yazarların başından geçen tebessüm ettiren olaylar
dört beş yaşlarında bir kuzenim var. ben de dayımın odasında yatıyorum. odada kapının karşısında venüs'ün doğuşu'ndan sadece venüs'ün yüzü var. benimde o zamanlar saçlarım bakır renginde.
her neyse, bir sabah benim ufaklık kuzenim geldi beni uyandırmaya çalışıyor. baktım gitmiyor gözlerimi açtım. "abla," dedi."senin niye orda resmin var?"
ufacık gözleriyle beni afrodith'e benzetmiş yavrum. hiç bilmeden bana büyük bir iltifat etmişti.
her neyse, bir sabah benim ufaklık kuzenim geldi beni uyandırmaya çalışıyor. baktım gitmiyor gözlerimi açtım. "abla," dedi."senin niye orda resmin var?"
ufacık gözleriyle beni afrodith'e benzetmiş yavrum. hiç bilmeden bana büyük bir iltifat etmişti.
devamını gör...
geceye bir şarkı bırak
yaşar kurt / ver bana düşlerimi
devamını gör...
bal porsuğu (yazar)
dünyanın en korkusuz hayvanı olarak bilinir.
ha yazar olan mı? baldır o bal, çok seviyorum kendisini. ne zaman sözlükte "aaa bunu kim yazmış ya, ne güzel yazmış" desem altından bal porsuğu çıkıyor:)
ha yazar olan mı? baldır o bal, çok seviyorum kendisini. ne zaman sözlükte "aaa bunu kim yazmış ya, ne güzel yazmış" desem altından bal porsuğu çıkıyor:)
devamını gör...
hastaneye tek başına giden kişi
kendini acındırmayı sevmeyen kişi ya da başka bir bireye fiziksel, psikolojik ve sosyolojik olarak ihtiyaç duymayan, kendi kendine yetebilen bireydir.
devamını gör...
dünyanın yedi harikası
dünyanın yedi harikası ya da eski dilde acaib-i seb'a-i alem, tamamı insanoğlu tarafından inşa edilmiş, olağanüstü antik yapı ve yapıtlardır. ayrıca antik dönemin yedi harikası adıyla da bilinir.
ilk olarak mö 5. yüzyılda tarihçi (bkz: heredot) tarafından ortaya atılan bir kavramdır. mö 4. yüzyılda sidonlu antipatros tarafından ilk olarak "dünya'nın yedi harikası üzerine" adlı eserle oluşturulmuştur.
günümüzde geçerli kabul ettiğimiz 7 harika listesi, mö 2. yüzyılda son şeklini almıştır.
günümüzde, dünyanın yedi harikası'ndan sadece (bkz: keops piramidi) ayaktadır. diğerleri yangın ya da deprem gibi nedenlerle yok olmuşlardır.
ilk olarak mö 5. yüzyılda tarihçi (bkz: heredot) tarafından ortaya atılan bir kavramdır. mö 4. yüzyılda sidonlu antipatros tarafından ilk olarak "dünya'nın yedi harikası üzerine" adlı eserle oluşturulmuştur.
günümüzde geçerli kabul ettiğimiz 7 harika listesi, mö 2. yüzyılda son şeklini almıştır.
günümüzde, dünyanın yedi harikası'ndan sadece (bkz: keops piramidi) ayaktadır. diğerleri yangın ya da deprem gibi nedenlerle yok olmuşlardır.
devamını gör...
üçüncü sayfa radyo yayını
keyifli ilerleyen yayın.
bir yandan sözlüğün sağı solu ile uğraşırken, bir yandan da kulak veriyorum.
tebriklerimi de iletmekteyim.
(bkz: kocaman alkış)
bir yandan sözlüğün sağı solu ile uğraşırken, bir yandan da kulak veriyorum.
tebriklerimi de iletmekteyim.
(bkz: kocaman alkış)
devamını gör...
aksiyon potansiyeli
bir hücrenin (özellikle nöronlar ve kas hücrelerinin, gelin biz buna excitable hücreler diyelim genel olarak) gelen uyarıya cevap verebilmeleri için aşmaları gereken eşik değer.
nöron üzerinden konuyu anlatacağım. altındaki fizyolojik mekanizmayı bilirseniz patofizyolojisini de anlamak daha kolay olur. nöron (ya da halk arasındaki ismiyle sinir hücresi) bir uyartıyı alıp ileten hücrelerdir, saçaklı bir sürü kolun yanında uzun bir tane daha özel bir kola daha sahiptir (multipolar nöron şeklini çiziyorum şu an size). şöyle bir şey

somaya (hücre gövdesi) bitişik olan kısa ve çok sayıda olan hücre çıkıntılarının her biri dendrit olarak isimlendirilirken uzun olan tek kol akson olarak isimlendirilir, bu da bizim konuyu öğreneceğimiz olayların geçtiği yer olacak.
bir nörona elektriksel sinyal ulaştığı zaman dendritten hücreye giriş yapar, hücre gövdesini geçer, daha sonra aksondan geçerek akson ucundan hücreyi terk eder. elektriksel sinyalden kastımız şehirlerarası enerji nakil hatları gibi elektrik taşınımı değil, membran depolarizasyonu denen olaydan bahsediyoruz. şurada görsel olarak görebilirsiniz ama teknik detaylarına gireceğim birazdan.

resting fazda hücrelerin membran potansiyeli -70mv değerdedir. membran çift tabakalı bir yapıda olduğu için hücrenin içi ve dışındaki iyon konsantrasyonu birbirinden farklıdır. resting faz için konuşursak hücre içinde k+ (potasyum) iyonları fazlayken dışarıda na+ (sodyum) iyonları fazladır. bunun baş sorumlusu membranda yerleşik olan na+/k+ voltage-gated iyon kanallarıdır. bu pompalar, içeri aldığı her 2 potasyum başına 3 sodyumu dışarı atar. 10 potasyumu içeri aldığında içerideki net yük +10 olacakken dışarıya attığı 15 sodyumdan dolayı dışarısı +15 olacaktır değil mi, işte bu sebeple hücre içi dışından daha negatif yüklüdür (ayrıca bu pozitif yüklerin negatif counterpart iyonları falan da var), bu yüzden -70mv olarak resting membran potansiyeli bulunur (ki biz bu voltaj farklılığının bulunmasına polarizasyon diyoruz). siz "neden sıfır değil, hadi sıfır değilse neden negatif?" sorusunu sormadan bunu cevaplamış oldum böylece.
konumuza geri dönelim. membranda bulunan bu na+ pompaları, ilgili hücreye bir uyartı (stimulus) geldiği zaman aktifleşir, voltaja bağlı olarak açılır ve içeri küçük bir miktar na+ iyonu girmesine sebep olur. her bir pompa açılıp içeri iyon girişini sağladığında bölgesel olarak membran potansiyeli artar (-70mv resting fazından yukarı doğru çıkar. örneğin -60mv olsun) (ki biz buna depolarizasyon diyoruz).
uyartının soldan geldiğini düşünelim, en önce en soldaki voltage-gated kanalımız açılacak, bölgesel olarak bir voltaj değişikliği olacak ve sağındaki 2. pompa aktifleşecek, o da içeri aldığı iyonlar sayesinde ortamı daha yüksek voltaja sebep olacak, 3. olarak yine sağındaki kanal açılacak. neden, çünkü bir süre boyunca bu açılan kanallar açık kalmaya devam eder, o yüzden zaten açık olan kanalı bir daha açamazsınız. bu da bize iletimin tek yönlü olmasını sağlar. "neden tek yöne gidiyor, ya ulaşacağı yöne gitmez de hücrenin içinde yolunu kaybederse sinyal?" sorusunu da böylece cevapladık. ilk iki adımı şu şekilde çizdim (evet bunu ben çizdim), devamını anladınız varsayıyorum.

bu iletilen sinyal sonunda ne olacağını anlatmayacağım fakat hücrenin binbir emekle oluşturduğu bu voltaj gradiyenti görüldüğü üzre yok oldu. hücre içi na+ doluşmasıyla hücrenin iç yükü negatiften pozitife kadar çıkar, bu da fizyolojik dengenin (homeostasis) yeniden kurulmasını gerektirir. bu durumda devreye k+ pompaları girer, hücre dışına bütün k+ iyonlarını pompalar. hücrenin başlangıçtaki halinin tam tersini oluşturur gibi düşünün (na+ dışarıda k+ içerideydi, hatırlayın). dışarıdaki fazla potasyum iyonlarını hücre içine yine bu en başta bahsettiğim na+/k+ voltage-gated kanalları alır, her aldığı 2 k+ başına da 3 na+ dışarı atar. böylece başlangıçtaki denge tekrar sağlanmış olur (ki biz buna repolarizasyon diyoruz).
şimdi olayların en en en başına dönelim. uyartı hücremize geldi (bir molekülün hücre membranındaki ilgili bölgeyle etkileşmesine binaen başlayan değişiklikler silsilesi, daha doğrusu bu silsileyi başlatan ilk taş bizim uyartı dediğimiz), bir membran potansiyeli değişimi başlattı, dendritten akson başına kadar geldi. eğer eşik değeri geçerse bu sinyal akson boyunca iletilir (bu yukarıda anlattığım iyon değişimi mekanizmasıyla), eğer eşik değerin altında kalırsa iletim gerçekleşmez. görsel olarak göstermek gerekirse şöyle bir durumdan bahsediyorum.

şekilde gördüğünüz "trigger zone" bölgesinde belli bir membran depolarizasyonu gerçekleşmiş olmalı, membran yükü belirli bir değerin üstüne çıkmalı. eğer o değeri aşamıyorsa gelen uyartı hücre içinde sönümlenir ve bütün olay orada biter, değeri aşıyorsa nöron ateşlenir ve akson boyunca iletim gerçekleşir. işte saatlerdir dil döktüğüm aksiyon potansiyeli bu eşik değerdir.
elim değmişken bir minik örnek vereyim patofizyolojiye dair. ms ya da multipl skleroz hastalığını duymayan kalmamıştır artık sanıyorum. en başta verdiğim nöron figürüne tekrar bakalım,

dikkatinizi çekmek istediğim nokta aksonu saran "myelin sheath" yazan kapsüller. her kapsül aslında bir hücre, isimleri de "(gbkzl: schwann hücresi)". kendileri aldığınız kesite bağlı olarak şöyle görünür.

fark edeceğiniz üzre bir aksonu çubuk gibi düşünürsek etrafını tamamen saran bir hücreden bahsediyoruz. schwann ve akson arasındaki boşluk (ve bu boşluğun içeriği) iyon değişimine izin vermediği için aksonal iletimde sinyal iletimi bu bölgeleri pas geçer. ne zaman ki bu schwann hücrelerinin başına bir iş gelir, parçalanır ya da ölürlerse altlarındaki akson açığa çıkar, bu da aksonun elektrik iletimini düzgün yapamayacağı anlamına gelir. sonucunda da çeşitli klinik tablolar ortaya çıkar.
kindred ile tıp101 dersimizin ilkini tamamladınız. sertifika için 1'e, ana menü için 0'a basınız, operatöre bağlanmak için lütfen bekleyiniz.
nöron üzerinden konuyu anlatacağım. altındaki fizyolojik mekanizmayı bilirseniz patofizyolojisini de anlamak daha kolay olur. nöron (ya da halk arasındaki ismiyle sinir hücresi) bir uyartıyı alıp ileten hücrelerdir, saçaklı bir sürü kolun yanında uzun bir tane daha özel bir kola daha sahiptir (multipolar nöron şeklini çiziyorum şu an size). şöyle bir şey

somaya (hücre gövdesi) bitişik olan kısa ve çok sayıda olan hücre çıkıntılarının her biri dendrit olarak isimlendirilirken uzun olan tek kol akson olarak isimlendirilir, bu da bizim konuyu öğreneceğimiz olayların geçtiği yer olacak.
bir nörona elektriksel sinyal ulaştığı zaman dendritten hücreye giriş yapar, hücre gövdesini geçer, daha sonra aksondan geçerek akson ucundan hücreyi terk eder. elektriksel sinyalden kastımız şehirlerarası enerji nakil hatları gibi elektrik taşınımı değil, membran depolarizasyonu denen olaydan bahsediyoruz. şurada görsel olarak görebilirsiniz ama teknik detaylarına gireceğim birazdan.

resting fazda hücrelerin membran potansiyeli -70mv değerdedir. membran çift tabakalı bir yapıda olduğu için hücrenin içi ve dışındaki iyon konsantrasyonu birbirinden farklıdır. resting faz için konuşursak hücre içinde k+ (potasyum) iyonları fazlayken dışarıda na+ (sodyum) iyonları fazladır. bunun baş sorumlusu membranda yerleşik olan na+/k+ voltage-gated iyon kanallarıdır. bu pompalar, içeri aldığı her 2 potasyum başına 3 sodyumu dışarı atar. 10 potasyumu içeri aldığında içerideki net yük +10 olacakken dışarıya attığı 15 sodyumdan dolayı dışarısı +15 olacaktır değil mi, işte bu sebeple hücre içi dışından daha negatif yüklüdür (ayrıca bu pozitif yüklerin negatif counterpart iyonları falan da var), bu yüzden -70mv olarak resting membran potansiyeli bulunur (ki biz bu voltaj farklılığının bulunmasına polarizasyon diyoruz). siz "neden sıfır değil, hadi sıfır değilse neden negatif?" sorusunu sormadan bunu cevaplamış oldum böylece.
konumuza geri dönelim. membranda bulunan bu na+ pompaları, ilgili hücreye bir uyartı (stimulus) geldiği zaman aktifleşir, voltaja bağlı olarak açılır ve içeri küçük bir miktar na+ iyonu girmesine sebep olur. her bir pompa açılıp içeri iyon girişini sağladığında bölgesel olarak membran potansiyeli artar (-70mv resting fazından yukarı doğru çıkar. örneğin -60mv olsun) (ki biz buna depolarizasyon diyoruz).
uyartının soldan geldiğini düşünelim, en önce en soldaki voltage-gated kanalımız açılacak, bölgesel olarak bir voltaj değişikliği olacak ve sağındaki 2. pompa aktifleşecek, o da içeri aldığı iyonlar sayesinde ortamı daha yüksek voltaja sebep olacak, 3. olarak yine sağındaki kanal açılacak. neden, çünkü bir süre boyunca bu açılan kanallar açık kalmaya devam eder, o yüzden zaten açık olan kanalı bir daha açamazsınız. bu da bize iletimin tek yönlü olmasını sağlar. "neden tek yöne gidiyor, ya ulaşacağı yöne gitmez de hücrenin içinde yolunu kaybederse sinyal?" sorusunu da böylece cevapladık. ilk iki adımı şu şekilde çizdim (evet bunu ben çizdim), devamını anladınız varsayıyorum.

bu iletilen sinyal sonunda ne olacağını anlatmayacağım fakat hücrenin binbir emekle oluşturduğu bu voltaj gradiyenti görüldüğü üzre yok oldu. hücre içi na+ doluşmasıyla hücrenin iç yükü negatiften pozitife kadar çıkar, bu da fizyolojik dengenin (homeostasis) yeniden kurulmasını gerektirir. bu durumda devreye k+ pompaları girer, hücre dışına bütün k+ iyonlarını pompalar. hücrenin başlangıçtaki halinin tam tersini oluşturur gibi düşünün (na+ dışarıda k+ içerideydi, hatırlayın). dışarıdaki fazla potasyum iyonlarını hücre içine yine bu en başta bahsettiğim na+/k+ voltage-gated kanalları alır, her aldığı 2 k+ başına da 3 na+ dışarı atar. böylece başlangıçtaki denge tekrar sağlanmış olur (ki biz buna repolarizasyon diyoruz).
şimdi olayların en en en başına dönelim. uyartı hücremize geldi (bir molekülün hücre membranındaki ilgili bölgeyle etkileşmesine binaen başlayan değişiklikler silsilesi, daha doğrusu bu silsileyi başlatan ilk taş bizim uyartı dediğimiz), bir membran potansiyeli değişimi başlattı, dendritten akson başına kadar geldi. eğer eşik değeri geçerse bu sinyal akson boyunca iletilir (bu yukarıda anlattığım iyon değişimi mekanizmasıyla), eğer eşik değerin altında kalırsa iletim gerçekleşmez. görsel olarak göstermek gerekirse şöyle bir durumdan bahsediyorum.

şekilde gördüğünüz "trigger zone" bölgesinde belli bir membran depolarizasyonu gerçekleşmiş olmalı, membran yükü belirli bir değerin üstüne çıkmalı. eğer o değeri aşamıyorsa gelen uyartı hücre içinde sönümlenir ve bütün olay orada biter, değeri aşıyorsa nöron ateşlenir ve akson boyunca iletim gerçekleşir. işte saatlerdir dil döktüğüm aksiyon potansiyeli bu eşik değerdir.
elim değmişken bir minik örnek vereyim patofizyolojiye dair. ms ya da multipl skleroz hastalığını duymayan kalmamıştır artık sanıyorum. en başta verdiğim nöron figürüne tekrar bakalım,

dikkatinizi çekmek istediğim nokta aksonu saran "myelin sheath" yazan kapsüller. her kapsül aslında bir hücre, isimleri de "(gbkzl: schwann hücresi)". kendileri aldığınız kesite bağlı olarak şöyle görünür.

fark edeceğiniz üzre bir aksonu çubuk gibi düşünürsek etrafını tamamen saran bir hücreden bahsediyoruz. schwann ve akson arasındaki boşluk (ve bu boşluğun içeriği) iyon değişimine izin vermediği için aksonal iletimde sinyal iletimi bu bölgeleri pas geçer. ne zaman ki bu schwann hücrelerinin başına bir iş gelir, parçalanır ya da ölürlerse altlarındaki akson açığa çıkar, bu da aksonun elektrik iletimini düzgün yapamayacağı anlamına gelir. sonucunda da çeşitli klinik tablolar ortaya çıkar.
kindred ile tıp101 dersimizin ilkini tamamladınız. sertifika için 1'e, ana menü için 0'a basınız, operatöre bağlanmak için lütfen bekleyiniz.
devamını gör...
geceye ilginç bir bilgi bırak
latince isimlerdeki -ianus eki o kişinin evlatlık olduğunu ifade eder.
örn. octavius - octavianus
örn. octavius - octavianus
devamını gör...
rafadan tayfa
favorim kamil. hem psikolojik, hem de fiziksel olarak bana en çok benzeyen karakter. ayrıca uzun zamandır bozmamış olması takdire şayan. karşıma çıktığı zaman zevkle izliyorum.
devamını gör...
şu yaşa kadar hiç yapılmayan şeyler
tiktok'um yok, içkim, kumarım yok, aldatma yok, gizli gizli para biriktirip evden kaçmak gibi bir planım yok *.
devamını gör...
ümitcan uygun
suç sende değil kanka, suç seni önce insan sonra da adam yerine koyan ülkemde. daha sonra ise ülkeye güvenerek sana yaklaşan kadınlarda.
inan bana, sen sütten çıkmasın. *
inan bana, sen sütten çıkmasın. *
devamını gör...
kedilerin tüy dökme sorununa çözüm önerileri
kedi canlılarının tüy dökmelerinin önüne geçebilmek için yapılması ve dikkat edilmesi gerekenler.
bakınız bana her zaman 'kediler çok tüy döküyor ya, kediler şöyle kokuyor ya, kediler böyle bilmem ne ya' diyen insanlara bakım ve veteriner kontrolleri çok önemli diyorum.
'senin kedilerin ne kadar da bakımlı, hiç tüy yok evinde' diyenlere dilim döndüğünce tavsiyelerde bulunuyorum.
özellikle bahar dönemlerinde artış gösteren tüy dökme problemleri zaman zaman kedi sahiplerini çileden çıkartacak boyutlara ulaşıyor. öncelikle doğru gözlem ve uzman desteğiyle problemin ne olduğu bulunup önlem alınmazsa ve tedaviye başlanmazsa daha ciddi bir boyuta taşınmasına neden oluyor. belli başlı nedenler ve çözüm yolları sıralanabilir.
özellikle cokcok'ta biz çok yaşıyoruz bu durumu. çeşitli nedenlerden dolayı sürekli tekrar eden bir alerjisi var. derisi kızarıyor, tüyleri dökülüyor ve sağlıksız bir görüntüsü oluyor. veteriner veteriner geziyorum ama tam olarak neye alerjisi var bilemiyorum. tavuk, yağlı yiyecekler, ucuz mamalar, bazı yaş mamalar örnek buna fakat hala daha anlamadığım ve alerjisini tetikleyen yiyecekler var. en son kontrolümüz de son çare aldığımız mamayı üst üst segmentlere taşıdık ve alerji mamasına geçiş yaptık. yaş mamayı zaten pek bir üst seviye kullanıyorduk ama bir süre ona da ara verdik.
öncelikle dengesiz ve kalitesiz beslenme diyebiliriz tüy dökümü nedenleri için. kedilerin dogru ve ideal beslenme programlarına sahip olmaları gerekiyor. tek yönlü ve sadece bir vitamine, proteine dayalı beslenme yöntemleri ilerleyen zamanlarda vücutta yaşanan eksiklikler yüzünden hastalıklara sebep oluyor. kalitesiz mamalar da kedi tüylerinin dökülmesine neden oluyor ve alerjilerini tetikliyor.
b vitamini eksikliği de bir neden. tüy dökme sıklıkla b vitamini eksikliğinden olabiliyor. veteriner kontrolüyle b vitamini takviyesi yapılabiliyor.
iç dış parazit haplarının verilmemesi, iğnelerinin yapılmaması ya da periyotlarında aksamalar olması.
kedilerin iç-dış parazit tedavileri sadece hastalık açısından değil tüylerinin sağlığı açısından da önemlidir. parazit ilaçları takibinin titizlikle yapılması gerekiyor. zamanı çok önemli. benim bir dönem gittiğim bir veteriner her hafta iç parazit ilacı veriyordu birinci ayın sonunda bu kadar verilmesi doğru mu sizce bu daha sonra bir problem teşkil etmeyecek mi dedim. açıkçası veteriner biraz tersledi başka bir veterinere gidip anlattım pek doğru bir yöntem değil ama neden bunu tercih ettiğini sormak lazım dedi. daha sonra cokcok'un bir baırsak mikrobuyla cebelleştiğini ve ciddi baırsak problemleri yaşadığı teşhis edildi ve o yönde tedaviye başlandı. evet yine cokcok malesef. evimizin hasta bebesi kendileri. anne sütü pek emmediğinden sanırım tüm hastalıklara açık kendileri.
stres ve travmatik bozukluklarda bir neden. yaşadığı bölgenin değişmesi, yavrularından ayrılmak veya başka nedenlerden dolayı düzenlerinin bozulması halinde stres ve travma yaşayabilirler, bu durum tüylerinin dökülmesine neden olabilir ve hatta kendi ailesine karşı bile garip davranışlara girebilirler.
tüylerini tıraşlamak, kedinin yeni görünüşünden dolayı stres yaşamasına, hem de deri hastalıklarına davetiye çıkarabilir. kediler kendilerini yalayarak temizler ve bu konuya obsesif şekilde takıntılılardır. dış görünüşlerindeki bu değişiklik onları tahmin edebileceğinizden daha fazla etkileyebilir.
çiftleşme ve hamilelik dönemi, kedilerin çiftleşme aylarında veya hamilelik süreçlerinde vücutlarındaki hormonal salgılar da değişir ve yoğunlaşır. bu durum tüylerine de yansıyanilir.
tüy tarama alışkanlığının olmaması ve aksatılması. kedilerin tüylerini belirli aralıklarla taranması gerekmektedir. bu işlem onların cansız tüylerden kurtulmalarını ve tüy dökmelerinde azalmasını mümkün kılar.
su kaplarının temizliğinin yapılmaması ve susuz kalması çok büyük problemlere neden olabilir. sadece tüy değil hemde. kedilerin susuz kalması da tüy dökmelerinin sebeplerinden biridir. özellikle de yaz aylarında su kaplarını sık sık taze su koymak gerekir aksi sorunlar yaşatacaktır.
en çok dikkat edilmesi gereken durum ise veteriner hekim kontrolleridir. bu kontrollerin aksatılmaması kedilerin sağlığı açısından çok önemlidir. kendinize ve kendinize en uygun veterineri seçip o veteriner üzerinde devam etmeniz kendinizin psikolojik rahatlığı açısından önemlidir.
sürekli farklı ellere teslim etmeniz eğer kedinizin alışma konusunda sıkıntıları varsa travmatik bazı bozukluklara neden olmaktadır. bety yaklaşık 6 aydır kanser tedavisi görüyor. 2 ay önce veterinerimizi kaybettiğimiz için bir kaç veteriner gezmek zorunda kaldık. hasan abiye göstermediği tepkileri yeni veterinerlere göstermeye başladı. içe kapandı ve biraz saldırganlaştı. tüylerinde minik minik açılmalar var ve umarım bunun nedeni strestir diye düşündürüyor beni. evde bile gergin tavırları var. eskisi kadar kendini sevdirmiyor bizden uzak duruyor. malesef son veterineri hiç sevmedi ve gidebileceğimiz doğru tespit ve tedavi uygulayacak başka veteriner de yok.
bakınız bana her zaman 'kediler çok tüy döküyor ya, kediler şöyle kokuyor ya, kediler böyle bilmem ne ya' diyen insanlara bakım ve veteriner kontrolleri çok önemli diyorum.
'senin kedilerin ne kadar da bakımlı, hiç tüy yok evinde' diyenlere dilim döndüğünce tavsiyelerde bulunuyorum.
özellikle bahar dönemlerinde artış gösteren tüy dökme problemleri zaman zaman kedi sahiplerini çileden çıkartacak boyutlara ulaşıyor. öncelikle doğru gözlem ve uzman desteğiyle problemin ne olduğu bulunup önlem alınmazsa ve tedaviye başlanmazsa daha ciddi bir boyuta taşınmasına neden oluyor. belli başlı nedenler ve çözüm yolları sıralanabilir.
özellikle cokcok'ta biz çok yaşıyoruz bu durumu. çeşitli nedenlerden dolayı sürekli tekrar eden bir alerjisi var. derisi kızarıyor, tüyleri dökülüyor ve sağlıksız bir görüntüsü oluyor. veteriner veteriner geziyorum ama tam olarak neye alerjisi var bilemiyorum. tavuk, yağlı yiyecekler, ucuz mamalar, bazı yaş mamalar örnek buna fakat hala daha anlamadığım ve alerjisini tetikleyen yiyecekler var. en son kontrolümüz de son çare aldığımız mamayı üst üst segmentlere taşıdık ve alerji mamasına geçiş yaptık. yaş mamayı zaten pek bir üst seviye kullanıyorduk ama bir süre ona da ara verdik.
öncelikle dengesiz ve kalitesiz beslenme diyebiliriz tüy dökümü nedenleri için. kedilerin dogru ve ideal beslenme programlarına sahip olmaları gerekiyor. tek yönlü ve sadece bir vitamine, proteine dayalı beslenme yöntemleri ilerleyen zamanlarda vücutta yaşanan eksiklikler yüzünden hastalıklara sebep oluyor. kalitesiz mamalar da kedi tüylerinin dökülmesine neden oluyor ve alerjilerini tetikliyor.
b vitamini eksikliği de bir neden. tüy dökme sıklıkla b vitamini eksikliğinden olabiliyor. veteriner kontrolüyle b vitamini takviyesi yapılabiliyor.
iç dış parazit haplarının verilmemesi, iğnelerinin yapılmaması ya da periyotlarında aksamalar olması.
kedilerin iç-dış parazit tedavileri sadece hastalık açısından değil tüylerinin sağlığı açısından da önemlidir. parazit ilaçları takibinin titizlikle yapılması gerekiyor. zamanı çok önemli. benim bir dönem gittiğim bir veteriner her hafta iç parazit ilacı veriyordu birinci ayın sonunda bu kadar verilmesi doğru mu sizce bu daha sonra bir problem teşkil etmeyecek mi dedim. açıkçası veteriner biraz tersledi başka bir veterinere gidip anlattım pek doğru bir yöntem değil ama neden bunu tercih ettiğini sormak lazım dedi. daha sonra cokcok'un bir baırsak mikrobuyla cebelleştiğini ve ciddi baırsak problemleri yaşadığı teşhis edildi ve o yönde tedaviye başlandı. evet yine cokcok malesef. evimizin hasta bebesi kendileri. anne sütü pek emmediğinden sanırım tüm hastalıklara açık kendileri.
stres ve travmatik bozukluklarda bir neden. yaşadığı bölgenin değişmesi, yavrularından ayrılmak veya başka nedenlerden dolayı düzenlerinin bozulması halinde stres ve travma yaşayabilirler, bu durum tüylerinin dökülmesine neden olabilir ve hatta kendi ailesine karşı bile garip davranışlara girebilirler.
tüylerini tıraşlamak, kedinin yeni görünüşünden dolayı stres yaşamasına, hem de deri hastalıklarına davetiye çıkarabilir. kediler kendilerini yalayarak temizler ve bu konuya obsesif şekilde takıntılılardır. dış görünüşlerindeki bu değişiklik onları tahmin edebileceğinizden daha fazla etkileyebilir.
çiftleşme ve hamilelik dönemi, kedilerin çiftleşme aylarında veya hamilelik süreçlerinde vücutlarındaki hormonal salgılar da değişir ve yoğunlaşır. bu durum tüylerine de yansıyanilir.
tüy tarama alışkanlığının olmaması ve aksatılması. kedilerin tüylerini belirli aralıklarla taranması gerekmektedir. bu işlem onların cansız tüylerden kurtulmalarını ve tüy dökmelerinde azalmasını mümkün kılar.
su kaplarının temizliğinin yapılmaması ve susuz kalması çok büyük problemlere neden olabilir. sadece tüy değil hemde. kedilerin susuz kalması da tüy dökmelerinin sebeplerinden biridir. özellikle de yaz aylarında su kaplarını sık sık taze su koymak gerekir aksi sorunlar yaşatacaktır.
en çok dikkat edilmesi gereken durum ise veteriner hekim kontrolleridir. bu kontrollerin aksatılmaması kedilerin sağlığı açısından çok önemlidir. kendinize ve kendinize en uygun veterineri seçip o veteriner üzerinde devam etmeniz kendinizin psikolojik rahatlığı açısından önemlidir.
sürekli farklı ellere teslim etmeniz eğer kedinizin alışma konusunda sıkıntıları varsa travmatik bazı bozukluklara neden olmaktadır. bety yaklaşık 6 aydır kanser tedavisi görüyor. 2 ay önce veterinerimizi kaybettiğimiz için bir kaç veteriner gezmek zorunda kaldık. hasan abiye göstermediği tepkileri yeni veterinerlere göstermeye başladı. içe kapandı ve biraz saldırganlaştı. tüylerinde minik minik açılmalar var ve umarım bunun nedeni strestir diye düşündürüyor beni. evde bile gergin tavırları var. eskisi kadar kendini sevdirmiyor bizden uzak duruyor. malesef son veterineri hiç sevmedi ve gidebileceğimiz doğru tespit ve tedavi uygulayacak başka veteriner de yok.
devamını gör...
cumhurbaşkanı erdoğan'dan önemli açıklamalar
"yine gaz buldular lan herhalde" diye istemsizce düşünmeme sebep olan klişe. sıkıştıkça gaz buluyor adamlar, ne zaman yeraltında kullanıma hazır benzin falan bulacaklar merak etmiyor değilim. iş oraya doğru gidiyor maşaallah.
devamını gör...
başarısız yemek yapma anısı
yemek yaptım mı harika yaparım ama bir kere saçma bir tarife güvenim pasta kreması yaptım, pastacı mamasına döndü. tadı güzeldi ama abim benimle çok dalga geçmişti.
devamını gör...
erdoğan'ın kitap çıkarması
büyük ihtimalle erdoğan da bu eser ile 6 eylül günü buluşacaktır.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarından yarım kalmış öyküler
nereye gideceğini bilmeden düşünüyordu saatlerdir, bildiği tek şey gitmek istediğiydi. bütün çocukluğu ve gençliği korkaklıkla geçmişti "artık bu böyle olmamalı" diye düşünüyordu. susadığını fark etti, usulca sandalyeden kalktı ve mutfağa doğru ilerledi.
mutfaktaki küçük masanın üzerindeki sürahiyi gördüğü zaman aklına eski zamanlar geldi, annesi ne çok kızardı sürahiden ağzına su dökmeye çalışırken mutfak zemini ıslattığını görünce! artık özgürdü, sürahiden su içtiği için kızacak bir annesi yoktu ancak zaman değişmişti tıpkı kendisi gibi. bunu yapmak isteyecek kadar çocuk, bunu yapacak kadar da hevesli değildi. sürahinin yanındaki bardağa su doldururken aklına küçükken hep londra'ya gitmek istediği geldi, ne çok severdi kasvetli havaları! bunu düşünürken hala hevesi olduğunu fark etti ve şaşırdı, onda hala bir şeyler için heves duyacak canlılık kalmış mıydı? halbuki son 5 yıldır bir ölüden farksızdı.
yavaşça salona doğru yöneldi, belki de hemen bu gece bilet alıp gitmeliydi. içinde kalan son hevesi keşfettikten sonra dönebilir miydi tekrar o kasvetli hayatına?
mutfaktaki küçük masanın üzerindeki sürahiyi gördüğü zaman aklına eski zamanlar geldi, annesi ne çok kızardı sürahiden ağzına su dökmeye çalışırken mutfak zemini ıslattığını görünce! artık özgürdü, sürahiden su içtiği için kızacak bir annesi yoktu ancak zaman değişmişti tıpkı kendisi gibi. bunu yapmak isteyecek kadar çocuk, bunu yapacak kadar da hevesli değildi. sürahinin yanındaki bardağa su doldururken aklına küçükken hep londra'ya gitmek istediği geldi, ne çok severdi kasvetli havaları! bunu düşünürken hala hevesi olduğunu fark etti ve şaşırdı, onda hala bir şeyler için heves duyacak canlılık kalmış mıydı? halbuki son 5 yıldır bir ölüden farksızdı.
yavaşça salona doğru yöneldi, belki de hemen bu gece bilet alıp gitmeliydi. içinde kalan son hevesi keşfettikten sonra dönebilir miydi tekrar o kasvetli hayatına?
devamını gör...
türkiye dizi sektörü
10 kişi birine aşık.adam çok zengin ama öyle böyle değil kızda güzel ama sakar.değişmez bu kural.
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
sözlükte komik bir şey gördüğümde hahahahah butonu arıyorum. olsa da kullansak..
devamını gör...
agora meyhanesi radyo yayını
yine her zamanki gibi biraz bilimsel, biraz lay lay lom takılmak istiyorsanız, bu akşam 20:00'de agora meyhanesi'ne bekliyoruz hepinizi.
günün konusunun anlam ve önemine istinaden;
günün konusunun anlam ve önemine istinaden;
devamını gör...
