bilmediği akışa hükmetmeye çalışan insan
başlık "aura" tarafından 17.07.2025 21:39 tarihinde açılmıştır.
1.
benim için tacizkar insan grubunda yer almakla birlikte, insanın gergin anına denk geldiğinde adeta ense yanmasına sebep olan kişi-ler-dir. kendi adıma bu tip davranışları göstermemeye gayret ederim, yani karşı tarafın bana bir borcu yoksa herhangi bir şekilde, bir işin oluru olmazı için sürekli baskı uygulamam. bilmiyorum belki bu da doğru değildir ama ben rahatsız edici buluyorum.
bundan yaklaşık iki yıl önce, akademideki bir hocanın yönlendirmesi ile bir sanat filmi kadrosuna dahil oldum. aslında karga tulumba çekime alındım desem yeridir, çünkü bana "sen bu rolü oynar mısın? oyuncuları gelmemiş" denildi. olur dememle ertesi gün çekime çağırıldım. bana kendi rolüke ait replikler bir dosya olarak mesaj atıldı. hikaye ne, benim bu hikayede etkim ne, nasıl bir drama örgüsü var, karakteri nasıl okuyacağım vedahi üzerime giyinecegim hiçbir fikrim olmadan gittim çekime ertesi gün. sette replik çalışıyorum, hala tam olarak neyin içinde olduğumu bilmiyorum. bir yandan ekipte profesyonel insan sayısı çok az, çekimi yapıyoruz, ya ışık olmuyor, ya ses çatlıyor, ya görüntü kaymış... sahne yemek masasındaydı ve kereviz yemeği yiyorduk. "sahnede duvara asılı bir tüfek varsa, mutlaka patlamalı" kuralının bana verdiği yetkiye dayanarak, konuşurken arada yemek de yiyorum doğallığı korumak adına djskdjk. her tekrarda bunu yapa yapa o gün bir tencere yemeği ben yedim çünkü sahnede rolü paylaştığım arkadaşlar nedense sadece konuştular... bir aç benmişim anasını dkdndk...
sonra, yurt dışı çekimleri olacak falan denildi. yönetmene dedim ki, "kurban olayım şu textin tamamını at da, neye göre neyi tonlayacagima karar vereyim... olmaz dedi falan filan. sonra yurtdışına ben gitmedim, vizem yetişmedi. dolayısıyla benim karakteri başka bir arkadaş devraldı. bu defa da online üzerinden o oyuncuları çalıştırmamı teklif etti. olur dedim. mecburen texti attı bu defa. çünkü sadece bir kişi ile çalışmadım.
sonra bir aksilik daha oldu, oradaki çekimler de iptal oldu, döndük mu en başa? evet. türkiye'ye geldiler, bana bu defa da başka bir rol teklif etti. olur dedim ama çekime yarın gelmen lazım. haydaaaa!!!!!
gittim neyse... çek çek olmuyor. sabahlara kadar sürüyor hergün, günde iki üç saat uyuyoruz... replik başka mimik başka sarhoş gibiyiz ama ben en azından bir karakter oturttum.
zerre keyfim yok ama işten, çekilen sahneleri izlediğimde yüzde doksan "olmamış bu ya, mimikler saçma, tonlama kötü" diyorum.... hayır çok güzel diyorlar.
öyle böyle bir şekilde çekildi film. önce hedef cannes idi, sonra adana altın portakal, ona da yetişmedi hadi new york falan... hayaller o kadar şahane ki, keşke filmimiz de olsaydı diyorum içimden. çünkü elimizde gaspar noe, nbc'lerle yarışacak bir filmden ziyade; berbat çekilmiş "gerçek kesit" tadında çeşitli sahneler var. hiç mutlu değilim ve sadece bitsin istiyorum o sıralar.
bitmedi ama...
geçen yıl yaz ayında da görüntü yönetmeni değiştirdi. montaj yapılacak ve herkes yurtdışında, istanbul'da sadece ben varım. benden rica etti montaja yardımcı olmam ile alakalı. oldum ama olduracak bir kayıt da yok; kameraman o kadar kötü çekmiş ki, kendisi de kontrol etmediği için yalap şalap bir sürü sahneler.... zoomlarcaaaa. dedim ki o zaman; bak dostum, atalım bu çekimleri çöpe, geniş zamanda hepimiz bir şeyler koyalım ortaya, senaryoyu da revize edelim; konu çok iyi ama bence çok fazla her şeye dokunuyor, her şeyin altı replikle çiziliyor, her toplumsal yaraya bir replik var bu da metni sıkıcı ve ezber yapıyor, baştan revize edip çekelim... olmaz hem zaman hem para yokmuş. tamam.
senarist kim olursa olsun bu gibi şeylerden hiç keyif almayan bir izleyiciyimdir aynı zamanda. yani bazı şeyler izleyiciye bırakılır, bazı replikler de sessizlikle... ama burada bu hiç ele alınmamış. her şeyi replikle ifade ediyoruz, başrol dışında karakter derinliği hiç yok... neyse.
o süreler de öyle geçti. unutmuştum bile filmi ve çekimi. yaklaşık yirmi gündür denizdeyim, ensemde boza pişiyor, ortamdaki aptallık, kezbanlık, suratsızlık ve bütün bu kötü enerjilerden kaynaklı olduğunu düşündüğüm sürekli devam eden aksiliklerin boyutunu anlatmam mümkün değil kimseye. belki bir denizciye anlatabilirim ama kara canlısı asla anlayamaz.
15 gündür yine başladı bu film krizi de. tekrardan montajı ele almışlar. bu defa da bazı yerlerde ses sorunları varmış, sahneleri tekrar çekmek yerine sorunlu kısımlar için ses kaydı isteniyor. anlatıyorum nasıl bir cenderede olduğumu ve istediği şeyin mümkün olmadığını, anlamıyor. diyor ki bir cafeye gitsen tuvalette iki dakika alsan... denizin ortasında ne cafesi,ne iki dakikası bacım??? ama nasıl üst üste mesajlar, hergün, her gece... ben bayılarak uyuyorum haberi yok...
diyor ki, seni hem cast direktörü hem de oyuncu olarak yazacağım jenerige... "kurban olayim adım geçmesin" diyesim var benim ama oda ayıp denmiyor. sjhdkd.
nicholas cage ile görüşmüş, bu defa ciddi bisiler olacakmış falan, onlardan bahsediyor bana. yahu tamam da, benim sessiz bir ortamım da yok, o çekimler yapılırkenki enerjim de, mümkün değil turruramam diyorum, yok...
nicholas cage dedi ya... yahu ortada çekilmiş bir film yok, napsim nicholas cage bizim gerçek kesitimize? okuyup üfleyecek mi?
neyse attım istediği kayıtları, dış ses önemli değil dedi. şimdi de diyor ki bir replik için, burası coşkuluydu, bu tonda yap yine...
bacım ne coşkusu ya, yaşama sevincimi caldi bu tekne. ölüyorum anlasana.... gözlerimin önünde birbirlerini gazlıyorlar... ben yorgunluklar içinde kıvranırken, onların kezbanlığından ölüyorum!!!*
bundan yaklaşık iki yıl önce, akademideki bir hocanın yönlendirmesi ile bir sanat filmi kadrosuna dahil oldum. aslında karga tulumba çekime alındım desem yeridir, çünkü bana "sen bu rolü oynar mısın? oyuncuları gelmemiş" denildi. olur dememle ertesi gün çekime çağırıldım. bana kendi rolüke ait replikler bir dosya olarak mesaj atıldı. hikaye ne, benim bu hikayede etkim ne, nasıl bir drama örgüsü var, karakteri nasıl okuyacağım vedahi üzerime giyinecegim hiçbir fikrim olmadan gittim çekime ertesi gün. sette replik çalışıyorum, hala tam olarak neyin içinde olduğumu bilmiyorum. bir yandan ekipte profesyonel insan sayısı çok az, çekimi yapıyoruz, ya ışık olmuyor, ya ses çatlıyor, ya görüntü kaymış... sahne yemek masasındaydı ve kereviz yemeği yiyorduk. "sahnede duvara asılı bir tüfek varsa, mutlaka patlamalı" kuralının bana verdiği yetkiye dayanarak, konuşurken arada yemek de yiyorum doğallığı korumak adına djskdjk. her tekrarda bunu yapa yapa o gün bir tencere yemeği ben yedim çünkü sahnede rolü paylaştığım arkadaşlar nedense sadece konuştular... bir aç benmişim anasını dkdndk...
sonra, yurt dışı çekimleri olacak falan denildi. yönetmene dedim ki, "kurban olayım şu textin tamamını at da, neye göre neyi tonlayacagima karar vereyim... olmaz dedi falan filan. sonra yurtdışına ben gitmedim, vizem yetişmedi. dolayısıyla benim karakteri başka bir arkadaş devraldı. bu defa da online üzerinden o oyuncuları çalıştırmamı teklif etti. olur dedim. mecburen texti attı bu defa. çünkü sadece bir kişi ile çalışmadım.
sonra bir aksilik daha oldu, oradaki çekimler de iptal oldu, döndük mu en başa? evet. türkiye'ye geldiler, bana bu defa da başka bir rol teklif etti. olur dedim ama çekime yarın gelmen lazım. haydaaaa!!!!!
gittim neyse... çek çek olmuyor. sabahlara kadar sürüyor hergün, günde iki üç saat uyuyoruz... replik başka mimik başka sarhoş gibiyiz ama ben en azından bir karakter oturttum.
zerre keyfim yok ama işten, çekilen sahneleri izlediğimde yüzde doksan "olmamış bu ya, mimikler saçma, tonlama kötü" diyorum.... hayır çok güzel diyorlar.
öyle böyle bir şekilde çekildi film. önce hedef cannes idi, sonra adana altın portakal, ona da yetişmedi hadi new york falan... hayaller o kadar şahane ki, keşke filmimiz de olsaydı diyorum içimden. çünkü elimizde gaspar noe, nbc'lerle yarışacak bir filmden ziyade; berbat çekilmiş "gerçek kesit" tadında çeşitli sahneler var. hiç mutlu değilim ve sadece bitsin istiyorum o sıralar.
bitmedi ama...
geçen yıl yaz ayında da görüntü yönetmeni değiştirdi. montaj yapılacak ve herkes yurtdışında, istanbul'da sadece ben varım. benden rica etti montaja yardımcı olmam ile alakalı. oldum ama olduracak bir kayıt da yok; kameraman o kadar kötü çekmiş ki, kendisi de kontrol etmediği için yalap şalap bir sürü sahneler.... zoomlarcaaaa. dedim ki o zaman; bak dostum, atalım bu çekimleri çöpe, geniş zamanda hepimiz bir şeyler koyalım ortaya, senaryoyu da revize edelim; konu çok iyi ama bence çok fazla her şeye dokunuyor, her şeyin altı replikle çiziliyor, her toplumsal yaraya bir replik var bu da metni sıkıcı ve ezber yapıyor, baştan revize edip çekelim... olmaz hem zaman hem para yokmuş. tamam.
senarist kim olursa olsun bu gibi şeylerden hiç keyif almayan bir izleyiciyimdir aynı zamanda. yani bazı şeyler izleyiciye bırakılır, bazı replikler de sessizlikle... ama burada bu hiç ele alınmamış. her şeyi replikle ifade ediyoruz, başrol dışında karakter derinliği hiç yok... neyse.
o süreler de öyle geçti. unutmuştum bile filmi ve çekimi. yaklaşık yirmi gündür denizdeyim, ensemde boza pişiyor, ortamdaki aptallık, kezbanlık, suratsızlık ve bütün bu kötü enerjilerden kaynaklı olduğunu düşündüğüm sürekli devam eden aksiliklerin boyutunu anlatmam mümkün değil kimseye. belki bir denizciye anlatabilirim ama kara canlısı asla anlayamaz.
15 gündür yine başladı bu film krizi de. tekrardan montajı ele almışlar. bu defa da bazı yerlerde ses sorunları varmış, sahneleri tekrar çekmek yerine sorunlu kısımlar için ses kaydı isteniyor. anlatıyorum nasıl bir cenderede olduğumu ve istediği şeyin mümkün olmadığını, anlamıyor. diyor ki bir cafeye gitsen tuvalette iki dakika alsan... denizin ortasında ne cafesi,ne iki dakikası bacım??? ama nasıl üst üste mesajlar, hergün, her gece... ben bayılarak uyuyorum haberi yok...
diyor ki, seni hem cast direktörü hem de oyuncu olarak yazacağım jenerige... "kurban olayim adım geçmesin" diyesim var benim ama oda ayıp denmiyor. sjhdkd.
nicholas cage ile görüşmüş, bu defa ciddi bisiler olacakmış falan, onlardan bahsediyor bana. yahu tamam da, benim sessiz bir ortamım da yok, o çekimler yapılırkenki enerjim de, mümkün değil turruramam diyorum, yok...
nicholas cage dedi ya... yahu ortada çekilmiş bir film yok, napsim nicholas cage bizim gerçek kesitimize? okuyup üfleyecek mi?
neyse attım istediği kayıtları, dış ses önemli değil dedi. şimdi de diyor ki bir replik için, burası coşkuluydu, bu tonda yap yine...
bacım ne coşkusu ya, yaşama sevincimi caldi bu tekne. ölüyorum anlasana.... gözlerimin önünde birbirlerini gazlıyorlar... ben yorgunluklar içinde kıvranırken, onların kezbanlığından ölüyorum!!!*
devamını gör...