

burada;
e, elektrik alanı
b, manyetik alan
μ0, vakumun (ya da uzay boşluğunun) manyetik geçirgenliğidir.
devamını gör...

"senin dünyaya bakan penceren kirli ise, benim çiçeklerim sana çamur görünür "
devamını gör...

--- alıntı ---

alfred eric leslie satie(d.17 mayıs 1866 honfluer- ö.1 temmuz 1925 paris) fransız besteci,piyanist.
piyano eserleri,tiyatro ve bale müzikleri bestelemiştir.besteleri orijinal,mizahı minimalisttir.müzikte mizahın babası olarak tanınır.mizahçı kişiliği parçalarına verdiği adlarda(“armut biçiminde parça”)ve müziğe koyduğu anlatım biçimlerinde (“dişi ağrıyan bir bülbül gibi”) görülür.
--- alıntı ---
dinlemekten keyif aldığım eserleri:
gnossienne no 1
jazzopedie
devamını gör...

bir ekonominin normal çalışma seviyesindeyken mevcut olan işsizlik düzeyine verilen isimdir. genellikle bu oran %5'tir.
devamını gör...

edebiyatta olmaması gereken olması mümkün olmayan şeylere rastlamaktır.

mesela osmanlı zamanında taksiyle birisi yanınıza yanaşıverir ve buna şaşırmazsınız. büyücüler fantastik olaylar anlatılır ve sizi şaşırtmaz.
uzun ihsan efendi bunu çok iyi yapar. (bkz: ihsan oktay anar)

ayrıca şu an okuduğum yüzyıllık yalnızlık kitabı bu şekilde bir kitaptır. okurken aşırı zorlanıyorum o ayrı.
devamını gör...

bir gün hepimiz ölmüş olacağız. ve bizi hatırlayan son kişi de öldüĝünde , bir hayal kahramanı olarak kalacaĝız.
özenle yıkadıĝımız ve aynada her gün gördüĝümüz bu beden bu yüz bu her şey, bir gün toz olacak.
devamını gör...

çalışkan birine benziyor.*

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

ters çevireyim düz koyayım da demiştir. hayal gücüm zorlandı. nasıl kelimeler bunlar efendim.
devamını gör...

artık hemen her şey ne yazık ki.
devamını gör...

(bkz: ragequit) olmuyorsa kasmayacaksın demek gibi bir şey. olmuyorsa cidden kasmayacaksın... en sıkıntılı yönü intihar ederken yaşayacağın histen korkmak, üşenmek. yani hissedeceğin acı, ölüm süreci, o süreci yaşarken keşke yapmasaydım düşüncesi işin acıklı yönü. değilse ölüme giden süreç çok kısa ve acısız olsa intihara yönelim çok daha fazla olurdu. çünkü cidden ragequit gibi bir şey. ha geriye intihar notu bırakmak da sanırım `gg` demek gibi bir şey oluyor herhalde. çünkü bitince bazen cidden bitiyor. kaybettiğin oyunda diktiğin binaların düşman tarafından tek tek yıkılışını izlermiş gibi izliyorsun. acı veriyor hayat. işte ragequit ihtiyacını hissediyor insan. umut denilen saçma şey diktiğin, inşa ettiğin şeylerin yıkılışını görme eziyetinden başka bir şey olmuyor.
devamını gör...

'elimde olsa bu dünyayı küçümserdim
iyisine de kötüsüne de yuh çekerdim
daha doğrusu bu aşağılık yere
ne gelirdim, ne yaşardım, ne ölürdüm..'

ömer hayyam
devamını gör...

merhaba arkadaşlar ben daha yeniyim buralarda.ekşiden sırf troll başlıklardan,hakaret-küfür içerikli başlıklar,cinsiyetçi ve ayrımcı başlıklardan gına geldiği için bu sözlüğe kayıt oldum ve birçok gelen kişi aynı sebeplerden dolayı gelmiştir.fakat bugünkü gündeme bakıyorumda bu kaçtığımız tipler burayada peydah oldu.inci-uludağ-ekşi gibi sözlüklerin sonunu bu tipler getirdi ve bu sözlük daha yeni güzel güzel gelişirken bu tipler gelmeye ve burayıda mahvetmeye başladı.kafa sözlük olarak belli bir kültür oluşturup gereken tepkiyi vermezsek korkarım 1 sene içerisinde bu sözlükte kullanılmaz hale gelir.

edit:şimdiden ifade özgürlüğüdür bu diyecek gerzek tiplere şunu söylemeliyim:ifade özgürlüğü bir birey yada bir topluma ayrımcılık yapmak yada hakaret-küfür etmek değildir.küfür,hakaret ve ayrımcılık ifade özgürlüğünü sabote eder.özgürlük bir bireyin başkalarının özgürlüğünü sabote etmeden kendini ifade etmesi ve istediği şeyleri başkalarına zarar vermeden şekilde yapmasıdır.

düşük iq editi:evet şimdiden açtığım başlığın altına gelip (kendi sözlüğünü kurup dar görüş skalanda süzmeden bahsetmiş)
öncelikle ilk şuna cevap vereyim : "ben ifade özgürlü daraltırsın demiyorum ki bu anlama çekmenin manası yok,hakaret-küfür-cinsiyetçilik-ayrımcılık ifade özgürlüğü değil bilakis nefret suçudur.tabi okullarda birinci sınıfta sadece hayat bilgisi adında sadece el ele oynama dersi verilirse bu kavramları anlayamaz.(ekşi sözlüğün bittiğini iddia eden demiş) biride.
şimdi o konu hakkında da şunu diyebilirim:"2016 entry silme olayı ve 2020 kanuzukun eşine yaptığı çaylaklıktan yazarlığa geçiş gibi bir liyakatsizlık yapıyor(çaylaklıkta yıllarca bekleyen varken) ve ekşi sözlük bitmemiş ha.burada ben orantısız tepki verdiğimi düşünen varsa da ekşi sözlüğün ilk dönemlerinde ki tepkiler benim verdiğimden bin kat fazlaydı.uzun lafın kısası şu hakaret-küfür-ayrımcılığa karşı olmalıyız anlaşılmayacak birşey yok.
devamını gör...

türkiye'de işsiz yoktur, akrabasız vardır.
devamını gör...

erkekler başvurabiliyor mu? başvurabiliyorsak ben de paylaşayım.

gençliğimden...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

artık kadın cinayetlerini değil sayılarını tartışıyoruz.. acınası bir durum ve ben buna alışmak istemiyorum..
devamını gör...

12 eylül darbesine teğet geçtik hamdolsun.
devamını gör...

2015. o yıldan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı, hiçbir şey...
devamını gör...

kelimeler adamın sesiyle huzur veriyor kalbe diyerek dinlemeyi sevdiğim için ilk onu bırakıyorum.


okumak isteyen için,


ömür hanımla güz konuşmaları

...ve güz geldi ömür hanım. dünya aydınlık sabahlarını
yitiriyor usul usul. insanın içini karartan bulutların seferi var
göğün maviliğinde. yağmur ha yağdı ha yağacak. in-
cecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin.
hüznün bütün koşulları hazır. nedenini bilmediğim bir
keder akıyor damarlarımdan. kalbimin üstünde binlerce
bıçak ağzı... ve yüzüm ömrümün atlası; düzlükleri bunaltı,
yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir
engebeler atlası. yaşamak bir can sıkıntısı mıdır ömür
hanım?


her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? acıyı
görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek
kederin işleyip yaralamadığı bir insan, mutluluktan,
umuttan, sevinçten ne anlar? göğü görmeden, denizi gör-
meden maviyi anlamaya benzemez mi bu? bir güz dü-
şünün ki ömür hanım, ilkyazı olmamış, yazı yaşanmamış,
böyle bir güzün hüznü hüzün müdür? başlamanın bir
anlamı varsa bitişi göze almak, bitişin bir anlamı varsa
başlangıcı olmak değil midir? yaşamı düz bir çizgide tut-
mak tükenmektir. yaşamak zorunda olduğumuz şunca yılı
aykırı uçlar arasında gezdirip geçirmedikçe, alışkanlıkların
sınırlarını aşmadıkça zaman zaman, yaşamak nasıl yenilik
olur tükenmek değil de?


yağmur yağıyor ömür hanım...gökten değil, yüreğimin
boşluğundan ömrümün ıssız toprağına...ve ben sonsuz
bir düzlükte bir küçücük, bir silik nokta gibi eriyip gi-
diyorum. seslensem kim duyar sesimi yalnızlıklar ka-
tından?


dönelim...dönmek yenilmektir biraz da, yarım kalmasıdır
çıkışlarımızın, korkaklıktır, alışkanlıkların güvenli küflü
kabuklarına sığınmaktır...olsun dönelim biz yine de. bi-
lincinde olmadan üstlendiğimiz sorumluluklarımız var.
evlere dönelim, sırtımızın kamburu evlere, cılızlığımızın
görkemli korunaklarına, yalnızlığımızın kalelerine dö-
nelim. ölçüsüz yaşamak bize göre değil ömür hanım.
büyürken geniş ufuklarımız olmadı bizim. küçücük
avuçlarımızla sınırlarımızı genişletmek istedikçe yaşamın
binlerce engeli yığıldı önümüze. hangi birini yenebilirdik
bunca olanaksızlık içinde. umutsuzluğu tanıdık, yenilgiyi
öğrendik böylece.

yaşama sevinci adına bir tutamağım kalmadı ömür hanım.
bir garip boşlukta çiviliyim günlerdir gözbebeklerimden.
sahi nedir yaşamın anlamı? geriye dönüyorum sık sık
yanıt aramak adına, yüreğimin silik izler bırakıp, ağır
yükler aldığı zamanın derin denizlerine. bakıyorum umut
karamsarlığın, sevinç acının azıcık soluk almasından başka
ne ki? yaşamsa gerçekle düşün umutsuz bir savaşı, her şeyi
içine alan kocaman bir yanılsama... değil mi yoksa?


öyle büyük umutlarım olmadı benim, büyük düşlerim,
özlemlerim, büyük beklentilerim olmadı. koşullarım beni
oluşturdu ben acılarımı buldum. herkes gibi yaşasaydım
eğer, yaşamı onlar gibi görebilseydim çarşılar yeterdi
avutmaya beni. bir gömlek, bir ayakkabı, bir elbise; bir
yemek lokantalarda; televizyon, halı, masa ve daha nice
eşya yeterdi yalnızlığı örtmeye, kendimi göstermeye, va-
rolmaya, 'dar çevre yitikleri'nde önem kazanmaya...


oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının
eteklerine, yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla
dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim. öyle bir tüketmek
ki, sonucu yepyeni bir "ben"e ulaştırırdı beni, kederli dal-
gınlığımdan her döndüğümde...bir ben ki tüm ilişkilerin
perde arkasını görür de gülerdim sessizce yapay ya-
kınlıklarına insanların. kim kimi ne kadar anlayabilir
ömür hanım?


susmak yalnızlığın ana dilidir, ömür hanım, şiiridir, beni
konuşmaya zorlama ne olur. sözün sularını tükettim ben,
kaynağını kuruttum. geriye bir büyük sessizlik kaldı yü-
reğimde, kalabalıklar, kalabalıklar kadar büyük...yalnızım
ömür hanım, geceler boyu akıp giden ırmaklar gibi ka-
ranlıklar içre, öyle yitik, öyle üzgün, yalnızım...sularım
toprağa sızıyor bak. yüzümü geceler örtüyor. binlerce taş
saklanıyor içimde. kim kimin derinliğini görebilir, hem
hangi gözle?


kendilerinin olan tek sözcük yok dillerinde, öyle çok ko-
nuşuyorlar ki...bir söz insanın neresinden doğar dersiniz?
dilinden mi, yüreğinden mi, aklından mı? düşlerinden
mi yoksa gerçeğinden mi? ve kaç kapıdan geçip yerini
bulur bir başka insanda? yerini bulur mu gerçekten? sözü
yasaklamalı ömür hanım yasaklamalı...kimsenin kimseyi
anlamadığı bir dünyada söz boşluğu dövmekten başka ne
işe yarıyor ki? olanağı olsa da insanların yürekleri ko-
nuşabilseydi dilleri yerine, her şey daha yalansız, daha içten
olurdu. aklı silmeli diyorum insan ilişkilerinden. yanılıyor
muyum? olsun. yanıldığımı biliyorum ya...



yeni bir şeyler söyle bana ne olur, yeni bir şeyler. kurşun
aktı kulaklarıma hep aynı sözleri, aynı sesleri duymaktan.
belirsizlik güzeldir, de örneğin, kesinlik çirkin. sessizlik
sesten -hele de güncel ve kof- her zaman iyidir; düş gücü,
iç zenginliği verir insana. dünyanın usul usul ağaran o
puslu sabahları ve günün turuncu tülleriyle örtünen dingin
akşamları bu yüzden etkiler bizi, duygulandırır, de. anlık
izlenimler sürekli görünümlerden her zaman daha güçlü,
kalıcı ömürlüdür...alışkanlıklar öldürür güzelliğimizi,
bizi değişmek çirkinleştirir de.


kimse düşlerine yetişemez ve kimse geçemez gerçeğini bir
adım bile; bu yüzden sıkıntı verir zaman, kısa kalır, sonsuz
olur, insanın küçücük ömrünün karşısında. istemenin kuralı
yoktur, de, açıklaması sınırı suçu yoktur; istemek ya-
şamın kendiliğinden sonucudur, ne haklı ne haksız,
ne yerinde ne yersiz...


biz hepimiz dikenli tellerle sarılıyız, her ilişkide bir par-
çamız kalır ve bölüne bölüne biteriz de. en büyük hü-
nerimiz kendimize karşı olmak, aykırı yaşamaktır, acı
kaynaklarımızı ellerimizle yaratarak...kıyılarımız duy-
gularımızın boyunda, derinliğimiz aklımızın ölçüsündedir;
ufuklarımızsa sisler içinde...o kıyısız gökyüzü nasıl sığar
küçücük gözlerimize, bir bardak suya, demirli bir pen-
cereye...nasıl gizleriz ağız dil vermez bir geceye? ve nedir
ki gizi, daraldığımız her yerde bir genişlik duygusu verir
içimize. çözemeyiz, de, bu güdük bilinç, bu sığ yürek,
bu ezbere yaşamla.


dünya bir testidir, de, ömür hanım, ömür bir su...sızar
iğneucu gözeneklerinden zamanın, bir içim serinlik bir
yudum mutluluk için. ve bir gün ölümün balkonundan...
dökülür toprağa el içi kadar bir su. yerde birkaç damla
nem, bir avuç ıslaklık...ölümü bilerek nasıl yaşar insan,
geride dünyanın kalacağını bilerek nasıl ölür; bilmek bütün
acıların anasıdır, de...


sars aklımın cılız ayaklarını, kuşat beni. değişik şeyler
söyle ne olur, yeni bir şeyler söyle. yıldım ömrümün ka-
lıplarından. beni duy ve anla.


yağmur dindi ömür hanım. gökyüzü masmavi gülümsedi
yine. doğa aynı oyununu oynuyor bizimle. umudun
ucunu gösteriyor usulca, iyimserliğin ışığını süzüyor mavi
atlasından. ne aldanış! bulutların rengi mavi-beyaz mıdır,
kurşuni-külrengi mi yoksa?


gökyüzünü öpmek isterdim ömür hanım, gözlerimle değil
dudaklarımla. yoruldum bulutları kirpiklerimde taşı-
maktan. delilik mi dedin? kim bilir...belki de yerde sü-
rünmenin bir tepkisidir bu, ya da ne bileyim bilinçsiz bir
aykırı olmak duygusu. gökyüzü de olmak isteyebilirdim
değil mi? kim ne diyebilir ki?


kimseler görmedi ömür hanım, bu dünyadan ben geçtim.
içimde umudun kırk kilitli sandıkları, elimde bir avuç düş
ölüsü yüreğim -içinde senin ve benim ağırlığım- benim
olmayan bir garip gülümsemeyle yüzümde, incelik adına,
ben geçtim...yerini bulmamış bir içtenlik, yanılmış bir
saygı ve bir hüzün eğrisi olarak ilişkilerin gergefinde,
ördüm ömrümün dokusunu ilmek ilmek. beni cam kı-
rıklarıyla anımsasın insanlar, savrulan bir yaprak hüznü
ve dağınıklığı ile... yükümü yanlış bedestanlara çözdüm.


ezilmiş bir gül hüznü var yüreğimde. saatlerce dayak
yemiş bir sanığın çözülmesi içindeyim. ürperiyorum. bir
at kestanesi durmadan yaprak döküyor yalnızlığın so-
kaklarında, örtüyor ömrümün ilk yazını. içimde bir çocuk,
yalın ayak koşuyor yaşlılığa doğru, binlerce kez yenilmiş
umut ölülerini çiğneyerek. sahi yaşlılık, derin bir iç çekiş,
yanılmış bir çocukluk olmasın ömür hanım?
devamını gör...

irvin yalom' un tüm kitapları.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
bu geceki kedim benim gibi hayattan soğumuş ve bunalıma girmiş. ondan kafasını gömüp güzel günleri beklemeye başlamış. aynı benim gibi.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli portakal radyo renk modu online yazarlar kütüphaneden kitap talep et kulüpler normal sözlük rehberi puan tablosu sıkça sorulan sorular yönetim kadrosu istatistikler iletişim