senelerdir bir türlü bitmek bilmeyen sırf kürt oyları alabilmek için her seçim ortaya atılan boş ve çöp uydurma sorunlarla kafa şişirme mevzusudur.
devamını gör...
bitmek bilmeyen türk muhabbeti olduğu sürece devam edecek sorun. her sorun zıtdıyla var olur efendim. zıttı derken bana sorarsanız* bunlar zıt kutuplar değil anadolu halklarıdır. * keza ermeni sorunu da bu soruna dahil edilebilir.
kıçı sıkışan, insanların değiştiremeyeceği şeylere yüklensin oradan ekmek yesin. oldu paşam!!! denilmesi gerekirken, kaşıdıkca kaşıntısının arttığı konudur.
devamını gör...
yoksulluk, kir-pas içinde debelenen katolik bir ailenin oğluydu. onlara iş verilmiyor, protestan milisler tarafından daima tehdit ediliyorlardı. neden? katolik oldukları için. kuzey irlanda sorununun özünde bu yatar zaten.

radikal gazetesinde yer alan ezgi başaran imzalı haberin ayrıntıları şöyle...

gerry adams’ın babası, 17 yaşında ıra’ya katılmıştı. hapse düştü, o da babasının yolundan yürüdü. eylemlere katıldı, tutuklandı, ünlü maze hapishanesi’nde yattı, işkenceye uğradı. hayatı hem protestan milislerden hem de ingiliz güçlerinden kaçarak geçti. ölüm tehditleri sadece onu değil, ailesini de kapsıyordu. 1984’te vuruldu. köpeği shane’in rehin alınmışlığı bile vakidir.

24-25 yaşlarındayken ıra’nın gençlik kolu toplantılarına katıldığı bilinir. ama o, adının ıra’nın siyasi kolu diyebileceğimiz sinn fein (biz kendimiz) partisiyle anılmasını ister. 1983’te sinn fein’in başkanlığına seçildikten sonra kuzey irlanda’nın en büyük milliyetçi partisi sosyal demokrat ve işçi partisi’nin başkanı john hume’la işbirliği yaptı. good friday agreement (hayırlı cuma anlaşması) barış müzakerelerinde dönemin ingiltere başbakanı blair’in karşısında oturan kuzey irlandalılardan biri de gerry adams’tır.

öyleyse gerry adams kimdir? bir zamanlar ingiliz televizyonlarında sesinin yahut görüntüsünün yayımlanması yasak olan şiddet yanlısı… bugün dünyada kangrene dönüşmüş her sorunda “danışalım” denilen deneyimli kriz çözücü… barış sürecinden hoşnut olmayan ‘real ıra’nın hedefi.. gençliğinde ancak sırtını duvara vererek yürüyebildiği belfast sokaklarında hâlâ korumasız adım atamayan tedirgin bir ruh… gerry adams kurban olarak doğdu, kurban olmanın isyanını dünyaya anlattı, sonra affetti ve affedildi ve barışı getirdi.

‘silah susunca krizin kilidi açıldı’

dünyada hiçbir kriz, askeri ya da siyasi sorun birbirinin aynı değildir. kuzey irlanda’nın 400 yıllık sorunu bizim kürt sorunumuza benzer mi?
ıra, pkk’nın kardeşi midir? ya eta’yla savaşan ispanya, açeli teröristleri dağdan indiren endonezya, türkiye gibi midir? elbette hayır. ama iyi bir çözüm örneğinin birçok tavsiyeden daha değerli olduğu da bir gerçek. ingiltere kuzey irlanda sorununu, endonezya banda açe’deki 30 yıllık krizi nasıl çözdü? bir devletle bir terör örgütü masaya oturduğunda ne oldu? görüşmelerin püf noktası neydi? eta’nın ateşkes ilan etme sürecinde ispanya neyi doğru yaptı, neyi yanlış yaptı? kimler ne kadar taviz verdi? kimler ne kadar affetti? farklı taşlarla örülse de, kenarda akan manzara bambaşka olsa da gidilen yol aynıdır aslında. gidilmek istenen yer de. dünyanın krizleri, doğaları ne kadar başka türlerde olursa olsun vicdanlı insanlar tarafından çözülmeyi bekler. işte bu yazı dizisinde çözenlerin ve barışa çok yaklaşanların öyküleri var. onlar nasıl yaptı… onlar yaptıysa biz de yapabilir miyiz… cevaplara bugün kuzey irlanda ve tabii oranın en önemli lideri gerry adams’la başlıyoruz.

adams: "konuşmaktan kaçan savaşa ortak olur"

barışın mimarı sinn fein’in lideri gerry adams: “iki taraftaki insanların samimi korkularına kulak vererek barışı başardık.”

kuzey irlanda, irlanda ve ingiliz hükümeti arasında imzalanan barış anlaşması good friday agreement’a (hayırlı cuma anlaşması) giden yolda üç dönüm noktası söyler misiniz?

barış yapmak, düşman bellediğiniz tarafla iletişime girmek çok ama çok zordur. zaman ister, gerekli taşların üst üste birikmesi lazımdır. bizimki 1986’da john hume’un (nobel barış ödüllü irlandalı politikacı) benimle konuşmaya razı olmasıyla başladı. 90’ların başında sinn fein ve ingiliz hükümetinin gizli görüşmeleri başladı. diğer bir adım abd’deki irlandalılarla bağlantı kurulması ve abd’nin devreye girmesi. en önemlisi ıra’nın 1994’te tamamen silah bırakmasıydı
ıra’nın şiddetle yol alınamadığını anlaması 1980’lerin ortalarına denk geliyor değil mi?

sinn fein olarak biz askeri bir zaferin söz konusu olamayacağını biliyorduk. bunu açıkça 1970’lerden itibaren söylememe rağmen ıra’yı silahın dışında bir seçenek olduğuna inandırmak zaman aldı. askeri bir kördüğüm vardı, yani ne ıra ingiliz ordusunu ne de ingiliz ordusu ıra’yı yenebiliyordu.. savaş sonsuza kadar sürebilirdi. savaşın en büyük tehlikelerinden biri savaşanların anlık eylemlere takılması, bir adım geri çekilmeyip büyük resmi görememesidir. ingiliz hükümeti tam olarak bunu yapıyordu. sinn fein’in barış stratejisi; irlanda devleti, john hume, abd’deki irlandalılar ve beyaz saray’ı yek vücut haline getirmekti. bunu başardığımızda ıra’yı silah bırakmak konusunda ikna edebildik. silah bırakmadan sonra politik krizin kilidi açıldı.

ingiliz hükümeti ordusuyla, ıra’yı bastırabilse de tamamen yok edemeyeceği kanısına ne zaman vardı?

hiçbir zaman. bugün bile ingiliz istihbarat servisinde ve ordusunda barış sürecine karşı güçler mevcut. blair onlardan farklı düşünebildiği ve şiddeti bitirebileceğine inandığı için başardı.

ıra’nın şahinleri

ingiliz hükümetinin içinde şahinler vardı ama ıra’nın da içinde aynı türde şahinler yok muydu?
hâlâ var ama onların eylemleri büyük çoğunluk tarafından benimsenmiyor. zaten onlara artık ıra demiyoruz. arkalarında halk desteği yok, maddi kaynakları yok, örgütsel altyapıları yok. barış ortamında kimsenin derdini silahla anlatmaya hakkı yok. bunu bize yapmaya hakları yok!

“en zor iş kendi tarafınla barış müzakeresi yapmaktır” demiştiniz zaten…
evet, o müzakerenin püf noktası şudur: siyasi yollardan sorunun çözülebileceğini kurduğun bağlantılarla göstermek. mantıklı bir şey söylediğinde herkesi ikna edersin.
30 yıllık savaşın sonunda kuzey irlanda halkı ne diyordu?

bazen bu tür sorunlar öyle uzun sürer ve öyle bir noktaya gelir ki silinmiş, bitmiş gibi görünür. çünkü halk usanmıştır. ama eğer kökü mevcutsa mutlaka bir gün geri dönecektir. o yüzden sorunun kökünü kurutmadan derdin bitmesini istemenin pek manası yoktur. bitirmek için uğraş vereceksin. iki taraftaki insanların samimi korkularına kulak vererek bunu başardık ve bugün hâlâ bunu korumak için büyük gayret sarf ediyoruz.

‘teröristlerle masaya oturmayız’ diyen bir devleti anlayabilir misiniz?
öncelikle inanmam. arka kapılar bulunur, gizli görüşmeler yapılır. dünyanın her yerinde olmuştur, bizimki de böyle bir vaka. devletler öyle söyler ama bu halka karşı takınılan bir tavırdır, kamuya kapalı gayri resmi kanallarda görüşmeler yapılır. niye böyle derler peki? zayıf görünmekten korktukları için. nasıl çözülür? barış için risk alabilen liderlerle.

o söylediğiniz arka kapı ıra ve ingiliz hükümeti arasında hep var mıydı yoksa 90’lardan sonra mı açıldı?
hep vardı ama bazı dönemler aktif değildi. 1970’te vardı, 1981’deki açlık grevi sırasında yeniden açıldı. 80’lerin sonlarına doğru yeniden

diyelim ki bir yol bulundu, gizli veya açık, bir devlet terörist bellediği ya da onlarla doğrudan ilişkisi olduğunu bildiği kişilerle masaya oturdu… müzakere süreci nasıl yürütülmeli, siz nasıl yapmıştınız?
önce şu gerçeği söyleyeyim: ingiliz devleti ıra’yla değil siyasi bir parti olan sinn fein’le masaya oturdu. uluslararası örneklerden yararlanarak ortaya şartlarımızı belirten bir belge koyduk.

ne diyordunuz?
önce irlandalıların bir ulus olarak geleceğine karar vermesi gerektiğini. yol haritası için gerekenleri sıraladık: “müzakere sürecinde sorun bütün yönleriyle konuşulmalı. bütün taraflar sürece iyi niyet ve inançla başlamalı. taraflar her anlamda birbirine eşittir. önşart ve veto hakkı yoktur. alınan kararlardan vazgeçilemez. ve tabii süreçte konuşulacak her şeyin bir zaman çizelgesi, son tarihi olmalıdır.” bunların hiçbiri kolay değil ama güney afrika ve irlanda yaptıysa herkes yapabilir.

böyle durumlarda uluslararası barış elçilerinin devreye girmesi işe yarıyor mu?
her zaman faydası olur ama o elçi üstünde iki taraf mutabakata varmalı. on yıllar boyunca ingiliz hükümeti “iç meselemiz” diyerek uluslararası örgütleri uzak tuttu. halbuki barış sürecimizde abd’li, güney afrikalı, finlandiyalı ve kanadalı temsilciler hayati çözümler getirdi.

bu 30 yıllık savaşta yapılan en büyük hata neydi?
1970’te hem ingiliz hem de irlandalı politikacılar sorunu askerlerine emanet etmeye karar verdiler. siyasi sorunlar siyasi çözümler gerektirir. bundan kaçmak savaşa ortak olmaktır. en büyük hata başlangıçta yapıldı yani.

türkiye’nin kürt sorununu da takip ediyorsunuz değil mi?
evet zaten sinn fein temsilcileri kürtlerle buluştu, sorun hakkında bilgi aldı. bu yıl partimizin genel kurul toplantısında kürt sorununun çözümüne destek olunması gerektiğini söyleyen bir önerge geçirdik. barış için yol haritası tavsiye ettik, uluslararası destek istedik.

türkiye deneyimlerinizden faydalanmak için size başvurdu mu?
hayır. bunun bir önemi yok, diyeceğim belli: devlet ve sorunla ilişkili herkes masa etrafında toplanmalı.?

işte o masaya bir türlü oturulamıyorsa?
ben irlanda’da süren savaşın ingiliz hükümeti içindeki sorumlularıyla karşı karşıya oturmayı başardım. diyalog olmazsa savaşın devam edeceğini gören cesur bir lider gerekiyor. önşartlarla sadece zaman kaybediliyor, kan akmaya devam ediyor.

işkencecimi affettim oturup içki içtik

siz bir zamanlar ingiliz askerlerinin öldürülmesini, ıra’nın şiddet eylemlerini desteklediniz. o öfkeden nasıl kurtulur bir insan?
ıra’nın silah kullanmasını desteklediğimde başka bir seçenek yoktu. ama ben ve sinn fein’in lider kadrosu bu duyguyu aşalı çok uluyor. “şiddet dışında bir seçenek vardır” diyorum on yıldan fazla zamandan beri. o seçeneğin yaratılması için de canımı dişime taktım.

hapse düştüğünüzde ingiliz askerlerinin işkencesine uğradınız. onları affettiniz mi peki?
affettim. hatta işkenceyi yapan askerlerden biriyle sonradan karşılaştım. özür diledi. içki içtik. uzun zaman önce nefretin, duyulan kişiden çok duyan kişiye zarar verdiğini öğrendim. beni vuran ya da bana işkence yapanlardan nefret etmiyorum.

‘real ıra’ adı verilen radikal grup nadir de olsa eylem yapmayı sürdürüyor… sorunun alevlenmesinden, barışın tehlikeye girmesinden endişe ediyor musunuz?
her gün bu tür eylemlerin irlanda halkına faydadan çok zarar getirdiğini, birçoğunun ingiliz istihbarat teşkilatında barış sürecine zarar vermek isteyen kişiler tarafından manipule edildiğini anlatıyoruz. bunun sonucunda son altı ayda hayatımda hiç almadığım kadar ölüm tehdidi aldım. diğer sinn fein liderleri de tedirgin bir hayat yaşıyorlar. ama beni böyle sindiremezler, susturamazlar.

‘real ıra’ ingiliz hükümetiyle barış anlaşması imzaladınız diye vatana hıyanetle mi suçluyor sizi?
aynen öyle.

ayrımcılıkla başladı şiddetle büyüdü

binlerce kişinin ölmesine neden olan kuzey irlanda sorununun kökenini anlamak için yüzyıl geriye gitmek gerekiyor. kuzey irlanda’nın protestan birlikçi cemaati birleşik krallık’ın bir parçası olarak kalmak istiyor. katolik ulusalcı cephe ise birleşik krallık’tan kopup irlanda’ya bağlanmak. 12’nci yüzyıldan beri ingiltere’nin irlanda üstündeki dayatmacı hâkimiyeti küçük isyanlara sebep oluyordu, 1916’da dublin’de yaşanan şükran günü isyanı, iç savaşa dönüştü ve irlanda ingiltere’den ayrıldı.

güneydeki 26 eyalet irlanda devletini oluştururken, kuzey’deki 6 eyalet ingiltere’ye bağlı kaldı. on yıllar boyunca kuzeydeki katolik azınlık her konuda ayrımcılığa uğradı, bırakın işi, kafasını sokacak bir ev dahi bulamadı. 1969’da katolikler vatandaşlık hakları için gösteriler yapmaya başladı, protestanlar da buna karşı gösteriler düzenledi ve çatışmalar yayıldı. ingiliz askeri asayişi sağlamak için bölgeye gittiğinde ise karşısında ıra’yı buldu.

sonuçta kuzey irlanda meclisi lağvedildi. artık londra ne derse o olacaktı. ıra amacına ulaşmak için hem ingiltere’de hem de kuzey irlanda’da polis, asker, siyasetçi ve sivilleri hedef alıyordu. bu arada irlandalı protestanlar ayrılıkçı katolik liderlere suikastlar düzenliyordu. 90’ların başında siyasi partiler, ingiliz ve irlanda hükümetleri arasında müzakereler başladı.

blair’in cesareti

tony blair başbakan olunca barış süreci hızlandı. 1998’de ıra ve irlandalı protestanlar silah bıraktıktan sonra iki ülke arasında hayırlı cuma anlaşması imzalandı. anlaşma protestanlar ve katoliklerden oluşan bir bakanlar kurulunu öngörüyordu. kurul ingiliz ve irlanda hükümetine bağlı olacak ama irlanda’nın kuzey irlanda üstünde hiçbir anayasal hükmü olmayacaktı. anlaşma kuzey irlanda ve irlanda’da yapılan referandumlarla kabul edildi. ama kuzey irlanda’da halen gerginlik sürüyor.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"bitmek bilmeyen kürt muhabbeti" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim