boy vermek
suyun, insan boyunu aştığını belirtmek için kimi zaman boğulmak anlamında da kullanılabilmektedir.
devamını gör...
türk kızlarına bir öğüt bırak
kendinizi daima geliştirmeye odaklanın. koca eline düşmeyin kültürsüz adamların kölesi olmayın. kısaca sisteme itaat etmeyin.
devamını gör...
arby's
bazı şubeleri öyle bir yapar ki o hamburgeri cennette yapıldığını ve tanrılarca yere indirilip arby's isimli firmadan sana ulaştırıldığını düşünürsün. o etin ve ekmeğin tadı ağızda birleşince öyle bir haz uyandırır ki içinde düşüp bayılmamak mümkün değil! diğer firmalar gibi bitirdikten sonra ağızda boş bir tat bırakmaz. saatlerce oturup izleyebilirim hatta o hamburgeri. üstelik patatesleri vardır bunun yanında. en az hamburgeri kadar harikadır o patatesler. diğer firmalardaki gibi tatsız bir şey olmaz. şekli farklı olur. eğer büyük boy isterseniz gerçekten büyük bir şey getirirler. kazan gibi görünür bardak. fiyatı fena değildir üstelik. dışarıda ne yeseniz hemen hemen o hamburgerin fiyatı kadar oluşacaktır ama tat olarak o müthiş pişmiş, kusursuz hamburgere ulaşamaz. ev yapımı şeyler o hamburgere karşı vız gelir. üstelik paketlemeleri bile harikadır. tam olarak ismini bilmiyorum ama o hamburgerin etrafına sardıkları şey diğer firmaların kağıt şeyleri gibi değildir. açtığında o şekilde durur. hamburgeri yerken gelip koluna falan sürtmez nasıl açtıysan öyle kalır. gerçekten her detayıyla, her inceliğiyle beni kendine hasta etmiştir bu firma. birde nişantaşı şubesindeki bir kasiyere aşık olmuştum. şimdi bunu yazarken sipariş ettim bir hamburger.
devamını gör...
renkli gözlü kadınlardaki çirkinlik oranının inanılmaz az olması
biz de o dediğinin erkeği için aynısını düşünüyoruz. sadece kadın yazmış eksik bırakmış başlığı.
başlığı açarken biraz kadınları da düşünün.
başlığı açarken biraz kadınları da düşünün.
devamını gör...
kuyruksallayangillersizleştiricileştiriveremeyebileceklerimizdenmişsinizcesine
tek nefeste okuyabilene kitap hediye edeceğim kelimedir.
şaka şaka ama olabilir de tabi.
iç ses : ne de olsa kanıtlayamazlar.
şaka şaka ama olabilir de tabi.
iç ses : ne de olsa kanıtlayamazlar.
devamını gör...
şeker portakalı
(bkz: josé mauro de vasconcelos) ın efsane kitabı. her yaşta tekrar okunması gereken kitaplardan biri. çoğu kişi tarafından çocuk kitabı olarak bilinse de bence asla öyle değil. ben de ilk kez ortaokul yıllarımda okumuştum. ancak şimdilerde arada bir açar okurum. her okuduğumda yeni şeyler öğrenir yeni anlamlar çıkarırım. zeze.. üzümlü kekim. muhteşem kalbi olan canım zeze.
en basit tabirle zeze'nin hayal dünyasını anlatıyor kitap. zeze kim mi? çok çocuklu fakir bir ailenin, hem ailesinden hem diğer insanlardan herkesten şiddet gören minik çocuğu. yüreği kocaman zeze, hayal dünyası kocaman zeze. bana ve bir çok kimseye hayal kurmanın ne kadar güzel bir şey olduğunu öğretmiştir zeze. kitabı okurken zeze'yle özdeşleşiyor, annesine anne babasına baba dayısına dayı ablasına abla diyesiniz geliyor. ailenin içine sizi çekiyor. zeze'yle beraber siz de yaşıyorsunuz bütün olayları. tabi ki akılda kalan bir çok şey vardır kitapta ama ben zeze'nin gördüğü şiddeti unutamıyorum. ve yaptığı şey onu (babasını) kalbiyle öldürmek. ve unutarak öldürmek.
zeze'nin bahçede bir ağacı vardır. bu ağacıyla konuşur. her gün başından geçenleri anlatır. ve ağacın da kendisiyle konuştuğunu düşünür. kitapta zeze'nin iç sesi gibi veriliyor bu ağacın konuşmaları. ve gerçekten bu ağaçla olan konuşmaları yürek parçalayacak cinsten. ne zaman okusam ağlamama engel olamıyorum.
güneşi uyandıralımdeli fişek serinin diğer kitapları onları da okumanızı isterim.
en basit tabirle zeze'nin hayal dünyasını anlatıyor kitap. zeze kim mi? çok çocuklu fakir bir ailenin, hem ailesinden hem diğer insanlardan herkesten şiddet gören minik çocuğu. yüreği kocaman zeze, hayal dünyası kocaman zeze. bana ve bir çok kimseye hayal kurmanın ne kadar güzel bir şey olduğunu öğretmiştir zeze. kitabı okurken zeze'yle özdeşleşiyor, annesine anne babasına baba dayısına dayı ablasına abla diyesiniz geliyor. ailenin içine sizi çekiyor. zeze'yle beraber siz de yaşıyorsunuz bütün olayları. tabi ki akılda kalan bir çok şey vardır kitapta ama ben zeze'nin gördüğü şiddeti unutamıyorum. ve yaptığı şey onu (babasını) kalbiyle öldürmek. ve unutarak öldürmek.
zeze'nin bahçede bir ağacı vardır. bu ağacıyla konuşur. her gün başından geçenleri anlatır. ve ağacın da kendisiyle konuştuğunu düşünür. kitapta zeze'nin iç sesi gibi veriliyor bu ağacın konuşmaları. ve gerçekten bu ağaçla olan konuşmaları yürek parçalayacak cinsten. ne zaman okusam ağlamama engel olamıyorum.
güneşi uyandıralımdeli fişek serinin diğer kitapları onları da okumanızı isterim.
devamını gör...
karambol (yazar)
1. çarpışma, karışıklık, karmaşa
2. bilârdo oyununda istaka ile vurulan bilyenin öbürlerine dokunması
3. kafa sözlükte karambol nickli kalemi kuvvetli yazar. kendisi sözlükte günün ünlüsü unvanını da almıştır. gündeme yönelik takip edilesi yazıları ve entelektüel bakış açısı ile dikkatleri üstüne çekmiştir. samimiyeti, dürüstlüğü, hoş sohbeti ile adam gibi adam.
4. yasemin mori'nin karambol şarkısı.
2. bilârdo oyununda istaka ile vurulan bilyenin öbürlerine dokunması
3. kafa sözlükte karambol nickli kalemi kuvvetli yazar. kendisi sözlükte günün ünlüsü unvanını da almıştır. gündeme yönelik takip edilesi yazıları ve entelektüel bakış açısı ile dikkatleri üstüne çekmiştir. samimiyeti, dürüstlüğü, hoş sohbeti ile adam gibi adam.
4. yasemin mori'nin karambol şarkısı.
devamını gör...
#20liyaşlarchallenge
2007 doğumlu bir yazar olarak katılabilmem için 6 seneye daha ihtiyacım olan etkinlik hastagi. 10'lu yaşlar için olanını birisi başlatırsa iştirak ederim. *
devamını gör...
öğretmene aşık olmak
eğitim öğretim hayatının bir evresinde öğretmenine aşık olma durumudur. benim bunu yaşamış bir tanıdığım var. lise öğretmenine kör kütük aşık olmuş. mezun olmuş, saplantı boyutuna getirmiş. açılmış reddedilmiş, o açıldıkça reddedilmiş. mesele ailenin kulağına kadar gitmiş. önce gelip geçici duygudur diye bakmışlar. üstelik ailesinin de hâli vakti yerindeymiş. oğulları bu saplantıdan kurtulsun diye almanya'ya yollamışlar. öğretmen bu süre zarfında evlenmiş barklanmış, derken kansere yakalanmış ve ölüm döşeğine düşmüş. hikayemizdeki esas oğlanımız onu son kez görmek için almanya'dan gelmiş ve görmüş. kısa bir süre içerisinde de öğretmenimiz hastalığa yenik düşüp bu dünyadan göçüp gitmiş. çocuğun ailesi de ona evlenmesi için birini tavsiye etmiş, o da olur demiş ve bu aşk burada bitmiş. şimdi üniversiteye giden kızları varmış.
sahi. bu aşk gerçekten de bitti mi acaba?
sahi. bu aşk gerçekten de bitti mi acaba?
devamını gör...
tarhana çorbasını bir üst noktaya çıkaran detaylar
süt. aksini diyen iç anadoluludur.*
devamını gör...
ruhların kaçışı
sen to chihiro no kamikakushi, hayao miyazaki tarafından yazılıp yönetilen "uzun metrajlı en iyi animasyon filmi" oscar'ını kazanan japon animasyon filmidir.
birçok ödül kazanan film aynı zamanda oscar kazanan ilk animedir.
kamikakushi kelimesi japon kültüründe gizemli bir biçimde ortadan kaybolan kişiler için, onların öfkeli bir tanrı tarafından kaçırıldığına inanıldığında kullanılır.
chihiro ise filmin kahramanı 10 yaşında sevgi dolu bir kızdır.
mükemmel senaryosu ve müzikleriyle çok severek izlenen bu film gerçek sevginin en yalın, en doğal anlatımıdır.
japon sinema tarihinin en başarılı filmi olarak gösterilen spirited away filminde chihiro sihirli yiyeceklerden yiyen ve domuza dönüşen anne babasını kurtarmaya çalışır.
japonların dini inancı shinto’ya göre ormanların, denizlerin her şeyin ruhu vardır. filmde hamama gelen müşteriler, shinto dininin dünya üzerinde bulunan her maddenin ruhunu temsil eden tanrılarıdır aslında. filmde her karakter ile mevcut sisteme de gönderme yapılır. örneğin kamaji ve yubaba arasındaki ilişki japonya’daki hiyerarşik sisteme göndermedir. hamamın en üst katında yaşayan yubaba patrondur ve bodrum katında çalışan kamai ise işçi.
alışılagelmiş animasyonlardan kendisini ayıran; insanların isimlerinin onların hayatını, kişiliğini etkilediğini anlatan bu filmden anlıyoruz ki… chihiro'nun ayak bastığı o büyülü dünya aslında bizim bulunduğumuz dünyadır. bu dünyaya ayak basan herkes kim olduğunu unutur. hatırlamak serüveni ise sancılıdır. bu dünyanın nimetlerine dalanlar chihiro'nun anne babası gibi hayvana dönüşmeye başlar. ölümcül bir büyü gibi gözüken bu durumdan kurtulmanın tek yolu saf sevgi ile sevmek ve sevilmektir.
birçok ödül kazanan film aynı zamanda oscar kazanan ilk animedir.
kamikakushi kelimesi japon kültüründe gizemli bir biçimde ortadan kaybolan kişiler için, onların öfkeli bir tanrı tarafından kaçırıldığına inanıldığında kullanılır.
mükemmel senaryosu ve müzikleriyle çok severek izlenen bu film gerçek sevginin en yalın, en doğal anlatımıdır.
japon sinema tarihinin en başarılı filmi olarak gösterilen spirited away filminde chihiro sihirli yiyeceklerden yiyen ve domuza dönüşen anne babasını kurtarmaya çalışır.
japonların dini inancı shinto’ya göre ormanların, denizlerin her şeyin ruhu vardır. filmde hamama gelen müşteriler, shinto dininin dünya üzerinde bulunan her maddenin ruhunu temsil eden tanrılarıdır aslında. filmde her karakter ile mevcut sisteme de gönderme yapılır. örneğin kamaji ve yubaba arasındaki ilişki japonya’daki hiyerarşik sisteme göndermedir. hamamın en üst katında yaşayan yubaba patrondur ve bodrum katında çalışan kamai ise işçi.
alışılagelmiş animasyonlardan kendisini ayıran; insanların isimlerinin onların hayatını, kişiliğini etkilediğini anlatan bu filmden anlıyoruz ki… chihiro'nun ayak bastığı o büyülü dünya aslında bizim bulunduğumuz dünyadır. bu dünyaya ayak basan herkes kim olduğunu unutur. hatırlamak serüveni ise sancılıdır. bu dünyanın nimetlerine dalanlar chihiro'nun anne babası gibi hayvana dönüşmeye başlar. ölümcül bir büyü gibi gözüken bu durumdan kurtulmanın tek yolu saf sevgi ile sevmek ve sevilmektir.
devamını gör...
soygun girişiminde hırsızlardan 3'ünün polis çıkması
bunların büyük dedeleri ,geçe devriye geziyoruz ayağı ile araba teybi çalardı.
ilçe aynı , semt kocamustafapaşa da, gözümle gördüm.sene 90 lar.
ilçe aynı , semt kocamustafapaşa da, gözümle gördüm.sene 90 lar.
devamını gör...
edebiyat ve okuma kulübü
içerisinde bulunduğum yegane kulüptur, burada olmaktan çok mutluyum. son 4-5 aydır aktif olan bir kulüp. kitap okuma temelli ama bazen filmler de belirleyip izliyoruz. oldukça farklı meslek grupları olduğu için tartışmalar çok yönlü oluyor. özellikle tarihçi ve edebiyatçı arkadaşlarımızın görüşleri, karakterlerin psikolojik incelemeleri derken çok keyifli oluyor. bana birçok şey kattı. her toplantıdan sonra bir yığın not alıp onları irdeliyorum kendime farklı şeyler katabilmek adına da bir yol oluyor.
ayrıca öyle sıkı sıkı disiplinli bir grup değil. sen üç toplanti yoktun hadi şimdi by by diyen yok.
katılabildiğiniz kadar katılıyorsunuz o kadar.
kısacasi ben daha uzun süre kalirim buralarda.
ayrıca öyle sıkı sıkı disiplinli bir grup değil. sen üç toplanti yoktun hadi şimdi by by diyen yok.
katılabildiğiniz kadar katılıyorsunuz o kadar.
kısacasi ben daha uzun süre kalirim buralarda.
devamını gör...
ataması yapılmayan öğretmenin inşaatta çalışırken ölmesi
garip, geneli hep atanıp atanmama kısmına takılmış. okumuş bu genç adam neden inşaatta amelelik yapmak zorunda kalmış ya da o inşaatta neden iş güvenliği sağlanamamış kısmı pek irdelenmemiş (ya da çok az irdelenmiş)
devletin bu ülkede herkesi ataması elbette zorunlu değil ama eğitim fakültelerine belli program çerçevesinde ve belli kontenjan planlaması yapması görevi. hatta insanları yeteneklerine göre erkenden yönlendirip ona göre eğitim vermek de görevi. tabii bizler en az yarım asırdır bu konulardan öyle uzağız ki, devletin görevlerini savsaklamasına alıştığımızdan dolayı onların ne olduğunu dahi unutur olduk.
plansız programsız fakülte açarak atanamayan insan şişkinliği yaratan devlet değil mi?
o inşaatta iş güvenliği olup olmadığını denetlemek devletin görevi değil mi?
atanamasa da insanlara en azından eğitimine ya da yeteneklerine uygun yönlendirme yaparak doğru istihdam sağlamak devletin görevi değil mi?
ülke genelinde eğitmen açığı varken bu açıkları kapatmak için gerekli atamaları yapmak devletin görevi değil mi?
liyakat esasına göre atama yapmak devletin görevi değil mi?
atamaların ulufe dağıtır gibi değil , gerektiği için yapılması görevi değil mi?
23 yaşında bir garip iş kazasına (!) kurban olup göçüp gitti bu diyardan, ailesi dışında yarın hatırlayanı da kalmayacak muhtemelen. yazık.
devletin bu ülkede herkesi ataması elbette zorunlu değil ama eğitim fakültelerine belli program çerçevesinde ve belli kontenjan planlaması yapması görevi. hatta insanları yeteneklerine göre erkenden yönlendirip ona göre eğitim vermek de görevi. tabii bizler en az yarım asırdır bu konulardan öyle uzağız ki, devletin görevlerini savsaklamasına alıştığımızdan dolayı onların ne olduğunu dahi unutur olduk.
plansız programsız fakülte açarak atanamayan insan şişkinliği yaratan devlet değil mi?
o inşaatta iş güvenliği olup olmadığını denetlemek devletin görevi değil mi?
atanamasa da insanlara en azından eğitimine ya da yeteneklerine uygun yönlendirme yaparak doğru istihdam sağlamak devletin görevi değil mi?
ülke genelinde eğitmen açığı varken bu açıkları kapatmak için gerekli atamaları yapmak devletin görevi değil mi?
liyakat esasına göre atama yapmak devletin görevi değil mi?
atamaların ulufe dağıtır gibi değil , gerektiği için yapılması görevi değil mi?
23 yaşında bir garip iş kazasına (!) kurban olup göçüp gitti bu diyardan, ailesi dışında yarın hatırlayanı da kalmayacak muhtemelen. yazık.
devamını gör...
asansör
asansör dikey bir tabuttur ve mekanik bir göğe yükselme aracıdır aslında. kontrol asla sizde değildir, siz öyle olduğunu düşünseniz de. yani her bindiğiniz asansörle bir ölüm simülasyonu yaşıyor olabilirsiniz.
asansör, insanın engin tembelliğinin bir üründür. bacaklarına güven duymayıp makaralara bel bağlayan insanın zavallı yaratıcılığının patentli düşkünlüğü. merdivenlere yapılan ihanetin geri dönüşüme uğramış kireçlemesidir .
asansör, herkesin evindeki eksik odadır. herkesin ortak kullanımına açık kırkıncı oda belki de. asansör kapısını açmaya iznimiz olmayan tek odadır düşsel yolculuklar diyarında. açıl susam açılandır asansör, kapan susam kapanandır.
charlie’nin haksız mirasının ürkütücü bedelidir asansör. sevilen bir hikayenin beklenmedik bir maceraya evrilmesidir. göğün yedi kat üstünde kaçak kat çıkma hevesidir.
asansör balkonun dönüşüme uğramış halidir. yıksak da odaya katsak dediğimiz bir uzantıdır. yer israfı olarak gördüğümüz bir gerekliliktir, hatta bazen zorunluluk.
asansör, beyoğlu’nda şıngır mıngır yürüyen salah birsel beyefendinin muhteşem deneme kitabıdır. aslında beyefendinin bütün deneme kitapları muhteşemdir.
asansör sessizliğini duymak için ya da gidermek için elimizden bırakmadan okuyun. bilmediklerinizi öğreneceksiniz elbette ama bir de yazının keyfine varmak var işin içinde. bu da az şey değil bence.
asansör, insanın engin tembelliğinin bir üründür. bacaklarına güven duymayıp makaralara bel bağlayan insanın zavallı yaratıcılığının patentli düşkünlüğü. merdivenlere yapılan ihanetin geri dönüşüme uğramış kireçlemesidir .
asansör, herkesin evindeki eksik odadır. herkesin ortak kullanımına açık kırkıncı oda belki de. asansör kapısını açmaya iznimiz olmayan tek odadır düşsel yolculuklar diyarında. açıl susam açılandır asansör, kapan susam kapanandır.
charlie’nin haksız mirasının ürkütücü bedelidir asansör. sevilen bir hikayenin beklenmedik bir maceraya evrilmesidir. göğün yedi kat üstünde kaçak kat çıkma hevesidir.
asansör balkonun dönüşüme uğramış halidir. yıksak da odaya katsak dediğimiz bir uzantıdır. yer israfı olarak gördüğümüz bir gerekliliktir, hatta bazen zorunluluk.
asansör, beyoğlu’nda şıngır mıngır yürüyen salah birsel beyefendinin muhteşem deneme kitabıdır. aslında beyefendinin bütün deneme kitapları muhteşemdir.
asansör sessizliğini duymak için ya da gidermek için elimizden bırakmadan okuyun. bilmediklerinizi öğreneceksiniz elbette ama bir de yazının keyfine varmak var işin içinde. bu da az şey değil bence.
devamını gör...
baş ucu eserleri
iddia edildiği gibi begeni sayısına göre değil, kronolojik olarak sıralıyor. iko formülü değiştirmiş, entry'yi editlememiş, evet.
devamını gör...
yaşar ne yaşar ne yaşamaz
aziz nesin'le lise yıllarımda tanışmama vesile olan kitaptır. aslında başta radyo tiyatrosu olarak yazılmış, ilgi görünce sahne oyunu ve bir gazetede çizgi roman olarak canlandırılmış, daha sonra kitap haline getirilmiştir. bu saydıklarım arasında tam olarak kaçıncı sıraya giriyor bilmiyorum fakat 1974 yılında gösterime giren ve başrolde halit akçatepe'yi gördüğümüz bir film de çekilmiş.
kitabın ana karakteri yaşar o kadar saf ve temiz kalpli ki.. aynı oranda da talihsiz biri. çocukken kimliğini almaya gittiğinde çanakkale'de şehit olduğu söyleniyor ve bir türlü vermiyorlar kimliğini. yaşar okula gidecek; kimliği yok, yaşamıyor. askere gidecek ama bir şekilde yaşıyor. evlenecek yaşamıyor, aileden kalan borçlar var, yaşıyor. yani anlayacağınız yaşar ne yaşıyor ne de yaşamıyor.
aziz nesin, yaşar yaşamaz'ı bu kadar sevmemizin ve geçmişte oyun, çizgi roman, roman ve film versiyonlarının büyük bir merakla beklenmesinin nedenini, hepimizin içinde bir yaşar yaşamaz'lık olduğuna bağlar. gerçekten de öyledir. çoğu zaman trajikomik olaylar yaşıyoruz ve bu olaylar ne kadar anlamsız ve acı da olsa gülmekten kendimizi alamıyoruz. eh, nihayetinde mizah yönümüz gelişmiş bir milletiz. yoksa nasıl yaşardık yaşanmaz bir devirde, ne yaşayıp ne yaşamayarak?
kitabın ana karakteri yaşar o kadar saf ve temiz kalpli ki.. aynı oranda da talihsiz biri. çocukken kimliğini almaya gittiğinde çanakkale'de şehit olduğu söyleniyor ve bir türlü vermiyorlar kimliğini. yaşar okula gidecek; kimliği yok, yaşamıyor. askere gidecek ama bir şekilde yaşıyor. evlenecek yaşamıyor, aileden kalan borçlar var, yaşıyor. yani anlayacağınız yaşar ne yaşıyor ne de yaşamıyor.
aziz nesin, yaşar yaşamaz'ı bu kadar sevmemizin ve geçmişte oyun, çizgi roman, roman ve film versiyonlarının büyük bir merakla beklenmesinin nedenini, hepimizin içinde bir yaşar yaşamaz'lık olduğuna bağlar. gerçekten de öyledir. çoğu zaman trajikomik olaylar yaşıyoruz ve bu olaylar ne kadar anlamsız ve acı da olsa gülmekten kendimizi alamıyoruz. eh, nihayetinde mizah yönümüz gelişmiş bir milletiz. yoksa nasıl yaşardık yaşanmaz bir devirde, ne yaşayıp ne yaşamayarak?
devamını gör...
rurouni kenshin (yazar)
değer verdiği yazarlar hakkında tamamen kendi tarzını yansıtan uzun inceleme yazıları ile meşhur, türk anime karakteri, kezban paris'te, istanbul beyefendisi, yazar, at ve psikopattır.
benimle ilgili yazdığı değerli giri sözlük yazarları tarafından yanlış yorumlanmış, çok üzücü. ilgili yazar çalışma arkadaşımdır, uzun süredir bir proje hakkında beraber çalışıyoruz. hatta onu buraya sürükleyen bendim. mesai saatlerinde farklı işler ile ilgilendiğini ispatlar, işten atılmasını sağlayabilirim diye düşünmüştüm, olmadı. tehdit etti beni, sözlükte herkeklerle gelinliğini giyip mesajlaştığını herkeslere söylerim dedi. bühühü.
kendisi tek başına iş yavaşlatma eylemidir. size zahmet şu dosyayı x bey'in masasına koyar mısınız derseniz şirket sahibi olan değil mi diye sorar. zaten şirkette başka bir x bey yok derseniz, emin olmak istiyorum sadece der ve ekler. bu dosyayı koyacağım değil mi? o dosya, x bey, şirket tarihi ve beynin vücudu oha nasıl hareket ettirebildiği ile ilgili tüm bilgileri alır, detaycıdır, garanticidir. ancak ikna olmaz dosyayı götürmez.
kimseyi kıramayan, oldukça kibar, sahiden sözlük geyiklerine bu şekilde malzeme olamayacak kadar düzgün bir insandır. ha beni isterseniz boynuma bir tasma takıp kabataş meydanında dizlerimin üzerinde vura vura gezdirin, bunu hem hakediyorum hem de sahiden çok hoşuma gider. bu ortamda birini linç etmek mi istiyorsunuz? beni edin! birini sözlük geyiklerine mi malzeme edeceksiniz? yine beni edin! bana kötü davranın efendiler! vurun banaaa.
evet. çok sevdiğim değerli yazarımızı buradan sevgi ve saygı ile selamlıyorum. hasta olduğunuz 1 ay boyunca her gün soran vefalı bir psikopattır. böyle insanları kırmamak lazım.
beni kırın.
benimle ilgili yazdığı değerli giri sözlük yazarları tarafından yanlış yorumlanmış, çok üzücü. ilgili yazar çalışma arkadaşımdır, uzun süredir bir proje hakkında beraber çalışıyoruz. hatta onu buraya sürükleyen bendim. mesai saatlerinde farklı işler ile ilgilendiğini ispatlar, işten atılmasını sağlayabilirim diye düşünmüştüm, olmadı. tehdit etti beni, sözlükte herkeklerle gelinliğini giyip mesajlaştığını herkeslere söylerim dedi. bühühü.
kendisi tek başına iş yavaşlatma eylemidir. size zahmet şu dosyayı x bey'in masasına koyar mısınız derseniz şirket sahibi olan değil mi diye sorar. zaten şirkette başka bir x bey yok derseniz, emin olmak istiyorum sadece der ve ekler. bu dosyayı koyacağım değil mi? o dosya, x bey, şirket tarihi ve beynin vücudu oha nasıl hareket ettirebildiği ile ilgili tüm bilgileri alır, detaycıdır, garanticidir. ancak ikna olmaz dosyayı götürmez.
kimseyi kıramayan, oldukça kibar, sahiden sözlük geyiklerine bu şekilde malzeme olamayacak kadar düzgün bir insandır. ha beni isterseniz boynuma bir tasma takıp kabataş meydanında dizlerimin üzerinde vura vura gezdirin, bunu hem hakediyorum hem de sahiden çok hoşuma gider. bu ortamda birini linç etmek mi istiyorsunuz? beni edin! birini sözlük geyiklerine mi malzeme edeceksiniz? yine beni edin! bana kötü davranın efendiler! vurun banaaa.
evet. çok sevdiğim değerli yazarımızı buradan sevgi ve saygı ile selamlıyorum. hasta olduğunuz 1 ay boyunca her gün soran vefalı bir psikopattır. böyle insanları kırmamak lazım.
beni kırın.
devamını gör...
geceye bir şarkı sözü bırak
"...hoşçakal demek kolay
güle güle giden için.
başımda bir bela
bu aralar ne dinlesem
ne çalınsa aklıma
hepsinde mevzu sen
dillerinden hiç, düşmedin bu şarkılar
seni tanır gibiler, seni tanır gibiler"*
güle güle giden için.
başımda bir bela
bu aralar ne dinlesem
ne çalınsa aklıma
hepsinde mevzu sen
dillerinden hiç, düşmedin bu şarkılar
seni tanır gibiler, seni tanır gibiler"*
devamını gör...
